AYNALAR BİZE
KENDİMİZİ SEVMEYİ ÖĞRETİR.
Aynalar:
istediklerimiz veya istemediklerimizi anlatır bize. Her yansımalar
gibi gerçek olan gözümüzü korkutsa bile emin olmamız gereken
bize kendimizi anlatan hikayelerin gücü ile değişen bakış
açılarımız olur.
Bakıp görmek
istediklerinizle mutlu olursunuz. Bakıp memnuniyetsizliğinizi
gördükçe silkelenecek ve kendinizi kabulleninceye kadar hep bir
çok nedenlerle karşılaşacaksınızdır belkide.
Ama, her
istemediklerinizin katkısını farkederken değiştirdiğiniz bakış
açılarınıza neden olan yansımalar değil mi?
Bu yansımalar
çevremizde sahnelenmiş olaylardır. Tanıdığımız,
bilmediklerimiz ile yüzleşmeye başlarız ve her birinin bize
katkısı olan ile ilerledikmi, olmayanların nedenleri zihnimizi
tırmalar. Bıraktığı izlerin ardını yokladık mı emin olunuz
ki eski, ve geçmişten gelen zamanın izleridirler.
Yürürken
ilerledikmi, bırakmak istemediklerimiz alışkanlığımız olur ve
sanırız ki ayni şekilde her an her saniye devam edecek.
Oysa her an daha
iyisi için attığımız adımlarımızda kendimize güvenerek,
gülümsediğimiz hayatımızda “ne güzel işler yaptım”
diyerek, motive edici hal tavır davranışlarımızı sergilememiz
gerekiyordu.
Öylede yapıyoruz
ve farkında olmadan kendimizi iyi şeyler yaptıklarımızın
ardında yoklamaya başlarız. Sırası geleni yapmaya başladık mı
başaramayacağımız hiç bir şey yoktur. Aynaların yansıttığı
gibi bakı görmemiz gereken her olayın perde arkası objelerin
yerlerine kadar bize o ilk bakış, değer, önemle neyi nereye
taşıyabileceğimizinn tümden rotasyınunu verir. Kendimize
güvenerek atacağımız her adımlarda kendimize en iyi geleni hatta
en doğru olanı kontrolümüzle tamamlamaya başlarmışız.
Tüm bu düşünceler
beni geçmişimdeki kimliğime taşımış, kendimle ne çok kafa
tutmuşum onu farkettim. Kimse için doğru olmayan ne varsa, bana
hitap ediyordu aslında. Çünkü bu benden başkası değildi. “Ben
sen değildim sen de ben değilsin ama, biz bir birimize kendimizi
kopyaladıkca farklı bakış açılarımızı keşfetmeye sonsuza
kadar devam edecektik.” zamanı geldimi giderken ilerledğimizi
hatta birileri ile ilgili değişim dönüşümlerinde katkımızın
dahi olabileceğidir.
Herşede nasıl
olurda muhalefet olabiliyordum? Nedenlerim zihnimde sadece bana
takılmış ilerlememi engelledikce ertelemelerimi oynadığımı ve
zamanımı benden çalan kendi dirençlerimin oluşu ile
silkelendiğim an durapanlık yaşadım. Ben kimim ve tm bunlar bana
kendimde göremediğim neyi yansıtıyordu? Her şey yansımaydı
aslında ve her olayın perde arkasını görmemi sağlayan benden
başka bir ben daha beni yansıtarak gösteriyordu.
Olaylar ardından
kendimi gözlemleyebilme şansım hep oldu.
Kabuğuma girmeme
neden olan ile çıkmama vesile olacak küçük bir uyanışa
ihtiyacım varmıştı meğer. “Olmaz!, ben bilmem yapamam vb…”
gibi daha bir çok gerekli gereksiz düşüncelerimizin zihnimizden
duygumuza kodlanışının serüvenleri tümden kendimizden kaynaklı
idi.
Bizler “toplama,
biriktirme ve yansıtma özelliklerimiz” ile neyi ne zaman
bırakmamız gerekeceğini ve nerede “hayır” demek zorunda
kaldığımızı, kimlere neden cevap dahi veremediğimizi. Hatta
başkaları için yaşadığımızı anlamak üzere çeşitli
manevralarla ağzımızan çıkan sözler, kelimelere tutuklu kalıp
onların kurbanı olabiliyormuşuz.
Sırası
gelmeyenlere düşünce ve sözlerimle “neden” diye ettiğim
mücadelelerimleydim. Her farkındalık beni kendi içime,
geçmişinmin derinlerine, hatta bırakamadıklarımı yansıtarak
benzer olanı yaşamaya mecbur ediyordu. Yüzleşmem gerektiğini
farkettiğim an “evet” yüzleşeyim de herşey kökünden
değişsin dediğim o an başladı tisunami gibi yakıcı ve yıkıcı
duygusal travmalarımın hatta duygusal dirençlerimin zincirleme
ulanışlarındaki kimliğim.
Güneşin doğuşu
ile gelip geçen her an ve saniyelerin batışına kadarki süreçlerde
yansımalarla, ders veren kimliklerle donanımlı oluruz hayatımızda.
Her biri tamamen bizimle alakalıdır ve hiçbir olaylar durduk yere
hayatımıza takılmazlar.
Elimizdeki
cevherimizin farkında olduk mu, çekim gücümüzün gücü ile
nasıl hayata takılıp ilerlediğimizi farkederiz. Yaşamınızdaki
rota, gelmiş ile gelecek içinde şimdinin rolleri ilk sırada yer
alır. Sadece istediklerimize odaklı kaldık mı çekim gücümüz
devreye girerken silkeleriz duygularımızı, düşüncelerimizi,
sözlerimizi…
Mesela:
istemediklerimizi yaşıyorsak ve kendi hayatımızın kaliteli
olabilmesi ile “istediklerimizin olması” için istemediklerimizi
bilmemiz gerekiyor.
Çeki düzen
vermemiz gereken kendimiziz. Tüm yaşamımızın bize oynadığı
oyun kendi üzerimize bahis gibi konulan kalıplar, tabular,
anlamlar, dirençlerdir. Ve biz, tüm bunların kurban oyununu
birileri bize kendimiz farkedinceye kadar oynarken, enine boyuna
tartaklanırken göremeyiz bile.
Küçük
değerlerimizin gözümüzün önündeki mutluğumuzu bozan perdeyi
aralayarak ardındaki mutluluğun sıcak, samimiyet, huzurlu olmamız
şifalanmamıza rehber oluyormuş.
Ayna= yansımaların
gerçek yüzünü görmemize aracıdırlar.
Peki ya biz!
gözümüzün ucu ile takılıp kaldığımız aynadaki
yansımalarımızı düşünelim. Ne zaman kendimize baksak
beğenmediğimiz bir yanımız vardır. Ya sonra, yargılamaya
başladığımız zaman düşünmeden kendimizle kavgaya tutuşuruz.
Varlığımızın öneminin bilincinde olmak, ne çok önemliymiş.
Farkında olamadığımız kendimizden başkası değilmiş. Zaman
farketmektir…
NUMEROLOG: Müjde Şener
4.2.2020
28/10/1
YENİ BAKIŞ GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder