BENZER İNSANLARLA
KARBON KOPYASI GİBİYİZ.
Benzer
nedenlerimizle farklı zamanlarda ona benzer duyguları yaşarken
kişiye özel olmadığını anlarız. Benim dünyam ile seninki
arasındaki farkı yakaladınmı etrafımızdaki insanlarla olan
ilişkilerimizin boyutunu daha net anlamaya ve algılamaya koyuluruz.
Hislerimizle
düşüncelerimize bağlantılı olup, irdelenmesi gereken içsel
dünyamızla oluşan kalıplarımızlayız. Maalesef kimin için
hayatımızın tadını kaçırdığımızı bilmiş olsak dahi buna
engel olmamak için uğraşıp duran cemiyetiz ve O’ topluluğun
içerisinden kendimi çekip çıkartabilme özgürlüğümüzün
mükafatını almışken yeniden tekrar tekrar girmeye niyetimiz
olmaz. Bu düşünce veya inancımızı farketmek, hislerimizle
duygumuzda hapsolmuş farklı detayları yeniden irdelemek istemeyiz.
Malesef geçmiş ile gelecek kuralların yeniden gündemimizde oluşu
ile farkındalık yakalama şansımız doğar. Hiç bir şeyin
nedensiz sebepsiz olmadığını anlamak, anlarken de kendimizi
yoklamanın kolayı zor olan her şeyden kendimizi çekip
çıkartmalıyız.
Karşılıklı
frekanslarımızın tutarlı, tutarsız olması, olası olaylardan
kendimize çeki düzen vermek ve algıladıkça anlamaya çalışırken
buluruz kendimizi. Hiç olmazsa sadece bize ait olmayan olumsuz
nedenlerin oluşumunu farketmemiz ve içimizi rahatlatırken,
hislerimizdeki itici güce rağmen çekim gücümüzü kullanma
kulavuzumuzu doğru okuyupta kullanabilme yetisini elde etmiş
olacağız. Hiç bir şeyin nedensiz yansımaması ile aradığımız
her sorunun cevabını bize anlatmaya çalışan çevremizdeki
insanlarla istem dışı farklı bir enerji alış verişinde
kendimizi bulabiliriz.
Bazen dışardan
bakan gözler, sanki savaşa giren iki kişinin düellosuna şahit
olurmuşcasına yansımaya başlar.
Aslında kendi
düşüncelerimizle savunmaya girerken doğru ile yanlışlarımızın
sadece kendimize ait oluşudur. Sözlerimizde her hangi bir art niyet
yok! Ama, sanki varmış gibi düşünenelere karşılık vermektense
ufak bir tebessüm ile yanıt verdikmi her şey tamammı oluyor?
Klişeleşmiş
alışkanlıklarımızla çaba sarf etmek. Imkansızlıkların değeri
ile yoklanılmak ve daha iyi bir hayatı anlamlı kılarkenki
düşüncelerimize uyum sağlayabilmemiz gerekirken, inandırıcı
gelmeyen itici güçle yüzlerdeki maskenin nasıl bu kadar kolay ve
çabuk düşüşüne tanıklık edebiliriz?
Böylece, bakıp
görmemiz gereken, görüpde anlamaya çalıştıklarımızın ne
denli bize ait olduğunu anlamak biraz frekanslarımızı uyaracak
tarzdadır.
Her insan göründüğü
gibi değildir. Bazen öyle tepkilerle yüzleşiriz ki insanın
inanması zor gibi gelirken birazda saçmalık deriz ve ardından
“Ben böyle bir insan değilim ama beni bu duruma düşüren bu
tavrınız hoş değildir” diyerek çıkışmaların ardında yatan
öfke patlamasını kimsemiz taşımayı hak etmeyiz. Lakin, bunu
ortaya çıkartan sebepler zincirlerinde incir çekirdeğini
doldurmayan bir neden sebep olmuş olsa bile teşekkür etmemiz
gerekir.
Kimsemiz durduk yere
durağan olanı dürtüklemeyiz. Dürtüklenildiğimiz zaman, dürten
olmayı istemeyiz. Ama, hiç bir seyden nem kapmayacak konuma henüz
gelememişsek sorunları probleme dönüştürecek sebeplerden uzakta
durmayı seçeriz.
“Kaçan
kovalanır” diye düşünerek, kimsenin hayatında olmazsa
olmazların perde arkasındakilerden kaçarak kurtulması
imkansızdır. Peki ya sen hiç istemediklerinden kaçarak kurtulğunu
sandınmı veya kurtuldun mu?
Olaylarda
yüzleşmeden nedenlerimizi ortaya koymadan buna her ne sebep olmuş
isek, yıkıp yaratımımızı iptal ederiz.
Tüm geleceğimizi
kendi irademizle yazıp çizip oyunumuzu oynadığımızın
farkındamıyız?
Geleceğimiz için
neleri yarattığımızı bilseydiniz yazmaya devam mı ederdiniz
yoksa farkına vardıkça geçmişinizden gelen her şeyin bir ders
olduğunu ama, bugün geçmiş geride kaldı diyerek yeni bir gelecek
için kolları sıvamanın nasıl kolay olabileceğini çözerek
ilerlemenin kolaylığı ile yeniden yaratabilme şansınızı
yakaladınız mı bırakmamayı seçersiniz. Benzer benzer nedenlerle
geçmişin kopyasını geleceğe taşırız..
NUMEROLOG: Müjde Şener
27.10.2019
67/13/4
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder