7 Ocak 2020 Salı

AFFETMEK YADA AFFETMEMEK...


Siz affedebildiklerimden misiniz yoksa affedemediklerimdenmisiniz?

Affetmek, yada affedememek…

Eğer size “birini affetmek istersen bu kim olurdu” diye sorsam ne cevap verirdiniz? Aklınıza ilk kim geldi? Ilk gelen yüz, anı, isim hangisi oldu? Bir yakalayın bakayım. Kendinize şöyle küçük bir beyin fırtınası yapın. Neden bu kişi geldi zihniniz onca insan arasından neden onu size seçip getirmiş olabilir?

Bir çoğumuzun affetmekle ilgili sıkıntılar yaşadığını biliyorum. Itiraf etmeliyim ki affetmenin doğasını öğrenene kadar bende çok zorlandım ve canımı yakan insanları affetmeye uzun süre direnç gösterdim. Kısacası ağır bir taş çuvalını isteyerek ve gönüllü olarak yıllarca sırtımda taşıdım. Kişinin hayatını alt üst eden canını yakan insanla yüzleşmesinde ne kadar zorlandığında, “hadi gel şunu affedelim’’ dediğimde şiddetle HAYIRRR tepkisi aldığımı defalarca aldığımı söylemeliyim. Bu tepkinin ardından gelen en klasik ifade şudur. “ne yani yaptıkları yanına kar mı kalacak ben onu affedince o hiç bir şey olmamış gibi paçayı sıyıracak bende bu kadar haksızlıkla baş başa kalıcağım öyle mi?” HAYIRRR. Hiç kimse paçayı sıyıramayacak ve kimsenin yaptıkları da yanına kar kalmayacak. Evet, herkes bu noktada kalır ve bu soruyu sorar. Çünkü, herkes bir ceza beklentisi içindedir. Çünkü bir çoğumuz affetmediğimiz sürece karşı tarafı cezalandırdığımızı sanırız. Ve onun cezasını çekebilmesi yada yaptıklarının bedelini ödeyebilmesi
sanki sizin ona sürekli kızgın kalmanız, ona olan nefretinizi ayni tazlikte tutmanız ve bu öfkeden bir adım bile geri atmamanız gerekiyormuş gibi hisseder ve öyle davranırsınız. Canınız öylesine yanmıştır ki, onun yaptıklarının karşılığını göreceği günü beklersiniz. Evet bazen, bazı şeyler o kadar içimize oturur ki, gerçekten onun da canının yandığını görmek isteriz ve hatta bunu çok isteriz. Oysa, bir şeyi gözden kaçırırız. Sizi üzen kişinin başına bir şey gelmesi ile o kadar mı meşkul olur o kadar beddua edersiniz ki, aslında kendi cehenneminizi yarattığınızı gözden kaçırırsınız.
Nasıl mı? Tabiki kendinizle affedemediğiniz kişi arasında oluşturduğunuz sıkı ve güçlü bağ ile. “Hadi canım sende diyebilirsiniz. Gözümün görmek bile istemediği kişi ile aramda ne bağ oluşacak mış.” Düşünce ve His bağı.

Görünmeyen negatif ama son derece güçlü bir bağ. Bu öyle bir bağ ki, tam da kurtulmak istediğiniz kişi ile sizi bir birinize sım sıkı bağlıyor. Çünkü size yapılanlar yüzünden zihninizde sürekli ayni şeyleri tekrar eder hale gelirsiniz. O kişiyi hayatınızdaki sevdiklerinizden daha fazla düşünürsünüz ve yaşananları bozuk bir pilak gibi sürekli sürekli tekrar ettikçe iyice çıkmaza ve kısır döngüye girersiniz. Burada görünmeyen bir kelepcenin bir tarafının sizin bileğinize diğer tarafının da kızdığınız kişiye takılı olduğunu anlamalısınız. Üstelik bu kelepceyi siz taktınız. Yani siz nereye o da oraya. Ne korkunç değil mi? Görmek bile istemediğiniz kişinin bir gölge gibi sizinle yaşaması.
Bu yükü sürekli zihninizde, bedeninizde, kalbinizde taşımak ne kadar yorucu.

Bunların sonucuda başımıza gelenler ceza değildir. Sadece, davranışlarınızın ve seçimlerimizin sonuçlarıdrı. O nedenle, sizi üzen. Canınızı yakan haksızlığa uğratan her kimse o da davranışına karşılık sonucu er yada geç yaşayacaktır.
Siz bunu ister ceza deyin, ister yaptıklarının sonuçları deyin. Ancak şundan emin olun ki, evrenin değişmez ve sarsılmaz bir yasası vardır.
Bu yasa, bütün dinlerde ve bütün inanç sistemlerinden bağımsız olarak işler ve hepimiz için işler. Ama herkes için işler. Bu eden bulur veya ne ekersen onu biçersin yasasıdır.
Bu terazi insanlık tarihinin şaşmaz ölcüsüdür. Yani toprağa nane tohumu ektiyseniz ordan bir elma ağacı çıkmayacaktır. Bu ne nane mi? diyeceksiniz. Mesele bu kadar basit aslında.

Affetmek…
size yapılanları onaylamak demek değildir.
Affetmek… yapılanları unutmak demek değildir. Affetmek… her şeyin yapanın yanına kar kalması demekse hiç değildir. Hatta affetmek, bunların hiç birisi ile ilgili değildir. Bu tamamen sizinle ilgilidir. Bunun tek bir sonucu vardır. Bununda senin iyileşmendir. Senin özgürleşmendir. Affetmek cesarettir. Kararlılıktır. Ama önce kendini affedeceksin. Yaptıkların ve yapamadıkların için. Tüm pişmanlıklarından kendine yöneltilen suçlamalardan. Kendi ruhuna ettiğin eziyetten, hakaretlerden dolayı önce kendini affedeceksin. Bunu kimsenin bilmesi gerekmiyorki bu yüzleşmeyi önce kendinle yapmalısın. Ve ruhunu tertemiz pırıl pırıl sularla yıkamaya ve arındırmaya başlamalısın. Eğer sen kendini sevgiye layık bulmazsan başkaları seni nasıl sevebilirki. Kendini affedebildiğinde, artık bir kurban olmadığını farkedeceksin.
Aslında yaşamındaki tıkanıklıkları kendinin yarattığını ve kendi değerini farkına vararak bunları nasıl aştığını göreceksin. Kendini affetmek, hayatta kendine verebileceğin en güzel hediyedir. Çünkü kendini müebbet hapse mahkum olmaktan kurtara bilirsin. Affet ve gücünü eline al!
Kontrolü eline al!
Kızgınlıklarını tutmak için harcadığın enerji o kadar yüksek ki, onu kendi huzurun ve mutluluğun için kullan. Belki affetmen gerekenler en yakınların annen, baban, kardeşlerin, sevdiklerin olabilir. Bu kısım ne kadar zorlayıcı olursa olsun yinede affetmek mümkündür.

NUMEROLOG: Müjde Şener

8.1.2020

YENİ BAKIŞ GAZETESİ



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...