19 Eylül 2019 Perşembe

HİÇ BİR DÜNYA GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ GÖRÜNMÜYOR


HİÇ BİR DÜNYA GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ GÖRÜNMÜYOR

Var olana hiç bir şeymiş gibi davranan toplumun sende bir parçası olmak zorundasın. Maalesef hikayelerin bitmek nedir bilmeyen döngüdeki yerlerine baktıkça, ardındaki sebeplerini deşifre edilmesi gerekir ki kime nasıl katkısı olabileceğinin bilinci ile tamamlayıcı olma yolculuğumuz başlasın.
Hiç bir dünya! göründüğü gibi görünmüyor. Nedeni ise: her birimizin farklı oluşudur ve her insanın dünyasından bekledikleri ile almayı, tutmayı seçtiği anlamları ile düşüncelerini de irdeledikçe, hangi zamandan takıldığı, hangi yaşamından bugününe biriktirdiğini en iyi kendinden başkası bilemez.
Sürekli “dünya şoktadır” diye çıkan haberlerin karşısında ağzın açık olarak dinler, ve bilimsel açıklanışından dolayı kendine inandığın için inanırken “ben bilirdim zaten” diye düşünebilirsin. Şaşırmazsın, şokta olmazsın belki ama nerde çoğunluk varsa ve nasıl bir ruh haline girilmişse o modda sende kalırsın.

Kendine gel!
Ne kadarının öncesinden bilincindeydin?
Şimdik ise, ne kadar hayret içerisinde kalabiliyorsun, bu haber karşısında?
Hiçlik yada heplik ile şimdinin arasındaki farkıdır belki. Kimyanı zamana göre harmanladıkça, etkisiz kalmış bir habere karşı acımasızca sadece kendinle savunmalara girebiliyorsun. Zamanı yakalaman için sana kendini kanıtlaman, göstermen, anlatabilmen için bir çaba sarfetmene, ya da birine kendinden fazla ödün vermeni gerektirecek hiç bir şeyin olmaması, kimsenin sorunu değildir.

Böylece haberlerin yansıttığı, hayat deneyimlerindeki rolleri üstlenenlere bırakmak gerekir. Her bir insanın yaşamındaki duygulara dokunuşları ile silkeleniriz.
Kimse için değişiminin faturasını kesmemek gerekir. Tüm yaşamın aynalığına takılmadan ilerlettiremezsin ve duygu, düşüncelerini yoklattırırsın. Illa bir yerden seni kendine getirecek, kimyanı yoklattıracak hikayelerini görmeye başlarsın.
Zamanı yokladınmı hep var sayımlarınla teorilerin var olanını kabullendiğinde, kimseye kendini ikna edememiş olmandan kaynaklı olur.
 Elinde bir veri olsun, kanıt olsun diye düşündükçe, kendi gözlerinle görmüşsen, kulaklarınla duymuşsan, hissetmişsen bundan daha iyi bir kanıt olmaz diyede dusunmeye başlarsın. Ve sadece o nu kendine saklarsın. Çünkü kimseye bir şey kanıtlamak için enerjini tüketmek istemezsin.
Hikayelerin önündeki gerçek veya gerçek dışı olmuş her bir nedene takılıp gitmektense yaşamı sindire sindire yaşamak daha cezbedicidir.
Gelecek şimdinin içindedir. Her düşüncelerinin eseri ile sanatcı ruhunun tabloya dönüşmesi değil sadece. Hislerinde yarattığın ve hayalinde gerçeğe dönüştürdüğün her şeyinlesin.

Küçük bir çocuk ile ilk kez karşılaştığımda saf bilinci henüz kirlenmemiş, mutlu bir bebeğe karşılık yüzümdeki tebbesümüm ona benzemeye başlar. Silkelendikçe bugün attığım her adımlarımda ben kendimi mutlu etmeyi öğrenirken, çevremde var olan her şeyin değişebilme potansiyeli ortadadır.
Hiç birimizin dünyası göründüğü gibi değildir. Dışardan bakan gözler seni görmek istediği gibi görüp yorumunu yaparken ne istediğini anlaman, algılaman ve değişmen içindir.


Hayallerinin gerçeğe dönüşmesi de öyle. Hikayelerdeki gibi sihirli bir dokunuşla kimin için ne kadar iyi olursan sana geri bildirimi de o şekinde olur.” böylece geleceği yaratırken hayallerine giden yolu kolaylıkla açabilirsin. Zamanın her deşifre edilişi ile sınırlandırdığın bilincin ile hedeflediğin, izlediğin ve yönlendirdiğin yaratımlarınla keşfe dememeye başlarsın.

Görünmeyen tarafından olaylara bakmak, bakıp değerlendirmek, güzel düşüncelerinle hangi açıdan nereye nasıl bakıp gözlemlediğin ise, hayatın tüm doğrularından hayallerine işleyen kodlanır. Anılar hafızana işler ve geleceğinde benzer duygular aşılamaya başlarsın. Benzer benzeri çekerken pirinçten taşları ayıklar gibi durağan olmayan her bir zerrenin gelip gidişi ile sende kimliğinde kendini tanırsın.



NUMEROLOG: MÜJDE ŞENER

20.9.2019
59/14/5

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...