ZAMAN KABUL
EDİLEMEYEN BİR DÖNGÜ ÇERİSİNDEDİR.
Alışkanlıklarındır
bağımlılık yapar. Bağımlılıkların ise seni kendine
hükmettirir...
Hislerin önemi ile
kaybedilen döngünden kendini aramaya benzeyen yaşamla
yüzleşiyoruz. Kimliklerimizin imkansızlıkların üstesinden
gelişi ile değerin yok ediliğp öze seni yönlendirenlere minnet
duy!
“Işte kendini
sözlerinden arındırdığın, yaşama sevdanı yeninde keşfederek
“ben” dediğin “biz” olduğundur.” Kendinle saklı kalmış
dünyandan izole edilerek uyanıyorsun...
Kimse için hikaye
yazmayız. Kendi ihtiyacımıza uygun olan her ne varsa sebepsiz,
incinmeden ilerleyebileceğimiz hayata özenerek yaşamak ise
hayalimiz olur.
Başkaların
değerini kendimizinki ile örtüştürmemeliymişiz aslında. Aksi
halde, kendimizi başkalarından daha bir eksik, başarısız,
yapamama gibi içsel kaygılarla donanımlı hissederiz.
Güç: içimizdeki
güvende saklıdır.
Her şeyin içindeki
sebeplerin savunma modeli: negatif olmamalı.
Bu gibi durumlarda
kendinden emin olmak zorundasın. “evet” veya “hayır” ise
ona göre net olacak kadar dünyan kendi kontrolünde olsun. Böylece,
kendini garantinadan soyutlama şansın önemli ölcüde izole etmiş
olursun.
Garantina nedir?
Güvende kalmanı sağlayan sığındığın limanındır. Içe
yönlendirildinmi sahip olduğun öneminin farkına varırsın.
Öncesi ise: meşakatli olurken seni tüm duygularınla dengelerin
yerlerinden oynaması ile sağlam olanlarında yıkımından
derslerini çıkartman, alman için küçük bir dokunuş ile
uyanışındır.
Alışkanlıklar
bağımlılık yapar. Sana ait olmayanlarla bunca zaman yaşamış
olman ve bugün kü değişmene neden olan, bir çok sebepsiz gibi
gelene meydan savaşı açıyorken “DUR” kimsenin senden daha
güçlü olmasına izin vermemeni gerektiren ve, fiziksel bedeninle,
ruhsal duygusal hislerinin de beraberinde seni olmak istediğin
kimliğinden alıkoyan, genetik kodların veya bırakamadığın
bağımlılıkların olduğunu anımsa.
O yaşamı alıp
kabullenirken, diline dolanan “ama”larla sorguladığın zaman
seni ayni yerde tutar.
Zaman her yönden
yaşama sebeplerimizi yeniden gözlemleyebilmemiz için şansımızdır.
Dünyaya gelişimizle
başlayan yaşam servenlerimizin değişimi, belkide çok uzun yıllar
yılıdır hiç olmayan bir ilki yaşıyor olmamızla örtüşmeye
başlar.
Yeni çağa
geçişlerimizde, herşeyden vede her yönden kimin, nerede ve ne
kadarını alıp kabullendiğimizi alışkanlıklarımızı
özgürleştirerek, kendimizi ondan azad edeceğiz.
Bu sürecimizin
içimizden gelip geçici olabilmesi adına imkansız olana sarılıp
görünmeyenle kavga etmektense var olanı kontrol etmeden içsel
olarak iyileştirici olmayı seçeriz…
Küçük ama büyük.
Doğru belkide yanlışın içinde tek düze yaşama alışırken
kapıldığımız, bir türlü bırakamadığımız
bağımlılıklarımızdır her şeyi bizlere sorgulattıran.
O döngü her
birimizin gelip geçmiş olduğu bir sürçtir.
Yaşama
sebeplerimizi gözlemlemeye başladık mı düşüncelerimizin
alabora olmuş halini, imkansız olana empati yapamıyor oluşumuzlan
çatışıyor olabiliriz.
Olan gibi
düşünemediğimiz zaman empati kuramayız çünkü. Bu nedenle
empati kurarken başkaların ne düşündüklerini daha iyi anlarız
ve kenimizi onun yerine koyarak iyi yönden yapıcı da olmaya
başlarız.
Oysa, bu günlerde
içe yönlendiriliyor olmamız bize empati kurmamızı öğretiyor.
Dünya hali, nereye
baksak önce silkeleniriz ve ardından empati kurarak nedenleri daha
bir başka düşüncelerimizle iyileştirmeye başlarız.
Uzaktan bakıp
sorguladığımız her nedene takılıp kalmayalım. Biraz kendi
içimizde kalıp kimselerden bağımsız olmanın özgüleşmiş
halimiz ile keyfini sürebiliriz mesela. Dünyaya programlanmış
olarak gelirken tek düze yaşama alışmış, hatta o olmazsa olmaz
gibi her gün programlanmış robot gibi yaşadığımızı
bugünlerde farkediyoruz.
Yaşama
sebeplerimizi anlamaya çalışırken anlamlaştırdıklarımız bize
ait olmayan alışkanlıkların nasıl bağımlılığımız olduğunu
dahi sorgulamamışken anımsadığımız dönemlerden geçiyoruz.
Gelecekte bugünler
çok konuşulacak. Dünyada bugünlerde ilkler öncülük yaparken
kendilerini fedakar ettiklerinin bilincinde olmadan, dünya için
önemli roller üstlendikleri için olabilir mi? Henüz hiç bir
çaresi bulunamamışken değişimin reçetesi KORONAVİRÜS için
kollar sıvanıyor. Değersiz olanların önemini daha bir başka
anlıyoruz. Sahiplendiklerimizin kazancının bilincinde oluruz.
Sevmem istemem dediklerinin ne çok istediğini anlarsın ve bunun
gibi bir çok olanın öneminin farkındalığının devresidir.
Kimsemiz
istemediğimiz hiç birşeye takılıp kalmayız. Her ihtiyacımız
olanı alıp kabullendikçe ona sahip oluruz. Istemediklerimizi ise
reddedecek o gücü içimizde hissederek kabullenmek durumundayız.
Daralan yaşam
alanı içine yönlendirebiliriz. Kısır döngü içerisinden çıkıp
ihtiyacımız olan nefesi almaya ne dersiniz. Kimsenin değeri
kendininkinden önemli değildir. O zaman sen kendini gerekmedikçe
endişeye, kaygıya koymayacak kadar düzenini dünya geneli
ihtiyacına göre uyarlamakla zorunlusun, Öylede de olduğuna
eminim.
Dünyamız hiç
görmediğini gördükçe hikayesini yeniden yazmaya başlar.
Hikayenin ardını yoklamayı değil şimdinin gerçekte olmasını
istedikleri ile kendine çeki düzen verir. Ya sen! Kimsen o olmaya
devam etmek için direndikçe kabullenmen çevrende sana ait
olmayanların aşılamış oldukları ile nasıl yaşadığının
farklı gösterisini izliyor olacaksın.
NUMEROLOG: Müjde Şener
30.3.2020
55/10/1
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder