GEÇMİŞİ GELECEĞE
TAŞIMAK, GELECEĞİ GEÇMİŞİMİZDE YOKLAMAK…
Kimliklerimizi ifşa
ederken inançlarımızın ardındaki kaynağı tek tokatla yere
sermenin verebileceği öz değer ile öz güveni nerede
kaybettiğimizi sorgulamamız gerekir. Tüm bunları yapmaya
başlarken kimseden değil, kendimizde aramanın önemini keşfetmemiz
gerekli olduğu inancımızlayız.
Insanarın hayatı,
hayatın anlamlı anlamsız kulvarları arasında gidip gelirken,
sebepsiz birlik beraberlik içerisinde olmadığımıza göre,
beklentilerimizin cevaplarını, yansımalardan almaya çalışarak
etkisiz kılınacak ve geçmişten yansıyan her şeyin bir birini
tamamlaması gerektiği önemini farkederiz.
Kaybetmek üzere
değilde kazanmamız için programlı olduğumuzu biliyoruz artık.
Asla, mücadelelerimizden vazgeçemediğimiz gibi savunma
mekanizmlarımız hep devrede kalacak başka nedenlerin tetiklemesi
sonucu kendi gelen olur yaşamımzıda. Savunma sistemlerimizin
geçmiş ile alakalı olması ile olabilecek olan istemediklerimize
“dur” demek içindir.
Ardımızdaki
nedenleri yokladık mı emin olunuz ki ta çocukluktan gelen veya
geçmiş karmalarımızın sebep olabileceği yansımalarımızın
olmasıdır. (Sana seni farklı yönde yansımalarla taşıman
gerekenlerin nasıl gelişi ile deşifre edilebileceğini ve
yansımalarla silkelenmen için gerekli donelerini verirken bakıp
gördüklerin “ayni ben” demene neden olurken. Benzer yönlerinle
ona bağımlı kalırsın…)
Derslerimiz,
deneyimlerimiz ile birlik içerisinde kendimize çeki düzen
verebilmenin bir başka ilginç bakış açıları ile burada
gizlidir.
Sen kendini
kendinden yoksun kılarken kimliğinin ifşa elişininden “artık
sözlerin incitmediğini” farkedersin. Bu elde edilen kazanç,
hislerinle geçmişi bir yerden sonra ezip geçtiğini gösterir.
Değişmeyeceğine inandığın ve değişiminle gerçek olana itaat
ettiğin his, tasarlamış olduğun her yönün en büyük
zenginliğin olduğunu farketmeni bekler. Böylece, seni kendi
içindeki dirençlerinden arındıracak ve geçmişin ile bugününü
farklı algı anlamlarınla yönlendirebileceğini farkettirir olması
olası olabilecek her şeyden kendini korkuma iç güdüsü ile
sahiplenmeni sağlar.
Inanmadıklarımıza
ev sahipliği yaparken hayatın gelmiş geçmişin içerisindeki
dünyamıza hükmeden ve hareketlerimizi sınırlandıracak kadar
güçlü duran sebeplerin nerede ve nasıl kendi gelen olabileceğini
görmemiz gerekir...
Kimsenin hayatımızı
nasıl yönlendirebileceğimiz konusunda, kendimizden daha çok başka
fikirlerin olabileceği kodlar yansımaya başlar. Ilk duygusal
tetiklenme tepkilere yol açar. Ardından mantıklı ve olması
gereken olarak değişirken geçmişi şifalandırırız.
Atalardan gelen
miraslarımızla, farkında olmadan zincirleme ulanarak iç içe
gelmiş geçmiş benzer düşüncelerimiz düğümlerimiz olur.
Yeniden deşifre edilecekleri zaman ile yolunu bulmaya çalışılması
başarımız olacak.
Her şeyden hiç
birşey değilde birçok şeylerin bir birini dengelemesi üzere
tamamlayıcı olduğunu anlamamız, gerekli donalere sahip
olduğumuzun bilinci ile tamamlayıcı olabiliriz mesela.
Bunun için gerekli
donelerimizin bilincinde olmamız ve şimdi şu anda bizi tetikleyen
yansımalarla, klişeleşmiş alışkanlıklarımızın dahi
altındaki nedenlerin, derinlerinden gelenleri yoklamaya koyulmamız
ile başlar.
Doneler:
Yaradılışımızdan bugüne hangi yaşam zaman ve mekanlardan özde,
genetikte ve ruhsal olarak aşılanmış kodlarımızla, bugüne
kadar taşıdıklarımızdır… kimse için değişmediğimiz gibi
her yansıyanın yaşamımızdaki yeri, kimliğimizi nasıl gerekli
gereksiz toplama biriktirme özelliklerimiz ile deşifre
edebileceğimiz söz konusudur.
Kimsemiz durduk yere
bunun doğru olmayacağını sanır. Hayatı nasıl gelirse o şekilde
yaşamaya çalışmamız, gerekli olan, olmayanın ardındakilerin
sebepsiz olması gibi duyguya kapılarak kimliğimizi ifşa
edeceğimize ve geleni yoklamak, hayatı tam anlamı ile yaşamaya
çalışmamız gerektiği inancımızla oluşumuz, zaman kaybıdır
gibi düşünülebilir.
Tüm yaşam bizim
kendi irademizle gelişmiyorken Atalarımızdan gelen, tabuların,
inançların hatta geçmiş kökenlerimizi içinde tutan, biriktiren
tecrübelerimizle donanımlıyız…
Kimliklerimizi
gerekmedikçe ifşa etmek aklımıza gelmez anımsamayız bile. Oysa
insanlarının hayatımıza dokunmaları “sen küçükken
şöyleydin, bunu yapardın, şunu derdin” demesi ile geçmişimizi
anımsamamızı sağlarlarlar ve kendi çocuğumuza “bu kimden
çekti” demiş olduğunu anımsa. Zincirleme bir birimizden alma,
verme enerjilerimizle toplama, tutma ve aktarmak “dna” larımızın
kimlerden veya neden, niçinleri yoklanıldı mı deşifre edilmesi
gereken, kendimiz oluruz. Çeki düzen verme ihtimalimiz ancak,
anımsadığımız zaman gerçek olur.
Bir anda yargı,
eleştirilere maruz kalındı mı kimlikleri ifşa etmek yerine
kestirme yolu seçip te kendimizi kandırmayı seçmiş oluruz.
Zamanı yakaladık
mı sadece geçmişi bugün kayda alıp yaşamadığımızı, genetik
kodlarımızın dahi özden başlayıp taşıdıklarımızla
yansıttığımızı ve nereden nerelere uzanan yaşam yolculuğumuzun
bilincinde olduk mu bizlere bizi anımsatacak, anlatmaya çalışanlarla
silkelenmiş olacağımız aklımız gelmez. Her gün sürekli yeni
bir farkındalığımızla uykuda olan benliklerimizin uyanışı ile
kendimize geliriz. Hayatı anlamak, anlamlı kılan dünyamızın
gelmiş geçmiş ile birlikte nasıl dans edercesine ritmik
hareketlerin dengesi ile uyumunu anlamaya çalıştığımızı ve
sürekli neden, niçin diye sorgulamış olduğumuz soruların geçmiş
verilerin bir araya gelişi ile “sana seni anlatan hikayelere kulak
kabarttıkça” kimlerden sana aşılanan kodların olabileceğini
anlamaya başlarsın.
Hayatımızda hiç
bir şeylerin nedensiz olaması, ve her gelen ile gidenin bir
öncekini sorgulatması ile bilinçaltımıza kodlanarak özden,
genetikten ve ruhsal olan her bir alma verme enerjimiz ile bir araya
getirdiklerimizdir geleceğimize kodlanarak işleyen doku gibidir.
Tüm yaşamımızın
geçmiş ile gelecek hikayesi: dokumalarımızda kendini ifşa
ediyor.
NUMEROLOG.Müjde Şener
22.10.2019
62/26/17/8
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder