6 Temmuz 2019 Cumartesi

YAŞAMA SARILDIĞIMIZ HER OLAN KABULLENDİKLERİMİZLEYİZ.


YAŞAMA SARILDIĞIMIZ HER OLAN KABULLENDİKLERİMİZLEYİZ.

Insanlar ve ilişkiler:

Yaşamın her türlüsü karmaşıktır.,
Illa sihirli değnek olsun isteriz ki hayatımız bir anda değişsin diye. Değişime her hangi bir mücadelede bulunmazsak, gayret etmezsek zorlu olmaya başlar. Ardından hissettiğin duygunda yer almış önünde engel, sınır koyduğunun farkında olmadan ilerleyemediğinden, “biri bana geleceğimi söylesin ne olacağım dediğin zaman, “kaderin” başkaların elinde demektir.

Yaşadıklarından sen sorumlusun. Kim olursan, ne olursan, nereye gidersen git. Kendi dünyanla içindeki hislerin ve duygularında yer almış bazı inançlarından kopamadığından, alışkanlık hale gelmeye başlar. Alşkanlık ise gerçeğine dönüşerek “mutsuz, umutsuz, hasta, kederli vb...” duygusal boşlua düşebilirsin.
sürekli tekrar tekerrür eden döngüde dönüp durdukça farkındalığını yakaladığın zaman küçük bir dokunuşla uyanışa geçersin. Insanlar ve ilişkiler en zor olandır. Sen kendini tanımazsan çevreni de tanıyamazsın. Sevmenin formülü yumuşak, sevecen olduğunu bilemezsen en yakınlarnı tartaklamaya başlarken birileri uyarıncaya dek neyin doğru veya nasıl olması gerektiğini anlayamazsın bile.

“ Insanlar ve ilişkiler: dengeli oldumu uyumlu olur, yoksa her birimizin doğrusu “doğru” olandır”.

Dünyaya geldiğimiz andan başlayan yaşamın temellerinin üzerimizde inşaatının kurulumasından bizler ne kadar sorumluyuz. Onu alıp kabullendiğimiz zamana kadar üzerimizde taşırız.
Zamanla kendimizi silkeleyeceğiz belkide ancak, O gün ve zaman gelinceye dek bir çok istemediklerimizin farkında olmadan alışkanlık ile bağımlılıklarımızı tutarak değişime açılamayız. Önümüzde sürekli bir engelin çıkması ve ilerlememize engel olanın geçmişin birikimleri ile kendimiz olamadığımız gibi mutsuzluk, negatif, duygusal inançlarımızla zamanı yoklarken dahi endişelerden erteleriz.
Etrafımızı sardığımız enerji yansıttığımız istemediklerimizle donanımlıdır. Onun bilincinde olmak, olanı olması gerektiği gibi alıp kabullenmek ve ardından “artık değişmesi gerektiğine inanarak tuttuğumuzu bırakmak gerekir”. Zamanı alıp kabullendikmi istemediklerimizin izlediğimiz yollarla çatışmalarına seyirci oluruz. Sanki bize ait olmamasına rağmen alıp bırakamadığımız, kalıplaştırdığımız inanç olduğu dur.


Insanlar ve ilişkilerde: Kendimizden ne kadar feragat ettiğimizi düşünmeye gerek yok. Farkındalık, illa uyanışla, uyumlu dengede kalabildikmi bir bütün olur.
Herşeyden ve herkesten çok başkalarına karşı duyarlı olup, kendimizden feragat ettiğimiz duygu, düşüncelerimizin, hislerimizden başlayarak hiç bir konuyu deşifre etmeden hayal gücümüzü kullanmak ve izlediğimiz yollardan hayat yolu mücadelelerimizle kendimizi keşfetmek demek, daha başka olaylara karşı kendimizi görmeye başladık mı değerimizi anlarız.

Iki kişinin dramatik çözümsüz halleri: her ikisinin taşımış oldukları inançlarıyla farklı dünyalar elde ettiklerini, dışardan bakan gözle bakıp göremediklerinden empati kuramazlar. Yaşamış oldukları sıkıntıları çözümsüz kalmaya başlar. Hisleriyle cevaplarını yoklamış oldukları halde dışa yansıtamamalarıyla, dolaylı yollarla aktarmaya çalışmaları ve beden dillerini ele geçiren takıntılarıyla saplantılı olmaya çalışmaları son derece acı olmaya başlıyor. Zamanla hareletlerini olumlu olumsuz kontrol altında tutarak saplantılarıyla yaşamaya başlarlar.

Bu bana ait değildir derken iptal ederiz ve kontrol altında kalan inançlarımızla mücadelelerimizi başlatmış oluruz.

Özde bakarken her birimizin iyi olduğunu görebiliriz. Farklı kulvarlarda kulaçlar atarak kendimizi yoklamayı ihmal etmemeliyiz. Kabullenemediklerimizle kendi doğrularımızı savunarak muhalefet dünya kurduğumuz kendimizle kriterlerimizi oluşturarak ben buyum deriz belkide. Anlamlı anlamsız hikayelere kulak kabartıp kimin için ne kadar özverilerde bulunduğumuzu zihnimizde yokladık mı değer mi, değmez mi diye de kendimize çeki düzen veririz.

Yaşamın her yönden bize göz kıpışını anlatan hikayeleri görmeye niyet ederken düşlerimize açılan kapılara uzanan elimizi geri çekmemeli. Çekim gücü özden gelen hikayelerimizle donanımlıdır.
Yansırken ne verdiğimize yönelerek kendimizi görebildiğimiz hikayelerimizle sarmalamaya başlarız.
Hayat bu! Hangi arada, derede bize neler getireceğini bilmeden geleni alıp kabullendikmi onunla ne yapabileceğimizi, nasıl değerlendirebileceğimizi görmek gereklidir.
Çözümsüz kalan cevaplar kaçırdıklarımızdır. Kabullenmediklerimizle bir yere gidemediğimiz gibi onu nasıl değerlendireceğimizi düşünmeden yok sayarız. Oysa her şeye sahibiz ve her şeyin içerisinde kendimizle varız.

Yaşama sarıldığımız her olan kabullendiklerimizleyiz.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

7.7.2019
44/17/8

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...