31 Ocak 2020 Cuma

BAŞKALARINI DÜŞÜNÜR OLMAMIZ BİZİ DÜŞÜNCELİ Mİ YAPAR?


BAŞKALARINI DÜŞÜNÜR OLMAMIZ BİZİ DÜŞÜNCELİ Mİ YAPAR?

Dünyamız Güneşin etrafında dönüşü ile oluşan mevsimlerle zamanın bize hediye edilişinden ne çok anlamlar türeterek yaşıyoruz. Böylece, kendi kaderimizin düşüncelerimizden, duyguya, bilinçten bilinçaltımıza kadar geçişlerin zamanda bize hangi anlamların yüklenilişi ile samanyolumuzu oluşturuyormuşuz.
Bu gelmişin içinde gelecek yaşam yollarımızı aradıkca düşe kalka sağa sola savrularak ayakta durmaya çalıştığımız gerçeğimizi kendimizle ne kadar örtüştürebiliyoruz.
“Hikayelerimiz sonsuz ve sınırsızlıkların içinde benzer olanlarla her gün daha iyisine attığımız adımlarımızla gelişir”.
Olgunlaşırken kim olursa olsun, sebep aramadan, “neden” diye sorgulamadan ileriye doğru atacağı adımlarda kendimizi keşfedeceğiz.
Bir başkaları adına attığımız adımlar, bize ait olmasada, kendimize çeki düzen vermenin yolu: düşmek olmamalıdır.
Başkalarını düşünür olmamız, bizi düşünceli mi eder? diye düşünüyoruz. Kendimizden başka başkaların haklarını savunur olmamız, zamanımızın büyük bölümünde bizi kendimizi bulabilmemiz için sürekli sağa sola savrulur olduğumuzu anlayabilmemiz gerekir.
Ama, yok “ben düşünceliyim” diyorsan günün sonunda seni düşünen kimseyi yanında bulmayınca “yalnızım, kimsem yok!” demeye başlarsınız.
Hayatın yaşama sebeplerimizin öncülüğünde kalmak gerekir.
Mesela: bugün kendin için ne yaptın?
Kimler için yaptıklarınızın size karşı kullanılır oluşundan duygularınızın nasıl tetikleniyor?
Her bir nedeni bir birine bağlarken, çözmeyi unutmamalısınız. Her bir nedenlerin ardındaki minik bir sebep, koskoca dünyanız size alt üst etmeye başlar. Bu kendi arzunuz, taleplerinizden meydana gelir.

Her nedenlerin ardındaki kaynak, en önemli yaşama sebeplerimiz olurken, çeşit bin türlü virüs ile mücadeleye girebiliriz. Illa bir şeylerin ters gidişi ile dünyamızı tehlike altında tutan, bizi zan altında bırakarak zorlu bir süreçten geçmek durumunda kalabiliriz.

Her inişin bir çıkışı vardır ve her çıkışımızda daha bir başka uyanışlara girerek farkındalıklı oluruz. Bu bizi daha güçlü yapar. Belkide, kaybettiklerimiz olacak, belki farklı bir zamanda yeniden karşı karşıya gelecek ve başka bir gözle, bilinçle, algımız ile değerlendirdiklerimizle yansıyan her şeye güzel bakmaya başlarız. Ve öylede olur.
Gerçekte inançlarımızın törpülenmesi demek: tüm geçmişimizi süzgeçten geçirerek kendimizi görebildiğimiz her alanda, başka bir ayna ile yansımalarla karşılaşır oluruz. Böylece etrafımızdaki olayların bize nasıl katkısı olabileceğini gözlemleriz.
Zamanı taradıkca bize öğretici olan hayat okulumuzdur. Kendi gücümüzü kimseye teslim etmemeyi öğreniyorken. İnsanlarla olan ilişkimizde her kafadan çıkan sesler elbette kendi doğrularımız ile mücadelede oluşumuzdandır.
Bırakamadıklarımız: tabularımız, akıl, mantık, şuurumuzun hakimiyetimizle duygu vede düşüncelerimizle, sözlerimiz, inadımız vb… gibi daha bir çok dirençlerimizin kurbanı olabiliyoruz.
Hiç kimse göründüğü gibi değildir. Saklı kalan duygularımızın gün ışığına çıkışı ile silkeleniyor oluşumuz vede direnen bilinç yapımız, korku tüneli misali içsel savaşan virüs: fiziksel zihinsel ruhsal olarak tümden içsel zehirleniriz.
Kaybetmek, sancılı geçen zamanımızın kurban psikolojimizle travmalar ve daha bir çok mücadele içerisinde kaldığımız nedenlerimizdir.
Böylece, gerçek değerimizin nerede ve kimlerin elinde olduğunu farkedip ona göre olayları ve gelişen sebeplerin önü ardını tarayarak, en küçük bir tıkanıklığı dahi evire çevire kontrol etmemiz gerektiğini vede geçen zamana rağmen bir şeylerin tam ve güzel, iyi olması gerektiğini bunu eksenimizde bulunan kişilerle tamamlayıcı olunacağını o zaman biliriz.
Arada kaynayan bilincimizde, var olan olaylar, yaşama kaynağımız yada tutunduğumuz dalın kırılma noktası: korkulardır. Her korkunun ardına bakıp öteledikçe birçok farklı nedenlere ev sahipliği yaptığını gözlemleyebiliriz. Kimsenin hayat yaşam fırtınası gelişi ile gidişinden dersler alarak sebep kaynağına ulaşmak mümkün olur.

Kurbanı olmuş olduğumuz bir nedenin minik bir dokunuşla değiştirdiğimizi farkedince olabilecek olanları görmemiz ile bir çok “duygu karışımları” arasında yolumuzu bulmaya çalışacağız.
Ancak önceleri nedeneleri zorlayan olmak yerine, tıkanmış sebeplerimizin farkedilişinde, yaşama sebeplerimizin “incir çekirdeğini doldurmayacak nedenle probleme dönüşmemesini sağlayabilmek, gördüğümüz imkansızlıkların önü veya ardından yansıyor olmamasındandır.

NUMEROLOG. Mujde Şener

1.2.2020
25/16/7

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...