19 Ocak 2020 Pazar

AYNAYA BAKIP KENDİ ARDINDAKİLERİ YOKLA


AYNAYA BAKIP KENDİ ARDINDAKİLERİ YOKLA

Aynaya bakıp ardımızdakileri yoklamaya kalkarsak işte ben demeye başlarmısın? Sanmam. İtemediklerinin karşında olması ve seni içsel duygusal yaşamında hapsederken amaçsız durağan olmuş ve ilerleyemediğin yaşamından alıkoymuş hala daha değişmek için neyi bekliyorsun.

Her gün bir nedenle büyürüz, olgunlaşırken duygularımız yoklanır. Sanki sorgulamaya çekilir gibi “geçmişinde bugün ne yaşadın” diye sınava gireriz. Bu gerçek mi?
Aynaya bakıp ardındakini yoklamaya benzer. Yüzleşmekten kaçarken daha büyük tepkilere sahip olur daha da büyük ayak bağı olmuş ilişkiler içine çekiliriz.
Iyi bir rehber isteriz bir anda, ve bu rehberin öz’de, genetik’te, ruhsal olarak bizi içine çekerek her şeyimizle beslemesini arzu ettiğimiz bir güç olsun öyle değil mi?
Sürekli denge üzerine giden gelen ruhumuzun artık yeter dediğine şahitlik edioruz. Her şey tamam dediğimiz an dengelerin bozulmasının sebebi nedir? Bilinç ile bilinçaltımızın değişimler üzerinde kaygı, eleştirilerin, öz kimliğimiz ile dişi ve eril enerji hesaplaşmalarımız dahil olmak üzere her birinin bir birinden alma verme enerjimiz ile tam olması gerekirmiş meğer.

Sürükleyici ve akışta olmuş olan hikayelerimize güven duymaya başladık mı çevremizde hiç bir şeyin gerçek kimliğinden yararlanmayız. O an olması gereken, görevimizi yaparken iç güdüsel olarak bizi daha iyi bir duruma sürüklemiş olmasıdır. öğrenmemiz gerekenin ne olduğunu bize anlata dursunlar değişmek istediğimiz zaman kontrolümüzü elimize alırız. Alamadığımız zamanlar “bir yerde eksik bir şeyimiz var” diye düşünebilirsiniz.
(Her şeyimizle tam ve bütün olduğumuz zaman eksik olmadığından enerjimiz de tam olur. Böylece kendimize güven duygumuzun titreşimleri ile dengelerinde bir biri ile uyumlu olması duygu, düşünce, algı, hislerimizin, bilinç, ve bilinçaltımızın, duyularımızın, hareketlerimizin de içinden kendimize iyilik meleğinin çıkmasına izin veririz. Aksi halde amaçsız ilerlediğimiz zaman kaybettiğimiz o zamanı geçmişin de hikayeleri arasında boğuluruz) Sen kendine güven duygunla daha iyi bir yaşama sıkı sıkıya sarılıpta ilerleyebilinceye kadarki yaşam süreçlerimizde tek hedef ve amacımızın aslında dengede kalmayı öğrenmemizdir. Bu nedenle çevremizden sürekli yansımalara karşı duyarlı duyarsız davranmaya başlarız. Her birinin bir birine bir şekilde hitap edebileceğine inanıyorken bilinçli bir his karşılığı algı operatörü gibi hayat bağlantılarımıza güçlü bir yatırım yapmaya başlarız.
Zaman illa bize güven duygumuzu dahi aşılamaya başlayacak ve biz o süreçlerin içinden kendimize yeni bir kimlik, kişilik çatışmaları sonrasındaki gücümüzü farkettirecek. Eski kimliğiniz ile şimdiki arasındaki farkınızın ne kadarının bilincindesiniz? Uykuda olan bilincinizi uyandırdıkça hikayelerinizin yeniden başlamasına katkı koymaya başlarsınız. Zaman düşüncelerimizden de öte bir alemin habercisidir bizlere. Yeterki o algı ve bilincinizin yüksek benliğniz ile birlikte kayıtlarını algılayınız. Seçimlerimizin de bir nedeni yok mu sanıyorsunuz veya yaşanmış bir olayın, sürükleyici yaşamın ardından ani gelen felaketin değişimimiz için dengelerin taşlarının oynaması sonucu bir zaman tüneli içinde bir çok farklı yaratımla seğişim başlayabiliyor. Sanki evrenin bir oyun makinesiymişiz gibi ve biz de bu dünyanın kuralları ile yasalarına uygun oyunu oynarken almış olduğumuz mükafatlar katkılarımızın karşılığıdır.
Senin ne istediğinden çok ne verdiğinle alakalı işleyen bu yasadan ne kadarının farkındasın. Her şeyin alma verme enerjimizle dengeler üzerine kurulmuş bu yaşama paralel ilişkilerdir. Böylece evren ile dengelerin uyumundan bir habersiz yaşarken sıradan gelip giden hediyelerimizle avunmaya çalışırken isterim yada istemem gibi çekim ile itilim gücümüz devreye girer.

Bize bir ayna tutulduğunda kendimizi gösteren yansıma ile karşılaşırız. Ya istemediğimiz bir yüz ile karşı karşıya kalmış olsaydın ne olurdu? Bir anda duygularımızın alabora olması demek tüm bilinç, ailinç dışı algı, hayat yaşam fonsyonlarımızın devre dışı kalışından hücrelerimizin de reaksyon gösterdiğini hissederek an itiibaren kalbimiz durur. Sonra sistem yeniden devreye girer ve bu da nedir deriz ve daha başka sorular derken o sürecin gelip gidişi bize kendimizi getirir. Her olan olmayanın ardından iyikilerimiz der şükreder ve minnet duyarız her halimize. Illa bir şeyin değerini anlamak için istemediklerimizle miyüzleştirilmek zorundayız. Işte hastalıkların fiziksel, zihinsel ve ruhsal anlaşması da böyleymiş. Biri bana beni anlatsada kendimi görsem demek yerine. Ben kendimi her halimle olduğum gibi seviyor, onaylıyorum ve alıp kabulleniyorum diyebilirsiniz…

NUMEROLOG: Müjde Şener

20.1.2020
43/16/7

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...