BAŞKALARINI DÜŞÜNÜR
OLMAMIZ BİZİ DÜŞÜNCELİ Mİ YAPAR?
Dünyamız Güneşin
etrafında dönüşü ile oluşan mevsimlerle zamanın bize hediye
edilişinden ne çok anlamlar türeterek yaşıyoruz. Böylece, kendi
kaderimizin düşüncelerimizden, duyguya, bilinçten bilinçaltımıza
kadar geçişlerin zamanda bize hangi anlamların yüklenilişi ile
samanyolumuzu oluşturuyormuşuz.
Bu gelmişin içinde
gelecek yaşam yollarımızı aradıkca düşe kalka sağa sola
savrularak ayakta durmaya çalıştığımız gerçeğimizi
kendimizle ne kadar örtüştürebiliyoruz.
“Hikayelerimiz
sonsuz ve sınırsızlıkların içinde benzer olanlarla her gün
daha iyisine attığımız adımlarımızla gelişir”.
Olgunlaşırken kim
olursa olsun, sebep aramadan, “neden” diye sorgulamadan ileriye
doğru atacağı adımlarda kendimizi keşfedeceğiz.
Bir başkaları
adına attığımız adımlar, bize ait olmasada, kendimize çeki
düzen vermenin yolu: düşmek olmamalıdır.
Başkalarını
düşünür olmamız, bizi düşünceli mi eder? diye düşünüyoruz.
Kendimizden başka başkaların haklarını savunur olmamız,
zamanımızın büyük bölümünde bizi kendimizi bulabilmemiz için
sürekli sağa sola savrulur olduğumuzu anlayabilmemiz gerekir.
Ama, yok “ben
düşünceliyim” diyorsan günün sonunda seni düşünen kimseyi
yanında bulmayınca “yalnızım, kimsem yok!” demeye
başlarsınız.
Hayatın yaşama
sebeplerimizin öncülüğünde kalmak gerekir.
Mesela: bugün
kendin için ne yaptın?
Kimler için
yaptıklarınızın size karşı kullanılır oluşundan
duygularınızın nasıl tetikleniyor?
Her bir nedeni bir
birine bağlarken, çözmeyi unutmamalısınız. Her bir nedenlerin
ardındaki minik bir sebep, koskoca dünyanız size alt üst etmeye
başlar. Bu kendi arzunuz, taleplerinizden meydana gelir.
Her nedenlerin
ardındaki kaynak, en önemli yaşama sebeplerimiz olurken, çeşit
bin türlü virüs ile mücadeleye girebiliriz. Illa bir şeylerin
ters gidişi ile dünyamızı tehlike altında tutan, bizi zan
altında bırakarak zorlu bir süreçten geçmek durumunda
kalabiliriz.
Her inişin bir
çıkışı vardır ve her çıkışımızda daha bir başka
uyanışlara girerek farkındalıklı oluruz. Bu bizi daha güçlü
yapar. Belkide, kaybettiklerimiz olacak, belki farklı bir zamanda
yeniden karşı karşıya gelecek ve başka bir gözle, bilinçle,
algımız ile değerlendirdiklerimizle yansıyan her şeye güzel
bakmaya başlarız. Ve öylede olur.
Gerçekte
inançlarımızın törpülenmesi demek: tüm geçmişimizi süzgeçten
geçirerek kendimizi görebildiğimiz her alanda, başka bir ayna ile
yansımalarla karşılaşır oluruz. Böylece etrafımızdaki
olayların bize nasıl katkısı olabileceğini gözlemleriz.
Zamanı taradıkca
bize öğretici olan hayat okulumuzdur. Kendi gücümüzü kimseye
teslim etmemeyi öğreniyorken. İnsanlarla olan ilişkimizde her
kafadan çıkan sesler elbette kendi doğrularımız ile mücadelede
oluşumuzdandır.
Bırakamadıklarımız:
tabularımız, akıl, mantık, şuurumuzun hakimiyetimizle duygu vede
düşüncelerimizle, sözlerimiz, inadımız vb… gibi daha bir çok
dirençlerimizin kurbanı olabiliyoruz.
Hiç kimse göründüğü
gibi değildir. Saklı kalan duygularımızın gün ışığına
çıkışı ile silkeleniyor oluşumuz vede direnen bilinç yapımız,
korku tüneli misali içsel savaşan virüs: fiziksel zihinsel ruhsal
olarak tümden içsel zehirleniriz.
Kaybetmek, sancılı
geçen zamanımızın kurban psikolojimizle travmalar ve daha bir çok
mücadele içerisinde kaldığımız nedenlerimizdir.
Böylece, gerçek
değerimizin nerede ve kimlerin elinde olduğunu farkedip ona göre
olayları ve gelişen sebeplerin önü ardını tarayarak, en küçük
bir tıkanıklığı dahi evire çevire kontrol etmemiz gerektiğini
vede geçen zamana rağmen bir şeylerin tam ve güzel, iyi olması
gerektiğini bunu eksenimizde bulunan kişilerle tamamlayıcı
olunacağını o zaman biliriz.
Arada kaynayan
bilincimizde, var olan olaylar, yaşama kaynağımız yada
tutunduğumuz dalın kırılma noktası: korkulardır. Her korkunun
ardına bakıp öteledikçe birçok farklı nedenlere ev sahipliği
yaptığını gözlemleyebiliriz. Kimsenin hayat yaşam fırtınası
gelişi ile gidişinden dersler alarak sebep kaynağına ulaşmak
mümkün olur.
Kurbanı olmuş
olduğumuz bir nedenin minik bir dokunuşla değiştirdiğimizi
farkedince olabilecek olanları görmemiz ile bir çok “duygu
karışımları” arasında yolumuzu bulmaya çalışacağız.
Ancak önceleri
nedeneleri zorlayan olmak yerine, tıkanmış sebeplerimizin
farkedilişinde, yaşama sebeplerimizin “incir çekirdeğini
doldurmayacak nedenle probleme dönüşmemesini sağlayabilmek,
gördüğümüz imkansızlıkların önü veya ardından yansıyor
olmamasındandır.
NUMEROLOG. Mujde Şener
1.2.2020
25/16/7
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder