GELMİŞ
GEÇMİŞİMİZİN İÇİNDEDİR.
Yaşadığımız hiç
bir şeyin sahibi biz değiliz aslında ama, bunu anlamak isterken
DUYGULARIMIZIN içinde kayboluruz.
Onun’da içinde
olduğumuz her neye ve kime ne kadar çok değer verirsek o kadarını
alıp veririz.
Hiç birşeyin
gerçek değeri hak edilenden ne bir eksik, nede fazlasına sahip
oluruz.
Bağımlı
kaldıklarımızın sorumlusu: kendinden başkası olmaz ve “Gelmiş,
geçmişimizin içinde mi?” sorusunda çok düşünmüş olsam bile
gelmiş olan her yansımanın geçmişin içindeki izini
sürdüğümüzden “Aynen öyle!” dir derim.
Kendi yaşam
hikayemizin üzerine inşa kuruduğumuz kadarını alıp kabullenmeye
başlarız.
Çekim gücümüz
hepimizde var olunca, “ne ekersen olumlu olumsuz herşey otomatik
devreye girer ve gerçeğin olur”.
Hiç birşey
göründüğüğü gibi değildir.
Görünmek
istediğimiz gibi gösterdiğimiz veya yansıttıklarımızın tek
sorumlusuyuz.
“Neden oldu?”
diye sorgularken sebebi geçmişin bir yerindedir. Benzer hikayelerin
bir birine ulanarak biriktirmiş olduklarımızla bugün patlak
vermiş duyguları tetiklerken, sınırları açmak üzere farklı
bir yolu açmaya başlarız.
Bugün, yaşaman
gerekenin önünde durup ilerlemeni engelleyen her şeye restini çek.
Eenerjini aşağıya
çekenlere DUR derken bağışıklık sistemini alt üst etmesine
izin vermemelisin. Nedenlerle mücadele ederken
anımsayabildiklerinden kendini azat etmelisin.
Ama nasıl?
Küçük nedenlere
izin verdikçe taşıdıkların önünde tepe olur. Sırtındaki
kaslarının ağrıları ile yükünün yaşama potansiyelini
düşürmesini engeller. “iptal bu ağrı/ cümleler bana ait
değildir”.
Dünyaya katkı
koyduğunu bilseydin, geleceğinin nasıl olmasını diler ve
isterdin?
Varlığımız
boyunca geleceğe sürekli yatırım yaparız.
Bu dünya için
bıraktığın her şey senden sonra gelecek soy ağacını
güçlendirecek.
Zincirleme ulanarak
senden bana benden sana giden gelen katkıların en yüksek hayrımıza
olması için niyetlerimiz olumlu telkinlerimizle olur.
Bu hayallerinde
başlatarak vizyonunla sahip olduğuna inanarak değiştirebileceksin
arzu ve taleplerini, minik bir değişimle (zerrenin) geleceğinde
sana katlanarak gelmesi alt yapını güçlendirerek olur ve
yaratırsın.
Hiçbir nedenlerin,
sebeplerin gelişinin nedensiz olmadığını düşünmeyin.
Hepsi gerçektir
ama hiç biri sana bana, kimsemize ait değildir.
“Öz”
kimliğimizin “kim” ve “ne” olduğu bellidir.
Öz kişiliğimizde
alt yapımızda olmuş en büyük zenginliğimizleyiz. Saf bilinç,
koşulsuz sevgimizle...
Peki ondan önceki
inançlar, alışkanlıklarım, kalıplarım, yaşanmış olduklarım
ne olacak?
Başlatmış
olduğunuz olumlamaların sonrasında:
1- sabırlılıkla
sınanır olacaksınız.
2- bu
düşüncelerinizi yıkacak geçmişin izleri ile mücadelede
olacaksınız.
3- geçmişin,
geleceğinden sana yansımaya devam ettikçe sen “o kadar düzeltmek
için uğraşırım hiç bir şey olmaz! Batsın bu dünya, hiç bir
şey değişmez. Her şey ayni vs…” gibi düşüncelerine
kapılmayınız. Bu değerlendirmiş oldukların sınavındır.
SABIR-
O geçmişimdeydi
bugün ise bilinçli, farkıdalıklı ve sadece istediklerime
odaklıyım, öylede oldu, oldu, oldu…
Bağımlılıklar=
Alışkanlığındır.
Ilişkilerde algı
sorunlarınla bütünleşmiş olman: imkansızlıklarınla kendine
çeki düzen vermek zorunda kalışınla silkelenmeye başlarsın.
Yoklanması gereken
ZAMAN= DİRENÇLER inlesin.
Alışkanlıkların
sana ait değildir. İzlemeniz gerekenlerle kalırsınız ama, duygu,
düşünce, algı, hislerinizede inanarak var OLANI SEV!
Verdiğin katkı
kadarını alıp, katkısı kadarını vermeye başlarsın...
Katlanarak sana
gelmesini hissedersiniz. Nerede eksikleriniz olduğunu,
düşüncelerinizden başlattığınız değişimin, inançlarınla,
zihnini, algı kapasiteni değiştirdikçe farklı anlamların
bünyesinde kalabilirsiniz. Kendin olarak yeniden doğuşunu
başlatmış olursun.
Dünya var
oluşumuzun ardından zincirleme bir birimizden alma verme
enerjimizle yaşamak istemediklerimizin değişimler fırtınasından
esinlenmiş olmamız. Bağışıklık sistemimizin alt üst, olumlu,
olumsuz yaşamımızı etkilemesi: gerekli her donanımın sahipleri
olmamıza katkısı olur.
Sahip olduğumuz
veya olmak istemediklerimizin farkına vardığımız an,
değiştirmeye başlarız.
Topraktan, havadan,
güneşten ve sudan almış olduğumuz kaynak ile besleniriz.
Hücrelerimizin
kimyasının bir birine bağlantısı ile silkelenirken
alışkanlıklarımızın yaşamımıza nasıl katkısı olduğunu
bilirsek değiştirilmesi gerekenleri daha net ve kolay bırakmaya
başlarız.
En önemlisi nedir
bilirmisiniz?
insan olmak. Var
olmanın gücü içimizdeki hücrelerimizde genlerimizde oluşudur.
En can alıcı virüs
ise STRES tir. Kimyanı anlamlı kılan, yaşama seni bağlayacak
hikayelerinde bugün istemediklerinin farkındalığında ol!
Hayat, yaşamının
listesini yaparken her şeyinle önce sen kendin ol!
Bedeninin,
hücrelerinin, duygu, düşüncelerinin ihtyaç listesini yap...
1- Bağışıklık
sistemini düşüren nedenleri yaz.
2- Kalbinin
yaşadıklarını yaz…
3- Nerede yaşama
sebeplerini kaybettin?
4- Bağımlı
olduklarının listesini yap…
Hiçbir şeyden bir
birine benzemeyen olmadığını anlayacaksınız. zincirleme bir
birine ulanarak seni kimyanı ele geçiren nedenin ekseninde dönüp
durduğunu farkedeceksin. Ama’ların illa olurken özgürleştirmeyi
seç!
Bağımlı kıldığın
kendine sahip değilde başkaların aşıladıklarına olan
alışkanlıklarınla bugüne kadar geldiğini göreceksin.
Tüm bu
taşıdıklarının sana ait olmadığını gözlemledikçe her
birine teşekkür et ve “geldi geçti, bitti teşekkürederim”
güle güle diyerek uğurla.
NUMEROLOG: Müjde Şener
2.12.2019
44/17/8
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder