DEĞİŞİMİN FIRTINASI BİRAZ SERT ESECEK
Değişimin fırtınası biraz sert esmiş olsa bile, bunu en aza indirgeyebilmek gerçekte nasıl olurdu?
Hiç bir şey bilmeden her bir nedene kapılıp sürüklenmek ve her gün yeni bir güne uyanırken bir önceki öğrendiklerimizin, bir sonraki güne daha bir başka gözle bakıp farklı algılamamız, anlamamız bize başka neler öğrendiğimizi sorgulatıyor ve, bir sonraki günün gelecek katkısını dört gözle bekler oluruz.
Sürükleyici zamana kapılıp ilerlemek varken takılıp kaldıkca yetişmeye çalıştığımız keşkeler olmaz mı?
Hayat bir denge üzerine kurulmuştur.
Hislerin, inançların, kaybedilen zamanla ne çok önemi olduğunu anlamamak için hiç bir sonucu değerlendirmememiz gerekir. Oysa sınav üstüne sınavlar biriktikce bu kez de çıkılmaz hal alan duruma giriyormuşuz farkında olmadan. ( bilinçli yada bilinçsizce)
Bağışıklık sistemi mi sadece? kontrolsüz gelişen rüzgarın estiği yönü yıkmaya çalıştığı ve tutunamayanları yok eden titreşimlerle savrulan. Tıpkı domino taşlarının ard arda tutunamayıp düşmeleri gibi...
Direnmek yerine birlik ıçerisinde güçlü ol!
Eğer birinin güçsüzlüğüne yaslanırsan direnen olmuş olsan bile sende yıkılan olursun.
Dünya ile Evren arasında giden gelen vorteks içindeyiz.
Görünmeyen birşeylerle şavaşır olmak her olayı evire çevire ters yüz çevirmek durumunda kalırız.
Zamanı kontrol altında tutmak, emin olmadan deşifre etmemiz ise, bir zamanlar zihnimizin oyunu içerisinde geveze bilincimizle buna izin vermiyor okkanızdandır. Buna “ego” diyebilirsiniz.
Istediğim kadar kendi içimde sessiz kalayım. O seni rahat bırakmayan, ileri geri giden gelen nedenlerinle zihin kirliliği yapması yaşamımızı zorluyor olur. Vede yapacaklarımızdan bizi alıkoyan olması önümüzdeki engellerin ilerlememize kısıtlama getirecek zamanı ertelemelerimizle günün sonunda kaçırdıklarımızı yansıtan kişilerle “keşke” şimdiki aklımla olsaydım diye söyleyerek kendimizi gözlemleme şansını yakalariz.
İstemediklerimle yüz göz oluyordum. Önümde duran istemediklerime takılıp da düşerken elimden tutacak birinin olmadığını anladığımda “ARTIK YETER! SEN GÜÇLÜSÜN, SEN KENDİNE YETERSİN” dedim ve, o zaman “SEN BANA AİT DEĞİLSİN” demeye başladım. Savaş kendi içimde benden başkası ile değildi oysa. Lakin. Imkansız olana mücadele eden bilinç, algı, his en önemli direnç merkezimizdir.
Ne zaman üzülsem tüm bunlar ters yüz olmaktaydı. Bana beni anlatan akıl mantığımın düşüncelerimle örtüşemediği inancım, inadına dönüşüyordu. Ne zaman mutlu olsam, üzerine daha çok mutluluk hormonu salgılanıp beni yücelti. Işte ben! kendi içimde kaldıkca ne zaman kimin beni mutlu edişi ile huzurlu olsam da orada kalmayı seçtim. Kimse için değild “önce ben” demeyi kabullendim.
O zaman gerçekte, kişisel olan dögümüzle yansıtmış olduğum enerjimin bana benzer kişileri çektiğimi gördüm. O gün dışardan bakıp “bu değişmez “diyen yargılar insanların zihniyetlerinden başkası değildi. Zaman içinde içinde olduğum duruma benzer durumla karşılaşanlar olunca farklı gözle bakıp “senden özür dilerim beni affet” diyerek geçmişi geleceğe taşımaktan vazgeçmişlerdi. O zaman anladımki kimse kimse için kalıcı değildir. Herkes kendi ekseninde sadece kendi ekmeğinin derdi ilepeşinden koşmak durumunda kalıncaya kadar dört döner olur…
Kimse gerekmedikçe değişmek için mücadele etmez. Değişimi başlatacağımız zaman ise, zor dönemlerimizde o hissi taşırken ve yaşarken anlamamız gerekenlerin kendimiz için olduğudur.
Her yeni güne güzel uyanırken bir önceki günden dersimizi alarak geçmişe olaylara gülümseyebilmek, iyiki demek önemli. Keşke demekten iyi değil mi? Iyi bir şeyler isteyip onun üzerine gitmek gerekir. Başarı emek ister, sabır gerektirir ve birlik içerisinde olmayı seçerek gözlemlediklerimizin katkısını alıp daha iyiye doğru yelken açarız. O şansı kullanım kılavuzumuzu sende uygulamak istersen seninle tam ve bütün olur.
NUMEROLOG: Müjde Şener
23.3.2020
48/12/3
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder