3 Aralık 2019 Salı

MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?


MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?

Zamanı gelip giderken gemişe taşıdıklarımız benzer olan hikayeleren başka bir şey değildir.

Birçok insan, bu modern, telaşlı dünyada mutluluğun gerçekten var olmadığını bile sorguluyor. Çoğu zaman, milyon dolarrları olan insanlar görürüz: dilediği her şeye sahiptirler ama yine de mutsuzdurlar. Tüm hayatı çalışmakla geçmiş bir adamın durumunu ele alalım. Bu adam çok çalışmıştı. Aile kurup çok sayıda çocuk büyütmüştür. Sonunda emekli olup mutlu olacağı, yapmak istediği şeyleri yapabileceği yeterli zamana sahip olabileceği anı, hayatı boyunca iple çekmiştir. Ardından onu emekli olduktan sonra görürüz: acaba mutlu olmuş mudur? Hayır maalesef. Öyle oturup, çok sayıda o eski güzel günleri düşünüp durmaktadır.

Yaşamdaki esas problemimiz mutlu olmaktır.

Yaşadığımız dünya, mutlu bir yer olmaya uygun tasarlanmış ya da tasarlanmamış olabilir. Sizin için bu dünyada mutlu olmak mümkün olabilir ya da olmayabilir. Ama yine de hemen hepimizde mutlu ve şen olup varlığımızdan sevinç duyma hedefi vardır.

Çoğu zaman çevremize bakarız. “böyle bir yerde hiç kimse mutlu olamaz”. Diye düşünürüz. Lavabodaki kirli tabakları, boya isteyen arabayı görürüz: yeni bir ısıtıcıya, yeni bir paltoya, yeni ayakkabılara ihtiyacımız olduğu veya sadece daha iyi bir ayakkabı istediğimiz gerçeğine bakarız. “Kim muhtemelen her istediğine sahip olmadan, gerçekten mutlu olabilir ki?” deriz. Kişi, arzu ettiği her şeyi yapamaz, bu yüzden böyle bie çevre insanın istediği kadar mutlu olabilmesine izin vermez.

Bulabildiğiniz her türlü mutluluk sizin içinizdedir.

Beş yaşında olduğunuz zamanları hatırlayın, sabahları dışarı çıkar ve güneşe bakardınız. Ne güzel günlerdi onlar. Çüöeklere bakardınız, onlarda çok güzel çiçeklerdi. Yürmi beş yıl sonra bir sabah kalkar ve ayni çiçeklere yeniden akarsınız. O çiçekler şimdi solmuş görünüyordur. Gün, hiç de mutlu bir gün değildir. Peki ne değişti?
Biliyorsunuz baktıklarınız hep aynı çiçekler, dünya, aynı dünya. Bir şeyler değişmiş olmalı. Belkide değişen sizsiniz.

Aslında, küçük bir çocuk, yaşamdan aldığı bütün keyif yaşama verdiği zarafetten sağlar ve olup biten her türlü enteresan şeyi yaşadığı toplum içinde gerçekliğe dönüştürür. Peki bunu nasıl yapar?
Gider ve polise bakar. Işte orada, motosiklei ile yukarı aşağı giden: büyük, güçlü, muazam bir adam var. çocuk onu görünce polis olmayı ister. Evet, efendim, kesinlikle polis olmayı görüp kendi hız göstergesini kontrol ederek, “şu kahrolası polisler!” demeye başlar.
Peki burada ne değişmiştir?
Polis değişmişmidir?
Hayır sadece polise bakışımız değişmiştir. Birinin hayata bakışı, hayatındaki tüm olası farkları belirler. Siz de biliyorsunuz ki: bu gerçeği keşfedebilmek için binlerce eski kitabı okumak zorunda değilsiniz. Ama şunun yeniden vurgulanması gerekiyor, hayat sizin değiştiğiniz kadar değişmiyor.
Belkide bir zamanlar, evlenip güzel bir eve, hoş bir aileye sahip olmayı hayal ediyordunuz. Her şey bu sayede çok güzel olabilirdi. Kocanız eve gelecek, siz yemeği masaya koyacaksınız ve herkes, her şeyden memnun kalacaktı ve sonunda evlendiniz ve belki de evlilik pek iyi gitmedi. Çeşitli nedenlerle, eşiniz eve gelmekte,patronuyla tartışmış olduğu için kendini iyi hissetmemektedir. Sinemaya girmeyi istemez. Ayrıca nasıl olup da sizin yapmanız gereken işleriniz olduğuna akıl erdiremez. Nede olsa, ona göre siz bütün gün evde oturuyorsunuz ve hiç bir iş yapmadan evde oturuyorsunuz. Aslında siz de onun hiç bir iş yapmadığını bilirsiniz. Kocanız sanah evden erken çıkar, gece geç saatlerde geri gelir ve o da size göre hiç bir iş yapmamıştır. Ikinizin de çok yoğun çalışmasına rağmen, aranızda, bu konudan ötürü büyük bir tartışma çıkabilir.

Peki bu durumda ne yaparız? Kısacası evliliği mi bitiririz? Ya da tüm evi ateşe mi mi veririz?


Hayat sizin değiştirdiğinz kadar değişmiyor.

Yapabileceğimiz çok, pek çok şey vardır. En azından çevremize şöyle bir bakabikiriz. Sadece çevrenize bakın ve “ ben neredeyim? Burada ne yapıyorum? Deyin. Ardından nerede olduğunuzu ve nedenini bulur bulmaz, bu çevreyi nasıl biraz daha yaşamaya elverişli hale getirebileceğinizi bulmaya çalışın.

Kendi çevrenizi, kendi ortamınızı şekillendirmeyi bıraktığınız gün, yani sihirli bir elle etrafınızdaki her şeyi süslemeyi kestiğinizde: her şey sihrini ve güzelliğini kaybedecektir. Olur ya, belki de yalnızca son bir kaç yıl önce, bir yerlerde o sihirli eli sallamayı bırakmışsınızdır.
Insanlar mutluluğu çeşitli yollarda ararlar. Sanki mutluluk, bir çeşit hazır mekanizma imiş gibi, onu bir telaş içinde ararlar. MUTLULUK BAKTIĞIN HERYERDEDİR.

NUMEROLOG. MÜJDE ŞENER

4.12.2019
46/10/1

HABERAL KIBRISLI GAZETES 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...