GELEN GEÇER AMA SEN
KALIRSIN...
Her güne farklı
bir gün. Kilidi açıp içeriye girebilme garantisi olmayan
dünyadayız. Ne zaman ne olacak bilmeden sakin, an’da kalarak ve
hayata güzel bakarak yaşamayı öğrenmek. Her olan olmayan
ardından farkındalığımızı yakalamak zamanı yokladıkça
içinde kaybolmadan ilerlemeye çalışırı. Kim olduğunu anlarken
yaşamın sana sunduğu hediyelerinde hep bir şeyleri daha yoklarsın
geçmişinden. Oysa gelmiş geçmiş her şeyden hayatın sana
verdiği hediyelerin olarak kendi içinde olumlu pozitif ve mutlu
değerlendirmen en büyük silahımızdır. Kim ne derse desin. Her
kes sen değilsin. Ne istersen onu yaşama özgürlüğün,
alışkanlıkların, bağımlılıklarınla tutumlu oldukların sana
ait değildirler.
Kelimelerinin
arasında bazen boğulursun. Bazen anlaşma yapmaya çalıştığın
kendinle inanarak beklenti içerisinde olursun. Imkansızmış gibi
gelen beklentin ile sınanırken çevrende sana onu anımsatacak bir
çok insanların türemesi kaçınılmaz olur. Hayatı hayallerinde
canlandırarak imkansız olanı imkanını yaratıp beklemeden anı
yaşamalıdır insan. Gelen geçecek ama sen kalacaksın. Hiç bir
şey yerinde durmuyor. Her olan olmayanın ardındaki düzen: denge
ile tam ve bütündür.
Güne başlarken gün
-aydın… deriz. Fiziksel, zihinsel, ruhsal uyanış en zor
denyimlerimizde yanı başımızda duran ve okumamız gereken
kitaplarımız olarak bize her zaman sinyaller verirler. Gelecek
geçmişimizde kaldıkça ilerlerken geçmişin yüklerini sırtımızda
taşımanın anlamı yoktur! Ancak, maalesef öyle olmadığını biz
biliriz. Günlük yaşadıklarımızı hafızalarımızda yeniden
canlandırdıkça keşke derken duygu, düşüncelerimiz, sözlerimizi
anımsamaya başlarız. Keşkeler ya da ama cümleleri veya iyikimiz
herşeyden çok zihnimizi kurcalarken silkelenmeye başlarız.
Bulunduğum her
ortamla denge ve uyumlu olmayı öğrendim. Her ne istersem onu
yaratarak yaşamanın bana verdiği haz anlatılmaz yaşarken
anlayabileceğin cinstendir. Kendimi alıp kabullendikçe kimliğimi
ifşa edip imkanız olanı yaratarak zamanda yolculuk ederiz.
Kimliklerimizi inançlarımızla ters yüz edip göremediğimiz
yönlerimizde farkındalık yakalamaya başladığımız an
hayallerimize güvenmeye başlarız. Her şeyin başı inanç mı?
Evet!.
Imkansız olana izin
verdiğimiz müddetçe o’nu yaşamaya kendimizi mahkum ederiz.
Imkanı yaratıp yaşamaya başlandı mı kendi mucizelerimiz bizi
farklı algı, anlamlara, düşüncelere ve istediklerimize
yönlendirmeye koyulur. Elimizde somut verilerin oluşu,
inançlarımızla kendimize hediyelendirdiğimiz olumlu düşüncelerle
telkinlerimizdir. Böylece alışkanlık edindiklerimizin bağımlılığa
dönüşmesi olumlu yönde hayrımıza olacak.
Zamanı yakaladıkmı
gelmiş geçmiş her şeyin sebep oldukları birikimleri ile neyi ne
zaman nasıl değiştirilmesi gerekenlerin imkansız olmadığını
farkedebiliriz. Küçük bir dokunuşla değişen ve mucizemiz olan
her nüans en iyi ve doğru zamana bizi hazırlar.
Ne ilginçtir ki
uzun yıllardır enerjiler konusunda sohbetler ettiğim bir kimse ile
sürekli sözsel düello içerisindeyim. Kimseyi istemediği müddetçe
değiştiremeyiz. Ayar çok önemlidir. Eski ile yeni dünyaya adapte
olmaya kalkışmak birini bırakmadan diğeri olmayacağına göre
imkansızdır. Zamana uyum sağlarken bırakamadığımız geçmiş
ile geleceği inşa etmek zaman harcamaktan başka bir şey değildir.
Iyi bir ilişki istersen eski olanı geride bırakıp hayatına yön
vermeye girebilirsin. O geçmişimin bir parçasıdır ama bugün
kendime en yakın ve en uygun olan kim olursa olsun onunla çıkacağım
yaşam yolumun aydınlanması ve beni mutlu etmesine izin veriyorum.
Klişeleşmiş bazı sözlerin cümleye dönüşüp aklımızın bir
kenarına yerleşmiş olsa bile değişmeyeni değiştirdim diye
kendini kandırman gereksiz. Imkansız olana iyi bir imkan sağlamanın
yolu ondan daha iyisi için atacağın adımlarındır. Böylece seni
kendi içindeki hazinenden çekip çıkartacak ve görmen gereken
daha başka iyikiler için yer açacaksın…
NUMEROLOG:Mujde
Şener
31.10.2019
71/17/8
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder