İÇİMİZDEKİ
ÇOCUĞA SEVGİM
Uzaklarda aradığımız
mutluluğun içimizde olduğunu zamanla farkederiz. Hangi yaşam
zaman ve mekanlardan hayatın senaryolarıyla kendimizi sınarken
bulduğumuzu bilemeyiz. Oysa, her gün birileri mutluluğun içimizde
olduğunu, kulağımıza fısıldadıkça yaşamın zorluklarıyla
mücadele içindeysek duyamayız. Ancak enerjimizi yüksek
tutabilirsek ve her şeye rağmen dim dik ayakta durmayı başardık
mı tüm bunun kaynağının hiç bir olaya takılmamamızdır. Ta ki
birileri bizi silkeledikçe uyanabilelim. Içimizdeki çocuğa
dokunabilelim, sarıldıkça o güzelliği hissedebilelim.
Kendimize yönelerek
nerede nasıl bir çocukluk geçirdiğimizi anlatan hikayelerimizle
donanımlıyız. Senden bana benden san giden gelen zincirleme her
duygunun günden güne birikimleri ile çoğalmasındaki rollere dur
diyebiliriz. Zamanı yoklarken nerelerde takılıyorsak ve dur
diyemediğimiz o dönemlerde çocuktuk, güçsüzdük diye düşünen
zihin yapılarımızda haklıydılar diyen iç sezgilerimiz vardır.
Kimi zaman kavgalı ortamlarda mutsuzluğu deneyimlerken bazı
zamanlarda bir çukulata ile gönlümüzü fetheden ailelerimizle
mutluluğu, sevgiyi içimizde çoşku ile hissederek büyürüz.
Içimdeki çocuğa
sevgim, aradığım mutluluğun ta kendisiydi. Aradan yıllar geçsede
o benim bıraktığım ama bugüne yansıyan heryerdeydi.
Duygularımızın
anlatmaya çalıştığı, etkisinden kurtulamadığımız senaryolar
ise, her birimizi çocukluğumuza götürdükçe kendimizdeki acı
dolu anılar aklımızı deşer. Kötü anılar çocukluğumuzu bize
unutturdukça güzel anıların yerini dolduracak, daha başka acı
ollaylara izin vermeye başlarmışız. Ardı ardına benzer
olaylarda rol almaya başlarken “neden ben” diye düşünürüz.
Kabullenemediklerimiz ile olgunlaşırken, küçük çocuk
bıraktığımız yerdedir. Zamanla deşifre edilmeyi bekler, eksik
olan sevgisini hissetmek ister, onaylanılmak ve terkedildiği yerden
başlayarak toparlayıcı, tamamlayıcı olmak ister. Bunu yeniden
yapılandırmak isterken geçmiş ile yüzleşerek acı dolu
isyankarlığımızdan kendimizi azad edeceğiz.
Zihnimizdeki itici
güç. Hangi duygu taleplerimizin önüne geçiyorsa benzer olanları
hayatımıza çekmemize nedenler oluyordu.
Nerede, kimlerle,
nasıl senaryo içinde olduğumuza ve her birinin, bir birine bağlı
olması hayatımızı yönlendirmemize bizi iten güçtür. Olacak
olaylarla beslendiğimizden, bize çocukluğumuzu unutturacak o gücü
iptal etmeliymişiz. Olmasını dilemediğimiz hayatın
senaryolarında mağdur olmuş küçük bir çocuk varsa, “mutlu
olmanın nasıl bir his olduğunu bilmezse, mutlu olabilirmi?”
Hangi zamanın
anılarıyla donanılı olduğunu sadece sen bilirsin. Her birimizin
en iyi kendini bilmesi ve içindeki küçük çocuğun sevgisizmi,
mutsuz mu olduğunu bilerek nelerin onu tetiklediğini, üzdüğünü,
kırdığını anımsadıkça teşekkür edip iptal etmesi gerekir.
Çevremizde birileri
bize eğer çocukluğumuzu anımsatıyorsa ve sürekli karşımıza
benzer olaylar çıkıyorsa, kendi içimizde değiştirmemiz gereken
kalıplarımız olduğunun habercisidir.
Farkında olmadan
edilen bir söz, atılacak adımlarda toplumun ön yargıları,
eleştirileri ile olmak dahi, içimizdeki duygumuza ilaç gibi
gelecek.
Nedeni, geçmişte
yarım kalmış ve eşleştirilmeyi bekleyen zor anların artık
olmadığına inandırmak içindir. Geçmiş geride kaldı ve bitti,
ama bugün içimizdeki küçük çocuğa teşekkür ederek özür
dilediğimiz o an, içsel, duygusal tüm travmaların önünde dim
diik duruşumuzu göstermeye başlaydık demektir. Önemli olan sana
yapılmasından hoşlanmadığını sende bir başkasına
yapmamaktır. Nefsine hakim oldun mu hakimiyetinin kontrolü elinde
olmaya başlar. Duygusal travmaların kökeninde gezindikçe asi,
isyankar olmak yerine yaradılışımdan bugüne kadar hangi yaşam
zaman veya mekanlardan üzerime taşıdığım bu yüklerin bana ait
olmamasıdır kabul etmiyorum kendimden özür dilerim ve teşekkür
ederim diyebilmek bilincimizde yer almış korku tohumlarını iptal
etmeye yarar.
Hayatı anlamak,
yaşarken duygularımızda istemediklerimizi yoklarken bizi geçmişe
götürmesi acıdır. Anılar zihnimizi kurcaladıkça
bırakamadıklarımızla yaşadığımızdan mutsuz oluruz.
Beklentilere cevap aradıkça olmama nedenleri ta derinlerdeymiş
meğer. Taleplerin gerçeğe dönüşmemesinden dileklerimizin gerçek
olmamasından sorumlu olan geçmişte eksik olan yaşamımızdaki
döngülerimizdir.
Yansıyan her şey
seni geçmişine götürüyorken O’ an, oradasın…
Böylece, “bu
düşünceler, bu yaşam bana ait değildir” demek illa yaşasak
dahi kabullenmediğinizden zihninizde anı olarak kalacak.
Mutlu olmak istiyor
ama mutsuzsak, o’nu geçmişle tamamlayıcı olmalıyız. Geçmişi
bugüne taşıdıkça eşleştirdiklerimizden ders alarak olgunlaşır
ve yaşam yolumuzu şifalandırabiliriz.
1- affedilmeyi
bekleyen bireylerden başla. Olaylar zincirinden kopyalanmış dna
ların hücrelerine işleyişlerinden arınmayı seç. Kimse için
değil kendin için yaşamanın nasıl güzel bir his olabileceğini
bilecek bunu yapmak gerekir.
Çukluğuma olan
sevgimin mutluluğa dönüşebilmesini bilmem gerekirdi, öylede
oldu.
NUMEROLOG:
Mujde Şener
16.7.2019
53/17/8
YENİ BAKIŞ GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder