ZORLUKLAR BİZE NE
ÖĞRETTİ?
Herkesin
farkındalığı ile biz olmamız gerektiği zamanda kendimizi
keşfediyoruz. Hayatın hepimize “dur” dediği zamandayız.
Ilerlemek istemiş
olsan da ilerleyemeyeceğinin bilincindesin ve, gerektiği gibi
geçmiş alışkanlıklarının bugününle mutasyona girmiş olması
demek, eski alışkanlıklarının artık olmaması ve yerine yeni
bir başka farkındalık yaratırken yaşama koyduğunla denge ve
uyumu sağlarsın.
Başka
seçimlerinizi zihninize kodlarken, daha iyisine odaklanarak
geleceğinize hazırlandığınızı anlamazsınız bile.
Zamanı garantinada
tutarken izole edildiğimiz gibi…
Tümden var olanı
kabullendikmi kendimizi daha bir başka hissederiz. Bu sağlık,
huzur, güvende, özdeğerin, sevgin, merhametin, içindeki cevherin,
aile bağların hijyen, vs… olumlu olan her bir nedeni
gözlemledinmi sana katkısınıda farkedersin.
Hiç bir şey eskisi
gibi olmayacak!
Ancak, akıllı:
zeki: mantıklı insanlar, kendilerini ve hayatını, seven kişilerin
kazanacağı bir dünya, ülke oluşturmak için olacağını
biliyoruz sanırım. Yeni bir çağa geçiş mi bu? “Evet öyle”
diye düşündüm. Beni kendi içimdeki kilidimi kırıp artık yeter
dedirttiğim noktada kendimi deşifre ederek ben kimim? Değil.
“Nasıl bir insan olmak istediğimi sorgulamaya başladım.”
Yıkıcı değil de yapıcı yönde düşünmeyi seçelim.
Bir çok eski
kalıpların yerine yenilerini kendimize aşılıyoruz. Yeni
karakterimizle, kişiliğimizle geleceğe bizi hazırlayan zamandır.
Sadece istediklerine
odaklan ve doğru zamanın gelmesini sabrınla beklersin. O zaman
kendine o güvenceni sağlayarak emin bir şekilde hayat amacın için
yolunu bulacaksın...
Zamanı bize
durduran ne oldu? Doğanın çevrenin dengesini bozarken yapıcı da
biz olmak durumundayız.
Hangi açıdan
olaylara nasıl bakıp değerlendirdiğinizi bir düşünün. Kimse
durduk yere kendini hayatı içerisine riski atmayacak kadar
akıllıydı sanırım. Sen doğaya çevrene ne yaptın ki bugün
yaşama sıkı sıkya sarılıp içe yönlendiriliyoruz. Izolenin ne
olduğunu bir de içimizde yapmaya başladıkmı imkansız olanı
başarmanın kattığı desteği, kazancımızdır. Öylede oldu
bile…
Risk nedir?
Düşüncelerimizi yoklayan “zor” dediklerimiz ile sınanırken
olanı sevmeyi bize öğreten büyük bir enerji akımının
içerisinde bulduk kendimizi. Olanı kabullenelim.
Ne yapabileceğimizi
bilemediğimizden kendimizi garantinada tutarken içe yöneldiğimizi
ve “bir anda tetiklenen duygularla alabora olmuş durumda
silkeleniyoruz”.
Sakin kal! Derin
nefes alıp ver! Herşey kontrolün altındadır... diyorum kendime
böylece, Saklı kalan duygularımızın açığa çıkması ile
silkeleniyormuşuz aslında. Savunma sistemlerimiz, bağışıklığımızın
kontrolleri elimizdeyken sindirememiş olduklarımızı serbest
bırakıp, özgürleştirdikmi, affedipte saklı kalan her nedenlerin
sebebinin bir işe yaramadığını sizde farketmişsinizdir.
Çözümü: kendi
içimizde hayatı altın tabakta kendimize sunmaktır.
Bu enerji:
görünmeyen gücün ta kendisidir.
Bencil olan
toplumdan arınmaya başlıyoruz. Bir birinden çıkar için, menfaat
için bencilce yaklaşan insanların arınması ile silkeleniyoruz.
Kimsemiz kendinizden başkası ile düello etmediğini ama, her
bireyin kendi içindeki mücadelesi ile karmalaşması demek,
yüzleşirken içe dönerek kendimizi daha iyi tanımaya başlamamıza
yardım eder.
Bugün ben neysem
sen de kendinsin. Sen kimsen ben benim…
Hayat amacımız
dört duvar arasında kendi ellerimizde olduğu bu dönemlerde dünya
sınavı içerisindeyiz.
Kelimelerin
kıyafetsiz kalışı, sindirememiş olduğumuz sinsi düşmanın
kalemizin içerisine girmemesi içindir.
Tedbirlerimizi almış
bulunmaktayız almasına, lakin tedbirsiz davranışları hala
gözlemledikce çözülemeyenlerin sorun hale gelişi istemsizce
savaş açmaya başlarız.
Birlik beraberliğin
önünde ayakbağı olanlara isyankar durmak zorundayız.
Hiç bir şey
nedensiz değildir. Değişim fırtınası geleceğimiz için gerekli
donanımları bize veriyor. Denge ve uyum içinde kaldıkmı:
özgüveni kazanır, beraberindede olması gereken donanımlarımızla
kendimiz olmaya başlarız. Oysa, Yaşama sebeplerimiz ayni olmaz.
Dünyaya gelirken
kendinle olan sözleşme yada kontratlarının tümden fes edildiği
bu dönemler yeni çağa geçiş yaparken zor olan sancılı geçen
sürcini beklemen gerekiyormuş ki, olgunlaşabilesin. Burada “Sabrı
öğreniyoruz”. Kimliğimizi deşifre ederken ardımızda bizimle
beraber bugüne kadar gelen her şeyin de beraberimizde ayrıştır
olmamızdır... Kimse için dert, tasa, kaygı, keder, hüzün
taşımadan sadece o insana yardım etmemiz gerektiğini bilerek
hareket etmemiz şaşırtıcı değil mi?
Sanki borç gibi…
Oysa bu
insanlığımızın sınavıdır.
Her birimizi
gözlemlemekten, kendimizi yoksun bırakmadan öğrenmemiz gereken
eksiklerimizi tamamlıyor ve yeni sayfa açmak için girişimlerimizi
başlatıyoruz.
Bu geçiş sürcinde
zamanı tarayarak yeni oluşumlar kazandıkmı, kendimizle
içselleşince daha hızlı olumlu sonuçlarla toparlanırız.
Mesele nedir
biliyorsanız susar oturursun. Seni incitecek nedenlerinin
yoklanılmaması için nasıllarına odaklanırsın.
İçe yönelmek.
istediklerine odaklı kalmaya başladınmı olanı sevmeye başlarsın.
Kendini izole
ederken, alışkanlıklarını aradığından yıkıcı davranışların
olur. senin içinizde ben olurken biz demeye başlarsın. Iç içe
geçmiş anlaşmalarında: duygu, düşünce algınla zihnini
kemirdiğinden sorgulamaların başlar. Bu seçimlerinin itici yada
çekim gücünün devreye girmesi ile nasıl kendine gülen kalp
bırakabileceğini de o zaman anlarsın.
Sağlıkla güzel
yaşa evde kal
NUMEROLOG: Müjde Şener
29.3.2020
54/18/9
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder