SANATCILAR ÇARŞISI.
Eğer bu muhteşem mekanı daha iyi bir yere taşıma öncülüğü bana verilmişse bende bana layıki bir şekilde taşımayı üstleniyorum. Benimle birlikte bir yıla aşkındır bıkmasdan usanmadan yanımda kalarak sabırla emek vererek, ışığı le katkısı ile yol olan sizlere teşekkür ederim.
Bugün bir birimize katkılarımızla birlik içerisinde olduk. Ve değişen değişimlerimizle yeni bir yaşama ışık hızı ile geçişlerimizde birliğin öncülüğünde kimler bizimledir?
Hiç bir şeyin nedensiz yansımadığını ve her yansıyanın bir işaret, değişimimizin ipuçları olduğunu anlıyorken tıpkı pazıl oyunu gibi nereden başlamam gerektiğini deneme yanılmalarımla denge ve uyum içerisinde onları tutmam gerekirmiş.
Sahip olduğumuz en güzel şey her şeyden çok istediklerimizle olduk mu tam analamı ile katkısını alıp kabulleniriz. Ya diğerleri, kimin için değiştirdiğimize “dur” diyebilmemiz gerektiğinde başkaları için değil önce “ben” demeye başladığım zaman ben kendimi buldum.
Bencillikmi? Öyle düşünenlerin zihninden kendimi çekip çıkartarak bunu başardığım zaman ben kendim olduğumu bana kimsenin hükmedici olamayacağını sadece kendi istediklerimle yaşamanın verdiği iç huzura gülümserken yaşamın tadı tam da istediğim gibiydi.
Neyle mücadele ediyoruz biliyormusunuz?
Negatif düşünen kişilerin bir başka kişileri de kendi düşünceleri gibi zehirlediklerinden sakınamadıkları ile ilerlemek hatta mücadele ederken kendimizi silkeledikmi ne kadar güçlü, irayetli durabilirsek ve bu düşüncelere sahip kişilerden kendimizi koruduğumuz zamanlarda O Rezonans titreşimlerinin bize ait olmayışından korunmaya başlarız.
Düşünceler en büyük düşmanımızdır. Farkında olmadan edilen sözlerin arasında kendimiz olma yolculuğumuz engellenilir. Nasıl ki meyve veren ağacı taşlarlarsa siz başkalarının meyvesine göz dikmemelisini. Size yapılmasını dilemediklerinizi sizde başkasına yapmadığınız zaman her ders kendi kendini tamamlar.
( Sahip olduğumuz en değerli olan doğru bildiklerimiz olur hayatımızda)
Taş atıp kolumuz yorulmadan bereket mi istiyoruz? Yok öyle bir lüksümüz maalesef ta ki kimliğinizde kendinizi keşfedesiniz o süreçler braz zorlu olacaktır. Günün sonunu görmek için sabırlı olmalısınız.
Rahat bir yaşam mı istiyoruz? Huzurun olduğu, içsel ruhal dünyamızla bir bütün olmanın verdiği güzelliği mi tatmak isteriz? Aynen öyle, ama nasıl? Bu satırları sonuna kadar okuyun ve kendinizi bu satırlarda yoklayınız. Cevaplar size istediğiniz gibi gelecek olsa bile hikayeni kendine sakla nedeni sen, kimine göre doğrusun kimine göre de yanlış olansın .
Hayatımı hayallerimden gelenle yaratarak yaşamanın zevkini algılamaya niyet ettğim döngüde kendimi buldum. Kim olduğum değil ne olduğumu ne olmaya niyet ettiğime kadar her zamanı bana geri yansıtanın ekosu ( yankısı ) ile birlik içerisinde mücadelemdeyken beni hikayemde tutarak “ben sen oldum, sen ben oldun. Ta ki biz birlik içinde tam olabilelim”. Yani kabullendiğim zaman her şey gibi...
Bende hangi duygumu tetiklediğini anlamam için adım adım ilerlerken olgunlaşacaktım. Zor olan neydi? Sahip olduğuma hükmedebilmek mi? Değerim ile değer katmak mı? Önemsemek miydi yoksa önemsenilmek mi? Yada birlik beraberliğin beklentileri ile kimlerin benimle bu yolda olduğu muydu? Sanırım öyle!..
Sadece benden bana, benden sana ve senden bana... birlikten gücün nasıl gelişi ile güçlendiğine inanmak, inanabilmemdi bakıp göreceklerim.
Yargılar, eleştirilere inat dim dik durmak mıydı? O sinerjide gelip geçerken sahiplendiğim herşeyim ile tam ve bütün olabilmekmiş meğer. Kişisel düellolarımızda kendimizi yükümlülüklerimizden ayrıştırarak bağımlı kıldıklarımızdan nötürlerken farklı başka açılarla sinerji yakalamak ve yaratarak yankısına takılmadan kısa, basit, pratik yollar keşfedeceğiz. Insanoğlunun arasında kendimize güç güven inançları aşılayarak kendimizi o inançlardan ayrıştırarak elbette bunu başarabilecektik.
Yargı, eleştirili sözlerin, düşüncelerin, cümlelerin arasında dim dik güçlü olabilmek ne zormuş bilirmisiniz? Kendimizi tanımlarken hiç bir şeyin bize ait olmadığını sadece bir vizyon, bir enerji veya yansıttıklarımızın yankısı olduğu idi.
Bir insanı rezil de vezir de edenler arasında kendi olumsuz yargılarımız ile sadece bize katkıları olabileceğini fark ettiğimde özür dilerim ve teşekkür ederim diyerek gülümsediğimi anımsadım.
Güç insanın içinde hayatı “ti”ye alarak saklı kalan gücünü ortaya çıkartabilmesi için bu tarz insanlarla olan ilişkilerimize ihtiyaç duyarız ve günün sonunda katkıları ile “iyki”ler yeniden zincirleri oluşmaya başlar.
Her dokunuş bir ilmektir.
Bir dokunuşla bin uyanışlarımıza tanıklık ederiz.
Baskı altında kalan Ruhumun özgürce dans edişine tanıklık ediyordum. Hep daha iysi için daha başka nelere imkan sağlayabileceğimizin kanıtı idi bu yaşanılanlar. Tüm yaşama sıkı sıkıya sarılırken hayatta kalmanın kelimelere sığmayan “SANATIN ZANAATA DÖNÜŞMESİ , ZANAATIN SANAT OLMASI” ne kadar güzelmiş. Üretebilen herkesin her şeye hükmedebileceğine tanıklık ederken nerede o eski yaşanmışlıklara takılmadan yeni gelene uyarlanmak gerekiyormuş. Böylece saplanmadan sahiplendiğimiz birikimlerimizle daha iyisini yaratabilirmişiz.
Dünyaya duyularımızla gelirken herkesi katkısı ile var olanlara hayat verebiliyoruz. Tümden var edilen yaşamımızın anahtarlarını kullanabildiğimiz için minnettarım. “BİR DOKUNUŞLA BİN UYANIŞ, BİN DOKUNUŞLA BİR FARKINDALIK yakalamak, yaşamımızın anahtarlarından kendimize güven duygularımızdır uyanan.
Hayatı “ti” ye almanın rolu: onu yaşamımızla istediğimiz gibi uyarlayabilmemizdir. Farklı kimliklerin kişiliklerin arasında kalırız ve başka insanların oyunları içinde kendimizi rol üstlenmiş bulabiliriz. Oysa kimin için değil, kendimiz için yaşamasını öğrenirken öğrettiklerimiz gün gelir karşımızda dim dik durmaya başlar. Işte o zaman, sözleri ile düğümler oluşturulduğunu farkederiz. “Bana beni yansıtan benden başkası değildir oysa, beni kendime getiren sözlerimin düşüncelerimden akan nameler olduğunu fark ederken kim olduğumu değil, bu kez de ne kadar güçlü olduğumu anlamama vesile olan his yerini almıştı bile. “Biri bana beni anlata dursun o kişi senden başkası değildir” şu anda. Çünkü her birimizin bir birimize dokunuşu ile duyguların tetiklenişi uyanışımız olur.
Olgunlaşma süreçlerimiz başlar ve içten açılan kapılar öz kimliğimize ilerlememize vesile olur.
Kendimizi tanırken kim olduğumuzu ve nedenlerle neleri yarattığımızı anlamaya başlarız. Sen bir iyilik yaparken geri tepilerek “hayır” cümlesine kızmamalı. Çünkü, başkası için yaptığın aslında kendin içindir.
Senden ona ondan da sana giden gelen hislerin dilinden anlaman algılarken aynadaki yansımalarımız kadar berraktır.
Hayallerinize doğru yol alabilmenin neyi zordur?
İlerlediğiniz zaman veya öyle sandıklarınızla yolunuzu bulamadığınızı sanırken kimlerin üzerinizdeki sorumluluklarından ne çok imkansızlıklar, yargı, eleştirilerin olduğunu ve neden ilerleyemediğinizi size sorgulattıracak zihin yapınıza sahip olursunuz.
Hiç ardını kazıdınız mı? Kaynağın sizden değil de çevrenin oluşunu farkettiğinizde sadece o kişilerden mi uzaklaştınız yoksa o duyguya neden olanlara direnerek tam tersini mi yarattınız. Kesinlikle katıldığım tek bir neden varsa o da mücadele etmektir. Olayları mutasyona uğratabilirken kaçmak korkudur. Reddedilen imkansızlıklara katkı koyarak kazançlı durağan olacak hikayeleri büyütmeden daha iyisi için imkan koymaktır.
Kaybedilen yaşamınızın anahtarı nerede? Sudan çıkmış balık gibi sağa sola yalpalanırken kimsenin değil de kendi içsel duygusal yakınlaşmalarınızdan dengede kalmanın yolu imkansız olana dur diyebilmenizdir.
Kimse için değil, sadece kendin için bir deneyim yapabilirsiniz.
- Istemediklerinizden başlayıp bir gün değil bir çok günlerinize güzellik katarak başlayınız. Sadece istediklerinize odaklı kalarak. Istemediklerinizi bırakarak denge ve uyum içinde kalacağınız kendinizdir ve en zor olan istemediklerinizi de kabullenerek değişmesine katkı koyabilmektir.
Sözlerinizin ardına saklanarak söylenilenlerden acı çekmemeyi öğreniriz. Her acı bir feryat ve bir dokunuşla bin uyanış fırtınası yıkıcı ilen yeniden yapılanmasına vesiledir.
Nedeni ise, size yapılmasını dilemediklerinizle mücadele içinde kaldığınız gibi dilemediklerinizi sizde kırbaçlayan ilişkilerinizle oluşunuzdur.
Dilemediklerinizi kırbaçlayanlara isyankar olmayınız. Saklı kalan dirençlerinizle siz dışarı bakan gözlerinizle ruhunuzu gizlerken sözlerinizle savunduğunuz ekosu ile sadece karşınızdakilerle düello edersiniz. Duygularınıza hiç mi ehemiyet etmiyorsunuz?
O’nun size, sizin de ona güveni gerekirken başkalarından medet umarsınız. Oysa gereksizdir. Nedensiz değildir ve her nedene tepki ile öfke ile sarmalanırken itaat edemediğiniz kendinizden başkası değildir. Her birimizin değişim süreçleri farklı zamanlara tekerür ederken affedici olmak başkaların gözünde sizi deşifre ettirenlerle hatta değiştiremedikleri kimlikleri ile mücadele edenlerle yüzleştirecek olması bu kez de etkilemez. Çünkü siz ne olduğunun bilincindesiniz.
Başkaların hayatına sahip olmaktansa kendininkini keşfet.
Kim olursan ol sen kendin ol!
Saklı kalan duygularını incitenler oldumu isyankar olmak zorunda kendini bırakma.
Üreten zihnin ile besleyeceğin duygularının katkısını almaya niyet et.
Kimin neyi nasıl değerlendirilişi ile sınanırken sözlerimizin dizilişlerinden yoksun kalmadığımıza tanıklık ediyormuşuz.
Sahip olduğumuz değer ve değerlerin kimler tarafından nasıl yargıda bulunduklarını farkettiğim yaşım zamanımı geri getirebilecekmiydi?
Takıntılımıydım yoksa saplantılımıymışım? Geriye gelecek o gün ve zamanı nerede kaybettiğimi sorgulamaya başladığım da vay be! Bana geçmişimden ne çok anılar biriktirtmiş dedirtti. Peki ya kendimi zihnimde, duygu ve düşüncelerimde didindiğim neydi? ve neden bu döngü içerisine girmişim hiç düşünemediğim kendimi attığım bu oyunda rol üstlenmem gerektiği içindi ve çevremde disgalifiye olan beni tek başıma bırakan benim gibi olan insanlarla bir başka oyun içerisinde olduğumu anlamış oldum. Kimse seninle sen istedin diye ilerleyemez. Sen kendini kendi dilinden tanımlamaya başlarken sahip olduğun değere önem verdiğin kadarına birileri bir ucundan tutacak ve bir yere kadar taşıyabilecekti bayrak yarışı gibi…
Katkı alıp katkı verdiğim her şeye teşekkür ederim.
Her şey ama hiç bir şey sandığımız gibi değildir. Her şeyin kişisel oyunu rolleri ile tanışırken benzer olanları hayatımıza nasıl çektiğimizi fark ederiz.
Makarayı ters yüz, ileri geri çevirirken seninle birlikte olan insanlara karşı sabrımız da ölçülür. Seçimlerinizin de ekosu ile silkelenirsiniz.
Ben kimim sen kimsin. Gelmiş geçmişimin içerisinde senden özür dilerim beni affet ve ben seni çok seviyorum diyesim geliyordu içsel hücrelerimden. Hangi yaşamın zamanın bana benden çalınan değerin yeniden yansımasındaki rollerim ile kendimi oynamaya başlarsam o kimliğimle ben kendimi bulacaktım ve öylede oldu.
Hangi yaşamdan kalma?
Hangi zamanı anımsatarak ve hangi açımdan beni gözlemlerken görebildiğim hikayemde olgunlaşıyordum.
Neden sen, neden ben!
Sen, ben, biz hayatımıza ışık yol ve rehberiz. Sen beni benden yoksun kılan zamanımı geri getiren tek şeysin…
Yer, mekan, zaman, ilişkiler, yol, değer ve önem: her biri bir birini izlerken içimdeki ses: içimdeki tepki ile sindiremediklerime karşı değil de bilinçli farkındalık yakalamama yeni bir ben ile farklı ilişkilere benzer anılarıma, karanlıktan aydınlığa geçiş yapmaya niyet edenlerin gelmiş geçmişlerinden onlara iç huzur koymaya başlamam sebepler deneyimlerken geçmişimdeki sözlerimi anımsadığım da ben değişirsem sende değişebilirsin oldu.
Işık, yol, rehber olmanın verdiği ve katkı ile kazancın yolunun açılmasında birlik beraberliğin, sabrın, değerin, önemi ile kimler benimle dediğim zaman sadece var olmak değildi. Katkısı ile karanlıktan geçişlerin ışığı olabilmenin gücü önemliydi. Birlik içerisinde ışığımızla güçlü olabileceğimize inanıyorum.
Sahip olmak istediğiniz imkansız dilediklerinize artık son vermenin zamanı geldi. Işık, yol rehber olabilecek güç içimizdeki hazinenin açılması ile olur.
SANATCILAR ÇARŞISI
İçimizdeki Cevhere ışık rehberlik edebilirken onun bize katkısını almayı sevgi ile kabullenelim.
Sevgilerimle
Müjde Şener
0548 873 1313
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder