BİR ANDA TERS YÜZ
OLAN HAYATLAR…
Herşey iyi güzel
giderken bir anda değişen hayatlarımız. Sudan çıkmış balık
gibi dengelerin yerinden oynaması, yaşamsal gücümüzün elmizden
alınılşı ile savruk dağınıklıklar yaşarız. İstemediklerimiz
veya hak etmediklerimizi yaşamamıza neden olan hayatın kuralıdır.
Oyununu kuralına göre oynamazsan devre dışı kalabileceğimizi
bilmeyiz belkide. Deneme yanılmalarla sürekli benzer nedenlerle
karşılaştıkmı artık yeter der ve bir daha istemediklerimizi
yapmaz, sadece istediklerimize odaklı kalıp kendimize çeki düzen
veririz.
Her birimizi
kendimize getirecek nedenlerle bahanelerimizi farkederiz. Ne zaman
başkaları için değil de kendin için değişmeyeni farkeder
denemeye başlarsın. O’ zaman deşifre edilmeyen
yaşanmışlıklarında ömrü olduğunu anlarsınız.
Kendi içinde
kimliğinle kala kalmış olduğun zamanlarını anımsa... sana
yansıyanların kimlikleri ile ne kadar uyumlusun? Düşünemediklerinle
daha ne kadar birlikte yaşamak istersin ve daha başka neler ile
mücadele edebilirsin!..
Sanırız ki, dengi
dengine uyumlu olduğumuzu sandığımız kişi veya kişilerle
yaşamımızı sürerken birlik beraberliğimizin sonsuza kadar
ilelebet süreceğidir.
İstem dışı hiç
birşey hayatımızda kendi gelen değildir. Yaşamımızda gelişmez
hiç bir olay ve sahip olduğun bendenini yoklamayı ihmal ederken
bilinç altında, hafızanda kodlamış olduğun şaka bile olsa,
hayalinin bir köşesinden gelip geçen vizyonu küçük bir
dokunuşla var edebileceğin güce sahip oluşundur.
“Sakla, onun’ da
zamanı gelir... Bir gün küçük dokunuşlarla değiştirdiği
yaşamında yapıcı olduğunu düşündüğün ve yaşamınla
değişiminde silkelenir oluşundur. Böylece pirinçten taşları
ayıklar gibi istemediklerini bırakmayı ve özgürleştirmeyi
öğrenmelisin.
İlişkiler de
aldatılmak: hastalık: ölüm: iste problemler, sorunlar gibi yıkıcı
olan her şeyin yaşamına dokundurduğu duygu ile silkelendiğin an,
sanki dünyanın sonu gelmiş gibi hayatına kendinde iz bırakırsın.
1- “Herkesi kendim
gibi sanırdım” dersin. “Ben bunu hak etmezdim, neden hep de
benim başıma geldi” diye ağlarken acımızı içimizden dışarıya
atıp savunmaya geçerken haklılık politikası içerisine girerken
“ben iyiyim, ben doğruyum” dersin…
2- “Eşim,
evliliğim boyunca beni aldattı. O’ beni terketti” derken.
İçinin yanması, kalbinin acıması aşka dair hiç bir şeyin bu
kadar acımasız olmadığını düşünürsün. “Bir daha asla!”
derken. Zamanı yoklamayı ihmal ederiz. Hangi yaşam zaman veya
mekanlarda kim bilir bir gün bir yerlerden buna benzer bir olaya
tanıklık etmiş olabiliriz. Ama, geçmişi bir daha anımsamamak,
hayallerimize giden treni kaçırmamak için durağan olmayan yaşam
ile dört dörtlük bir hayat için aşk gerçektende olmazsa
olmazdır hayatımızda.
Ancak, kimse için
değişmeyip kendimiz için yaşama sıkı sıkıya tutunurken
sevdiğimiz önce kendimiz olmalıdır.
Aşk nedir? Sahip
olduğun “x” birine karşı kalbini açtığın ve sevgin ile
sarıldığın alışkanlığına bağımlı olduğun zaman “aşk”
o zaman sıkıntılı bir durum olup acıtır…
3- Hastalık: ani
çıkıp gelen bir misafirdir. Izin vermediğimiz müddetçe kimsenin
yaşamımıza müdahale etmesini istemeyiz. Yetişip gelene “buyur
gel” demişsek, geldiği gibi gitme zamanı olduğunu bilmelisin.
“Fiziksel,
zihinsel, ruhsal, duygusal yaşamımıza dokundurmalar ile deşifre
edilmiş ama inadına kim olursa, nereden gelmiş olursa bile,
istenilmediğine inandırılması gerekir.
Gerçek itici güç:
kabullenmediğin zaman ona bağımlı olmadığına kendini
inandırdıkça itici gücünü kontrolsüzce tam olarak yapmaya
başlarsın.
Mesela: Evim, bana
aittir. Kimsenin izinsiz gelmesine iznim yoktur. En değerli olan
taşımış olduğumuz bedenimizin kendimize ait oluşudur. Ayrıca
bu beden, evimizden başkası değildir.
Kimse için kendimi
hasta etmeye niyetim yok!.. sizin de yoktur.
4- Kayıplarımız
ve ardından başa gelen çekilir…
Ölüm,
kabullenmemiz imkansızdır. Zamanla alışırken aklımın her
köşesinde saklı kalan güzel anılarımın benle birlikte yaşama
daha sıkı tutunmama engel olmadığıdır. Bir kapı kapanıp diğer
kapı açılırken ikinci bir yaşama şansımız olur ve anlık
değişen yaşamımızla silkeleniriz. Sudan çıkmış balık gibi
sağa sola yalpalanıp yanlış bir şey yapmamak içindir. Hep
mücadelelerimizle, kim olursak olalım değişimimizle değişen
çevremizin gerçekte kim olduğunu bilemememiz bizi endişelendirir.
Gerçekten iyi mi
doğru mu? Her ne ile uğraşılıyorsa bırakılan miras ile yaşamı
sürdürmemiz gerekir. Var olan her şey bizden sonrakiler için en
büyük hediyedir.
Pazıl oyunu gibi
tüm parçaların dağılmış hallerini bir araya getirecek ve
tamamlayacağız. Ancak bunu nasıl yapabiliriz?
Zararlı olmadan
yaşama tutunmaya benzer. Kimliklerin arasında her şekilde insan
modelleri ile dengi dengini bulmamız zamana bağlıdır.
Tek tesellimiz
yanımızda bulunan inandığımız ve güvendiklerimizdir.
Inançlarımızın deşifre edilmesine tanıklık eden ilişkilerle
farklı deneyimler yaratmaya başlarmışız meğer.
Bu nedenle kimse
için “nereden nereye” gibi cümleleri kullanmayalım. Yargı,
eleştiri, en kötü çekim oluyor. Kabullenememek itici güçtür.
“İstemek ve alıp
kabullenmek ise, çekim gücümüzdür”. Hislerimizin kontrolünde
olmak, iyi bir kapı açarken içeriye girip ilerleyebilmemiz
“cesaret” ister.
Kimliğini eline
alıpta “ben buyum” demeni bekleyen kendinden başkası değildir.
Her yönden ve her
şeyin bir de ters yüz deneyimlerimizle farklı açıdan yaşama
bakmak, istemediğinizi tahmin ederken kimseden beklenti içinde
olmadan yaşamı tam anlamı ile yaşamaya başlarsınız.
NUMEROLOG:Müjde Şener
2.11.2019
43/16/7
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder