27 Ekim 2019 Pazar

KİM OLURSAN OL ÖNCE "SEN" OL! SONRA "BİZ" OLMAYA BAŞLA...



KİM OLURSAN OL ÖNCE "BEN" OL! SONRA "BİZ" OLMAYA BAŞLA...

Kendimi bildiğim zamandan bugüne kim olduğumu hep arayıp durdum. Eminim sizde benim gibi kendini arayanlardansınız. Bu dünyaya neden geldiğimizi, niçin geldiğimizi ve daha bir çok nedenlerimizle kendi içimizdeki dünyan ile gerçek dünya arasındaki bağı anlamaya, algılamaya çalışırız kim bilir… kısacası “evren ile dünya”:)
Okudukça saçma gibi gelen düşüncelerede kapılarak direnecek olsanız dahi yinede olsun, ben devam edeym.

Anlık öfkeniz, yada içinizden gülüp geçerken cümleleri salıp savurabilirsiniz belkide. Olumlu düşünüp aklımızın bir kenarında tutulması gereken bir şeylerin oluşunu sizde doğru bir gün, ay, yılın içinde bir yerlerde doğruluğunu farkedeceksiniz bakalım ne zaman. Böylece, kimsenin neden bu işi yaptığını veya neden yapmak için ısrar ettiğini yada niçin kendi işini gücünü bırakıp başka işlerle uğraşamaya çalışılması akıl sıra erdirilemez. Herşeyden önce önemliliğini farkedip kimliklerin ifşa edilişi ile içimizde yatan o çoşkunun kimden ve nerden gelişini keşfetmemiz gerekmez mi? Hayatta en büyük güç: “sevgi” ile yaptığınız her şeyle birlikte “sabır” gerektirir, ve ardında bu satırları okumamak için dirençlerinizle savunmaya girebilirsiniz.
Hatta muhalefet tavırlarınızla sebepler, nedenlerinizi veya bahanelerinizi dahi aklınızdan geçirebilirsiniz. Yinede her şeye rağmen sevdiğimiz işle uğraşarak hayallerimize giden yolda doğru olduğuna inanıyorken “dur” demeden ilerlemenin keyfini ben yaşayanlardanım.
Her şeyin başlangıç ve bitiş zamanı vardır! Sonuna kadar yazıyı okumadan “sonra” deyip belkide yarıda bırakacaksınız. Biliyormusunuz hiç önemli değil. Doğru olduğuna inandığım herkesle çıktığımız hayat yolculuğunda önce kendimiz için sonrada dünya ve evren için katkılarımızı verdikçe almaya başlarız. Sabır, sevgi, şefkat, değer ve önem illa bir yerlerden sonra kendi yaşam yollarımıza yansıtılmaya başlayacak. Evet, yansımaya başladı bile!..

Her şeyin olması gerektiği bir zamanı vardır ve eğer bu satırlar sizin karşınıza çıkmış ise, elbetteki okumanız içindir ve kendinizi buna zorlamalısınız. Emin olun ki bu satırlardan alacağınız dersleriniz ile mesajınız vardır.

“Keşke bende sizden bu satırların altında duygu ve düşüncelerinize ait bir mesaj alabilsem” de günün sonunda sizdende bana bir katkı gelse:)
Bilmiyorum! Ama, sizde benim gibi bu düşüncelere sahipseniz sabırlı olup biraz daha gayret edip okumanızı tavsiye ederim.

Herkes gibi hepimizin bir birimizden alınması gereken dersleri vardır. En zor fakat, en önemli dersleri almak üzere programlıyız. Bunu “katkı” olarak düşünün. Bu bizde, geçmişimizden aşılanan kodlar, inançların, tabularımızın formatları ile donanımlarımızın farkında ve bilincinde olundumu anlamını o zaman daha iyi algılarız.
Herkes gibi yaşamak, hayatı kolaylaştırmak varken neden geçmişimde zoru seçtiğimi merak ediyorsunuzdur.
“El emeği, göz nuru” olan her şeye karşı apayrı bir merakım hep olmuştu. Gördüğüm her şeyden “nasıl geri dönüşüm yapabilirim” diye sorguluyordum. Ya da “bundan başka neler türetebilirim” derdim.
Kimse bana bunu öğretmemişti mesela: Bir butiğe gittiğimiz zaman ayni kıyafetten varsa almazdım. Başkasındada giydiğim kıyafetin aynisi varsa giymezdim, sevmiyordum. Halen daha öyle dürtüler bende zaman zaman ortaya çıkıyor.
Neden diye sorduklarında cevabım hazır dı. “Ben farklıyım” derdim. “Herkesle ayni kıyafeti giymem” diye diretirdim ve böylece büyük annem istediğim kıyafeti hayalimdeki modeli kendim çizer o da dikerdi. Çocuk yaşımdan başlayan Yoktan var etmek, olmayana hayat vermek, yeniden yaratmanın keşfindeydim hep ve sanatın önemini değerinin paha biçilmez oluşunun harcanan zaman, emek, sabrın, özverinin, en önemlisi de severek icra etmenin nasıl bir his olduğunu biliyorum. Büyün annem bir yandan da bana üretebilmenin becerimin en büyük katkısını sağlamıştı. Gel sarılayım seveyim seni bir derken iki kolunu kocaman açar ve sevgiyle, şefkatle sarıldığı zaman karış karış ölçümü alırdı. Dikmiş olduğu kıyafetleri severek giydiğim zamanlar yüzündeki mutluluğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Çok mutlu olduğunu hep dile getirirdir (Başkaların beğenisini kazanmanın verdiği mutluluk anlatılmaz yaşanır).
Küçücük dünyamızda zihnimizde algılarken yaratmanın ve o nu hayata geçirmek, teşhir ederken sanat severlerle buluşturmak, çevremizde çoğlabileceğini hayal etmemiz çok mu zor?
Maalesef bizim adamızda öyle zor ki!
Sanat severin çok oluşu sadece sözlerde kalmış. Dünkü bugünkü ben biz olmadık. Geçmiş ile bugünü bir birine bağlamaya kalktıkmı, modern çağda, teknolojinin çoğalışı ile sanatcılar, üreten herkesin emeğinin önemsizliği gösterilmekte. “hazır alırım, uğraşmam zamanım da bana kalır” diyenler topluluğu ile sınavdayız. Bu satırlar ardından içsel olarak tebesüm etmem beni kendimle sınıyor. (Sanatcılar Çarşısı Mağusada bir ilk ve her birimizin kendi mesleği dışında hobi olarak başlanılan üretim ile eğleniyor, keyif alıp bir araya gelip daha başka nasıl katkı olabileceğimizi tartışıyoruz.) Amaç: üreten herkesein kendine katkısını sağlayabilmektir. Ilk başlarda insanlar neden gelmez diye sorgulamaya başladığımızda her ağızdan negatif bir cümle çıktı. Bugün ise hiç önemi olmayan…
Nedenlerimizi artık bırakıp eğlenmeye geçtik. Doğru olan yerdeyiz ve doğruluğu ile mücadelemize devam ederken sanatın ve sanat severlerin günden güne çoğalması ise, zihinlerimizi negatif olan her şeyden terbiye etmekten geçer… ben değil biz diye düşünmeye sizi davet ediyorum. Bunu nasıl yapabiliriz? Kendine güvenen, dirençlerinden ve bariyerlerinden kurtulmaya niyet eden herkesin emeği harcanılan kendine olan yolculuğundan yoksun kalmaması için bekleriz. Doğru olduğuna inanan kişilerle çıktığımız bu yolda her yaşamımızın yolları, benzer formüllerle tam ve bütün olur. İlgilenilmiyorsa diye düşünülüyorsa demek oluyor ki gerçekte gerçek sahiplerinin henüz çıkmamasıdır…
Bu benim düşünce felsefem.

Siz sanat sever kişilerin görücüsüne sunmanın ne kadar zor oluğunu artık ben biliyorum. Sanat=Sabır ister. Emek ister, özveri ister ve sevgi gerektirir. Her taşı bir bir üzerine koyarak dokunan duvar gibidir. His gerektirir. Neşe ve çoşku oldumu amaçlarımız hedeflediklerimizle tam ve bütün olur.

“Her koşulda sanatını kendin icra ediyorsan, her yönden yaşamında sabırlılığınla sınanıyorken kendini yoklanır bulursun.”

Sen kimse değilsin. Sen herşeyden önemlisi özel, değerli ve kendi kişiliğinle tamamlayıcı olacağın dünyanın içinde kimliğini arayansın.

Ne verirsek onu alabileceğimize göre, gerçek alıcılarının, sahiplerinin görücülüğüne çıkmalarını sağlayan en iyi reklam aracımız insanoğluna çok büyük görevler düşer.

1-Katkı koyduğun kadarıdır aldığın emek.

2- küçük dokunuşlarla büyük mutluluk yaratmanın ve bunu verdiğin değer öneminle dokuduklarınla kazanan ol!
3- Kişiye özel oluşunu, sende kendi ayrıcalığını, önemini kazandırır. Ellerine yüreğine, emeğine sağlık denildimi dünyalar bizim olur.

Dünyanın her yerinde en değerli, en önemli ve en özel olanın yansıtmış olduğu özellik illa seni daha çok değerli yapacak. Paha biçilmez olmaya, katkı olup katkı almanı hızlandırdıkça maddi ve manevi gücünün artılarını toplamaya başlarsın.

Her şey para mı?
Emek, değer, sevgi, zamanın ucuz mu?
Günümüzde emeğe değer verilemediğinden saygı gösterilmemesinden şikayet edildiği gibi dünyanın her yerinde her türlü sanat ve sanatcıların kendini göstermesi muhteşem ve bunu yaparlarken gösterilen ilgi maneviyat paradan daha değerlidir o an. Böylece üretmeye devam ettikçe hep daha iyisi için mücadelelerinde kazançları katlanarak artacaktır.

Küçük farkındalık ile kendi değerine güven katmaya hatta, olmak istediğinin dışında gösteren inançlarınla yenilendiğini farkedeceksin...

Başlarken sanatın veya sanatcının kimliği, sıfatının farkı sizi neden korkutuyor?
“Ben sanatcı değilim” dersin. Oysa bizler dünyaya geldiğimiz andan, en değerli varlıklar olarak, özel kimliklerimizle hayata sarılırız. Sanacı bir dünyada sanata olan aşkımızla kimliğimizi görmeyi deneyimlememiz gerçekte sebepler zincirlerimizden kurtuldukça irdelenmeyi bekleyen kalıplarımızı deşifre etmeye başlayabiliriz.
“Ben bu dünyaya ait değilim” dediğimi anımsadım bir anda.
“Neden ben herkes gibi olayım” diye düşünen bir yapım vardı hep. Kimse gibi olmamak için herkesin tersinde hareketlerim, davranışlarım, tavırlarım, alışkanlılarımın inadına gitmeme, kuralları koyanların tersinde davranışlarımın olmasından dolayı yaramaz çocuk oldum.

Ben kimim? Neden bu dünyaya geldim diye düşünmeme beni yönlendiren etrafımdaki insanların monoton, tek düze yaşamları gözüme takıldıkça ben onlar gibi değilim der uzaklaşırdım.
Hiç nedenlerinizi düşündünüz mü?

Bence düşünmeye başlayın ben sen değilim sende ben değilsin. Yarış atı hiç değiliz. O yapar bende yaparım modundan çıktığımız zaman sınıflandırdığımız kimliklerimizin ardında mutluluk ve mutsuzluk oyunlarımızı deşifre ettikçe imkansız olanı yaratabilme sanatımızın gerçek kimliklerimizi ifşa ettikçe anlamaya, algılamaya ve şifalanmaya başlarız.
Sanatı zanaat yapan insanoğlunun kendisidir.

Müjde Şener
Numerolog

27.10.2019
67/13/4


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...