Siz
affedebildiklerimden misiniz yoksa affedemediklerimdenmisiniz?
Affetmek, yada
affedememek…
Eğer size “birini
affetmek istersen bu kim olurdu” diye sorsam ne cevap verirdiniz?
Aklınıza ilk kim geldi? Ilk gelen yüz, anı, isim hangisi oldu?
Bir yakalayın bakayım. Kendinize şöyle küçük bir beyin
fırtınası yapın. Neden bu kişi geldi zihniniz onca insan
arasından neden onu size seçip getirmiş olabilir?
Bir çoğumuzun
affetmekle ilgili sıkıntılar yaşadığını biliyorum. Itiraf
etmeliyim ki affetmenin doğasını öğrenene kadar bende çok
zorlandım ve canımı yakan insanları affetmeye uzun süre direnç
gösterdim. Kısacası ağır bir taş çuvalını isteyerek ve
gönüllü olarak yıllarca sırtımda taşıdım. Kişinin hayatını
alt üst eden canını yakan insanla yüzleşmesinde ne kadar
zorlandığında, “hadi gel şunu affedelim’’ dediğimde
şiddetle HAYIRRR tepkisi aldığımı defalarca aldığımı
söylemeliyim. Bu tepkinin ardından gelen en klasik ifade şudur.
“ne yani yaptıkları yanına kar mı kalacak ben onu affedince o
hiç bir şey olmamış gibi paçayı sıyıracak bende bu kadar
haksızlıkla baş başa kalıcağım öyle mi?” HAYIRRR. Hiç
kimse paçayı sıyıramayacak ve kimsenin yaptıkları da yanına
kar kalmayacak. Evet, herkes bu noktada kalır ve bu soruyu sorar.
Çünkü, herkes bir ceza beklentisi içindedir. Çünkü bir çoğumuz
affetmediğimiz sürece karşı tarafı cezalandırdığımızı
sanırız. Ve onun cezasını çekebilmesi yada yaptıklarının
bedelini ödeyebilmesi
sanki sizin ona
sürekli kızgın kalmanız, ona olan nefretinizi ayni tazlikte
tutmanız ve bu öfkeden bir adım bile geri atmamanız gerekiyormuş
gibi hisseder ve öyle davranırsınız. Canınız öylesine
yanmıştır ki, onun yaptıklarının karşılığını göreceği
günü beklersiniz. Evet bazen, bazı şeyler o kadar içimize oturur
ki, gerçekten onun da canının yandığını görmek isteriz ve
hatta bunu çok isteriz. Oysa, bir şeyi gözden kaçırırız. Sizi
üzen kişinin başına bir şey gelmesi ile o kadar mı meşkul
olur o kadar beddua edersiniz ki, aslında kendi cehenneminizi
yarattığınızı gözden kaçırırsınız.
Nasıl mı? Tabiki
kendinizle affedemediğiniz kişi arasında oluşturduğunuz sıkı
ve güçlü bağ ile. “Hadi canım sende diyebilirsiniz. Gözümün
görmek bile istemediği kişi ile aramda ne bağ oluşacak mış.”
Düşünce ve His bağı.
Görünmeyen negatif
ama son derece güçlü bir bağ. Bu öyle bir bağ ki, tam da
kurtulmak istediğiniz kişi ile sizi bir birinize sım sıkı
bağlıyor. Çünkü size yapılanlar yüzünden zihninizde sürekli
ayni şeyleri tekrar eder hale gelirsiniz. O kişiyi hayatınızdaki
sevdiklerinizden daha fazla düşünürsünüz ve yaşananları bozuk
bir pilak gibi sürekli sürekli tekrar ettikçe iyice çıkmaza ve
kısır döngüye girersiniz. Burada görünmeyen bir kelepcenin bir
tarafının sizin bileğinize diğer tarafının da kızdığınız
kişiye takılı olduğunu anlamalısınız. Üstelik bu kelepceyi
siz taktınız. Yani siz nereye o da oraya. Ne korkunç değil mi?
Görmek bile istemediğiniz kişinin bir gölge gibi sizinle
yaşaması.
Bu yükü sürekli
zihninizde, bedeninizde, kalbinizde taşımak ne kadar yorucu.
Bunların sonucuda
başımıza gelenler ceza değildir. Sadece, davranışlarınızın
ve seçimlerimizin sonuçlarıdrı. O nedenle, sizi üzen. Canınızı
yakan haksızlığa uğratan her kimse o da davranışına karşılık
sonucu er yada geç yaşayacaktır.
Siz bunu ister ceza
deyin, ister yaptıklarının sonuçları deyin. Ancak şundan emin
olun ki, evrenin değişmez ve sarsılmaz bir yasası vardır.
Bu yasa, bütün
dinlerde ve bütün inanç sistemlerinden bağımsız olarak işler
ve hepimiz için işler. Ama herkes için işler. Bu eden bulur veya
ne ekersen onu biçersin yasasıdır.
Bu terazi insanlık
tarihinin şaşmaz ölcüsüdür. Yani toprağa nane tohumu
ektiyseniz ordan bir elma ağacı çıkmayacaktır. Bu ne nane mi?
diyeceksiniz. Mesele bu kadar basit aslında.
Affetmek…
size yapılanları
onaylamak demek değildir.
Affetmek…
yapılanları unutmak demek değildir. Affetmek… her şeyin yapanın
yanına kar kalması demekse hiç değildir. Hatta affetmek, bunların
hiç birisi ile ilgili değildir. Bu tamamen sizinle ilgilidir. Bunun
tek bir sonucu vardır. Bununda senin iyileşmendir. Senin
özgürleşmendir. Affetmek cesarettir. Kararlılıktır. Ama önce
kendini affedeceksin. Yaptıkların ve yapamadıkların için. Tüm
pişmanlıklarından kendine yöneltilen suçlamalardan. Kendi ruhuna
ettiğin eziyetten, hakaretlerden dolayı önce kendini affedeceksin.
Bunu kimsenin bilmesi gerekmiyorki bu yüzleşmeyi önce kendinle
yapmalısın. Ve ruhunu tertemiz pırıl pırıl sularla yıkamaya ve
arındırmaya başlamalısın. Eğer sen kendini sevgiye layık
bulmazsan başkaları seni nasıl sevebilirki. Kendini
affedebildiğinde, artık bir kurban olmadığını farkedeceksin.
Aslında yaşamındaki
tıkanıklıkları kendinin yarattığını ve kendi değerini
farkına vararak bunları nasıl aştığını göreceksin. Kendini
affetmek, hayatta kendine verebileceğin en güzel hediyedir. Çünkü
kendini müebbet hapse mahkum olmaktan kurtara bilirsin. Affet ve
gücünü eline al!
Kontrolü eline al!
Kızgınlıklarını
tutmak için harcadığın enerji o kadar yüksek ki, onu kendi
huzurun ve mutluluğun için kullan. Belki affetmen gerekenler en
yakınların annen, baban, kardeşlerin, sevdiklerin olabilir. Bu
kısım ne kadar zorlayıcı olursa olsun yinede affetmek mümkündür.
NUMEROLOG: Müjde Şener
8.1.2020
YENİ BAKIŞ GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder