İNSAN OLMA KOMUTASI
ELİMİZDEDİR...
Yaşadıklarımızla
olgunlaşmaya başladığımız doğrudur. Bir şeylerin bizi
tetiklemesi ile değiştirmek zorunda kaldığımız düşünceler ve
inançlarımızdır. “bunun farklı açısıyla bakıp nasıl
değerlendirebilirim?” sorusu çaresizlik gibi gelebilir.
Çevremizdeki
kişilerin tetiklediği olumlu, olumsuz her neden, en büyük
armağanımızdır bize. Öncesinde etiketlenmiş olan kodlarımız,
karmik hal tavır, tutumlarımızın genetik olmasını kabul etmenin
zor oluşu… dışardan bakan gözlerin ayni sana benzer demesi
gibi… tepkinin alt yapısı hoşlanmadığın her duygularında
özde, genetikte ve ruhsal davranışlarının ne kadarının
bilincinde olacağını tartmalısın.
OLANI SEV! OLANI
KABUL ET! “olduğu gibi, olması gerektiği için”
kabullendiğimiz her şeyin değişimi, illa birinin bizi zorlaması
gerektiğini, kendi seçimlerinizle birşeylerin farkına varıp onu
değerlendirebilmek ve içindir.
Hiç bir şey
nedensiz veya sebepsiz değildir. En önemlis:i kendimizi,
varlığımızı keşfettikçe ne daha net anlamaya başlarız.
“İnsan olma yolculuğumuzun komutası elimizde...”
Yaşam, zaman zaman
dramatik olaylar ve başlangıçlardan oluşan uzun bir dizgiden
oluşur. Günlerimiz eylem ve tepkilerle, toplantı ve görüşmelerle
gelişir ve birbirimizle nasıl etkileşim kurduğumuzu belirlememiz,
fiziksel bedenimizin etrafındaki yaşam ennerjisini özümseyerek
dağıtan dokuz ana merkezimiz ile yaşarız.
İçimizdeki bu
enerjiler. Gerçek doğamızın temellerini oluşturan şeylerdir.
Merkezin “Dalak, kalp, boğaz” gibi tanıdık isimleri olsada,
bunlar fiziksel şeyler değil, işlev gösterme şeklimize karşılık
gelen içsel bölgelerdir. Dolayısıyla, yaşam tablonuz, fiziksel
bedeninize karşılık olarak “Enerji Bedeninizin” bir
haritasıdır.
Bu anlamda, çakra
sisteminden çok uzak değildir. Burada anlamanız gereken önemli
konu şudur: Her merkez başka insanların tasarımları ile
“iletişim kurar ve çapraz tepkime oluşturur, birbirine karışarak
dakika dakika tüm etkileşimlerimizi etkiler. Bu görünmez
enerjiler, sadece bir başkasıyla aynı odada olduğumuzda dahi iç
içe geçmektedir. Dolayısıyla yüzeyde gözlerimiz ve dudaklarımız
bariz iletişimi kuruyor olabilir, ancak asıl işi yapan, derin,
bioenerjik bir seviyede dizginlerimizi yöneten dokuz merkezin güçlü
dip akıntılarıdır.
Basit bir
örnekte, bir adam bir kadınla bir odanın içinde duruyor olabilir
ve onların şahsi enerjileri etkileşime geçip onları birbirlerine
çekecektir. Daha önce bir insana çekildiğinizi hissettiğiniz ve
nedenini anlamadığınız olmuştur.
Veya bir başkasında
sizi son derece huzursuz eden bir şey olabilir. Bu “bir şey,”
farklı merkezlerde etkili olan enerjidir.
Dolayısıyla
etkileşim kurduğunuz insanların enerjilerinden etkilenir. Bu
insanlığın kendisi gibi, birbirine bağlı sistemdir. Farklı
insan tasarımların birbiriyle nasıl iletişim kurduklarını
anladığınızda, tüm ilişki ve birlikteliklerin altında yatan
dinamik ve dip akıntılarını daha iyi anlayacaksınız.
Bu, evrendeki her
şeyin titreşim ve enerji içerdiği ve bizim bu enerjinin bir
parçası olduğumuz gerçeği, temel kuantum fiziğidir.
Insan tanımının
dokuz enerji merkezimizle evrenin enerjisi ile hepimizin içindeki
enerji arasında ara yüzleşme gerçekleştirdiği ve bu enerjiyi
bireysel işlev ve ifadelere dönüştürdüğüdür.
Kendini bilen,
tanıyan ve keşfeden birinin, içindeki kimliğinin kendi varlığı
ile örtüşmemesi olasılıkları, değişik bakış açısından
görmesine yarayan farklı bir yaşamın içinde olduğunu anlar ama
susar. Kafa karıştıran bu inançların gerçek olup olmaması
insanı yorar elbette. Bilimsel olarak açıklanmış ve
araştırmacıların yaptıkları deneylerde, kendimizle, evrenle,
ilişkilerimizle olan olumlu olumsuzun içerisinde nötür
kalabileceğimiz yönlerimizdeki fırtınayı dindirebileceğimizdir.
Elinizde çok önemli
bilgi doneleriniz vardır. Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve bilinç
dalgaları, hislerinizle örtüştüreceklerinize karşı dim dik
durablmektir. Kimseden bir şey beklemeyiz ama onlardan çok şeyler
elde edebilecekken yargılarken yargıladığımız kendimiz oluruz.
Karşılıklı alış
verişlerimiz hayata nasıl bakmamız gerektiğini bize yansıtarak
uyanmamızı sağlamalarıdır. Yaşamınız kendi elinizdedir. Bugün
her yarattıklarınızın kaynağı o anki duygu, ruh, algı, his,
zihindir. Yaşamayı seçtiklerinizle yarattığınız senaryo,
yansıyan enerji ile değiştirebileceğiniz yönlerin verilerini
size anlatıyor. Orada savunma mekanizmanız devreye girecektir. O da
“Ego”’dur. Bilinçaltınızdaki korkular, inançlar ve
inandıklarınızın değişmesinden duyduğunuz o endişeye kapılıp,
endişenin yarattığı kaygı engeller ve sınırla.rdır ortaya
çıkan.
Enerji esnektir ve
hangi yöne yönlendirirsek onun enerjisine girer.
Etkili bir şekilde
onların enerjisini benimser. O enerjiyle değişkenlik gösterebilir
veya koşullanabilirsiniz. Biz buna koşullandırıcı etki adını
veriyoruz.
Ama bu sizin
çaresiz bir kukla olduğunuz anlamına gelmez. O enerjiyi tüketmek
yerine, neler olduğunu anlamayı, etkisi altında kalmamayı
öğrenebilir ve kendinize “ Bu etki ben değilim: onların
enerjisi,” diyebilirsiniz. Bu da sizin geride durmanıza ve böyle
bir etkiyi bizim kayıtsız bilgelik adını verdiğimiz şeye
dönüştürerek bağımsız nesnellik özümsemenize olanak verir.
Bu bilgelik, dahil olmamış bir gözlemci olarak size, tanık
olduğunuz şey üzerine düşünme imkanı sağlar. Bu yüzden
kişiye algı, öngörü ve düşünme değişimi için fırsat
verir.
NUMEROLOG:Müjde Şener
21.10.2019
61/16/7
HABERAL KIBRILI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder