MUTLU OLMAK MÜMKÜN
MÜ?
Zamanı gelip
giderken gemişe taşıdıklarımız benzer olan hikayeleren başka
bir şey değildir.
Birçok insan, bu
modern, telaşlı dünyada mutluluğun gerçekten var olmadığını
bile sorguluyor. Çoğu zaman, milyon dolarrları olan insanlar
görürüz: dilediği her şeye sahiptirler ama yine de mutsuzdurlar.
Tüm hayatı çalışmakla geçmiş bir adamın durumunu ele alalım.
Bu adam çok çalışmıştı. Aile kurup çok sayıda çocuk
büyütmüştür. Sonunda emekli olup mutlu olacağı, yapmak
istediği şeyleri yapabileceği yeterli zamana sahip olabileceği
anı, hayatı boyunca iple çekmiştir. Ardından onu emekli olduktan
sonra görürüz: acaba mutlu olmuş mudur? Hayır maalesef. Öyle
oturup, çok sayıda o eski güzel günleri düşünüp durmaktadır.
Yaşamdaki esas
problemimiz mutlu olmaktır.
Yaşadığımız
dünya, mutlu bir yer olmaya uygun tasarlanmış ya da tasarlanmamış
olabilir. Sizin için bu dünyada mutlu olmak mümkün olabilir ya da
olmayabilir. Ama yine de hemen hepimizde mutlu ve şen olup
varlığımızdan sevinç duyma hedefi vardır.
Çoğu zaman
çevremize bakarız. “böyle bir yerde hiç kimse mutlu olamaz”.
Diye düşünürüz. Lavabodaki kirli tabakları, boya isteyen
arabayı görürüz: yeni bir ısıtıcıya, yeni bir paltoya, yeni
ayakkabılara ihtiyacımız olduğu veya sadece daha iyi bir ayakkabı
istediğimiz gerçeğine bakarız. “Kim muhtemelen her istediğine
sahip olmadan, gerçekten mutlu olabilir ki?” deriz. Kişi, arzu
ettiği her şeyi yapamaz, bu yüzden böyle bie çevre insanın
istediği kadar mutlu olabilmesine izin vermez.
Bulabildiğiniz her
türlü mutluluk sizin içinizdedir.
Beş yaşında
olduğunuz zamanları hatırlayın, sabahları dışarı çıkar ve
güneşe bakardınız. Ne güzel günlerdi onlar. Çüöeklere
bakardınız, onlarda çok güzel çiçeklerdi. Yürmi beş yıl
sonra bir sabah kalkar ve ayni çiçeklere yeniden akarsınız. O
çiçekler şimdi solmuş görünüyordur. Gün, hiç de mutlu bir
gün değildir. Peki ne değişti?
Biliyorsunuz
baktıklarınız hep aynı çiçekler, dünya, aynı dünya. Bir
şeyler değişmiş olmalı. Belkide değişen sizsiniz.
Aslında, küçük
bir çocuk, yaşamdan aldığı bütün keyif yaşama verdiği
zarafetten sağlar ve olup biten her türlü enteresan şeyi yaşadığı
toplum içinde gerçekliğe dönüştürür. Peki bunu nasıl yapar?
Gider ve polise
bakar. Işte orada, motosiklei ile yukarı aşağı giden: büyük,
güçlü, muazam bir adam var. çocuk onu görünce polis olmayı
ister. Evet, efendim, kesinlikle polis olmayı görüp kendi hız
göstergesini kontrol ederek, “şu kahrolası polisler!” demeye
başlar.
Peki burada ne
değişmiştir?
Polis değişmişmidir?
Hayır sadece polise
bakışımız değişmiştir. Birinin hayata bakışı, hayatındaki
tüm olası farkları belirler. Siz de biliyorsunuz ki: bu gerçeği
keşfedebilmek için binlerce eski kitabı okumak zorunda değilsiniz.
Ama şunun yeniden vurgulanması gerekiyor, hayat sizin değiştiğiniz
kadar değişmiyor.
Belkide bir
zamanlar, evlenip güzel bir eve, hoş bir aileye sahip olmayı hayal
ediyordunuz. Her şey bu sayede çok güzel olabilirdi. Kocanız eve
gelecek, siz yemeği masaya koyacaksınız ve herkes, her şeyden
memnun kalacaktı ve sonunda evlendiniz ve belki de evlilik pek iyi
gitmedi. Çeşitli nedenlerle, eşiniz eve gelmekte,patronuyla
tartışmış olduğu için kendini iyi hissetmemektedir. Sinemaya
girmeyi istemez. Ayrıca nasıl olup da sizin yapmanız gereken
işleriniz olduğuna akıl erdiremez. Nede olsa, ona göre siz bütün
gün evde oturuyorsunuz ve hiç bir iş yapmadan evde oturuyorsunuz.
Aslında siz de onun hiç bir iş yapmadığını bilirsiniz. Kocanız
sanah evden erken çıkar, gece geç saatlerde geri gelir ve o da
size göre hiç bir iş yapmamıştır. Ikinizin de çok yoğun
çalışmasına rağmen, aranızda, bu konudan ötürü büyük bir
tartışma çıkabilir.
Peki bu durumda ne
yaparız? Kısacası evliliği mi bitiririz? Ya da tüm evi ateşe
mi mi veririz?
Hayat sizin
değiştirdiğinz kadar değişmiyor.
Yapabileceğimiz
çok, pek çok şey vardır. En azından çevremize şöyle bir
bakabikiriz. Sadece çevrenize bakın ve “ ben neredeyim? Burada ne
yapıyorum? Deyin. Ardından nerede olduğunuzu ve nedenini bulur
bulmaz, bu çevreyi nasıl biraz daha yaşamaya elverişli hale
getirebileceğinizi bulmaya çalışın.
Kendi çevrenizi,
kendi ortamınızı şekillendirmeyi bıraktığınız gün, yani
sihirli bir elle etrafınızdaki her şeyi süslemeyi kestiğinizde:
her şey sihrini ve güzelliğini kaybedecektir. Olur ya, belki de
yalnızca son bir kaç yıl önce, bir yerlerde o sihirli eli
sallamayı bırakmışsınızdır.
Insanlar mutluluğu
çeşitli yollarda ararlar. Sanki mutluluk, bir çeşit hazır
mekanizma imiş gibi, onu bir telaş içinde ararlar. MUTLULUK
BAKTIĞIN HERYERDEDİR.
NUMEROLOG. MÜJDE ŞENER
4.12.2019
46/10/1
HABERAL KIBRISLI GAZETES
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder