AYNAYA BAKIP KENDİ
ARDINDAKİLERİ YOKLA
Aynaya bakıp
ardımızdakileri yoklamaya kalkarsak işte ben demeye başlarmısın?
Sanmam. İtemediklerinin karşında olması ve seni içsel duygusal
yaşamında hapsederken amaçsız durağan olmuş ve ilerleyemediğin
yaşamından alıkoymuş hala daha değişmek için neyi bekliyorsun.
Her gün bir nedenle
büyürüz, olgunlaşırken duygularımız yoklanır. Sanki
sorgulamaya çekilir gibi “geçmişinde bugün ne yaşadın” diye
sınava gireriz. Bu gerçek mi?
Aynaya bakıp
ardındakini yoklamaya benzer. Yüzleşmekten kaçarken daha büyük
tepkilere sahip olur daha da büyük ayak bağı olmuş ilişkiler
içine çekiliriz.
Iyi bir rehber
isteriz bir anda, ve bu rehberin öz’de, genetik’te, ruhsal
olarak bizi içine çekerek her şeyimizle beslemesini arzu ettiğimiz
bir güç olsun öyle değil mi?
Sürekli denge
üzerine giden gelen ruhumuzun artık yeter dediğine şahitlik
edioruz. Her şey tamam dediğimiz an dengelerin bozulmasının
sebebi nedir? Bilinç ile bilinçaltımızın değişimler üzerinde
kaygı, eleştirilerin, öz kimliğimiz ile dişi ve eril enerji
hesaplaşmalarımız dahil olmak üzere her birinin bir birinden alma
verme enerjimiz ile tam olması gerekirmiş meğer.
Sürükleyici ve
akışta olmuş olan hikayelerimize güven duymaya başladık mı
çevremizde hiç bir şeyin gerçek kimliğinden yararlanmayız. O an
olması gereken, görevimizi yaparken iç güdüsel olarak bizi daha
iyi bir duruma sürüklemiş olmasıdır. öğrenmemiz gerekenin ne
olduğunu bize anlata dursunlar değişmek istediğimiz zaman
kontrolümüzü elimize alırız. Alamadığımız zamanlar “bir
yerde eksik bir şeyimiz var” diye düşünebilirsiniz.
(Her şeyimizle tam
ve bütün olduğumuz zaman eksik olmadığından enerjimiz de tam
olur. Böylece kendimize güven duygumuzun titreşimleri ile
dengelerinde bir biri ile uyumlu olması duygu, düşünce, algı,
hislerimizin, bilinç, ve bilinçaltımızın, duyularımızın,
hareketlerimizin de içinden kendimize iyilik meleğinin çıkmasına
izin veririz. Aksi halde amaçsız ilerlediğimiz zaman kaybettiğimiz
o zamanı geçmişin de hikayeleri arasında boğuluruz) Sen kendine
güven duygunla daha iyi bir yaşama sıkı sıkıya sarılıpta
ilerleyebilinceye kadarki yaşam süreçlerimizde tek hedef ve
amacımızın aslında dengede kalmayı öğrenmemizdir. Bu nedenle
çevremizden sürekli yansımalara karşı duyarlı duyarsız
davranmaya başlarız. Her birinin bir birine bir şekilde hitap
edebileceğine inanıyorken bilinçli bir his karşılığı algı
operatörü gibi hayat bağlantılarımıza güçlü bir yatırım
yapmaya başlarız.
Zaman illa bize
güven duygumuzu dahi aşılamaya başlayacak ve biz o süreçlerin
içinden kendimize yeni bir kimlik, kişilik çatışmaları
sonrasındaki gücümüzü farkettirecek. Eski kimliğiniz ile
şimdiki arasındaki farkınızın ne kadarının bilincindesiniz?
Uykuda olan bilincinizi uyandırdıkça hikayelerinizin yeniden
başlamasına katkı koymaya başlarsınız. Zaman düşüncelerimizden
de öte bir alemin habercisidir bizlere. Yeterki o algı ve
bilincinizin yüksek benliğniz ile birlikte kayıtlarını
algılayınız. Seçimlerimizin de bir nedeni yok mu sanıyorsunuz
veya yaşanmış bir olayın, sürükleyici yaşamın ardından ani
gelen felaketin değişimimiz için dengelerin taşlarının oynaması
sonucu bir zaman tüneli içinde bir çok farklı yaratımla seğişim
başlayabiliyor. Sanki evrenin bir oyun makinesiymişiz gibi ve biz
de bu dünyanın kuralları ile yasalarına uygun oyunu oynarken
almış olduğumuz mükafatlar katkılarımızın karşılığıdır.
Senin ne
istediğinden çok ne verdiğinle alakalı işleyen bu yasadan ne
kadarının farkındasın. Her şeyin alma verme enerjimizle dengeler
üzerine kurulmuş bu yaşama paralel ilişkilerdir. Böylece evren
ile dengelerin uyumundan bir habersiz yaşarken sıradan gelip giden
hediyelerimizle avunmaya çalışırken isterim yada istemem gibi
çekim ile itilim gücümüz devreye girer.
Bize bir ayna
tutulduğunda kendimizi gösteren yansıma ile karşılaşırız. Ya
istemediğimiz bir yüz ile karşı karşıya kalmış olsaydın ne
olurdu? Bir anda duygularımızın alabora olması demek tüm bilinç,
ailinç dışı algı, hayat yaşam fonsyonlarımızın devre dışı
kalışından hücrelerimizin de reaksyon gösterdiğini hissederek
an itiibaren kalbimiz durur. Sonra sistem yeniden devreye girer ve bu
da nedir deriz ve daha başka sorular derken o sürecin gelip gidişi
bize kendimizi getirir. Her olan olmayanın ardından iyikilerimiz
der şükreder ve minnet duyarız her halimize. Illa bir şeyin
değerini anlamak için istemediklerimizle miyüzleştirilmek
zorundayız. Işte hastalıkların fiziksel, zihinsel ve ruhsal
anlaşması da böyleymiş. Biri bana beni anlatsada kendimi görsem
demek yerine. Ben kendimi her halimle olduğum gibi seviyor,
onaylıyorum ve alıp kabulleniyorum diyebilirsiniz…
NUMEROLOG: Müjde Şener
20.1.2020
43/16/7
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder