KENDİNE DERS
ÇIKART.
“Sen bu dünyadan
değilsin” diyenlere şöyle bir mesajım olsun. “Biz bu dünyaya
aitiz ve evrenle dünya arasındaki dengelerin yerlerini oynattığımız
müddetcede bir çok istemediklerimizle karşı karşıya kalarak
mücadele edeceğiz ki, istemediklerimizle olan şavaşı başlatan
olurken, çözümü de yine kendimiziz bulacak olan.”
Korkunun önümüzde
durmasını kaldırmak elimizdedir. Korku, bizim karşısında
durmamız gerekendir…
Kimsemiz ölmeyecekse
de bunu minimize etmek, yeni yaşama uyumlanırken geride kalanlarla
farklı bir dünya düzeneği kurmaya başlarkende kendimizi
bulmamız, istediğimizden önce buna emin olmalıyız. “EVET”
diyorsanız o zaman “ben kendim için en iyisini yapmaya hazırım.”
ve, DIŞARIYA ÇIKMA uyarılarına uymakla başlamamız gerekir.
Yaşamımızın
anahtarı kendi elimizdedir.
Sana seni anlatacak
hikayelerinde sen kendini anlatabildiğin kadar, seni
anlayabileceklerini de anlamışsındır.
Zamana “dur”
demek istersek önce kendimizi görebildiğimiz her şeyde yer almayı
bileceğiz.
Kimse seni kendinden
daha üstün göremez, sen bunu istemediğin müddetce...
Ayna: yansıttığın
kadarının sana geri dönüşüdür. Insanların toplum olarak bize
bizi yansıtıyor olması ise ŞANSIMIZDIR.
Geride kalacak, bir
avuç insan mı dememiz gerekir? Sen istemezsen “hayır.”
Öyle olmaması için
emin olmadıkca imkansızlıklara takıntılı olmamalıyız.
Olaylara empati yapmak, her yansıyandan derslerimizi alarak
olgunlaşırken bunu yapabilmemiz gerekir. Olaylara Perde arkasından
bakıp neyi görmeyi tercih edip etmediklerimizi sorgulamalıyız.
Senaryoyu yazıp çicen her kimse seni bu oyunun içerisine dahil
etmesi, etmemesi garantisi yok ki.
Kendine sor: Yaşama
sebebim, hayata tutunma nedenlerim nedir? diye.
Hayatını alay
konusu hale dönüştürmek veya istismar edilen zamanını yok yere
köreltmek mi istersin?
Istemediklerimize
itaat edip boyun bükmeyiz “hayatımdan negatif olanları izole
ederken, en büyük düşmanın kendi içimizde olduğunu bilirsek
dikkatli ve bilinçli davranırız” öylede yapalım.
Yıların bir birini
takip ettiği zaman içerisinde doğanın bizi içine çektiğini
farkederiz. Herşeyden bir hiçlik, hiçlikten her şeyin önemi ile,
bir birini takip ederken izlediğimiz yol: takip ettiklerimizin kendi
yaratımlarımız olduğuna uyandırılırız.
Kendimizi, doğanın
bize sunduğu hazinelerin arasında ilerlerken hayal ederiz hep.
Yaşamımıza dokunan, bizi başka bir aleme sürükleyen farkloı
başka insanların mucizevi işlevsellidir büyüleyen. Her
birimizin farklı olması, her farklılıkla başka bir duygumuza
dokunmasına izin verdikçe değişir hayallerimiz de. İstediğimiz
kadarının bize katkısı olduğunu, içimizdeki gücümüzle elde
edebiliriz. Yöneten ise kendimizden başkası değildir.
İsterken izlememiz
gereken yol seçimlerimizle harekete geçirebiliyoruz. Ve, öylede
oldu.
Yönlendirilerek
teslim olmak yerine “yöneten ve yön veren olmayı seçtim.”
Böylece, başkaların
gözünde devasa yerimiz olduğunu bilirsek özdeğer ve özgüvenimiz
devreye girer. Önümüzde duran kalıplarımız, tabularımızın
olduğunu bilsek bile, elimizden bir şey gelmeden dünyamıza,
içinde yaşadığımız hayata uyum sağlamamız gerekiyormuştu ki
yasalarla dengeli ve uyumlu bir şekilde “hayatta kalma ve,
kalitemizin yüksek olsun” diyerek zamana doğru seçimlerle
yaklaşabilme sürecimiz olsun.
Hepimizin taşımış
olduğu misyonu vardır. Her birimizin içinde olduğu duruma
karantina dense bile bu seçimlerimizle kendimize çeki düzen
vermemiz içindir.
Korkunun önümde
caresizliğimden dolayı durduğunu yıllar sonra farkettim. Özgüven
eksikliği, özdeğer, ve çevre kirliliğim di. Beni yönetenin
kendimden çok başkaların olduğunu ancak yapacak bir şeyim
olmadığını, buna mecburum dediğimi, kurban psikolojisi ile
hayatta kalma kavgalarımla sarmalandığımı anımsadım. Pes
ettiğim dönemlerimde fiziksel, zihinsel ve ruhsal düşüşlerimle
kalktım, yine düştüm pes etmedim kalktım yüzleştim, sabrettim
ve hayatta kalma isteğim enerjisel yülseldikce. ARTIK YETER dediğim
noktadaydım.
Değişen bakış
açımızla, seçimlerimizde kendimizi onlardan izole ederken
korumaya aldığımızı, hayatımıza farklı bir yön çizdiğimizi
hatta çevremizi değiştirdiğimizi farkedebiliriz. Iç güdüsel
olarak kendi gelen olan bu durum karşısında içsel savunmalar
herzaman nükse eder. Önemli olan yaşama nasıl istekli tutunup
tutunmamanızdır.
Mesafeli olmamız
gerektiğini bilerek iyi gelecek her şeyi kabullendiğimiz zaman
nefes alabiliriz. İyi gelmeyenden uzak dur!
Kendini korumaya al!
Geçmişi kabullen
ve bırak ki etkisi seni takip etmesin …
Zaman bize en büyük
hediyemizdir. Bizi kendimize getiren toplum olarak İZOLE edilmeyi
bekleyenlerin yansıması ile baş başayız.
Dünya ile Evren
arasındaki köprüyüz ve, bir birimize bağlı zincirler gibiyiz.
Ayna olmuş kopyalanırken benzer benzeri çeken yaşama tabiyiz.
Hiçlikten çok şeyler öğrenen, üreten, yoktan var edip
yaratabilen, çalışkan milletiz. Kimyamızı eleştirdikce
altındaki kaynağa dokunabilmek emin olun her yiğidin harcıdır.
Zamanı yakalamak, olayların akışında kendimize güç, güven,
cesaret vererek motive ederiz.
Kaybedecek bir
saniyemiz dahi yok!.
Kabullenmemiz
gereken gerçek ama olağan dışı içinde olduğumuz durumdur.
COVİT 19 a karşı dim dik durmamız gerekirken hayatı “ti”ye
alan kitle ile izole edilmesi gereken sindirim sistemlerimizdir. Yani
kısaca kendimiz bu nedenle evde kalma şansımız varken bunu
kullandığımız için mutlu olmamız gerekir.
Sabah gözümüzü
açtığımız zaman çok geç kaldık dememek, sevdiklerimizin
ölmemesi adına değer verdiğimiz doğa, iklime ve dünyaya
gülümseyen kalplerimiz olsun diliyorsak. İmkansız olanı izole
ederek başlayabiliriz...
Sağlıklı
Günlerimize.
NUMEROLOG: Müjde Şener
21.3.2020
46/10/1
HABERAL KIBRISLOI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder