KARANLIĞI
AYDINLATAN IŞIĞIN KENDİSİ SEN OL!.
Istesek de
istemesekde, Her insanın içinde karanlık bir yanı vardır. Bu
bizim kendi içimizde kabullenemediğimiz, kendimizden ve
başkalarından gizlediğimiz ve bilinçsizce başkalarına
yansıttığımız yanımızdır. Karanlık yanını ışığa
çıkartamadığın için karanlıktır.
Her neyi kimlere
yansıtıyorsak onu onunla yaşamaya mahkumuz. Sınırlar
içerisindeki dünyamıza bakıp görmek istediklerimizle, çarkı
döndürmeye çalışırız. Oysa, her yönden hayat her birimiz için
özden gelene karşı savunma içerisinde durağanlıktan kendimizi
çekip çıkarttıkmı bırakmamız gereken bize ait olmayan
kalıplardır. Bir önceki dirençlerin kırılmasına izin verildimi
yaşam yolumuzdaki engeller kalkmaya başlar.
Neden karanlığı
seçmek zorunda kalırız? Kabullenmekte zorlandıklarımızın,
bilinçsizce ve farkındalık dışı gelişerek içsel olarak ışığa
karşı hassas olmamız, imkansızdır diye düşünerek neticeleri
görmezlikten gelmemiz ve tek düze yaşamamıza neden olurlarken
durağan olmayan hayatla, yaşamımızla denge ve uyumlu oluruz...
Ama en önemliside var ettiklerimizin dirençlerinden kurtulmaktır
diye düşünebiliriz. Böyle bir durumda hiç bir şeyin
neticelerine karşı savunmaya girmez, kendi hayatımızın bir
birine balantılı ve geçmişle şimdi, arasındak karanlık ve
aydınlık olan yönlerimizle ve seçtiklerimizle aydınlandırdığımız
an, göremediklerimizi görmeyi seçmiş olacağız.
Hiç bir gelişmenin
nedensiz olmamasından öğrenerek ilerlediğimiz dünyamızda toplum
ile iç içe yaşamanın nasıl bir kolaylık olabileceğidir.
Insanlarla olan
ilişkilerimizde küçük de olsa bazen büyük neticelerin
gelişmesinde önemli roller üstleniririz fakat, her birinin bir
biri ile bağlantısı bir öncekilerin gelişi ile toplama,
biriktirme özelliklerimizdenmidir ne, klidin deşifre edlişinden
yola çıkıp deşifre edilmeyi bekleyen kayıtlara karşı nasıl
temkinli, durağan olmayan ve değerimizin ön planda olması ile
değişimimizi doğru kullanmanın hediyelerini toplayarak ışığın
gücü, temsilli olmuş kaynağın kendisi ile birlikte ilerlemenin
keyifli olmasını yaratarak yaşayacağız. Sevgimiz ve ışığımızla
deriz.
Şimdi var olanlar,
hayatımızda olmasına izin verdiğimiz içindir elbette. Neyin,
nasıl olursa istediğimiz gibi oluruz ve olaylar bazen kendi gelen
olur. Seçim yaparken bir öncekini anımsarız ve önceden yaşanmış
istenilmeyen bir şeye karşı temkinli olmaya otomatik oarak iç
güdüsel kendi gelen frenlememize karşı bize “dur” diyen iç
sesimiz ile “Ilerlesem mi ilerlemesem mi” diye düşünürüz.
Kimliğimizi deşifre
edebildiğimiz zamanlar veya ifşa etmeyi başardığımız an. Buna
neden olan: bize ait olmayan karanlıktaki benliğimize ulaşılması
ve olmasını dilediklerimizin güzelliklerini ilave edebildiğimiz
an dır. O zaman sınırları aşmaya ve ışığın kendisi olmaya
gönüllü oluruz. Küçük bir farkındalıkla deşifre ettiğimiz
kendimize dokundurmalar, iyimser, güzel bakan gözlerin ile birlikte
duygu ve düşüncelerinle hayatın tümünün ışığın üzerine
kurulmuş olmasını temenni ederiz. Böylece, iyileştirici
olacaktır.
Hayata bakıp
görmeyi arzuladığımız her şeyinle, duygu ve düşüncelerindeki
dünyanda yarattığın şekilde olmasına izin verdiğin gibi
gelişir tümü...
Hangi açıdan
hayata nasıl bakarsak bakalım. önemli olan tümden kimliğimizdir.
Nasıl olduğumuzla alakası yok! Çünkü onu taşımaya gönüllü
olduğumuz için istemediklerimizle değiliz, tercihlerimizle
birlikteyiz. Zamanı yoklamaya koyuldukmu etrafımızı saracak her
itaat etmiş olduğumuz bize uyan kimliklerimizleyiz. Ne olduğumuz
ile bugünden sonra bizi sürükleyecek donanımlarımızla nereye
gittiğimiz önemli.
Beklenmedik
olaylara karşı temkinli kalabilmek, zamanı önce “kendim”
olmak üzere dikkatli olmamız gerektiğini savunabiliriz. (Seni
kendinle sınayan yakından uzaktan irdelenmiş duygularına
yansıyarak nereden nerelere nasıl bu duruma geldiğini, bir gün
kendine sormak durumunda kalabilirsin. Böylece atacağın her
adımlarında kendinden emin olmadan istemediğin hiç bir şeyi alıp
kabul etmezsin.)
Donanımlarımız en
zor deşifre edilmeyi bekleyerek bizleri olmak istediklerimizden
alıkoyabilir. Gerçek veya gerçek dışı gelip giden hiç bir
şeyin ne olduğu değil, ne olacağmızı sorgulamaktır.
Her an olaylar
içerisinde bizi kendimize getirecek donanımlarımızla silkeleniriz
Kimsemiz kendimizi
görmek istemediğimiz gibi, geleceğin içerisindekini düşleyemez.
Her atılacak adımlarımızda ise, düşüncelerimizden başlayarak
kendi gelenin geçmişten bir parcası olduğunu algılamak istemez.
NUMEROLOG:Müjde Şener
16.10.2019
56/11/2
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder