BİLMEDEN
YARGILAMAMALI...
İnsanların nereden
geldiklerini bilmeden yargılama.
Hayat okulumuz bize
öyle güzel dersler verirki bazen nereden geldimizi unutabiliyoruz.
Oysa bugünün
şartlarına ne kadar uyumluysak ayni çark ve döngü içerisinde
dönüp durmaya devam edeceğiz. Zamanı yakalamanın yolu içindeki
his, istek arzu ve taleplerinle onu direnerek değil de sevginiz ile
sahip çıkabilmenizdir.
Topluluk içinde
kendimizi yaşayabilir olabilmemiz en doğal hakkımızdır.
Atalarımızdan öğrenmiş olduklarımız ile doğru olduğuna
inandıklarımızı bir kenara koyarken diğer yandan hayatın veya
bulunduğumuz yerin kurallarına göre davranmamız gerekir.
Kendimizi
yargılamadan, kimseyi eleştirmeden sadece akışta olan ile
eğlenerek bunu yapabilmemiz gerektiğini kendi gözlerimle gördükçe,
kulaklarımla duydukça, hissettikçe vede en önemlisi yaşadıkça
daha iyi anlıyordum.
Eğer
istemediklerimiz göz zevkimizi bozuyorsa buna bir yerden sonra
müdahale etmemiz gerekiyorsa “oraya ne kadar ait olduğunu
sorgula.” “Orada kalıcımısın?” Uyum ve denge önemlidir.
Hiç bir yere
sahiplenmeden yaşamaya çalış her şey gelip geçicidir ve sadece
olması gereken genel kültürü sahiplendikçe bizden sonrakilere
bırakabileceğimiz mirasımızın olacağıdır. Böylece kendi
kültürümüz ancak kendi ülkemizde geçerli olmalısın. Ben
gittiğim yere uyumlu olamazsam hiç bir yer bana güzel gelmeyecek.
Ancak her olandan dersimi çıkartabiliyorsam o zaman eğlenceli
gelip gececek.
Birlik beraberlik
içerisinde yürüyebilmemiz gerekirken kendimizi ve bildiklerimizi
unutmamalıyız.
Başkaları dediği
için değil. O ortamla nasıl dengeli ve uyumlu olabileceğimizi
sorgulamamız gerekir.
Bulunduğunuz
ortamda mutlu musunuz? Evet ise, yola devam ama değilseniz benim
burda bulunma sebebim nedir? Diye düşünmeye başlayınız.
Almam gereken
derslerim nedir? “Her ne ise kolaylıkla eğlenerek dersimi aldım”
deriz ve mutlu olabileceğimiz başka bir yer arayışına giren
zihnimiz ile bilinçaltımıza düşlerimiz, hayallerimiz devreye
girer.
Bu arayışı
yanlış anlamayın. Olan her şeyin arasında kendinizi buldukça
daha iyisini isteme lüksünüz otomatik oluşmaya başlar.
Kimse için
değişmiyoruz kendimize çeki düzen verdikçe almamız gerekenlerin
katkısını, herşeyden azar azar hafızamızda biriktirdikçe
hayallerimize giden yolumuzu keşfetmeye başlarız.
Görüp
beğenmediklerimizi alıp kabul ediyorsak, onları yaşamaya da
razıyız demektir. “hayır” diyorsanız başından bunu demeyi
öğreniniz derim herşeyden önce.
Saklı kalan
duygularınızın açığa çıkmasına izin veriniz ve bugünden
itibaren kendi tercihleriniz ile “evet” yada “hayır”ı
mutlaka kullanmalısınız.
Şartlar her ne ise,
içinde kendimizi bulduğumuz olay ile adapte olmaya ve onlarla
yaşamaya uyumlandırmaya çalışırız kendimizi. Alışmak
“imkansız” değildir. Alışmak “zor” demiş te olsanız kim
nerede nasıl olmak isterse istesin her yerden dersimizi alıyoruz
farkındalıklı olup yansıyan her şeye odaklanarak gülümseyerek
teşekkür edelim.
Koşullarımızı
zorlayabileceğimiz kadarını alıp kabul etmeye başlarız…
“Daha iyi şartlar
diyorum”. Sana doğru gelmeyeni örnek almazsın. Seçim herzaman
kendine aittir. Kimsenin seni zorlamayacağı gibi bazen istemememize
rağmen çevreden duyma, kulak kabartmalarımız ile etkileniriz.
Hipnoz olurcasına
o ortamda kilitlenip kalırız. “Sen beceremezsin, gidemezsin, zor
yaşarsın, barınamazsın, onlar farklıdırlar, zorlanırsın vb…”
kelimelerin arasında esir olursunuz. Kurban psikolojisi ile yaşamaya
başlarsınız ve dahası kendiniz olmaktan çıkarsınız. Bu
cümleler bana ait değildir. Saklı kalan duyguların esiri olmak
demek başkaların himayesinden kurtulamadığınız anlamındadır
mesela: sana ait olmayan düşüncelerine rağmen başkaların
dediklerini alıp tutuyorsan bilinçaltında sürekli seni tetikleyen
her olumsuzluk ardından anımayacağınız bu kelimelere tutsak
kalmayınız derim.
Hindistanın GOA
şehrindeyiz. Heryerde olduğu gibi farklı insan kültürleri ile
tanışma fırsatını yakalayabildiğimden şanslıyım. Şanssız
olanlarımızda vardır elbette ve istemeden de olsa yargısız
infazda bulunarak dışlamaya hatta o yargıları sahiplenmemeye
başlarız.
Bizimde
alışkanlıklarımız vardır ve nerede geçmişimiz demezmiyiz. Ah
nerede eski insanlarımız deriz elbette.
Alışkanlıklar
bağımlılık yapar. Bağımlılıklar ise zamanla kendiliğinden
değişmeye başlayacak ta ki biz o ortamla uyumlu olmaya niyet
edelim. Ama önce bir şeyin değişmesini istersek inanmak, ve ona
güvenmemiz gerekir. Güven olmayan hiç bir yerde niyetler işlemez.
Istemek ve izlediğimiz yolda ilerlerken gelip geçici olduğunu
bilerek onu farklı gözle, algılamaya çalışırsak başka gözle
görmeye başlarız.
Herkes herşeyi
söyleyebilir ancak önemli olan senin o an ne hissettiğindir. Ben
mutluyum ve her ortamda eğleniyorum diyorsan aklında, zihninde,
fikrindeki olumsuz yargı eleştirilerini de bırakmaya başlarsınız.
Hayat öyle güzel ki kimimizin şanslı olduğu kadar şanssız
olanlara da o imkanı sağlayabileceğimiz zamanı vermek gerekir.
Ben kimseye kendinden zamanını çalmasını dilemediğim gibi. Her
insanın bu yolun basamaklarını çıkarken kimlerle nasıl bir
sözleşmesi varsa o sözleşmeleri kendine hatırlatan hayat
hikayelerinizde anımsayacaktır. Kaçınılmaz ve gerçek olan her
bir nedene nasıl takılıp nerelerde nasıl bir sözleşme
imzalanmış ise onu oralarda bırakmayıp buralara kadar
taşıdığımızdır.
NUMEROLOG. Müjde Şener
15.12.2019
57/12/3
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder