18 Ekim 2019 Cuma

HİÇ BİR ŞEY DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ GİBİ DEĞİLDİR HER ŞEY BİR İLİZYONDUR...


HİÇ BİR ŞEY DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ GİBİ DEĞİLDİR. HER ŞEY BİR İLİZYONDUR…

İlizyon kelimesi: içsel, duygusal, düşüncesel olarak her nedenlerimizi baltalayan. Küçük bir artcı depremi gibi gelen sarsıntılarla silkelenmiş olabiliriz. Şu anda aklımıza, hislerimizde yanılmama ve algılarımıza güç ile güven sağlama potansiyelimizdeki her birimize inançlarımızın en derin temel yapılarını sunmaya başlarken. Biraz kendimize gelerek, düşünmek için zaman ayırdıkça hangi açılardan hayata bakıyorsak, farklı açılarımızla bakmak ve kullanmanın, kabul etmenin farkındalığına teslim olalım…
Hangi açıdan hayatımıza nasıl bakıp görmek istediklerimizle sınanırız. Farkında olmadan senden bana, benden sana bir birimize yansımalarımızla kendimizde var olanları yaratmaya başlarken yaşarız. Onca geçmişin yüklerinden kurtulabilmemiz gerektikçe, deşifre edilmesi gereken içsel duygularımızda var olan inançlarımız, tabularımız ve korku tohumlarımızdır.

Etrafımızdaki kimliklerin dejenere edici sözleri, sözleşmelerimizi fes etmenin gerekçesi ise: geçmişten bugüne biriktirerek topladığımız başkaların kalıplrıylayız.
Her açımızdan, her yönden hayatımıza baktıkça, her anılarımızın önemli yeri bulunur elbette.
Hiç bir şeyin nedensiz yansımamalarından ve her olaya bir de empati yaparak bakabilemeyi seçelim. Böylece, görmek istemediklerimize olumlu yönden bakma şansını yakaladıkmı farklı yönlerimizi gözlemlemeyi öğreneceğiz.

Empati yapmak: Bir de perde arkasından farklı bakan gözlerle olayları değerlendirebilme şansımızı yakalamış oluruz.
Bunun nasıl gelişebileceğini, akışta ve anda kalarak Fırsatını buldukça ait olmadıklarımızın yüzümüze tokat gibi çarpması sonucu, hangi ilginç bakış açılarımızla olayları yeniden irdelemeye başladığımız an, sanki “daha dün yaşanmış, olmuş vede bitti!” diye düşünüp içimizdeki kimyamızı olumlu telkinlerle avutuyoruz.

Her şeyden ders değil, dersler çıkartırken. Şimdi içinde olduğumuz hayatla bağlantılı olup ortaya çıkarttığımız nedenleri ortaya koyduklarımızla, farklı deneyimle yaşamaya başlarız.
Her birimizin hayatla, şimdimizle alakalı geçmişi bugüne taşıyoruz. Elde ettiğimiz ise birikimlerimizdir.

Yaratarak yaşamamıza neden olan duygu, düşüncelerimiz değildir sadece.
Hayallerimizlede yaşamaya başlattığımız dünyamızda, geçmişi bugün irdeledikçe içinden ayrıştırılmayı bekleyen yansımalarla kendini gösteren benzer olanlardır. Sadece istediklerimize odaklı kalmak ve istemediklerimize güzel anı içinde zamanı yoklamaya başladıkmı cevaplarımız ortada.
Ne yaratmışsak çekim gücümüz ile devreye girerler.
Neyi bırakırsak hayatımızı zorlaştırmadan kendi yolunda ilerlemeye başlayan enerjisel, olumsuz etkilemeyen bir dünya yaratan oluruz... Kimliklerimizi ifşa edebildikmi kimsenin gerçek yaşamındaki rollerinin, gelecek içindeki yaratımından farklı olmayacağı demek oluyor.

Hayallerimiz ile geleceğimizi yaratmak imkansız gibi gelebilir. Belkide, şu an’da sana her gün, her an sanki bir önceki günmüş gibi gelebilirde. Telkinlerle olumlu empati kurma eylemi işe yarar ve en olmaz dediğimiz an bize mucizeleri yaratarak yansımaya başlar…
Ayni nedenlein içerisinde durağan olmayan, kendi içimizde dönüp duran geveze bilincimizle yerinde saymaya mahkum ettiğimiz kendimizden başkası değildir.
Hiç kimse benim, senin gibi düşünmez ve ayni değiliz.
Gerek duygularımızda hapsettiğimiz alışkanlıklarımızın bağımlılığa dönüşme modelimiz olsun. Gerek geçmişten taşımış olduğumuz kalıplarımızla, inançlarınızla olalım. Her derdin dermanının olması: olası olaylardan hakkımızı alıp verdiğimiz birikimlerimizle sınanırken, kendimizi yoklamış olmak. Kendimize ne kadar haksızlık ettiğimizin bilincinde olamadığımızı ve hatta dünyanda ilk yapmamız gereken içimizdeki tümden ait olmadıklarımızdan kendimizi azad etmektir.

Kimsenin hakimiyetimizde olmasına izin vermediğimiz gibi, herkes bu düşünceye sahip de olamaz. Kendi varlığımızın bilincinde oldukmu, düşüncelerimizde yarattığımız, hayallerimizde istediklerimizin ve talep ettiklerimizin neresinde olduğumuzu kendimize sormalı

İstemediklerine “dur” demen için daha başka neler mümkün? ise iptal et! ve erteleme üşenme yoluna devam et!.. Hayatımızın tümü kimyamızın etiketini elimize aldığımız zamanlar, kendi gelen neşe ve çoşku ile sahiplenilmeyi bekleyen hücrelerimize hakimiyet sağlayabiliriz.
Teslimiyet: her zaman her iyiliğin ardından kendimize hediye edebileceğimiz küçük ama büyük değerimizdir.
Onore edilmek, ödül gibi gelen ve sahiplenildiğimizi hissettikçe duygularımızda bize ait olmayan itici gücün karşısında sadece “teşekkür” etmek ve ya “şükret”mek gerekir.

Daha iyisi için her şeye sahibiz. Bakıp görebildiğimiz kadarını algılıyorsak daha iyisine ihtiyacımız vardır o zaman. İçimizdeki duygularımızın kırılması ile, daha geniş açıdan olaylara empati yapıp olumlu telkinlerde bulunmalıyız.
En zor olan, olmayanı olmuş gibi düşünüp yaratabilmenin zaman kaybı olduğu hissiyatımızdır. Öyle düşünmekte haklısın ama, hislerin ile hikayeni yaratarak yaşamak ister misin?
imkansız gibi gelen, durağan olan yansımalarda kendinizi sürekli monoton bir hayat çizgisi içindemi görüyorsunuz? “Bu bana ait değildir” diye düşünerek hayallerimizi zenginleştirmek elimizdedir.
Olumlu telkinler, ritueller ile kendimize gelebiliriz. Sana ait olanı buluncaya dek sürekli bir yerden başlamak ve bitme süreçlerimizi sabırla deneme yanılmalarımızla yaratarak yaşatırken içimizden ayıklamaya başlarız. Sen bana aitsin veya değilsin…

NUMEROLOG.Müjde Şener

19.10.2019
59/14/5

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...