30 Haziran 2019 Pazar

MUTLULUK HORMONU


MUTLULUK HORMONU

Sağlıklı yaşamanın sırrı “mutlu” olmaktır. Mutluluğun ne olduğunu bilmezsen nasıl bir his olduğunu anlayamazsın.

Vücudumuzun mutluluk hormonu salgılayabilmesi için neler mümkündür?
Fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal hayatın tüm yansımalarıyla tetiklenerek, olumlu olumsuz etkileniriz. Dış etkenlerin vermiş olduğu zararın ötesinde kendimizi tanımaya başladıkmı mutluluğumuzun önüne hiç bir engel koymamayı da öğrenmeye başlarız.
Zaman her şeyin ilacıdır derler. Pekala, neden formülü basitken zorlaştırarak zamanımızı geçiştirelim ki!.. Bunun için yapmamız gereken: dış etkenlerden etkilenmemeyi öğrenmektir. Istek arzu ve taleplerimizle yaşamayı seçerken, sevmeyi alıp kabullenmeyi bilmektir. Zamanı kovalarken telaşlanmadan sakin ve akışta olmanın hazzını içimizde hissedebilmek, ardından neden ve sebep olanları deşifre etmek ise başka bir formüldür.

Dünyaya gelirken hiçlik kavramı ve saf sevgimizle Anne karnından öğrenerek doğmayız.. Sıfırdan başlayarak almayı, tutmayı ve zamanı gelincede bırakmayı öğrenerek, her birinin yaratacağı zenginliğimizle besleneceğimizdir.Ve, öğrenmeyi öğrendikçe daha fazlası için harekete geçeriz.

Toplama, biriktirme ve yansıtmanın formülü: doğru kullanmaya başladığımız zaman keyifli, zevkli olmaya başlar.
Yaşamın her zerresi ile nasıl sağlıklı olabilirizi sorgularız. Ardından: mutlu, neşeli, başarılı, zengin, vb… isteklerimizle.

Rakamların hayatındaki önemini anladıkça Matematiğe olan merakımız daha fazla olmaya başlar. Her şey formülleri ile “toplama, çıkartma, çarpma, bölme” eylemleri ile algıladığımız alma, tutma bırakma, verme” dir.

Dünya okulunda öğrendiğimiz herşeyin sebebi yaşama biçimlerimizi farketmektir.

Var olan her şeyin yansıma frekanslarıyla kendindeki enerjinin yaşamındaki önemi “su” içmek kadar önemlidir. Bir birini beslerken dengede kalabilmemize neden olan her şeyin içerisinde heplik kavramımızla tam ve bütün olabilmektir. Olmazsa olmazlarımızın yaşam desteği hale gelişi duygu, düşünce, his, algı, söz, harcanan efor, enerjiyi dengeli halde kıullanabilmemiz için ise uyku, yemek, su, enerjimize katkı sağlar. Tüm bunları bir arada tutan ve olmazsa olmazı ise Mutluluktur.
Mutluluk nedir? Mutlu olmanın ne kadar önemli olduğunu bilmek nedir? Nerden ve nasıl mutlu olurum? Kabullenmek (1. basamaktır.) Affetmek (2. basamak). Sevmek (3. basamak)
Her olanı severek nasıl mutlu olunduğu hissi ile, yüzündeki tebessümünden başlarsın ve tüm hücrelerinde harekete geçen çoşkuya doyumlu olman, her şeyde tamamlayıcı rollerinle kendini heplik içinde sayabilmek gerekir.

Nasıl olacak dedikçe zamanı yoklamaya başlarsın. Hangi açılardan yaşamını görmeye başlarken illa içindeki zırhları (kalıpları, tabularını, inançlarını) kaldırmalısın. Çevrenin rollerinin üzerinden çekilişi ile rahatlamış bedenini, fiziksel, zihinsel, düşünce, sözlerinle kimliğini yoklamak zaman ister mi? Hayır istemez. Upuzun bir ömrün birikimleriyle bugüne kadar gelmiş olabilirsin ama, göz açıp kapatınca değişen bakış açınla başlattığın değişim fırtınasında, sadece olmasını dilediklerini yaratmaya başlarsan, başarıya doğru sürüklendiğini keşfedersin.

Bir anda düşen enerjimizle uyku moduna girmemiz vücudumuzda kaçak enerji olduğunun habercisidir. Nedir bu kaçak enerji?

Mesela: bir fabrikada işcileri yöneten müdür vardır. Müdürü de yöneten patron olur. Bedeninde çalışan işcileri yöneten müdür: beynindir ( zihnin) onun da ardından ona emir veren kontrol altında tutan duygu, düşüncelerin, hislerindir. Özdeki patron ise: (perde arkasındaki) ruhunun direktifi ile tamamlayıcıdır. Söz düşünce, algı, his kavramınla zamanı kabullendikmi, kimseden değil kendimizden emir almayı öğrenerek kaliteli yaşama mutluluk hormonumuzla eşlik etmeye başlarız. Ardındaki olumsuz, negatif, takıntı, kuruntu, kaçak enerji üretir. Beklenilenlerin ötesindeki yaşama uyandırdığımız bilinç, algı, his frekanslarımızla kendimiz olduk mu cevapları kolaylıkla almaya başlarız. Fiziksel reaksiyon göstererek sinyallerini hissettiğimiz fiziksel bedenimizi görmemezlikte gelmez, daha iyisini keşfedip onun neye ihtiyacı olduğunu biliriz ve hücrelerimizde bunu aramaya başlarız. “Fiziksel olarak, yada zihinsel ve ya ruhsal/ psikolojik”. En önemlisi de kendi bedeninin fiziksel duygusal arkadaşlığında nereye taşıdığını farketmektir.

Neden hasta oluruz ya da öyle olduğumuzu sanırız?
Kendi sağlığımıza ne kadar önem veriyoruz?
Kapalı kutu içerisinde “neyim olduğunu nasıl bilebilirim?” diye de düşünebilirsiniz lakin, her birimizin kendi bedeninin fizikel, zihinsel ve ruhsal olarak neyi olduğunu en iyi kendin bilir. Insan kendini kendinde aramaya üşendikçe sürekli arayış içinde dışardan çare aramaya başlarız. “Benim bir şeyim olmasa sana gelmem” de diyebilirsin ve böylece başkaların sana el atmasından şifa bulmak işin kolayıdır.

Enerjin düştümü kolunu kımıldatmaya takadin kalmaz. Düşüncelerin kirli olurken yaymış olduğun frekanslarla anlamaya çalışılır. Bu bedenen enerjinin düşmesine neden olur. Dokunulan bir meridyenin verdiği sinyal acı hissi ile tetkikler yapılır. Ardından yaşanılan drama, travma, korku, endişelerinin bırakytığı izlerin geçmişle alakalı oluşu anne, baba, çocuk vs… yaşam ağacınızın bir birinin enerjisiyle bağlı oluşundan ortaya çıkan farklı sonuçları görmekten kaçınmayın. Genetik kodların aşılamış olabileceğini göz önünde tutarsak olumlu sonuçlara hızlıca yaklaşabiliriz.

Yansıyan her birinin, bir biriyle birlikte yürüdüğünü farkederek yaşama tutunmayı seçtim. Kendimle tam ve bütünüm. Mutluyum sağlıklı ve zindeyim…

NUMEROLOG:
Müjde Şener

1.07.2019
38/11/2

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...