HAYATI HİSSETTİĞİN
GİBİ YAŞIYORSUN.
Savunmasız bir
bebek olarak dünyaya gelirken nerede saf ve koşulsuz sevgi.
O’ bebeğin koca
dünyası olurken taşımış olduklarının geleceğini, kişiliğini
nasıl etkilediğini bilemezsiniz. Çocuk beslemek ve onu büyütürken
ne kadar çok fedakarlık ettiğimizi bir biz mi biliyoruz sadece?
Yetişkin bir kimse,
hayatı boyunca olmasını dilediklerinden kendini soyutlarken
“nerede o çocukluğum” dediğini anısadınız mı?
En mutlu olduğun
anın nedir diye dorduğum zaman bana kucağıma çocuğumu aldığım
zamanını anımsadığını söylerken gözleri parlıyor ve yüzü
gülümsüyordu genç kadının.
Hayatı hissettiği
gibi yaşıyordu aslında. Ama tüm geçmişinin geleceğini nasıl
olumlu olumsuz etkileyebileceğini bilmeden bir yolda ilerler.
İmkansızlıklarının
onu nereye doğru sürükleyeceğini bilemez. Fakat, her bir nedenin
zincirleme bir biriyle bağlantılı oluşu, hikayelerinin sebepsiz
olmadığının kanıtıdır.
Ilişkilerde neden
şanssızım, mutlu değilim diyerek anımsadığı bir çok nedenin
geçmi annesinin kendine ettiği işkence ortaya çıkıyordu. Şiddet
uygularken ardındaki nedeni ise kendinede atalarından aktarılan
mirasıydı. Zincirleme ulanarak ta geçmişin bir yerinden gelsede
gelmiş bir kere.
Seni en erken veya
en yakın zamanda en çok üzen olayın nedir? Diye ağzımdan
çıkmıştı.
Hep derim ya!
başladık mı çörap söküğü gibi her şey bir birine ulanarak
çözülecek. Yeterki ayni yerde dönüp durma…
Yaş kaç olursa
olsun. Hissettiğimiz yaş bizim yaşımızdır.
Ta çocukluktan
başlayan Anne baba ilişkimizde veya çevremizdeki olayların
nedenleri gün gelir devran döner ve geleceğimiz yani kaderimiz
olarak yansımaya başlarken ayni duygu, ayni acının içinde
kendimizi kasıp kavururuz.
Genç kadının
fiziksel olarak yaşadığı sıkıntısı onu hasta ediyordu. En
yakın acısı ise: hasta olduğu zaman kanaması olduğunu ve karın
ağrısı ile hastaneye gittiğini anlatır. Ardından acısına
katlanarak ulanıp gelen bir çok duyguları onu kendine getirir.
Bunca yıldır geçmişini anımsamamak ve hiç yaşanmadı gibi
olayların üzerine inşa ettiği geleceği benzer olaylarla hep
silkeler.
Düşerken ayni
yerden kalkmak zorunda kalırdı çünkü, geçmişi kapalı kutu
ardında kalmış ve hiç yokmuş gibidir. Sorunların üzerinde ne
kadar dim dik durabilirsin ki?
Sevgiye bağımlı
olmak nasıl bir şeydir?
Geçmişinden gelen,
nesiller boyu kuşaktan kuşağa aktarılırken genetik kodlardan bir
habersizdiler sanırım. Annenin yaşamış olduklarının veya kan
bağı olan ailesinden birinin başına gelen bir olaydan etkilenerek
çocuğunu sakınmaya çalışan bir anne var. Fakat zamanın
getirdiği değişimlerden bir habersiz geldiği gibi gideceğine
inanır ve ona bağımlı olur.
Her olayın
ardındaki hikayenin başlıca kahramanı: iğneyi önce kendimize
batırmak olmalıdır.
Iyi bir anne olmak,
sahiplenmek, başarılı olmak, sevmek, sevilmek, en doğal hakkımız
olsa bile buna engel olan geçmişimizdeki kalıplar, tabular ve en
zor kabullendiğimiz veya reddettiğimiz yetersizik, kurban
psikolojisi ile savunamadıklarımızdan kendimize çeki düzen
verememiş olmaktır.
Yaşarken hiç bir
nedenlerin gerçek sebebini belkide bilemeyiz. Ancak buna benzer bir
başka zamanda olay oldu mu? Diye büyüklerimize sormak gerekir. Ta
çocukluktan annenin sakındığı kızına uyguladığı baskı,
korku tohumlarının bilinçaltına aşılamış olması, kızının
başına bir şey gelecek korkusu ile bir yere bırakmayan, hatta
sürekli dile getirdiği sözlerle adının lekeleneceğini , herkes
ne diyecek, çirkin olursa kimse onu farketmez diye saçlarını
kısacık kestirten bir anneden söz ediyorum.
Lise çağlarında
cinsel istismara uğrayan genç kız korkusundan susar ama utanç
duygusu, kirlenmiş, küçülmek, panik, çaresizlik, kimse bunu
farketmesin, içe kapanık hallerindedir.
Geçmiş ne ise
gelecek de o dur. Sadece senaryo ayni ama roller farklıdır.
NUMEROLOG: MUJDE ŞENER
3.12.2019
45/18/9
YENİ BAKIŞ GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder