OYUN İÇİNDE OYUN
OYNAMAK
Hayallerine giden
yolun düşüncelerinden geçmesi ve hiçlik kavramından çıkarak
hedefe odaklı olmayı bilirsen başarıyı yakalarsın.
Zenginlik ile
yoksuluk arasındaki kavramı bilirsen nerede nasıl mutlu
olabileceğini sana söyleyen fiziksel, zihinsel, duygusal,
düşüncelerinle beden dilin herşeyi sen anlatmadan anlatmaya
başlar.
Tamamlanması
gereken evreler: her yönden hayallerini kırbaçlayacak ve seni
olmak istemeiklerinden koruyacak iç güdüsel tepkinle, “hayır”
demeye başlarsın. Zamanı kaçırmaktansa onunla nasıl eğlenceli
hal alacağını anlatan yansımaların “bazen saçmalık, bazen de
komik” gelmesini anlam vererek kabul edebilirsin. Ama, hayatın
sana verdiklerinden, için içine sığmayacak bir durumlaysan bunu
kontrol altında tutabilmenin, formüllerini: zihninde yoklamalısın.
Bilimsel, fiziksel
dünyanı gözler önüne seremeyeceğine göre, ihtiyacın olan
“seni mutlu edecek, sevgi ekskliğini” dolduracak kişilerin
yaşamına girmesine izin vermen doğru olandır.
Emin olamadığın
gerçekten ne istediğindir. Eksik olanı dile getirirken dışarıya
verdiğin tablo ile kendi içinde hapsettiğin blokajlarını deşifre
edilmesini, ortaya çıkmsından duyacağın rahatsızlığın ne
kadarının farkında olabildğindir.
Uçuk kaçık
dünyanı sarsacak ve kendini kelimelerin arasında bilimsel
düşüncesel yaklaşımlarınla deşifre ederek toplum içindeki
yerini belirlemiş olman, zamanını çalarak kendine görev
dağılımınla sıraya koyacakların, ardından sana iyi gelecek
olanı deşifre ederken nerede olduğunu sana sorgulattıran
sorularının arasında tıkanmış hissedersin kendini belkide.
- Zamanı
durdurabilecek olsydın nerede ve nasıl olmak isterdin?
Kelimelerin dilinden
soyutlanmış olman, kaleme sarılarak yaşamı çizmeye kalkacak
olsaydın kendini için de olmak istediğin sadece boş bir sayfa
olurdu. Çünkü, içi boş ve beyazdır.
- Bu kötü bir şey
mi?
Bilakis, şimdiki
zamanda olmak isteyip’te, bir türlü başaramayanların
tablosudur.
Her şeyin içinde
tek olmak, olabilecek en doğru ve güçlü olarak yansıttığın
tabonda bakış açının her zaman saydam olarak yansıması, ne
kadar doğru olur?
Zamana
uyarlanabilirken kendini her yansıyanlar arasından çekip
çıkartman, sanki “bu dünyaya ait olmamışsın hissi”,
kabullenemediklerinden arınmış dilediğin an dünya içinde kalıp,
dilediğinde dışında kalabilmek gerekir...
Boş beyaz bir
sayfa: her gün kendine açabilirsen hayatını dilediğin, istediğin
gibi renklendirmeye başlarsın. Böylece, dilemediklerin zihninden
uçup giderken nereye gitti, nasıl gitti diye düşünmeden
sarılacağın sadece izlerinle en güzelini yaratmayı seçmiş
olursun.
Hayatı anlamlı
kılabilecek güç! içindeki gücündür... Sürekli deşifre
edilmeyi bekleyen, kendinde olmasını dilemediklerinin üzerine bir
bardak soğuk su içip duygularında kaybolmasına izin vermen,
düşüncelerinden, zihninden, kayıtlarından silerek mutsuz olmanı
sağlayan sana ait değildir.
Mutluluk oyunu
hayatın en değerli hazinelerindendir. Ona engel olan hiç bir şeyi
alıp kabullenmemeyi kendine adet edinerek, gülümsemeni blokajlayan
kalıplar, takıntılarınla yaşamak ne kadar doğrudur?
Sürekli kendini
kabul ettirmeye çalışarak derin inançlarından kendini alıp
yüzeye çıkartarak var olana ihtiyacının olmadığını dilemek
kadar doğal ve özgürce bir kavram olamaz.
Sözlerin dilinden
özgürleşmiş olmalısın. Dilemediklerinle yaşamaya kendini
mahkum ederken bedeninin: fiziksel, zihinsel, ruhsal kontrolünün
tek kendi elinde olması, bunu kullanma klavuzun varken başkasına
vermen ne kadar iyi bir şeydir.
Iyi olmadığını
biliyoruz lakin, sebepler veya nedenleri tartışa durun. Boş beyaz
bir kağıda notunuzu alın. Değişim içinde değiştirmediğiniz
taktirde kendinizi kandırmaktan başka bir şey olmadığınıda
bilin.
Dünyada farklı
din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın her yönden herkesin yaşama
sıkı sıkıya sarılarak hayatını idame etmeye çalışmasını
keşfederiz. Daha farklı dünya görüşleri olanların
bilincindeyiz. Her semtteki kuralların ihlalini bozanlar,
alışkanlıklar, yaşam sebeplerinden davranışlarıyla beden dili
dediğimiz olay bariz bir şekilde yansımaktadırr.
Mesela: Hamburg
şehrinde bölgelere ayrılmış yaşamın her modeliyle karşılaşmak
mümkün. Ilk izlenimim, yaşamın görkemliliğinden etkilendikçe,
başka bir bölgede farklı bir hayat olduğunu görebilirsiniz. Her
şeyin farklı yansıması ile: görüş alanınıza en iyi geleni,
fakat en önemliside hayatın farklılıklarıyla değerlendirmeye
başlayacağınız oyun içinde oyuncuların kendi eksenlerindeki
mücadeleyi görmenize yardımcıdır.
Yaşam sürekli
olarak özgürlük diye savaş çığlıkları atsa da bu yolla
kendine yeni tuzaklar kurmaktan öte birşey yapamaz bunun sebebi
gayet basittir.
Yaşam, en iyi
biçimde, bir oyuna benzetilerek anlaşılabilir.
Bir oyunun dışında
kaldığımız için onlara yantsız bir gözle bakarız. Eğer
hayatın bu kadar içinde olup, onu yaşamaya kendimizi bu kadar
kaptırmak yerine, dışında kalsaydık: bu avantajlı bakış
açılarından hayat, bize daha çok bir oyunmuş gibi görünürdü.
Yaşamın içinde
onca güçlülüğe, acıya, ıstıraba, kedere, derde, hayal
kırıklığına rağmen varoluş içinde, oyun oynamak içinde neden
aynıdır?
İlgi, yarışma,
etkinlik ve sahip olma. Bu iddiaların doğruluğu: oyun içinde
unsurları gözlemleyip bunları yaşamın kendisine uygulamakla
kanıtlanabilir. Bunu yaptığımızda, yaşamın eksiksiz bir
görüntüsünü elde ederiz.
Oyundan kastımız,
“kişilerin, kişilerle veya takımların, takımlarla
yarışmasıdır”. Oyunlar dediğimizde ise, beysbol, satranç,
veya benzeri vakit geçirme uğraşlarını kastediyoruz. Oysa
hayatın tümü her birinin kendi içlerindeki takım arkadaşlarıyla
edilen mücadelede günün sonunda galip gelenlerle karşılaşma
sonuçları güçlü, akıllı, mantıklı, çevik kim ise oyunun
kuralını en iyi oynayan kazanır...
NUMEROLOG:
Müjde Şener
28.6.2019
64/10/1
YENİ BAKIŞ GAZETESİ
HER SALI VE CUMA GÜNLERİ BAYİLERDE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder