MUTLULUK HORMONU
Sağlıklı
yaşamanın sırrı “mutlu” olmaktır. Mutluluğun ne olduğunu
bilmezsen nasıl bir his olduğunu anlayamazsın.
Vücudumuzun
mutluluk hormonu salgılayabilmesi için neler mümkündür?
Fiziksel, zihinsel,
ruhsal, duygusal hayatın tüm yansımalarıyla tetiklenerek, olumlu
olumsuz etkileniriz. Dış etkenlerin vermiş olduğu zararın
ötesinde kendimizi tanımaya başladıkmı mutluluğumuzun önüne
hiç bir engel koymamayı da öğrenmeye başlarız.
Zaman her şeyin
ilacıdır derler. Pekala, neden formülü basitken zorlaştırarak
zamanımızı geçiştirelim ki!.. Bunun için yapmamız gereken: dış
etkenlerden etkilenmemeyi öğrenmektir. Istek arzu ve taleplerimizle
yaşamayı seçerken, sevmeyi alıp kabullenmeyi bilmektir. Zamanı
kovalarken telaşlanmadan sakin ve akışta olmanın hazzını
içimizde hissedebilmek, ardından neden ve sebep olanları deşifre
etmek ise başka bir formüldür.
Dünyaya gelirken
hiçlik kavramı ve saf sevgimizle Anne karnından öğrenerek
doğmayız.. Sıfırdan başlayarak almayı, tutmayı ve zamanı
gelincede bırakmayı öğrenerek, her birinin yaratacağı
zenginliğimizle besleneceğimizdir.Ve, öğrenmeyi öğrendikçe
daha fazlası için harekete geçeriz.
Toplama, biriktirme
ve yansıtmanın formülü: doğru kullanmaya başladığımız zaman
keyifli, zevkli olmaya başlar.
Yaşamın her
zerresi ile nasıl sağlıklı olabilirizi sorgularız. Ardından:
mutlu, neşeli, başarılı, zengin, vb… isteklerimizle.
Rakamların
hayatındaki önemini anladıkça Matematiğe olan merakımız daha
fazla olmaya başlar. Her şey formülleri ile “toplama, çıkartma,
çarpma, bölme” eylemleri ile algıladığımız alma, tutma
bırakma, verme” dir.
Dünya okulunda
öğrendiğimiz herşeyin sebebi yaşama biçimlerimizi farketmektir.
Var olan her şeyin
yansıma frekanslarıyla kendindeki enerjinin yaşamındaki önemi
“su” içmek kadar önemlidir. Bir birini beslerken dengede
kalabilmemize neden olan her şeyin içerisinde heplik kavramımızla
tam ve bütün olabilmektir. Olmazsa olmazlarımızın yaşam desteği
hale gelişi duygu, düşünce, his, algı, söz, harcanan efor,
enerjiyi dengeli halde kıullanabilmemiz için ise uyku, yemek, su,
enerjimize katkı sağlar. Tüm bunları bir arada tutan ve olmazsa
olmazı ise Mutluluktur.
Mutluluk nedir?
Mutlu olmanın ne kadar önemli olduğunu bilmek nedir? Nerden ve
nasıl mutlu olurum? Kabullenmek (1. basamaktır.) Affetmek (2.
basamak). Sevmek (3. basamak)
Her olanı severek
nasıl mutlu olunduğu hissi ile, yüzündeki tebessümünden
başlarsın ve tüm hücrelerinde harekete geçen çoşkuya doyumlu
olman, her şeyde tamamlayıcı rollerinle kendini heplik içinde
sayabilmek gerekir.
Nasıl olacak
dedikçe zamanı yoklamaya başlarsın. Hangi açılardan yaşamını
görmeye başlarken illa içindeki zırhları (kalıpları,
tabularını, inançlarını) kaldırmalısın. Çevrenin rollerinin
üzerinden çekilişi ile rahatlamış bedenini, fiziksel, zihinsel,
düşünce, sözlerinle kimliğini yoklamak zaman ister mi? Hayır
istemez. Upuzun bir ömrün birikimleriyle bugüne kadar gelmiş
olabilirsin ama, göz açıp kapatınca değişen bakış açınla
başlattığın değişim fırtınasında, sadece olmasını
dilediklerini yaratmaya başlarsan, başarıya doğru sürüklendiğini
keşfedersin.
Bir anda düşen
enerjimizle uyku moduna girmemiz vücudumuzda kaçak enerji olduğunun
habercisidir. Nedir bu kaçak enerji?
Mesela: bir
fabrikada işcileri yöneten müdür vardır. Müdürü de yöneten
patron olur. Bedeninde çalışan işcileri yöneten müdür:
beynindir ( zihnin) onun da ardından ona emir veren kontrol altında
tutan duygu, düşüncelerin, hislerindir. Özdeki patron ise: (perde
arkasındaki) ruhunun direktifi ile tamamlayıcıdır. Söz düşünce,
algı, his kavramınla zamanı kabullendikmi, kimseden değil
kendimizden emir almayı öğrenerek kaliteli yaşama mutluluk
hormonumuzla eşlik etmeye başlarız. Ardındaki olumsuz, negatif,
takıntı, kuruntu, kaçak enerji üretir. Beklenilenlerin
ötesindeki yaşama uyandırdığımız bilinç, algı, his
frekanslarımızla kendimiz olduk mu cevapları kolaylıkla almaya
başlarız. Fiziksel reaksiyon göstererek sinyallerini hissettiğimiz
fiziksel bedenimizi görmemezlikte gelmez, daha iyisini keşfedip
onun neye ihtiyacı olduğunu biliriz ve hücrelerimizde bunu aramaya
başlarız. “Fiziksel olarak, yada zihinsel ve ya ruhsal/
psikolojik”. En önemlisi de kendi bedeninin fiziksel duygusal
arkadaşlığında nereye taşıdığını farketmektir.
Neden hasta oluruz
ya da öyle olduğumuzu sanırız?
Kendi sağlığımıza
ne kadar önem veriyoruz?
Kapalı kutu
içerisinde “neyim olduğunu nasıl bilebilirim?” diye de
düşünebilirsiniz lakin, her birimizin kendi bedeninin fizikel,
zihinsel ve ruhsal olarak neyi olduğunu en iyi kendin bilir. Insan
kendini kendinde aramaya üşendikçe sürekli arayış içinde
dışardan çare aramaya başlarız. “Benim bir şeyim olmasa sana
gelmem” de diyebilirsin ve böylece başkaların sana el atmasından
şifa bulmak işin kolayıdır.
Enerjin düştümü
kolunu kımıldatmaya takadin kalmaz. Düşüncelerin kirli olurken
yaymış olduğun frekanslarla anlamaya çalışılır. Bu bedenen
enerjinin düşmesine neden olur. Dokunulan bir meridyenin verdiği
sinyal acı hissi ile tetkikler yapılır. Ardından yaşanılan
drama, travma, korku, endişelerinin bırakytığı izlerin geçmişle
alakalı oluşu anne, baba, çocuk vs… yaşam ağacınızın bir
birinin enerjisiyle bağlı oluşundan ortaya çıkan farklı
sonuçları görmekten kaçınmayın. Genetik kodların aşılamış
olabileceğini göz önünde tutarsak olumlu sonuçlara hızlıca
yaklaşabiliriz.
Yansıyan her
birinin, bir biriyle birlikte yürüdüğünü farkederek yaşama
tutunmayı seçtim. Kendimle tam ve bütünüm. Mutluyum sağlıklı
ve zindeyim…
NUMEROLOG:
Müjde Şener
1.07.2019
38/11/2
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ