HAPSEDİLEN
DUYGULARINA YENİLMEMEYE BAK...
Hayatımız hayaller
üzerinemi kurulmuştur sizcede?
“Zamanı
yakaladım” derken dünyayı sarsan virüs ile sebepsiz inançların
karın ağrısı olması önceleri pekde inandırıcı gelmiyordu
bana. Sanki bir düş gibi gelip geçen ve giden rüzgarı
andırıyordu.
Oysa, günden güne
geçtiğimiz her yolların değişen bakış açılarımız ile
donanımlı olması, farklı kimliklerle bezenmiş olması, bizim
toplumun yerine bilmediklerimiz sahiplenmiştir. Hani nerede
çocukluğumuz “kimlerdensin ya evladım sen?” diyen büyüklerin
karşısında utangaç olduğumu anımsadım. Içimden kesin:
akrabamız çıkacak derdim hep, nitekim öylede oldu.
Ya şimdi!
Kimseye selam
diyemediğimiz gibi, istem dışı göz ucumuzla bakmış olmamız
bizi nereye götürecek kim bilir. “Korkma, korkun ile yüzleşirsin”
derken ben insanlarn içinde olmamak en doğru seçimim diye
düşünürüm. “Ben bu dünyaya ait değilim” derken kendimi
içine koyabileceğim kendi dünyamdan başka dünyanın olmadığını
artık biliyorum. Zaman illa bizi kendi eksenimizde sınarken
yüzleştireceği de yine benzer olan “öz’de, genetik’te ve
ruhsal, duygu, düşünce, algılarımızdır.”
Ama gelin görünüz
ki, şaka gibi gerçek olan ve bir birini yoklayan hikayelerle geriye
ne hayal kalır nede gelecek…
Çevremize dönüp
bakarken dünyaya geldiğimiz andan bugüne kadar hep bir şeyleri
tam yapmak üzere programlanmışız. Hayatı tek düze yaşarken
başkaların yaşamsal rollerinin değişken olması zorunda. Tek
düze olmaktan çıkıp, birazda dünyaya gözlerimizi çevirip
medyadan takip edebildiğimiz kadar neler dönüyor diye hesap
soralım. Alışkanlıklarımızın dışında gerçekleşmeye
başlayan hayat yaşam düşüncelerimiz ile bize kendimizi
gösterecek hikayelerden bir birini takip ederken izlenilmesi gereken
yaşam yolu ortaya çıkar. Istediğin yol mu? Deneyimlenmesi gereken
mi? Düzeni bozan, “virüs” adı her ne ise, o olsun. Ama onun
bize ait olmadığını biliyoruz.
Dünyanın küçük
olduğunu bize bir kez daha anımsatan bu hikayenin yazarı kim?
Sahnelenmesinde
destek olan ilişkilendirilmiş, yolları bize ait olmayan virüsle
kesişerek amaçlarına ulaşabilenlerin hayat hikayeleriyle onları
nereye taşıyacak kim bilir.
Tahmin edebiliyoruz
elbette. Hislerimiz kadar algılarımızın dahi yerinde olduğunu
onaylıyoruz.
Her yeni çağın
bir hastalığı varken modern çağda, bu moda bir çok kişinin
hayatını değiştirmeye başladı bile.
Birilerin görevi,
bu düzeni bozmak ise: şu an için güçlü olunması. Bize hayat
veren, yaşama sebeplerimizi ortaya koyan nefesin azizliğine
uğruyoruz.
Bu o kadar kolay
mı? bir anda varken diğer yandan yok olmak! Gibi mesela…
Hayır değildir.
Seçimlerimizde
olmayan bir nedene bağlı kalmayı kimse istemez. Neden veya
niçinleri ortadan kaldırmanın yolu, nasıllara çözüm
getirmektir.
Insanın başına
istemedikleri gelmeden anlayamaz belkide. Oysa, aklıma, zihnme
düştüğü gibi, seninde düşer sanırım.
Küçük bir nedenle
büyüyen ve ilerlerken yıkıp yok eden duygularımızdır. Var olan
verilerimiz ile sahip olduklarımızın eşleşir olması piyangonun
kime nasıl vuracağını kestirmemiz imkansızdır.
Semptomlarının
gelecek vaad eden beklenilen olmamalıdır. Hayatı olumlu yönde var
edebilmemizin tek gerçeği, imkansız olana uyanmaksa biz onu
yapmalıyız. Birlik beraberlik içerisinde olmamız gerekirken temas
kurmamamız gerektiği öğretiliyor bize.
“Olanı sev”
diyen içsel seçimlerimde beni kendi içimde yoklarken duyguların
yoklanışı hayatı bize sevdirecek kadar bağımlı yapacak bu
küçük yıkıcı virüsle mücadelede kalmamız gerekiyor ama
nasıl: beklenilen sonuçların önünde dim dik durabilmeye
başlamamız gerekirken içimizdeki o gücü yıkmaya çalışarak
duygusal yıkıma sürüklerken bağışıklık sistemimizi
düşürmemeye özen gösterelim.
Gerekli tedbirleri
alabilmenin yolu, her hangi bir insanla birlikte yol alman değildir.
Illa tanımadığınla söz konusu olan ikili ilşkindeki olmazsa
olmazın çekişmelerinde senin güçlü olabilmendir. Sağlıklı
olman, motive edici olman, denge ve uyumla baş edebilmen. Her olan
olmayandan dersimizi almaktır. Sadece ders almak değil derste
vermelisin…
Numerolog: Müjde Şener
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
10.3.2020
35/17/8
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder