9 Mart 2020 Pazartesi

UMUT ÇOK KENDİNE ZAMAN VER.


UMUT ÇOK KENDİNE ZAMAN VER…

“Sorunsuz insan var mı?” diye düşünürsek cevabı: hayır, yoktur. Her birimizin kendince sorunları olacaktır elbette. Çözüm mü aranıyor? Gerçektende sorunları probleme dönüştürmeden çare aranabiliyor olsaydık kavga, küskünlük hiç olmazdı…

Sorunlarınızın ne olduğunu bilmezseniz nasıl çare arayabileceksiniz?
Sorunlu insan modelleri: yaptıklarından memnuniyet getiremeyenlerdir.
“Kilişeleşmiş alışkanlıklarının dışında olamamak: olaylarun içinde boğuluyor olmak ve daha farklı başka düellolarla zamanı kontrol altında tutarken kaybettiklerimizi farkedemeyişimizle gelmiş geçmişin içerisinde debellendikce, gelecekte benzer olaylara karşı duyarlı olacak kadar dirençlerimiz başlar.
“O zamanı bugünlere taşımış olmamıza, hatta kimliklerin değişemeyeceği inançlarımızla denge ve uyumu hak ettiğiniz boyuta getiremeyecek oluşunuzun farkındalığını onaylıyorsunuz demektir. Kazancınız, farkındalığınızı farkedipte eski kalıplarınızın duygusal çöküntüsünün değişmesidir.

Hayat: hangi amaçlarımıza doğru bizi nereye taşıyor? Bıraktıklarınızı geçmişde bırakarak yokmuş gibi gömdükçe unutmak istersiniz. Size geçmişten geleni sorgulattıracak ki, şimdiden sonrası yarınlarınız için uyanışlara girebilesiniz.
Her dokunuş ile duygularınız tetikleniyor…
Her uyanışlarınızı birilerin alevlendirmesi gerekir. Hangi amacınıza hitap edebildiğini görmek, olayların önü ardı gibi direnclerinizi yoklamalı.

Bir çok kişi arasında “kendine dönüp bakmayı bilirsen” çevrenizdeki kişilerin yaşamları ile ilişkilendirdiğin her olayın cevaplarını kolayca alabileceksin.

Olayların hayatımızdaki ilişkisi, farklı kimlik, kişilik ve rollerimizle çatışabilir olmamızdandır.” Kimin kim nasıl ve neden olması gerektiği gibi olamamasına takılırız.” İsyan ederiz,.. öfkeleniriz,.. üzüldükçe sağa sola çatışırız ve dahası olayların arasında kendimizi yokluk bilinci ile sınarız...

Herşeyden bir çok şeyler alıp hiç bir şeyden ne çok dersler alabileceğimizi farkedebilmeliyiz. Her şey bizim içindir ve her olan olmayan derslerimizdir…
Zamanı gelmemiş onaylanmayı bekleyenler daha bekleyecek. Sözleşme yada kontratınız bitmemişse istediğiniz kadar olması için uğraşıp durun boşunadır. Bunun değişebilmesi demek fes edilmesi demektir.

Onaylanılması gereken zamanın içindeki düellolarındır. Hangi zamanda sözleşme yapmanı gerektirenin ne olduğunu anlaşmalarının nasıl gerçekleştiğini bilmen gerekir.
“Istemem, kalsın, olmaz” diye düşündüklerimiz asında olmasını talep ettiğimiz şeylerdi aslında.
Küçük bir yokluğa kızgın olmak, hiçliği kabullenmek, onaylarken geçmiş ile eşleştirmekten dolayı yaşanılan redlerimizi anımsamak istemeyiz. Alışkanlık yaparak otomatiğe bağlanmış pilot gibi onu taşımaya başlarız.
Bunca zaman farkedemediklerimizi başka bir gözle bakıp istediklerimizi, istemesini onaylayarak hak ettiğimizi kabul edelim.
Ben bana ait olmasını istediklerimi hak ediyorum ve öylede oldu.

Hayatın sunduğu oyun ve onu yazan duygu, düşüncelerimizde sözlerin gücü ile hislerin bir biriyle eşleşebilir olması önemlidir. Lakin bunu pek kabullenmek istemeyiz. Her şeyimizin içsel dünyamızda dönüp durması: Tüm hücrelerimizi hasta etmeye meyillendiğimiz gerçeğidir.
Yok eden tavrımız, davranışlarımızla düello içinde kaldığımız çatışmalarımızla savaşır oluruz.
Kabullenememiş olduklarımızı “asla onaylamam” derken, imkansız hale dönüştüren içsel kapılarımızı kapatarak dışardan hak ettiklerimize ulaşamamamız, yakınımıza kadar gelip başkaların yaşantılarına seyirci olurlar. İmrenmemize neden olduğundan nedenler yine içsel seçimlerimizle duygularımızın araında dolanmaya başlar. Sorunlar zihnimizin içindeki korku tünelinden başka bir şey değildir.

Seçimler: öz kimliklerimizle durağanlığa doğru bizi sürükler…
Orda kalakalmış olmak, sus olmamız, ilerlememize engel olduğumuz daha başka nedenlerimizi bilinçaltımızda yoklarken, cevplarımız kapalı kapılar ardında kalan, sesimizi duyuramamış olduğumuzdandır.
Her nedenlerin ardında yatan ve bizi kendi içsel dünyamıza hapsederken durağanlık yaşamamıza neden olur.
Sorun ararken dışarda takılıp kalırız ama içimizdeki dünyadır buna sebep olan. O yüzden yoklanılmayı bekleyen ve çözülebilmesi için ise, onaylanılmayı hak eden düğüm olmasına neden olan geçmişimizdeki saplantılarımızlayız.

Kimsenin duyamayacağı şekilde hak ettiklerimizi onaylarken, dışarıya çıkmasına engel olan dirençler, onaylayamamış olduğumuz duvarları aşabilmenin yolu: Sesimizi duyurmaktır.
Bunun içinde kendimizi onaylamamız gerekir.

Bunun gerçekten doğruluğuna inandırılmaya ihtiyaç duymuşsakta gelip giden, gidipte dönerken berberimizde özdeğeri taşımaya başladığımızı farkederiz.
Kapalı kapıların ardından çıkarken hiçlik psiklojimizide ordan tutup çekebilmemiz önemlidir. Ama nasıl? Kendine güvenerek kimliğinin tek sahibi olduğunu onaylamaya başladığın zamanlar ise, çevrendeki kişilerin onaylayamamış olduklarına dikkatlice bakıp “bana görmem gerekeni gösterdiğin için teşekkür ederim” diyebilmendir.
Olayları insanlarla ilişkilendiriyoruz. Ilişkilerimizi ise, kendimizle özdeşleştirebildiğimiz zamanlar frekansların doğru tuttuğuna inanırken onaylamaya başlarız.
Daha iyi ve güzel olumlu telkinler bunun cevabıdır.

Zamanı yakalamak, olayların diğer yüzünden farklı bakıp gözlemlemeye başladığımız her zamana takılıp kalmamamız bizi içimizden çıkartarak hak ettiklerimizi farkettirecek yansımaların duygularımıza dokunur oluşu ise, uyanışlarımız olacak.
Insanlar ve ilişkilerimizin kitabına göre nerede ve nasıllarımızla değişir olması geçmişi toparlayabilmemize yardımcı olur.

Düşüncelerimizin sözlerimiz arasında kapalı kalması ile, savunmaya başladığımız imkansızlıklarımızdandır. Sahip olduklarımıza güç güzellik, umut ve değer katmaya başlamamız. Zamanımızı kendimizle birlikte onaylarken, hak ettiklerimizi dile getirmiş olmak ise, onayladıklarımıza sahiplenirken her gün daha bir başka geliştirilmişini elde etmeye başlarız.
Mesele yok! ona sahip olan dirençlerden kaynaklı özdeğer, hayal kırıklığı, geçmiş eksikliğimizdendir.

NUMEROLOG: Müjde Şener



10.3.2020
35/17/8

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...