BİR OYUN OLAN YAŞAM
Kolayca anlaşılacağı
üzere., insan her şeyi kontrol ederse oynayabileceği hiçbir oyunu
olmayacsktır. Her şeyin önceden bilindiği, süprizlere hiç yer
olmayan bir yaşam düşünün. Bu büyük bir cehennem değil de
nedir?
Her şeyi mutlak
biçimde kontrol edebilen bir kişi doğal olarak ileride
karşılaşacağı her şeyi de mutlak olarak bilecektir. Yaşamını
ilgilendiren tüm gelişmelerin yönünü ve etkilerini önceden
biliyor olmak ise onun hiçbir şeye gerçek anlamda ilgi duymamasına
yol açacaktır.
Yaşam bir oyundur.
Burada, “oyun” sözcüğünü özellikle bile bile kullanıyoruz.
Insan, zaman zaman içinden çıkılmaz bir hal alan yaşam savaşına
adapte oluyor. Artık hayatta neşe, keyif diye bir şeylerin
olduğunu unutacak, yaşamın içinde eğlence gibi şeylere de yer
olduğuna inanmaz hale gelecektir. Gerçekten de insanlar otuzlu
yaşlarına vardıklarında her şeyden zevk alabildikleri çocukluk
çağlarının nereye uçup gittiğini merak etmeye başlarlar. Bu
durumdaki kişiler, “yaşamın zevkleri” denen şeylerin bir
aldatmaca olup olmadığını sorgulamaya başlayıp, yeni insanlarla
tanışmak ve değişik şeylerle ilgilenmenin yararsız olduğunu
düşünürler. Çünkü bütün bunlar hayal kırıklığından
başka bir şey kazandırmayacaktır. Öyle insanlar vardır ki
kaybetmenin büyük acı vereceği inancından hareketle: bir şeylere
sahip olup incinmektense, hiç sahip olmamayı tercih etmişlerdir.
Bu tür kişiler için varlık içinde yaşamaktansa, kıt kanaat
geçinmek daha üstündür. Çünkü ellerindeki kaybetmeleri halinde
kaybın vereceği acı daha az olacaktır.
Ancak ne derseniz
deyin, yaşam yine de bir oyundur. Futbol veya basketbol bir oyun
olduğu ilk bakışta anlaşılabilir. Ama kişi sabahın köründe
kalkıp, gecenin bir vakitlerine kadar yorucu ve meşakkatli işlerle
uğraşıp didindiğinde ve üstelik layıkıyla takdir bile
edilmediğinde, yaşamı bir oyunmuş gibi görmek pek kolay olmasa
gerekir. Bu durumdaki insan, büyük ihtimalle yaşamın hiç bir
oyuna benzer bir yönü olmadığını düşünecektir. Fakat yine de
yaptığımız bir çok deney açıkça göstermiştir ki yaşam:
duygusal ton ( halleri) ve koşulları ne olursa olsun, temelde bir
oyundur ve oyunla aynı unsurları taşımaktadır.
HER İŞ BİR
OYUNDUR.
SERBESTLİK,
ENGELLER ve AMAÇLAR.
Tabiki çok daha
kapsamlı faktörler de yer almaktadır oyunda ve bunların hepsi
faktörler arasında en önde gelenler: oyunda bir rakip veya
düşmanımızın olması ve aşılacak sorunlar bulunması
gerekliliğidir. Diğer bir gereklilik ise karşılaşılan
durumlarla başa çıkabilecek bireysel yeterliliktire. O halde
hayatı dolu dolu yaşayabilmek için, “öylesine yapılan
şeylerin” ötesinde daha yüksek amaç ve hedeflere sahip
olunmalıdır. Bunun dediğimiz türden bir amaç olabilmesi için de
söz konusu bu amacın gerçekleşmesini önlemeye yönelik karşıt
amaçların mevcudiyeti gerekir.
İLLEDE BİR OYUN
OLMALIDIR. Eğer bireyler ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı
iseler: ellerinin altındaki açıkça görünen en uygun oyunu
seçerler
yok, eğer
değilseler ve yakın çevrelerini kontrol etmekte de yeterli
olamıyorsa, kendi iş aletleriyle oynamaya başlarlar.
Eğer bir insanın
rakipleri ve sorunları yoksa ve kendininkine zıt amaçlarla
karşılaşmıyorsa, bunları bizzat kendisi yaratır.
İNSAN İŞİNİ
ŞİMDİKİ ZAMANDA YAPMALIDIR.
İNSAN GEÇMİŞ
İNCİNMENİN OLDUĞU HAFIZA KAYITLARIYLA İŞİNİ SÜRDÜRMEMELİDİR.
“Eğer bir insan
yıllarca çalışmış olduğu büroda şöyle etraflıca bir
turlar: duvarlara, pencere kenarlarına, masa ve sandalyelere”…
“dokunursa, her birinin nasıl bir şey olduğunu ve duvarlar ve
diğer nesnelere göre konumunu belirlerse, çalışma odasıyla
ilgili duyguları çok daha olumlu bir hale gelir.”
6.12.2019
48/12/3
YENİ BAKIŞ GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder