2 Aralık 2019 Pazartesi

HAYATI HİSSETTİĞİN GİBİ YAŞIYORSUN


HAYATI HİSSETTİĞİN GİBİ YAŞIYORSUN.

Savunmasız bir bebek olarak dünyaya gelirken nerede saf ve koşulsuz sevgi.
O’ bebeğin koca dünyası olurken taşımış olduklarının geleceğini, kişiliğini nasıl etkilediğini bilemezsiniz. Çocuk beslemek ve onu büyütürken ne kadar çok fedakarlık ettiğimizi bir biz mi biliyoruz sadece?
Yetişkin bir kimse, hayatı boyunca olmasını dilediklerinden kendini soyutlarken “nerede o çocukluğum” dediğini anısadınız mı?
En mutlu olduğun anın nedir diye dorduğum zaman bana kucağıma çocuğumu aldığım zamanını anımsadığını söylerken gözleri parlıyor ve yüzü gülümsüyordu genç kadının.

Hayatı hissettiği gibi yaşıyordu aslında. Ama tüm geçmişinin geleceğini nasıl olumlu olumsuz etkileyebileceğini bilmeden bir yolda ilerler.
İmkansızlıklarının onu nereye doğru sürükleyeceğini bilemez. Fakat, her bir nedenin zincirleme bir biriyle bağlantılı oluşu, hikayelerinin sebepsiz olmadığının kanıtıdır.
Ilişkilerde neden şanssızım, mutlu değilim diyerek anımsadığı bir çok nedenin geçmi annesinin kendine ettiği işkence ortaya çıkıyordu. Şiddet uygularken ardındaki nedeni ise kendinede atalarından aktarılan mirasıydı. Zincirleme ulanarak ta geçmişin bir yerinden gelsede gelmiş bir kere.

Seni en erken veya en yakın zamanda en çok üzen olayın nedir? Diye ağzımdan çıkmıştı.
Hep derim ya! başladık mı çörap söküğü gibi her şey bir birine ulanarak çözülecek. Yeterki ayni yerde dönüp durma…
Yaş kaç olursa olsun. Hissettiğimiz yaş bizim yaşımızdır.
Ta çocukluktan başlayan Anne baba ilişkimizde veya çevremizdeki olayların nedenleri gün gelir devran döner ve geleceğimiz yani kaderimiz olarak yansımaya başlarken ayni duygu, ayni acının içinde kendimizi kasıp kavururuz.

Genç kadının fiziksel olarak yaşadığı sıkıntısı onu hasta ediyordu. En yakın acısı ise: hasta olduğu zaman kanaması olduğunu ve karın ağrısı ile hastaneye gittiğini anlatır. Ardından acısına katlanarak ulanıp gelen bir çok duyguları onu kendine getirir. Bunca yıldır geçmişini anımsamamak ve hiç yaşanmadı gibi olayların üzerine inşa ettiği geleceği benzer olaylarla hep silkeler.
Düşerken ayni yerden kalkmak zorunda kalırdı çünkü, geçmişi kapalı kutu ardında kalmış ve hiç yokmuş gibidir. Sorunların üzerinde ne kadar dim dik durabilirsin ki?

Sevgiye bağımlı olmak nasıl bir şeydir?

Geçmişinden gelen, nesiller boyu kuşaktan kuşağa aktarılırken genetik kodlardan bir habersizdiler sanırım. Annenin yaşamış olduklarının veya kan bağı olan ailesinden birinin başına gelen bir olaydan etkilenerek çocuğunu sakınmaya çalışan bir anne var. Fakat zamanın getirdiği değişimlerden bir habersiz geldiği gibi gideceğine inanır ve ona bağımlı olur.
Her olayın ardındaki hikayenin başlıca kahramanı: iğneyi önce kendimize batırmak olmalıdır.
Iyi bir anne olmak, sahiplenmek, başarılı olmak, sevmek, sevilmek, en doğal hakkımız olsa bile buna engel olan geçmişimizdeki kalıplar, tabular ve en zor kabullendiğimiz veya reddettiğimiz yetersizik, kurban psikolojisi ile savunamadıklarımızdan kendimize çeki düzen verememiş olmaktır.
Yaşarken hiç bir nedenlerin gerçek sebebini belkide bilemeyiz. Ancak buna benzer bir başka zamanda olay oldu mu? Diye büyüklerimize sormak gerekir. Ta çocukluktan annenin sakındığı kızına uyguladığı baskı, korku tohumlarının bilinçaltına aşılamış olması, kızının başına bir şey gelecek korkusu ile bir yere bırakmayan, hatta sürekli dile getirdiği sözlerle adının lekeleneceğini , herkes ne diyecek, çirkin olursa kimse onu farketmez diye saçlarını kısacık kestirten bir anneden söz ediyorum.
Lise çağlarında cinsel istismara uğrayan genç kız korkusundan susar ama utanç duygusu, kirlenmiş, küçülmek, panik, çaresizlik, kimse bunu farketmesin, içe kapanık hallerindedir.

Geçmiş ne ise gelecek de o dur. Sadece senaryo ayni ama roller farklıdır.


NUMEROLOG: MUJDE ŞENER

3.12.2019
45/18/9

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...