HAYATIN TADINDA
YAŞAMAK...
Sürekli olmasını
istemediklerimizle mücadele içindeyken hayatın tadında tat
alamamak en kötü histir herhalde.
Gerçekte, ne
istediğimizi veya nasıl yetinme duygusunu bilirsek belkide o
inandığımız “zor” elde edebileceğimizin geçmişle alakalı
oluşu zorlayıcı engeldir ki zamanda bugün karşımıza farklı
bir amaç için çıkıyor.
Küçük bir “iz”in
şimdiki “an”a takılıp kalması. “Zor” kelimesini dilimize
dolamamıza neden olması ise, inanılmaz ancak gerçeklerimizdir.
Hep ardında kaynağa giden yollarımızla çözümleri yoklamak
gerekir.
Farkında olamadan
edilen bir sözle yıkıcı olabilirmişiz meğer. Istediklerimize
odaklı kalamamak ve bir anlık öfke ile yıkıcı olduğumuz,
istemediklerimizle kendimizi çezalandırırken yoklanılmak dahada
üzücü olmaz mı?
Daha ne kadar
gelmişimiz ile ve geçmişimizin arasındaki bağlantılarla
dejavular yaşayarak silkeleneceğiz?
Benzer nedenlerin
yeniden tekrar etmesi, var iken yok edipte yine benzer olanları
hayatımıza mıknatıs gibi çekiyor olmamız komedi gibidir.
Arada biraz da
kahkaha atabilmek enerjimizi yükseltecek. Arzu ettiğimiz ve talep
ettiğimiz yaşamın hedefimizle yol aldığına göre kendimize
güven duygumuzu aşıladık mı hedeflediklerimiz daima en doğru
zamanlayıcı kod olur.
Kendi içimizde
hayatınmızla yoklanırken, seçimlerimizle olduğunu anımsatan ve
başkaların yansıttıkları ile arzu ettiğimiz hayatın
duygularımıza dokunuşu canınmızı acıtabilir.
Burnumuzun ucunda
bize hayallerimizdeki, duygu, düşünce, hislerimizde
taşıdıklarımızın yansımaları ile seçim hakkı gösteren
tablomuzda yansıtılmaktadır ve sen bunun farkında değilmisin?
Var olanı
yarattığımız gibi yokta ededebiliriz. Taleplerimizin pek
uzağımızda olmadığımızı gösteren kendi eksenimizleyiz.
Birlikte olduğumuzu bize anımsatanlarlayız ve bunu yaşamamıza
neden olanlarla görebiliriz. Her silkelenişimiz ve tetiklenen
duygularımızı acıtarak canımızın yanması, geçmişimizin
biryerinden taşımış olacağız... Zamanı geçmişimizde
yokladıkça sınırları aşabilmemizin en büyük etkeni ise,
bilinçli ve farkındalıklı çevremizden gelenin, “geçmişimle
ne alaka” diye düşünmekten kendimizi alıkoyumadan gelen gideni
arattırırmış.
Her şey iyi
giderken kötü gelişmesi ve yaşamımızı alt üst eden nedenlerin
arsında sıkıntımızı dile getirerek zamanı yoklatmaya başlarız.
Toparlanmamız “imkansızdır” hissini taşımış olmak “olmamış
olsaydı daha iyi olurdu” diye düşünmek varken. Her “iyi”nin
ardında “kötü” bir art niyet aramak, her kötülükten bir
iyilik yaratmak, yaratabilmemiz sanatımızı çok boyutlu görmemize
yarar.
Olanı değilde
olmayanı ararken olgunlaşmaya başlarız ve sürekli benzer
nedenlerden dolayı karşımıza istemediklerimizin çıkması, günün
sonunda “algılarımda bir sorun oluştu” diyede düşünebiliriz.
Etrafımızda olup
bitenlerden sıkılıp kendimize yönelerek “farkındalıklı ve
bilinçli olayları irdelemeye koyuluruz. “Ben bu kişiyle birlikte
olmak istemem” diye düşünürken. “ben bu kimliğe sahip
değilim. Bu hayatı onaylamıyorum gibi daha bir çok istememe
rituellerinizle olumsuz ve umutsuz vakka modeline girmişsiniz bile.
Istememek,
onaylamamak ve reddetmek imkansızlıkları zorlarken yüklendiçe
üzerinize yükleri bindirmeye başlarız. Cevabı “iptal” etmek
ve olan ile olmayanı keşfetmek için kolları sıvamak gerekir.
Mutsuzluk oyununu
değiş... Yerine “ben mutluluk oyunu oynamayı seçiyorum” de
mesela.
“Ben kendim olmayı
seçiyorum” deriz. “Olmak istediğim kişi bu değil” derken
kendin olmak istediğin modelini yarat. Ve kendini ödüllendir
hediyelerini al! yeni bir iz yarat!.
Değişmeyen oldunmu
hep ayni kalırsın ve zamanı geldiği gibi yaşamamak için
direnmeye koyulursun. Hislerimiz ile taşıdıklarımız arasında
kendimizi sınırlandırmaya başladıkmı hayatın ince ayarları
arasında kendimize çeki düzen verebilmek için farklı yönlemleri
denemek isteriz. Tek düze yaşam arasında ayni söz ve cümleleri
devamli dile getirmeye başlarız. Bu her gün ayni şeylerin yeniden
başa sarılan makara gibidir ve yansırken ayni uzantıların
sorgulanışıdır.
Kim olursak olalım
kendimiz olma yolculuğumuzda hayatın bizlere yansıttıklarını
farketmişsek ve istediklerimiz ile istemediklerimizin arasında
kendimize çeki düzen verebilirsek. Kimse olmamaya başlarsınız.
Kimliklerimizi
deşifre ederken ince ayarlarımızın bizi nasıl farklılaştırdığını
gözetmeye koyuluruz. Tıpkı mercek altına koyup ince eleyip sık
dokuma gibi nedenleri ve niçinleri ayıklamaya başlarız.
Hep birşeyleri
deşifre edip duygularımızı yokladıkmı bıraktığı his
karşısındaki tepkilerimizle puanlama yaparız. Kendimiz için…
NUMEROLOG:Müjde Şener
26.10.2019
56/11/2
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder