YAŞAMA SARILDIĞIMIZ
HER OLAN KABULLENDİKLERİMİZLEYİZ.
Insanlar ve
ilişkiler:
Yaşamın her
türlüsü karmaşıktır.,
Illa sihirli değnek
olsun isteriz ki hayatımız bir anda değişsin diye. Değişime her
hangi bir mücadelede bulunmazsak, gayret etmezsek zorlu olmaya
başlar. Ardından hissettiğin duygunda yer almış önünde engel,
sınır koyduğunun farkında olmadan ilerleyemediğinden, “biri
bana geleceğimi söylesin ne olacağım dediğin zaman, “kaderin”
başkaların elinde demektir.
Yaşadıklarından
sen sorumlusun. Kim olursan, ne olursan, nereye gidersen git. Kendi
dünyanla içindeki hislerin ve duygularında yer almış bazı
inançlarından kopamadığından, alışkanlık hale gelmeye başlar.
Alşkanlık ise gerçeğine dönüşerek “mutsuz, umutsuz, hasta,
kederli vb...” duygusal boşlua düşebilirsin.
sürekli tekrar
tekerrür eden döngüde dönüp durdukça farkındalığını
yakaladığın zaman küçük bir dokunuşla uyanışa geçersin.
Insanlar ve ilişkiler en zor olandır. Sen kendini tanımazsan
çevreni de tanıyamazsın. Sevmenin formülü yumuşak, sevecen
olduğunu bilemezsen en yakınlarnı tartaklamaya başlarken birileri
uyarıncaya dek neyin doğru veya nasıl olması gerektiğini
anlayamazsın bile.
“ Insanlar ve
ilişkiler: dengeli oldumu uyumlu olur, yoksa her birimizin doğrusu
“doğru” olandır”.
Dünyaya geldiğimiz
andan başlayan yaşamın temellerinin üzerimizde inşaatının
kurulumasından bizler ne kadar sorumluyuz. Onu alıp kabullendiğimiz
zamana kadar üzerimizde taşırız.
Zamanla kendimizi
silkeleyeceğiz belkide ancak, O gün ve zaman gelinceye dek bir çok
istemediklerimizin farkında olmadan alışkanlık ile
bağımlılıklarımızı tutarak değişime açılamayız. Önümüzde
sürekli bir engelin çıkması ve ilerlememize engel olanın
geçmişin birikimleri ile kendimiz olamadığımız gibi mutsuzluk,
negatif, duygusal inançlarımızla zamanı yoklarken dahi
endişelerden erteleriz.
Etrafımızı
sardığımız enerji yansıttığımız istemediklerimizle
donanımlıdır. Onun bilincinde olmak, olanı olması gerektiği
gibi alıp kabullenmek ve ardından “artık değişmesi gerektiğine
inanarak tuttuğumuzu bırakmak gerekir”. Zamanı alıp
kabullendikmi istemediklerimizin izlediğimiz yollarla çatışmalarına
seyirci oluruz. Sanki bize ait olmamasına rağmen alıp
bırakamadığımız, kalıplaştırdığımız inanç olduğu dur.
Insanlar ve
ilişkilerde: Kendimizden ne kadar feragat ettiğimizi düşünmeye
gerek yok. Farkındalık, illa uyanışla, uyumlu dengede
kalabildikmi bir bütün olur.
Herşeyden ve
herkesten çok başkalarına karşı duyarlı olup, kendimizden
feragat ettiğimiz duygu, düşüncelerimizin, hislerimizden
başlayarak hiç bir konuyu deşifre etmeden hayal gücümüzü
kullanmak ve izlediğimiz yollardan hayat yolu mücadelelerimizle
kendimizi keşfetmek demek, daha başka olaylara karşı kendimizi
görmeye başladık mı değerimizi anlarız.
Iki kişinin
dramatik çözümsüz halleri: her ikisinin taşımış oldukları
inançlarıyla farklı dünyalar elde ettiklerini, dışardan bakan
gözle bakıp göremediklerinden empati kuramazlar. Yaşamış
oldukları sıkıntıları çözümsüz kalmaya başlar. Hisleriyle
cevaplarını yoklamış oldukları halde dışa yansıtamamalarıyla,
dolaylı yollarla aktarmaya çalışmaları ve beden dillerini ele
geçiren takıntılarıyla saplantılı olmaya çalışmaları son
derece acı olmaya başlıyor. Zamanla hareletlerini olumlu olumsuz
kontrol altında tutarak saplantılarıyla yaşamaya başlarlar.
Bu bana ait değildir
derken iptal ederiz ve kontrol altında kalan inançlarımızla
mücadelelerimizi başlatmış oluruz.
Özde bakarken her
birimizin iyi olduğunu görebiliriz. Farklı kulvarlarda kulaçlar
atarak kendimizi yoklamayı ihmal etmemeliyiz.
Kabullenemediklerimizle kendi doğrularımızı savunarak muhalefet
dünya kurduğumuz kendimizle kriterlerimizi oluşturarak ben buyum
deriz belkide. Anlamlı anlamsız hikayelere kulak kabartıp kimin
için ne kadar özverilerde bulunduğumuzu zihnimizde yokladık mı
değer mi, değmez mi diye de kendimize çeki düzen veririz.
Yaşamın her yönden
bize göz kıpışını anlatan hikayeleri görmeye niyet ederken
düşlerimize açılan kapılara uzanan elimizi geri çekmemeli.
Çekim gücü özden gelen hikayelerimizle donanımlıdır.
Yansırken ne
verdiğimize yönelerek kendimizi görebildiğimiz hikayelerimizle
sarmalamaya başlarız.
Hayat bu! Hangi
arada, derede bize neler getireceğini bilmeden geleni alıp
kabullendikmi onunla ne yapabileceğimizi, nasıl
değerlendirebileceğimizi görmek gereklidir.
Çözümsüz kalan
cevaplar kaçırdıklarımızdır. Kabullenmediklerimizle bir yere
gidemediğimiz gibi onu nasıl değerlendireceğimizi düşünmeden
yok sayarız. Oysa her şeye sahibiz ve her şeyin içerisinde
kendimizle varız.
Yaşama sarıldığımız
her olan kabullendiklerimizleyiz.
NUMEROLOG:
Müjde Şener
7.7.2019
44/17/8
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder