28 Mart 2020 Cumartesi

ZORLUKLAR BİZE NE ÖĞRETTİ?


ZORLUKLAR BİZE NE ÖĞRETTİ?

Herkesin farkındalığı ile biz olmamız gerektiği zamanda kendimizi keşfediyoruz. Hayatın hepimize “dur” dediği zamandayız.
Ilerlemek istemiş olsan da ilerleyemeyeceğinin bilincindesin ve, gerektiği gibi geçmiş alışkanlıklarının bugününle mutasyona girmiş olması demek, eski alışkanlıklarının artık olmaması ve yerine yeni bir başka farkındalık yaratırken yaşama koyduğunla denge ve uyumu sağlarsın.
Başka seçimlerinizi zihninize kodlarken, daha iyisine odaklanarak geleceğinize hazırlandığınızı anlamazsınız bile.
Zamanı garantinada tutarken izole edildiğimiz gibi…
Tümden var olanı kabullendikmi kendimizi daha bir başka hissederiz. Bu sağlık, huzur, güvende, özdeğerin, sevgin, merhametin, içindeki cevherin, aile bağların hijyen, vs… olumlu olan her bir nedeni gözlemledinmi sana katkısınıda farkedersin.
Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!
Ancak, akıllı: zeki: mantıklı insanlar, kendilerini ve hayatını, seven kişilerin kazanacağı bir dünya, ülke oluşturmak için olacağını biliyoruz sanırım. Yeni bir çağa geçiş mi bu? “Evet öyle” diye düşündüm. Beni kendi içimdeki kilidimi kırıp artık yeter dedirttiğim noktada kendimi deşifre ederek ben kimim? Değil. “Nasıl bir insan olmak istediğimi sorgulamaya başladım.” Yıkıcı değil de yapıcı yönde düşünmeyi seçelim.

Bir çok eski kalıpların yerine yenilerini kendimize aşılıyoruz. Yeni karakterimizle, kişiliğimizle geleceğe bizi hazırlayan zamandır.
Sadece istediklerine odaklan ve doğru zamanın gelmesini sabrınla beklersin. O zaman kendine o güvenceni sağlayarak emin bir şekilde hayat amacın için yolunu bulacaksın...

Zamanı bize durduran ne oldu? Doğanın çevrenin dengesini bozarken yapıcı da biz olmak durumundayız.

Hangi açıdan olaylara nasıl bakıp değerlendirdiğinizi bir düşünün. Kimse durduk yere kendini hayatı içerisine riski atmayacak kadar akıllıydı sanırım. Sen doğaya çevrene ne yaptın ki bugün yaşama sıkı sıkya sarılıp içe yönlendiriliyoruz. Izolenin ne olduğunu bir de içimizde yapmaya başladıkmı imkansız olanı başarmanın kattığı desteği, kazancımızdır. Öylede oldu bile…

Risk nedir? Düşüncelerimizi yoklayan “zor” dediklerimiz ile sınanırken olanı sevmeyi bize öğreten büyük bir enerji akımının içerisinde bulduk kendimizi. Olanı kabullenelim.
Ne yapabileceğimizi bilemediğimizden kendimizi garantinada tutarken içe yöneldiğimizi ve “bir anda tetiklenen duygularla alabora olmuş durumda silkeleniyoruz”.
Sakin kal! Derin nefes alıp ver! Herşey kontrolün altındadır... diyorum kendime böylece, Saklı kalan duygularımızın açığa çıkması ile silkeleniyormuşuz aslında. Savunma sistemlerimiz, bağışıklığımızın kontrolleri elimizdeyken sindirememiş olduklarımızı serbest bırakıp, özgürleştirdikmi, affedipte saklı kalan her nedenlerin sebebinin bir işe yaramadığını sizde farketmişsinizdir.
Çözümü: kendi içimizde hayatı altın tabakta kendimize sunmaktır.

Bu enerji: görünmeyen gücün ta kendisidir.
Bencil olan toplumdan arınmaya başlıyoruz. Bir birinden çıkar için, menfaat için bencilce yaklaşan insanların arınması ile silkeleniyoruz. Kimsemiz kendinizden başkası ile düello etmediğini ama, her bireyin kendi içindeki mücadelesi ile karmalaşması demek, yüzleşirken içe dönerek kendimizi daha iyi tanımaya başlamamıza yardım eder.

Bugün ben neysem sen de kendinsin. Sen kimsen ben benim…
Hayat amacımız dört duvar arasında kendi ellerimizde olduğu bu dönemlerde dünya sınavı içerisindeyiz.
Kelimelerin kıyafetsiz kalışı, sindirememiş olduğumuz sinsi düşmanın kalemizin içerisine girmemesi içindir.
Tedbirlerimizi almış bulunmaktayız almasına, lakin tedbirsiz davranışları hala gözlemledikce çözülemeyenlerin sorun hale gelişi istemsizce savaş açmaya başlarız.
Birlik beraberliğin önünde ayakbağı olanlara isyankar durmak zorundayız.
Hiç bir şey nedensiz değildir. Değişim fırtınası geleceğimiz için gerekli donanımları bize veriyor. Denge ve uyum içinde kaldıkmı: özgüveni kazanır, beraberindede olması gereken donanımlarımızla kendimiz olmaya başlarız. Oysa, Yaşama sebeplerimiz ayni olmaz.
Dünyaya gelirken kendinle olan sözleşme yada kontratlarının tümden fes edildiği bu dönemler yeni çağa geçiş yaparken zor olan sancılı geçen sürcini beklemen gerekiyormuş ki, olgunlaşabilesin. Burada “Sabrı öğreniyoruz”. Kimliğimizi deşifre ederken ardımızda bizimle beraber bugüne kadar gelen her şeyin de beraberimizde ayrıştır olmamızdır... Kimse için dert, tasa, kaygı, keder, hüzün taşımadan sadece o insana yardım etmemiz gerektiğini bilerek hareket etmemiz şaşırtıcı değil mi?
Sanki borç gibi…
Oysa bu insanlığımızın sınavıdır.
Her birimizi gözlemlemekten, kendimizi yoksun bırakmadan öğrenmemiz gereken eksiklerimizi tamamlıyor ve yeni sayfa açmak için girişimlerimizi başlatıyoruz.
Bu geçiş sürcinde zamanı tarayarak yeni oluşumlar kazandıkmı, kendimizle içselleşince daha hızlı olumlu sonuçlarla toparlanırız.
Mesele nedir biliyorsanız susar oturursun. Seni incitecek nedenlerinin yoklanılmaması için nasıllarına odaklanırsın.
İçe yönelmek. istediklerine odaklı kalmaya başladınmı olanı sevmeye başlarsın.
Kendini izole ederken, alışkanlıklarını aradığından yıkıcı davranışların olur. senin içinizde ben olurken biz demeye başlarsın. Iç içe geçmiş anlaşmalarında: duygu, düşünce algınla zihnini kemirdiğinden sorgulamaların başlar. Bu seçimlerinin itici yada çekim gücünün devreye girmesi ile nasıl kendine gülen kalp bırakabileceğini de o zaman anlarsın.

Sağlıkla güzel yaşa evde kal
NUMEROLOG: Müjde Şener

29.3.2020
54/18/9

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...