30 Haziran 2019 Pazar

MUTLULUK HORMONU


MUTLULUK HORMONU

Sağlıklı yaşamanın sırrı “mutlu” olmaktır. Mutluluğun ne olduğunu bilmezsen nasıl bir his olduğunu anlayamazsın.

Vücudumuzun mutluluk hormonu salgılayabilmesi için neler mümkündür?
Fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal hayatın tüm yansımalarıyla tetiklenerek, olumlu olumsuz etkileniriz. Dış etkenlerin vermiş olduğu zararın ötesinde kendimizi tanımaya başladıkmı mutluluğumuzun önüne hiç bir engel koymamayı da öğrenmeye başlarız.
Zaman her şeyin ilacıdır derler. Pekala, neden formülü basitken zorlaştırarak zamanımızı geçiştirelim ki!.. Bunun için yapmamız gereken: dış etkenlerden etkilenmemeyi öğrenmektir. Istek arzu ve taleplerimizle yaşamayı seçerken, sevmeyi alıp kabullenmeyi bilmektir. Zamanı kovalarken telaşlanmadan sakin ve akışta olmanın hazzını içimizde hissedebilmek, ardından neden ve sebep olanları deşifre etmek ise başka bir formüldür.

Dünyaya gelirken hiçlik kavramı ve saf sevgimizle Anne karnından öğrenerek doğmayız.. Sıfırdan başlayarak almayı, tutmayı ve zamanı gelincede bırakmayı öğrenerek, her birinin yaratacağı zenginliğimizle besleneceğimizdir.Ve, öğrenmeyi öğrendikçe daha fazlası için harekete geçeriz.

Toplama, biriktirme ve yansıtmanın formülü: doğru kullanmaya başladığımız zaman keyifli, zevkli olmaya başlar.
Yaşamın her zerresi ile nasıl sağlıklı olabilirizi sorgularız. Ardından: mutlu, neşeli, başarılı, zengin, vb… isteklerimizle.

Rakamların hayatındaki önemini anladıkça Matematiğe olan merakımız daha fazla olmaya başlar. Her şey formülleri ile “toplama, çıkartma, çarpma, bölme” eylemleri ile algıladığımız alma, tutma bırakma, verme” dir.

Dünya okulunda öğrendiğimiz herşeyin sebebi yaşama biçimlerimizi farketmektir.

Var olan her şeyin yansıma frekanslarıyla kendindeki enerjinin yaşamındaki önemi “su” içmek kadar önemlidir. Bir birini beslerken dengede kalabilmemize neden olan her şeyin içerisinde heplik kavramımızla tam ve bütün olabilmektir. Olmazsa olmazlarımızın yaşam desteği hale gelişi duygu, düşünce, his, algı, söz, harcanan efor, enerjiyi dengeli halde kıullanabilmemiz için ise uyku, yemek, su, enerjimize katkı sağlar. Tüm bunları bir arada tutan ve olmazsa olmazı ise Mutluluktur.
Mutluluk nedir? Mutlu olmanın ne kadar önemli olduğunu bilmek nedir? Nerden ve nasıl mutlu olurum? Kabullenmek (1. basamaktır.) Affetmek (2. basamak). Sevmek (3. basamak)
Her olanı severek nasıl mutlu olunduğu hissi ile, yüzündeki tebessümünden başlarsın ve tüm hücrelerinde harekete geçen çoşkuya doyumlu olman, her şeyde tamamlayıcı rollerinle kendini heplik içinde sayabilmek gerekir.

Nasıl olacak dedikçe zamanı yoklamaya başlarsın. Hangi açılardan yaşamını görmeye başlarken illa içindeki zırhları (kalıpları, tabularını, inançlarını) kaldırmalısın. Çevrenin rollerinin üzerinden çekilişi ile rahatlamış bedenini, fiziksel, zihinsel, düşünce, sözlerinle kimliğini yoklamak zaman ister mi? Hayır istemez. Upuzun bir ömrün birikimleriyle bugüne kadar gelmiş olabilirsin ama, göz açıp kapatınca değişen bakış açınla başlattığın değişim fırtınasında, sadece olmasını dilediklerini yaratmaya başlarsan, başarıya doğru sürüklendiğini keşfedersin.

Bir anda düşen enerjimizle uyku moduna girmemiz vücudumuzda kaçak enerji olduğunun habercisidir. Nedir bu kaçak enerji?

Mesela: bir fabrikada işcileri yöneten müdür vardır. Müdürü de yöneten patron olur. Bedeninde çalışan işcileri yöneten müdür: beynindir ( zihnin) onun da ardından ona emir veren kontrol altında tutan duygu, düşüncelerin, hislerindir. Özdeki patron ise: (perde arkasındaki) ruhunun direktifi ile tamamlayıcıdır. Söz düşünce, algı, his kavramınla zamanı kabullendikmi, kimseden değil kendimizden emir almayı öğrenerek kaliteli yaşama mutluluk hormonumuzla eşlik etmeye başlarız. Ardındaki olumsuz, negatif, takıntı, kuruntu, kaçak enerji üretir. Beklenilenlerin ötesindeki yaşama uyandırdığımız bilinç, algı, his frekanslarımızla kendimiz olduk mu cevapları kolaylıkla almaya başlarız. Fiziksel reaksiyon göstererek sinyallerini hissettiğimiz fiziksel bedenimizi görmemezlikte gelmez, daha iyisini keşfedip onun neye ihtiyacı olduğunu biliriz ve hücrelerimizde bunu aramaya başlarız. “Fiziksel olarak, yada zihinsel ve ya ruhsal/ psikolojik”. En önemlisi de kendi bedeninin fiziksel duygusal arkadaşlığında nereye taşıdığını farketmektir.

Neden hasta oluruz ya da öyle olduğumuzu sanırız?
Kendi sağlığımıza ne kadar önem veriyoruz?
Kapalı kutu içerisinde “neyim olduğunu nasıl bilebilirim?” diye de düşünebilirsiniz lakin, her birimizin kendi bedeninin fizikel, zihinsel ve ruhsal olarak neyi olduğunu en iyi kendin bilir. Insan kendini kendinde aramaya üşendikçe sürekli arayış içinde dışardan çare aramaya başlarız. “Benim bir şeyim olmasa sana gelmem” de diyebilirsin ve böylece başkaların sana el atmasından şifa bulmak işin kolayıdır.

Enerjin düştümü kolunu kımıldatmaya takadin kalmaz. Düşüncelerin kirli olurken yaymış olduğun frekanslarla anlamaya çalışılır. Bu bedenen enerjinin düşmesine neden olur. Dokunulan bir meridyenin verdiği sinyal acı hissi ile tetkikler yapılır. Ardından yaşanılan drama, travma, korku, endişelerinin bırakytığı izlerin geçmişle alakalı oluşu anne, baba, çocuk vs… yaşam ağacınızın bir birinin enerjisiyle bağlı oluşundan ortaya çıkan farklı sonuçları görmekten kaçınmayın. Genetik kodların aşılamış olabileceğini göz önünde tutarsak olumlu sonuçlara hızlıca yaklaşabiliriz.

Yansıyan her birinin, bir biriyle birlikte yürüdüğünü farkederek yaşama tutunmayı seçtim. Kendimle tam ve bütünüm. Mutluyum sağlıklı ve zindeyim…

NUMEROLOG:
Müjde Şener

1.07.2019
38/11/2

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

29 Haziran 2019 Cumartesi

YAŞAMIN TEMELLERİ




YAŞAMIN TEMELLERİ

Sahip olduklarımıza yıkmak yerine yapıcı olmayı öğrenerek yaşama sarılırız. Sürekli elimizin tersiyle ya iteriz yada çekeriz. En önemlisi de yaşamın anahtarının kendi elimizde oluşudur. Bunun farkındalığında olmak ve olanı doğru kullanmak sahiplendiğimiz herşeyin yeniden yapılanması için fırsatını kollamaktır.

Kimliğinle kendini kabul ettiğin zaman, her olayın bir biriyle bağlantısını keşfederek zamanı tamamlayarak olanı içinde kabul edip sevdikçe özgüvene sahip olursun. Dilediklerinin peşinden giderken zenginleştirmekten vazgeçemeyeceğimiz bilgi dağarcığımızla zihnimizi terbiye etmeye başlarız. Geliştikçe sürekli daha iyisine ufkumuzu açarak yaşama bakış açılarımızı değişimlerle birlikte değişen düşünceler arasında seçimler yapmaya meyilleniriz.

Özgüvenin gücü her şeye yeter. Ancak bunun anlamını: kafa karıştıran zihninde birikmiş detaylara takılmadan ilerleyebilmen için hiç bir değerin önemi olmadığını keşfederek, “Öz”, “SAF BİLİNÇLE”, “AN” da kalarak gelen geçen yaşamın içerisindeki her zerreciğin hangi duyguna dokunuyorsa özümseyerek zamanın senle birlikte akışkanlığını sağlayabilmektir.
Böylece zamanı özümseyerek, takılmadan özgürce dans etmeye benzeyen yaşamla ahenkli olursun.

Kimlerle yollarımız kesişecek bilmeden hayat bizi o çember içinde tutmaya devam eder. Bakıpta kendimizde göremediklerimizi yansıtacak kimliklerden alacağımız her bir dokunuş dersimiz olur. “Kimseden bir şeyler almadan bırakmam” diye de düşünebilirsin.

Altı yaşlarında minik bir kız çocuğu ile karşılaşmam tesadüf olmadı elbette. Sürekli dilindeki sözlerin yapıcı oluşu ile mutluluk saçarak çevresindeki yabani olan her şeye sihirli dokunuşlarla hareketlendirmessini izlemek heyecanlı olmuştu benim için.
Hayvanlara olan düşkünlüğü ile çevremizde bulunan kedilere yaklaşması, korkusuzca elini onlara uzatarak çağırması anne olarak ben bir an tepki koyabilme iç güdümle yaklaşabilirdim ama, annesi ile babasının yaklaşımı öyle değildi. Gülümseyerek kızlarını gözeterek seyirci oluyorlardı. Var gücü ile sağa sola koşturarak eğlencenin doruk noktasında mutluluk saçıyordu. Müzikli bir yerde bulduk kendimizi. Sahnede dans eden çocukların arasına katılarak kendi öz güveniyle ruhunun özgürce salınışına sahne kalmış ağzım açık hayranlıkla izliyorken kendimi o yaşlara götürdüm. “ben hiç bir zaman bu kadar özgür olamamıştım. Bunu yapamamamı sağlayan nedenlerim özgüvensiz olmamdı, onada neden olan kontrol altında olmamdı, onunda altındakiler ise bakış açılarıydı. Tabular, kurallar,toplum ne diyecek diyerek diyen zihnimdi.”
bugün bu istek arzu ve talebmi gerçekleştirebilirmiydim? Her kes ne diyecekten önce kendimi soyutlamam gerekiyor ve ardından ruhumun özgürce dans etmesine izin vermem gerekirdi ve yaptım. Başardıkça daha fazlasına ihtiyaç duydum derken hayatıma şekil veren zihnimle kalıplarımdan kendimi soyutlamayı başardım. Hayatı yaşamak, yaşarken algı hislerin duygundaki yerleşmiş kalıplarınla kıyasladığın her bir nedenin de altındakileri yoklamayı ihmal etme. Kızmadan, kendini yıpratmadan, acısıyla tatlısıyla geşmiş geçmişi bir kenara koyup artık değiştim diyerek öncelikle kabullenmen gerekeni yap. Zaman aşımında hayallerindeki kapıların açılabileceğidir.
Küçük bir çocuğun yaptıklarını, yapabildiklerini gördükçe çevresine aldırış etmeden hayatı yaşamayı seçmş olması mutluluk değil mi? Anne ile babanın yüzündeki gülücük en büyük zenginlikleridir. Bunu sağlayabilen yaratılış mı? yoksa içindeki ruhunun özgürleşmiş hai mi? Ikisi de olsa br birini besleyen yapıcı yönlerimizle kendimizi görmeyi ve yapabileceklerimizi başarabilmenin kolay yolunun yansımalarını öğrenmek ve bunu kimden öğreneceğimizin önemi olmadığını her fırsatta hatırlayan yansımalardır.

O kadar güzellikler arasında dünyanı kendi ekseninde yeniden yapılandırmaya koyulursun. Şimdinin hikayesi ise zamanın birinde kendinden başlayarak yansımalarıyla yola çıkarak bakıp gördüğü, görüp algıladığı derinlerindeki gizemdi. Yansıttığı hayat tablosu ise farklıydı. Sürekli mücadele içinde kabuğuna girip çıkarken “nerede eksik bıraktım” diye düşünerek beklentilere cevap ararız.
Hisleri ile hareket eden çocuğun yaşamına bakıp onu yöneterek değil de özgürce keşfedebilmesini sağlayan aile bireyleri ile hayatının mucizeleri ile donanımlı yaşamında hikayeleri derinlerden yüzeye çıkmış yaşanmış hale dönüşerek farklı açılardan bilimsel olarak fiziksel dünyasıyla yararlı donanımlara sahip olmasını sağlıyorlar.

Onda olup bende olmayan nedir?
Kendinde göremediklerini sana başkalarının yansıtmasından duyduğun his, taşıdığın kalıpların nelerdir?

Iyi insanlar kendilerini en iyi tanıyandır ve ne stediğini bilendir.

NUMEROLOG
Müjde Şener


30.6.2019
66/12/3

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

27 Haziran 2019 Perşembe

HER DOKUNUŞ BİR UYANIŞTIR


HER DOKUNUŞ BİR UYANIŞTIR

Yapıcı yada yılıcı olmak, olanı alıp kabul eder veya etmeden hayatın içinde duygularla edilen mücadelelerimizde, kendimize çeki düzen vermeye başlarız.
Bir yandan toplarken, diğer yandan dağılabilirizde. Zamanı, alma verme alışkanlıklarımızla tamamlayamazsak eksiklerimizle bir yerden sonra takılıp kalırız.
Yaşamın bize ne getireceğini bilmeden, girdap içerisinde döner durur kendimizi ararken bulmak ve deneyimlediklerimizle sınava girdikçe isyankarlıklara meydan vermeyi ihmal etmeyiz. Her yönden hayatı anlamak, algılayabilir olmak ve hayallerimze açılan kapıların gücünü keşfederken ne istediklerimize uyarlanmış olmamız, her birimize hediyeler dediğim zamanın yansıtmış olduğu kesişmelerdir.
Kimlerle ne zaman yollarımızın kesişeceğini ve nasıl katkı olacağımızı, bir birimizden alıp vereceklerimizle frekanslarımızı yoklayarak ders çıkartırız (Hiç bir şey olumsuz değildir. Yansıyan her olayın olumlu yönünden bakıp görmemize engel olan inanç kalıplarımızı terkedebilmek için olduğunu bilerek bakmalıyız yeniliklere).

Dünya görüşlerimizi, hislerimizle deşifre edildikçe. İmkansız olanı başardıkmı mutlu oluruz. O’ an bu duyguyu hisseder ve bırakadabilir, devam da edebiliriz.
“O’ anlık bir his” der geçiştirebilirizde. Hareketli döngü içerisindeki yaşanmışlıklardan dersler alarak hayatı anlamlı kılmak, imkansızmış gibi gelebilir ama, değildir. Hareketli yaşamın dilinden anlamayı seçelim ki etrafımızda olup biten olaylarla akışta alma verme denge ve uyumuyla birlikte hareket etmenin keyifli, eğlenceli olabileceğini görelim.

Toplum içinde sürekli monotonluk: alışkanlıklar: bağımlılıklar ve ardı ardına dizilmiş takıntılarımızla mücadele eder, yarış halinde kim ne kazanacak kavgası ile: mutluluk politikasıyla, egosal savaşlar arasında bize ait olmayanlarla kimliğimizle mecazori yaşama tutunuruz. (Yüzlerdeki maskelerin ardındakiler nedenlerdir). Nedenleri deşifre ettikçe her birimizin, duygu ve düşüncelerinde, alışkanlıklarından yola çıkarak sebepleri yoklamaya başlarız. Anlık zamanın gelip geçmesiyle bir birini tamamlayan döngü var ettiklerimizle çarkın dönmesinin bitmesini bekleyeceğiz. (Kendini bilen ve nerede ne zaman nasıl bir tablo çıkartmak istersen hedefini koy, belirle ki zamanı doğru değerlendirebilelim.)
Bu politik davranış ile, eksenimizdeki zehiri daha çok güçlendirmeye başlarız. Dışardan seyirci olabiliriz yada olmayadabilir. Kendimizi, O’ girdap içerisindeki frekanslardan etkilenmiş olarak, duygularımızı zorlayadabiliriz. Her durağanlık ardından silkelendikmi çevrenin rolleri olumlu tetiklemelerle yarım kalmış olanı kodlayarak hareketlendirebilir.

“Her dokunuş bir uyanıştır”

Olaylara alıştıkça bağımlılık yaparız. Dikkat edilmes gereken ise, “ne kadar veya kaçlık bağımlılık birimlerimizle olayları taşımaya üstlendiğimizdir. Her olayın diğer yüzünü görmek istersen olmaz dediğinin tersini düşünmeye odaklan. Mesela: yapamam dediğin zaman “yaparım” demek zor değildir. Olayları ters yüz etmek imansız olanın olabileceğine inanarak deşifre ettinmi kabullenmeye başlarsın. Böylece olumsuz olana bağımlı kalmadan yaşamını değiştirmeye başlayabilirsin.
Kimseye gerektiğinden fazla bağımlı olmamayı örenmek gerekir. Her bireyin senle rolü varsa bir yerden sonra bitecek. Yaşamımızı ele aldıka kesişen yollarımızda kimlerle nasıl dans ettiğimize bakıyorken denge, uyumu taşıdıklarımızla örtüştürerek değerlendirmeye alalım.
Her birimizin bir gün bir birimize ihtiyacı olabileceğini yada muhtaç olabileceğini bilerek yaşamımızda kimlerle nasıl düello ettiğimize yönelip “geçmişte kime ne yapmışsan gün gelir devran döner benzer bir sahnede rolünün olabileceğidir”.
Kimse için değil, kendin için yatırım yaparken yaşamın her zerresinden keyif çıkartmayı öğren.

Bugün kendine nasıl katkın olmuşsa, “dünyanın yuvarlak oluşu, hayallerinin esnekliliği, yaşama dayanıp hikayelerini dile getirdiğin an zorlukların üstesinden gelmeyi başararak ilginç bakış açılarınla “mutlu” olmanın verdiği güvenle, öz değerinle yaşama sarılırsın”. Böylece, kimsenin bağımlılığı ile değil de kendine olan bağımlılığınla yaşamından aldığın her nefesle zevk alarak tüm hücrelerine hediye edersin.
Olmak istediğin kişi olurken çevrenin rolleri seni tamamlamaktır. Ekseninde seninle birlikte olan insanlar, olaylar, yaşamın her zerresiyle bir birinizi tamamlayarak güçlendiğinizden hayallerinizi tamamlayan kişilerle olmak istediğin yaşamını yaşarsın.
Olmak istemediğin bir yerdeysen zamanını yeniden değerlendirerek olmasını dilediklerini düşüncelerinde yapılandırmak gerekir. Kimse için değil de kendin için yaşadığından emin olduğun zaman eksiklerini keşfederken farkındalığını görmeye başlarsın. Dilemediklerinle yaratamazsın. Yarattıklarınla yaşarsın.

“DİLEMEDİKLERİNİ YARATAMAZSIN, YARATTIKLARINLA YAŞARSIN”

NUMEROLOG:
Müjde Şener

29.6.2019
65/11/2

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 


KİM NE DERSE DESİN BANA YARAR





KİM NE DERSE DESİN BANA YARAR.

Her inişin bir çıkışı vardır. Sağlam, iyi bir yapılanma istyorsak, geçmiş tüm kalıpların yerlerinin değişmesi gerekir. Var olan her şeyin bize ait olduğunu biliyoruz. Kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz. Pozitif ve negatif de denilse sonuçta her var olana nasıl sahip çıkılması gerektiğini öğreniyoruz.

Hiç bir şey bana ait değildir ama her şeye sahibim…

Güzel bir güne uyanıyorken etrafımızı saran hislerin içerisinde kendimizi o duygu ile boğuşurken bulabiliriz. Neredesin? Neyle uğraşıyorsun? Nasl bir sorunla başetmeye çalışsan da, bir çok olumsuz inanç kalıplarını olumluya dönüştürebilmek için sihirli bir değnek ararsın. “Bir mucize olsun hayatımda” dersin. Oysa, her şeye sahipken, hiç bir şeyimiz yokmuş gibi deli gibi olmamak imkansızdır.

Bağışlamak, affetmek, imkansızlıkların dilinden kurtulamamak, topluluklar arasında mahkum olmak, çeşitli bahaneler yüreğimizi dağlar. Okuduğun makaledeki haber, zamanı durdurmadığın için kırgınlıkların vs… hislerin dilemediği kadar yüklendiğini biliyoruz ancak, kelimelerden kopartacağın dilemediklerine imkan sağlamayı seçmek yerine onunla beslendiğini farkedinceye kadar bu döngüde ilerleriz. Zamanı kabullendiğin an, istemeden haklılıklarını ortaya koyan iletişim problemlerinide kökünden terkederek özgürleştirmeye başlarsınız.

Zamanı kabullendiğinde, hayatın akışı seni rahatlatarak içsel dünyanda sahip olduklarını bırakmaya özgürleştirmeye başladığını anlarsın.
Bağışaldığın her bireyin, olayın, yaşamın kuralları farklıdır. Taşıdığın onca geçmişin yaşanmışlıkların yükleri ile donanımlı, nereye kadar ilerleyebileceğini anlayıncada dek, yansıyan her şeyden tokat yemeye devam edersin.

Duyduklarına mı inanırsın?, gördüklerine mi? yoksa hissettiğine mi?

Topluluk içinde birlikte ilerlememize olanak sağlayan ayni frekansta olmamızdır. Kendini yaşayamamak, kendin olmadan kalıplarına bağımlı olup tek düze yaşama sarılarak yaşamayı seçmişsen beklentilerini minimize edipte, daha geniş açıdan hayallerine giden yolu yaratamazken yaşamana engel olur.

Her birimizin hayata bakışı, algısı, hayalleri, anlamları vs… farklıdır. Hiç birimiz kendimiz olamadığından başkası olma mücadelesinde mtluluğu arar dururuz.

Kimyanın peşinde ilerlerken, ardında temelinde olup içsel huzuru, dinginliği, mucit, bilinçli, bilgi dağarcığının üzerine inşa edilen yaşanmışlıklarınla nereye kadar kendin olmaya başlayabilirsin?

Hiçlik yada heplik içinde “ben kimim?” der dururuz. Oysa, her yönden hayallerimize giden yaşam yollarımızla sınırlar arasında boğulup yeniden silkeleninceye dek, sürekli değişimle mücadeleye gireriz. Hayat, zamanı kırbaçlarken, zaman herşeyden çok bize hizmet etmek için vardır. Daha iyi kuralları yaşamamıza aracıdır. Bilinçle, algılarımız arasındaki bağı güçlendirebilmek üzere yansımalardan dersler alabilmek içindir…

Sorumlulukların peşinden gitmek yerine, hayatın içinde basitleşmiş kurallarla yaşamayı seçmiş topluluk içindeyiz. Kolay yolla düşüncelerin özgürleşmiş hali: istedikleri şekilde harmanlayarak her kimin için ne düşünülüyorsa, konuşmak terapidir diyenlerde var.
Zamanını kabul ederek kaçırdıkları kendine ait olmayan boşluklarını doldurmaya çalışmak, kontrol dışı kalmış olan bireylerin işleri ise dedikodu yapmaktır (kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz). Ancak, ardındaki nedenleri yoklamaya kalkıştıkca çevrenin başarılı olanlara nazaran başarısız olanların hatalarını baltalamak keyif verici hale dönüşür.
Çevreden yansıyan, tolulukların arasından kendini soyutlamak gerekli ve deşifre edilmiş olan duyguların gerçekte ihtiyacı olanları farkederken “iyiki de öyle olmuş” demeye başlarız.
Iyileştirici tarafından olayları deşifre ederken “başkaları nederse desin benim hayrıma olsun” diye düşünmek, yansıyan her olumsuz duyumların ardında kendini daha güçlü kılan inançlarınla iyilik yapıldığını farkedersiniz.

İsteyen istediğini söylesin emin olunuz ki her duyum, dedikodu, gerçek aslı olmasa bile farkında olmadan iyilik yaptıklarıdır.

Yazılanlar, gerçek dışı olan hikayeler, vs., emin olmadan edilen sözlerle duyguları inciten acı vererek iğneleyi önce kendine batırabilmiş olsa farklı değerlendirdiği düşünceleri kendini iyileştirmeye başlayacak.
Duyumlar önce acıtabilir belki ama, birikmiş “ tüm kalıpların, blokajların, inançların günün sonunda yıkılması için ardından sağlam yapı oluşması için muhteşemdir”.
Yaşanmışlıkların hayat hikayeleri, seçimleri ile bireylere aittir.
“HER KİM NE DERSE DESİN GÜNÜN SONUNDA BANA YARAR”.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

28.6.2019
64/10/1

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

OYUN İÇİNDE OYUN OYNAMAK


OYUN İÇİNDE OYUN OYNAMAK

Hayallerine giden yolun düşüncelerinden geçmesi ve hiçlik kavramından çıkarak hedefe odaklı olmayı bilirsen başarıyı yakalarsın.

Zenginlik ile yoksuluk arasındaki kavramı bilirsen nerede nasıl mutlu olabileceğini sana söyleyen fiziksel, zihinsel, duygusal, düşüncelerinle beden dilin herşeyi sen anlatmadan anlatmaya başlar.

Tamamlanması gereken evreler: her yönden hayallerini kırbaçlayacak ve seni olmak istemeiklerinden koruyacak iç güdüsel tepkinle, “hayır” demeye başlarsın. Zamanı kaçırmaktansa onunla nasıl eğlenceli hal alacağını anlatan yansımaların “bazen saçmalık, bazen de komik” gelmesini anlam vererek kabul edebilirsin. Ama, hayatın sana verdiklerinden, için içine sığmayacak bir durumlaysan bunu kontrol altında tutabilmenin, formüllerini: zihninde yoklamalısın.
Bilimsel, fiziksel dünyanı gözler önüne seremeyeceğine göre, ihtiyacın olan “seni mutlu edecek, sevgi ekskliğini” dolduracak kişilerin yaşamına girmesine izin vermen doğru olandır.

Emin olamadığın gerçekten ne istediğindir. Eksik olanı dile getirirken dışarıya verdiğin tablo ile kendi içinde hapsettiğin blokajlarını deşifre edilmesini, ortaya çıkmsından duyacağın rahatsızlığın ne kadarının farkında olabildğindir.
Uçuk kaçık dünyanı sarsacak ve kendini kelimelerin arasında bilimsel düşüncesel yaklaşımlarınla deşifre ederek toplum içindeki yerini belirlemiş olman, zamanını çalarak kendine görev dağılımınla sıraya koyacakların, ardından sana iyi gelecek olanı deşifre ederken nerede olduğunu sana sorgulattıran sorularının arasında tıkanmış hissedersin kendini belkide.

- Zamanı durdurabilecek olsydın nerede ve nasıl olmak isterdin?
Kelimelerin dilinden soyutlanmış olman, kaleme sarılarak yaşamı çizmeye kalkacak olsaydın kendini için de olmak istediğin sadece boş bir sayfa olurdu. Çünkü, içi boş ve beyazdır.
- Bu kötü bir şey mi?
Bilakis, şimdiki zamanda olmak isteyip’te, bir türlü başaramayanların tablosudur.

Her şeyin içinde tek olmak, olabilecek en doğru ve güçlü olarak yansıttığın tabonda bakış açının her zaman saydam olarak yansıması, ne kadar doğru olur?
Zamana uyarlanabilirken kendini her yansıyanlar arasından çekip çıkartman, sanki “bu dünyaya ait olmamışsın hissi”, kabullenemediklerinden arınmış dilediğin an dünya içinde kalıp, dilediğinde dışında kalabilmek gerekir...

Boş beyaz bir sayfa: her gün kendine açabilirsen hayatını dilediğin, istediğin gibi renklendirmeye başlarsın. Böylece, dilemediklerin zihninden uçup giderken nereye gitti, nasıl gitti diye düşünmeden sarılacağın sadece izlerinle en güzelini yaratmayı seçmiş olursun.

Hayatı anlamlı kılabilecek güç! içindeki gücündür... Sürekli deşifre edilmeyi bekleyen, kendinde olmasını dilemediklerinin üzerine bir bardak soğuk su içip duygularında kaybolmasına izin vermen, düşüncelerinden, zihninden, kayıtlarından silerek mutsuz olmanı sağlayan sana ait değildir.
Mutluluk oyunu hayatın en değerli hazinelerindendir. Ona engel olan hiç bir şeyi alıp kabullenmemeyi kendine adet edinerek, gülümsemeni blokajlayan kalıplar, takıntılarınla yaşamak ne kadar doğrudur?

Sürekli kendini kabul ettirmeye çalışarak derin inançlarından kendini alıp yüzeye çıkartarak var olana ihtiyacının olmadığını dilemek kadar doğal ve özgürce bir kavram olamaz.
Sözlerin dilinden özgürleşmiş olmalısın. Dilemediklerinle yaşamaya kendini mahkum ederken bedeninin: fiziksel, zihinsel, ruhsal kontrolünün tek kendi elinde olması, bunu kullanma klavuzun varken başkasına vermen ne kadar iyi bir şeydir.
Iyi olmadığını biliyoruz lakin, sebepler veya nedenleri tartışa durun. Boş beyaz bir kağıda notunuzu alın. Değişim içinde değiştirmediğiniz taktirde kendinizi kandırmaktan başka bir şey olmadığınıda bilin.

Dünyada farklı din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın her yönden herkesin yaşama sıkı sıkıya sarılarak hayatını idame etmeye çalışmasını keşfederiz. Daha farklı dünya görüşleri olanların bilincindeyiz. Her semtteki kuralların ihlalini bozanlar, alışkanlıklar, yaşam sebeplerinden davranışlarıyla beden dili dediğimiz olay bariz bir şekilde yansımaktadırr.

Mesela: Hamburg şehrinde bölgelere ayrılmış yaşamın her modeliyle karşılaşmak mümkün. Ilk izlenimim, yaşamın görkemliliğinden etkilendikçe, başka bir bölgede farklı bir hayat olduğunu görebilirsiniz. Her şeyin farklı yansıması ile: görüş alanınıza en iyi geleni, fakat en önemliside hayatın farklılıklarıyla değerlendirmeye başlayacağınız oyun içinde oyuncuların kendi eksenlerindeki mücadeleyi görmenize yardımcıdır.

Yaşam sürekli olarak özgürlük diye savaş çığlıkları atsa da bu yolla kendine yeni tuzaklar kurmaktan öte birşey yapamaz bunun sebebi gayet basittir.

Yaşam, en iyi biçimde, bir oyuna benzetilerek anlaşılabilir.

Bir oyunun dışında kaldığımız için onlara yantsız bir gözle bakarız. Eğer hayatın bu kadar içinde olup, onu yaşamaya kendimizi bu kadar kaptırmak yerine, dışında kalsaydık: bu avantajlı bakış açılarından hayat, bize daha çok bir oyunmuş gibi görünürdü.

Yaşamın içinde onca güçlülüğe, acıya, ıstıraba, kedere, derde, hayal kırıklığına rağmen varoluş içinde, oyun oynamak içinde neden aynıdır?

İlgi, yarışma, etkinlik ve sahip olma. Bu iddiaların doğruluğu: oyun içinde unsurları gözlemleyip bunları yaşamın kendisine uygulamakla kanıtlanabilir. Bunu yaptığımızda, yaşamın eksiksiz bir görüntüsünü elde ederiz.

Oyundan kastımız, “kişilerin, kişilerle veya takımların, takımlarla yarışmasıdır”. Oyunlar dediğimizde ise, beysbol, satranç, veya benzeri vakit geçirme uğraşlarını kastediyoruz. Oysa hayatın tümü her birinin kendi içlerindeki takım arkadaşlarıyla edilen mücadelede günün sonunda galip gelenlerle karşılaşma sonuçları güçlü, akıllı, mantıklı, çevik kim ise oyunun kuralını en iyi oynayan kazanır...

NUMEROLOG:
Müjde Şener

28.6.2019
64/10/1

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 

HER SALI VE CUMA GÜNLERİ BAYİLERDE

26 Haziran 2019 Çarşamba

DEĞİŞMEK İÇİN DEĞİŞTİRMEN GEREKENLERİ KEŞFET


DEĞİŞMEK İÇİN DEĞİŞTİRMEN GEREKENLERİ KEŞFET.

Zamanı kovaladıkça içinden çıkılmaz hal aldığını farkettiğin zaman durmasını bil. Nerede duracağını kestirebildiğinde o zaman oluşturduğun kalıpların, inançlarınıda beraberinde değiştirmeyi ihmal etmemelisin. Her şeyin bir bütün olarak işlevselliğini yaptığını yaşarken anlamanı kolaylaştıran her güne ayni uyanmamızdır.

Sürekli bir olay, konu ile sürüklenirken neyin iyi geldiğini veya nasıl ders çıkartmamız gerektiğini deneme yanılmalarımızla eğlenerek bunun bilincinde olmayı öğreniriz. Istemediğimiz hiç bir şey yapmadığımızı anladığımız da kendimize olan güven, inançlarımızla hareketlerimizi kontrıl altında tutarız. Böylece, yaşamın içinde zamanla nasıl dengeli, ahenkli ve uyumlu olarak hareket etmeye başladığımızı çözer ve istemediklerimizin sadece deneyim olduğunu, ondan da ders çıkartarak günün birinde ihtiyacımız olabileceğini düşünerek bir kenara koyalım. Tecrübelerle olgunlaşmaya başlarız. Hareketlerimizi kısıtladıkmı çocuksu hallerimizin gittiğini ve yerine daha bilinçli, bilgili, tecrübeli olan fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal kimlik taşırız. Farkında olmadan değişen bakış açılarımızla değiştiremediklerimize isyankar olup öfkelenebiliriz. Oysa değişimimizin faturasını karşılıklı alma verme enerjisiyle dengede tutmanın ne kadar basit ve kolay olduğunu zamanla daha iyi anlar duruma geliriz.

Değişmen için değiştirmen gerekenleri değiştirmekten seni alıkoyan her ne ise bırakmaya önce gönüllü olmalısın.
Sana ait olmayanla zamanın geçişlerinde geride kalmak ve olaylara karşı savunmaya geçip isyankar, asi, mutsuz olmanın getirdiği depresif halleri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Böylece farkına vardığın yaşamının neresinde eksik ya da tam kalıp kendini olmak istediğin yerden muaf tutup ulaşmak isterken uzaklaştığını keşfedersin.

Benim ondan onun beden eksiği nedir?
Her birimizin çıktığı bu yaşam yolculuğunda başlangıçlar her birimiz için de farklıdır. Böylece kendin için düşünüp değerlendirmeye alacakların tamamen senle ilgili olanlardır. Kimse için kendinden ödün vermemelisin. Ait olman gereken yerde durup sadece var olanlarla itişip kakışmadan zamanı kovalamak yerine akışta kalmanın formülleri vardır.
Bunu doğru kullanman seni olmak istemediğin yerdelerden uzaklaştıracak inançlarınla, yaratabileceğin ve çekim gücünle yaşamana neden olanları farket.

Istemediğin hiç bir şeye sahip değilsin. Her istemediklerinle, zihninin yarattığı oyunlarıyla alıp kabullenmediklerinden kendini soyutlamayı başarabilirsin.

Mesela: bir oyun oynarken içinde kaybolmadan nasıl oynanır?
“Başarılı olmak, zeki, akıllı, çalışkan olduğunun ısbatı: Bir nedeni, soruyu tam olarak algılamadan, anlamadan, kavramadan başka bir oyunu oynamak ne kadar kolay, basit olabilir ki. Çözülmemiş bir nedenin ardındakilerin bir birine bağlayarak taşıdığını, hatda tüm geçmiş ile şimdiye kadarki zaman tablonda, yaşanmışlıkların gelip geçmiş olmasına pek aldırış edilmez. Oysa, hiç birinin nedensiz olmadığını yaşamın bir yerinde bir gün onada ihtiyacımız olabileceğidir. Bu nedenle mükemmelliyetcilik, yargı, eleştirlerimizde bir gün gelip yüzleşmek durumumuz olabileceğidir.
Bugünün işini yarına bırakma, yarının işini bugün yapma... olması gerekeni doğru zamanda yaşar ve yaparsan

Gerekli her şeyden ders çıkartarak ve bulunduğumuz ortama uyum sağladık mı çevremizden yansıyan hiç bir olaya takılmadan, neden diye sorgulamadan, sadece zamanı doğru, güzel ve keyifli eğlenerek değerlendirerek ilginç bakış açısı yakalamış gibi değişik bir duygu içinde olacağız.

Değiştiremediğimiz değişimle birlikte taşıdıklarımızla uyumlu olamadık mı bir yerde durağan olup “nerede eksik yada yarım bıraktım” diye düşünmeye yöneleceğiz. Böylece mecazori de olsa bir olayın zorunu görmeden kolaya odaklanamamamızı bir kez daha anlarken hayatı kolaylatırabilmenin formülleri ile düşüncelerden başlayıp, zihnimizi kurcalayarak, yaşanmışlıklardan kendimizi soyutlarken de eksik olanı tamamlayarak küçük de olsa yakaladığımız ipuçlarından farkındalık ve Kendi gelen hislerimizle karşılaştığımız an bunun ne kadar iyi olabileceğini keşfederiz.

Sürekli keşif halinde olmak. Bakıp ne görmek istediğin değil sadece daha başka neler olabileceğini algılamak hayatın anlamını kolaylaştırmanın başka bir şeklidir. Böylece, bilgi dağarcığını, ufkunu genişleterek hayallerine daha başka zenginlik katmaya başlarsınız...

NUMEROLOG:
Müjde Şener

27.6.2019
63/18/9

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

24 Haziran 2019 Pazartesi

BAŞARILI İNSAN


BAŞARILI İNSAN

Yaşamın anahtarı kendinde var olanı farketmendir.
Yoktan var edenlerin sayıları zor olanla acı çektikçe fiziksel olarak hastalandıkça değişen düşüncelerinden yola çıkılır. Hiç bir şekilde zamanı kovalamadan nasıl kovalandığını anlamak imkansızdır. Sabırlı olmak ve olanla birlikte zihninin yarattığı daha başka senaryolarda hedef belirlemeden ilerlemek olanaksız değil ama, zaman alarak acı verdikçe daha başka seçenekleri ortaya koyup düşüncelerini kullanmaya başlarsın. Zeki bir insanın hayata farklı gözle bakabilmesi demektir nedeni ise: zor olan zihninin ürettiği korku tohumları olduğunu icad ettikçe değişmesi için formüller aramaya başlar. Neden acı çekeyim ki, değişmezliğin parçası olmadığını biliyorsan nasıl değiştirebilirim demeyi göze alırken şimdik nerdeyim ve nerede olursam mutlu olurum? Düşüncesi oluşur.

Acı çekenlerle, çekmeyenler arasındaki fark maddiyat değildir. Kirlenmiş zihini terbiye ederek bunun telafisini yeniden kazanabilirsin. Mesela: hislerinle de belirli kıstaslarını düşüncelerinden atıp yerine olmasını dilediklerini koyarak inandırdığın bilincinle bunu sağlayabilirsin. Fiziksel olarak rahatsızlık duyduğun an seni olmasını dilediklerinden uzaklaştıran inançlarınla kaldın mı çevreden gelen başka inançlarla yolunu yönlendirebilirsin. Ama yok ben böyle mutluyum dersen acıyı fiziksel olarak her yerinde hissederken enerjini düşürerek aşağıya çeken duygularınla mutsuz olursun. Bu seni ilerletmez, başarıya götürmez ölüme doğru yavaş yavaş götürürken istediğim bumu? Dedirtecek düşüncelerin zihninde oluşuncaya dek bir döngüde dönmeye başlarsın.

Başarıya giden yol, hedeflerinde seni kendinle tam olarak birlikte yürüdüğün an kolaylaştırarak ilerledin mi belirlediğin yöne doğru yürümeye başlarsın.

Sürekli ve tutarlı bir iş sahibi olmak aslında kaderin cilvesine kalmış değildir. Şansa güvenenler, çoğunlukla kötü talihleriyle baş başa kalır.
Bir iş edinmek öncelikle yetenek ister. Kişi işini kontrol edebilmeli ve bunu yaparken bizzat kendisi de kontrol edebilir olmalıdır. Bunun yanı sıra bazı alanları da kontrol dışı bırakmayı becerebilmelidir. Kişinin zekası, yeteneğiyle bağlantılıdır. Çok kurnaz olmak diye bir şey yoktur ama kolayca çok ahmak konumuna düşmek mümkündür.

Ama insan hem yetenekli, hemde akıllı olmasına rağmen başarıyı yakalayamayabilir. Başarıya giden yoldaki en hayati unsur, kişinin sadece işiyle ilgili nesneleri değil, çevresindeki kişileri de kontrol edip onlarla uzlaşabilme yeteneğidir. Bunu becerebilmesi için de kişinin: yakınlaşabilmesi yeteneği yüksek olmalı, kütleli maddesel gerçekliklere tahammül gösterebilmeli ve çevresiyle karşılıklı iletişime girme becerisini gösterebilmelidir. Öyleyse başarıyı oluşturan unsurların başında: öncelikle işten korkmak yerine ondan keyif almak, işini sadece karşılığında bir ücret almak için öalışmanın verdiği haz için yapıyor olmamak gelir. Insan işini, derin bir tükenmişliğe sürüklemeyecek bir biçimde yapabilmelidir. Aksi durumda kendisiyle ilgili önemli bir sorun var demektir. Ya ortada kontrolü gerektiği halde kontrol etmediği bie şeyler olabilir veya birikmiş incinmişlikleri o seviyeye ulaşmıştır ki onu yakın ilişki içinde olduğu insanlardan ve kütleli nesnelerden üreten hale getirmiştir.

Insan dünyanın tüm servetine sahip olabilir ama yine bir saat bile dürüstçe çalışamayabilir. Işte bu kişi son derece mutsuz bir insandır.

Kasten işini savsaklayan kişi, işini keyifle yapan birine oranla daha çok çalışmak zorunda kalır. Bu yüzden, çalışmayan, çalışmaktan hoşlanmayan insan mutlu değildir.

Çalışmak toplumumuzun sabit verisidir. Yapılacak bir iş yoksa yaşamak için de bir neden yoktur. Çalışmayan birinin, ölüden pek farkı yoktur ve genellikle ölümü tercih eder ve bunun için uğraşır durur.

Nedenler kişisel olarak değişkendir. Böylece ardındaki nedenlerini bilirsen seni en çok neyin mutlu edebileceğini veya neyin engellediğini kendinde aradıkça ne yaparsan mutlu olabileceğini böylece keşfedersin. Başarnın anahtarını yakaladınmı bir daha asla bırakmazsın ve bçylece her yaşamının tekrar tekerür ederek seni zamanda yolculuğa çıkartan hikayelerinle kendini keşfedersin.

Bugün umut kapılarını açmışsan bugünden sonrasını daha net görmeye başlarsın.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

26.6.2019
62/17/8

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 


EN BÜYÜK ZENGİNLİK SENSİN...


EN BÜYÜK ZENGİNLİK SENSİN...

Tüm yaşam her birimize en güzel hediyedir. Hayatın yansımasından olaylara farklı bakıpta görebilmek, görebildiğin her istemediklerinden dersler çıkartarak zamanı yoklamak.
İçinden kendine çeki düzen vermek zor mu?
Her olay her birimiz için farklı yansımalar teşkil eder.
Yaşamın tümü bize hediyedir. Bunun ne kadarının farkındayız veya bilincinde olmayıp kendimizi olumsuz, umutsuz, sürekli muhalefet, negatif duygu içerisinde besleyip büyüttüğümüzü düşünerek yaşıyoruz.
Hayatta kalmak için birilerine yaslanarak var oldukları için minnet duymak. Bağımlı olduğumuz alışkanlıklarla beslenmek ne kadar doğru olur?
Kendine ne kafar haksızlık ettiğinin farkında olup hiç birşey yapamayacak duruma gelmen farkında olsan bile değişmek bu kez zaman almaya başlar.
Bu düşüncelerini değiştirmen senle alakalıdır “istersen olur. Istemezsen olmaz.”

Hayatımıza bakış açılarımızda istemediklerimiz varsa, orada olmasına neden olan yine sensin. Kabullenmek zor olabilir belkide bu düşünce sana aittir. Istemediklerinle kabul etmen olanaksızdır. Istediklerinle arandaki bağın gücünün kendinden başkası göremez. Yinde de etrafındaki insanların değişmesi ile değişebileceğini farkedip kendin için en iyi yapabileceklerin en doğrularındır. Ona ilaveten daha başka seni mutlu edecek olayların olması için başka neler mümkündür? Duygu ya da düşüncelerinle veya hayal ürünlerindir diye de düşünebilirsin.

Zenginlik illa maddiyet/ para değildir. Maneviyat, her şeyden daha çok varlığınla alakalıdır. Sen neysen osun!.

Var olanın yansımalarıyla, yaşamının yansımalarından nerede eksik yada tam yaratımını başlattığını sorgulayabilirsin.
En büyük düşmanın kendi içinde seni zehirleyen zehirli sarmaşıklardır. O da düşüncelerin, inanç ve kalıpların …
Zenginliği para ile örtüştürme. Para elbette br araçtır. Ihtiyaçtır. Lakin, buna engel olan her ne varsa yaşamında kimlere takılarak hayatını yaratıp yaşadıkların senle alakalıdır. Bırakmaya gönüllü olacağın kendi yaşamında nerelerde parayla ilgili olumsuz düşüncelerinin bilincinde olup sahiplenmemendir.

Düşüncelerine dikkat ederken ardındaki düşündüklerinin seni ne kadar olumlu olumsuz etkilediği önemlidir. Bu düşüncelerinde duygularına vereceğin puanlarınla minimize etmen hayat kurtarıcın olur. Minimize edebileceğin kavramlar ise: ihtiyacın olana sahip olabilmen için etkisiz bırakacağın olumsuz inançların, düşüncelerindir. Ve dahası hayatını hayallerinde renklendirerek dışa yansımasına izin vermendir.
Hayattan mutlu olman, insanları sevmek değildir. Hayatını olduğu gibi varlığınla tam ve bütün sevmek, koşulsuz sahiplenmen önemlidir elbette.
Zorla değilde, eğlenerek keyifle yaşamak, zevk verdikçe gelip geçen zamana minnet duymak gereklidir. O’ his ile yaşamayı seç ve yaşadıklarını yansıyanlarla eşleştirerek toparlayabilirsin.

Farkındalık, güçlü olmanda yardımcıdır. Arzu ve taleplerinin gerçeğine dönüşmesinde etkendir.
Yansıyan her şeyde alma verme enerjinle dengede kalman ne kadar zamanını alır?
Dışa yansımasından giderek çoğalan var olan yansımalarınla kendine en büyük hediyeler vermiş olursun.
Kaynak: para: zenginlik = ruhun öz kimliğinin gücüdür…

Özgüven sahibi olmak başarı getirir. Aştığın her zorlu süreçlerde kendin olmayı başardın mı tüm yaşam sana kendini yansıtırken öğrenme dürtülerinle, keşfedici olmayı ve hayallerine doğru giden yolculuğunda sürekli değişimlerle değiştirdiğin “hayal dünyan” geliştikçe, içinde olmak istediğin yaşamı daha iyi ve güzel görmeye başlarsın. Çünkü, yaratıcılığın arttıkça içindeki sanat sevgin her şeye bakış açını olumlu yönde değiştirecektir ( en önemliside kendine bakan gözlerinde hayallerinle olan sevgiyle sarıldığın yaşamında neyin eksik yada tam olanların bilincini keşfetmendir.)
“Yaşamın anahtarı: görebildiğin her şeyde kendini yoklamandır.”
Geçmiş yaşanmış bir olayın deşifre edilmesinden ve yüzleşmekten kaçmamalıyız.
Hislerin duygumuzu zorlamasından mutlu olmak! Kaçınılmaz değil. Saklı olan sırrı çözmek endişelerin yüzeysel duygusal bağların açığa çıkması veya kimin yaşamından neyi çaldığının sana ait olmaması suçlanılma dürtülerinden kendini soyutlamak gerçek olanların hikayelerini süslemesi gerekli olan her şeyini farketmeni kolaylaştırır.
Böylece etraflıca deşifre edilmiş hiç bir şeyin senin bakış açından daha başka bir şey değildir. Değiştirdikçe değişen bakış açıların en büyük zenginliğini yansıtmaya devam ettikçe soyutlamaya başlarsın. Kendi tercihlerin, geçmiş yaşanmış olaylar, zamanı geriye sararak içinde kaybolduğunu anlamak seni tekrar yaşama döndürecek olaylarla yakaladığın yeni hayat döndürmeyi başarır. Zamanla kimin sana iyi geldiğini keşfederken hayatını yeniden programlamaya hayallerini yeniden gözden geçirmeye başlarsın.
En büyük zenginliğini keşfettikçe maddiyattan önce maneviyatın değeri önemini keşfederek parayı elde etmeye başlarsın.

“VARLIĞIMIN BANA SAĞLADIĞI KALİTELİ YAŞAMIMI SEVİYORUM TEŞEKKÜR EDERİM.”

NUMEROLOG:
Müjde Şener


25.6.2019
61/16/7

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 


MANEVİYAT EN BÜYÜK ZENGİNLİĞİNDİR.


MANEVİYAT EN BÜYÜK ZENGİNLİĞİNDİR.

Kendini tanımaya başladıkça yargılamadan, kimseyi eleştirmeden sadece her olandan olaylardan dersini alıp hediye et.
1-Seçimlerinde olmak istediğine yönel.
2- Deneyimlediklerinden dersini aldıkça seni mutlu edenlerle bir yaşam yoluna girebilirsin

Küçük dokunuşla değişen hayata bakış açılarınla deşifre ettiğin duygularınlasın.
Hislerin dilinden anlamaya başladıkça, çevrenin rolleri sende farklı yansımaya başlar. Sürekli değişimin içerisindesin ve bunun bilincinde oldun mu her olaydan bir anlam çıkartarak değişimini başlatmış olursun ve bir de buna neden olan bakış açılarınla devreye koyduğun yaşamınlasın.

İçinden çıkamadığın duygularınla bir şeyleri tam olarak anlamaya, algılamaya çalışarak geçirdiğin zamandır. Kimseyi kendi dilemediği, istemediğinde değiştirmek için uğraşamayız.
Nedendir bilinmezliğin içindeki kimliklerin her birinin yaşamının bir yerinde senin için rol üstlenmişse bundan alınması gereken dersleri görmek ister misin?
Evet der ve gönüllü olduğun zaman isterken dilediklerinin yaşamının bir yerinde sana dokunması “mucizen” olur.

Şimdi neredesin ve kimlerlesin?
Nasıl bir yaşamı hayal edip yaratamadığın için çevrenle kavga ediyorsun?
Toplum içinde her birimizin dünyaya gelirken başlattığı yaşamının bir yerinden devam ediyor olmak ve kimliklerin dilinden anlamak, izin verdiğin kadarıyla olur.
“Kapalı kutu içinde sürekli yanar döner hallerinle deşifre edilmeyi bekleyen gibi olmak yerine zamanın sana sunduğu anlamlarınla kendini yoklamak isterken değiştirmek istediklerini bil ve seni mutlu edenlerle olmayı seç...
Kim olursan ol sen ol! Sen olmak istediğin şekilde yaşamayı seçtikçe hayatın anlamını kazanırsın.

Zengin olmak!
Paranın yaşamında sana sunacaklarıyla tatmin olman, seni son derece mutlu ederken eksiklerini tamamlaman için ve güçlü olmandaki rolleri ile onu alıp kabullenmeyi seç. Her olanın sana verdiği haz kısmetindir. Parayla sen satın almazsın ama onun sana hizmetinin karşılığı mükafatlarındır diye düşün.
“Yaşamımın tümü bana kolaylıkla , neşeyle ve ihtişamla gelir” diyerek etrafına gülücükler dağıtarak kendini mi kandırıyorsun. Hiç bir şey tek başına bir şey olmaz. Her şeyin kendi içimde tutup biriktirdikleri ile yaşamayı seçmiş olman, istemeden sahiplendiklerinle bağımlılık yapmaya başlasın mı kurulmuş pilak gibi tekrarlanan inançlarınla olursun. Ne istediğinden emin ol!.
Zamanı kendine göre uyarlamak ve zamana uyumlu takılmak. Olmasını dilediğin halde elde edemediklerin seni kendi içinde sorgulattırmaya başlar. Yaşamında “Eksik nerede neyi bıraktım” diye sorgulamaya başladın mı. Çevrendekilerin yaşantısına takılırken farklı kulaçlarda yaşamını devam edersin. Hayatının farkında ol!.
Kimi insan en lüks mağazalardan alış veriş yaparken kimileri ikinci el pazarlarında kendine uygun olanını alır. Her ikisi arasındaki farkın hissini yaşadıkça hissetmeye başlarsın. Sonuçta nereden nasıl mutlu olduğun önemlidir.
Her ikisini deneyimleyen biri olarak kendime verdiğim önemimi hissettim. “Benim kimseden bir farkım yok.”

1- Kendini Küçümseme
2- O’an nerede mutluysan orda kal.
Zamanının büyük bölümü yaşanmışlıklar (eskilerin) arasında anılarınla seni çeken insanlar, eşyalar, vs… ikinci el pazarlarıdır. Yaşanmışlıkların anıları ile tam olmak seni ne kadar mutlu ederse eksik olanını tamamlamak için oradasın. O hissi yaşarken seni çeken enerjisiyle tam olduğuna inandığın bir parçan varsa küçümseme minnet duy e teşekkür et. Sana ait olana sahip olmak ve ona hayat vermen ne kadar güzel olur değil mi? Para bir enerjidir, sahip olduğumuz her şeyin bir bedeli olduğu gibi alma verme enerjisi ile yeniden ona hayat vermek elimizde.
Kullanımış bir ürüne sahip olmak seni küçümsetmemelidir. Bilakis ona yeniden hayat verebildiğin için: duygularını yokla: sebepleri ortadan kaldır ve teşekkür et!.
1- Kendinle gurur dur.
2- İçindeki çevherini ortaya çıkartmanda sana yardımcı olduğundan teşekkür et.
3- Nasıl ders çıkartacak olursan bu senden başkası için değildir.

Iyi insan modeli olmanın peşindesin ve seni mutlu eden nedir? Toplum ne diyecek yargılarından dolayı mahrum bıraktığın, sınır koyduğun yaşamınla mücadele etmeyi bırak. Herkesi olduğu gibi kabullendikçe her insanın farklı deneyimlerinden sen, ben, kimse sorumlu olmadan kendini yaşamaya başlarsın.
Kaliteli lüks mağazalardan da alış veriş yaptım. Kimin için kendim için. Kendimi nasıl hissettiğimi söyleyim mi? Değerli ve önemli... var olanın kat kat fazlasını verebilecek o gücün bende olması varlığımın zenginliğinin hissini taşımak bana nasıl haz vermiş olabilir. Çok çalışıp, didinip, biriktirerek elde ettiğimi kendim yaratarak kısa sürede daha az para ile ne kadar çok kar elde edebildiğimi öğrendim. Yaşamımızda her şeyin olması bizim en büyük zenginliğimizdir. İçinde her şeyin bize bıraktıı katkı her zaman olumlu bakıp görmeyi bildiğimiz müddetcede hep kazandıracak olandır.

Sahip olduğum her şeyimin en büyük zenginliğim olduğunu öğrendikçe hayata pratik, kolay, eğlenceli bakıp görmek ve her olayın bendeki yerinin bilincinde oldum mu farklı açılarımla yaşama baktım. Istediğim her şeye sahibim. Ister çebimde param olsun ister olmasın. Yeter ki istediğimin ne olduğunu kafamda netleştireyim. “Ha bir eksik, ha bir fazla ihtiyacın olanın en güzelini her yerde bulabilirsin. En büyük zenginlik varlığınla bulunduğun her yerdir.”

NUMEROLOG:
Müjde Şener
25.6.2019
61/16/7

YENİ BAKIŞ GAZETESİ

22 Haziran 2019 Cumartesi

GÖRDÜĞÜN VE YAŞADIKLARIN TEMEL YAPI TAŞLARINI TEMSİL EDER.


GÖRDÜĞÜN VE YAŞADIKLARIN SENİN TEMEL YAPI TAŞLARINI TEMSİL EDER

Hayat hikayelerimiz her birimizin yaşam biçimini belirler. Kimi zaman her yönden kendimizi ararız, kimi zaman göründüğün gibi değil de görünmek istediğin gibi yaşamayı tercih ettiğini farkedersin. Hiç bir kimse hayatının hikayesinin temel yapısını gözden geçirmeden yaşar gider ve her olayın başlıca nedenlerinden biri: var olanın üzerine inşa edilmiş inançlar ve anlamlarıyla donanımlı olup tekrar yeniden yapılandırıncaya dek anımsadıkça, benzer olaylardır buna eşlik eder.
Bırakamadığın alışkanlıklarındır sende bağımlılık yapar. Tek kuralı koyan senmişsin gibi çevrenin yaptıkları gözüne ilişerek, duygularını inciten yansımalarla kendini içinde yoklamana nedenler olur. Gördüklerin ve yaşadıklarının hikayesi: hayal gücünün eseridir belki, ancak nedensiz bu hikayeler sana yansımaz ve kendini yoklamanı sağladıkça değişmez kalıplarının değişebilmesi için zamanı yakalamanda yardımcı olduğunu dahi anlamayanlardan mısın?

Bildiğin ve yaşadıkların: temelinde inançlarının, kalıp ve tabularının yaşamında seni onların temsilen yönettiğidir. Kimseye takılmayıp”bu benim doğrum” diye anlamlaştırarak zamana uyarlanmak ya da kendini sınama gibi düşüncelerden uzak, kendi bildiğini yapan olman ve mükemmelliyetciliğinin değimez olduğunun temsilidir.
Herşey değişirken senin de değişmen gerekiyor ki zamana uyarlanabilelim.
Kalıpların buna engel oluyorken kendin için ne kadar özverili olarak tanımlanmak, insanların senle ilgili ne kadar iyi denilmesi, toplumun yargısı, eleştirilerinden uzaklaşmak istemene rağmen farkında olamadığın kendinde değişmesi gereken birden fazla kalıplarını geçmişten alıp getirmemelisiniz.
Alışkanlıkların bağımlılığa dönüşür. Yinde de çevrenin yaşam rolleri: gördüğün, herkesin hayatının bir yerinden sana hediye olabileceğidir. Yaşamının bir yerinde “KEŞKE” dememek için kendine çeki düzen vermelisin.

Duygularını dürtükleyen, kırılmasına müsade etmediğin kalıplarınla yaşaman seni yaşamının bir yerinde zorlmaya başlarken düşünmektense, şimdi düşünmeye başladığın zaman inançlarına o kadar sahiplendiğin yetmezmiş gibi dahada zorlaştırdığın ve üzerinde yükler aldığını anlamadan kalıplarınla yaşamına ilave edersin. Çevrenin veya toplumun. Ya da kalabalık bir ülkedesin ve çevrende sana yansıyan gördüğün, yaşadıkların sende bir duygunu tetikledikçe “bak nasıl giyinir, bak ne biçin durur. Ben öyle yapmam, asla gibi” zamanını çaldığın sana ait olmayana yansıma yaparak taşıdıklarından kurtulman için gerekli değerinin ön planda olması önemlidir.

Gördüğün ve içinde olduğun yaşamının her biri seni kendi dünyana taşıyor. Hislerinde, duygularında hapsettiğin başkaların kalıpları ve tabularıdır.
Yaşamın tüm ince detaylarıyla kendini deşifre edebilme şansının her zaman yansımalarından ders çıkartarak kendinde olmasını dilemediklerini bak, gör, öğren diyedir.

Küçük nüansların birleşiminden oluşarak bugünlere kadar taşıdıkların, inandıklarının doğru olduğunu kabullendiğin yaşamınla olman. Ters giden bir şeyler olmasına rağmen çevrenle ilgili alakalı olabilmen, değişmesi gereken yansımaların hikayelerininde değişmesinde katkısı olur.
“Bilmemek ayıp değildir öğrenmemektir ayıp” derler. Nunu ne kadar alıp kabullenebilirsin hayatında. Temelinde var olup bunun değişmesine engel olan inançlarının altındaki kalıplarını deşifre edilmesine izin verdikçe değişiminin mucizelerini farketmeye başlarsın.

Bazı kelimelerin duygunda, yaşamın bir yerinden gelen inançların, kalıpların olması seni olumsuz tetiklemesi, utanç, kırılgan, alınganlığa neden olur.
“Görünmek istediğin gibi görünmek istemenin diğer nedenleri içsel, duygusal dünyanda sana ait olmamasına rağmen alıp taşıdığın, kendini farklı yansıtarak o duyguyu yokmuş gibi taşımandır”.

Zamanı yokladıkça yaşamının bir yerinde değil sadece, her anın sana hediye olmasın çözülmeyenlerin çözülmesinde büyük rol oynar.
Kelimelerin dilinden anlamak, algılamak: yaşamın bir yeri dediğin zaman O’ anın şimdi olması değişimin ucundan tutarak “KENDİM İÇİN KENDİME DAHA BAŞKA NASIL KATKIM OLABİLİR” diyebilmelisin.

Tüm yaşamın bana hediyelerini alıp kabul ediyorum.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

24.6.2019
60/15/6

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

YARALI KALP


YARALI KALP

Yaralı bir kalple gelecek hayallerin ne kadar sağlam olabilir. Sürekli değişen hayata ve yaşamınla kendini kendinle sınarsın. Zamanla tüm geçmişten gelen duygularınla tekrar tekrar yüzleşmeye başladınmı, değişmek istersen değişmeye başlayan hayata bakış açılarına uygun olanları o’ an ÇEKİM GÜCÜNLE çekmeye başlarsın.

Sürekli yeni başlangıçlarınla atacağın adımlarında tetiklenen, geçmişinde var olan temelinde önemlidir. Bu nedenle sürekli değişen zamana adapte olamayan, uyum sağlayamayan kimse çevresinde çekilmez, huysuz olur.

Kimse kendindekini göremez. Biri ona kendini yansıtırken bir an dünyası ters yüz olarak savunma mekanizması devreye girer. “Bu beni ilgilendirmez” de diyebilirsin. “Ben bu değilim” de dense etrafında buna benzer biri ile birlikteysen çevresindeki döngünün tamamen ayrıştırılması gerekir ki, hiç bir olayın onu bırakıp terketmemesi, zamanını kontrol altında tutarak idare eden olma dürtülerinden kaybolan geçmişinin telafisinin mümkün olabileceğini sağlayabildinmi ne istediğini kendinde görmeye başlarsın.
Böylece kimsenin hayatına müdahale etmez, başkaların dedikleri ile değil de kendi istediklerine odaklı hayatına yön vcermeye başlarsın.
Sahip olduğun kimyanın ardında sana ait olmayan bir çok anlamların bilincindeysen çevabın aynadaki yansımalarınla zamanla deşifre edilerek hiçlik boyutuna gelipte bu gibi durumlardan etkilenmeden kendin olabilmek marifet ister.
Istediğin sadece kendine güvenindir. Istemediğin ise seni zamanda yolculuk yapan iişkilerde yaralı bir kalp oluşturulmasıdır. Bu bana ait değildir demek denenmiş bir sürecin farklı açısından kendini sınamak gibidir… geliştirdikçe zihnindeki blokajların ve ya sana ait olmayanları kolaylıkla keşfetmeye başlarsın.
Değişmeyenlerin başkaları tarafından tetiklenerek kalbini zorlaması. O’na neden olan duygularında var olan anıları sana anımsatarak değişmesi gereken süreci başlatan kişilere kızma. Her insanın rolleri sana hediyeleri ile birlikte yansıyarak farkında olmanı sağlar. .

Kimse kendin dilemediği bir hayatı hayalinde süslememelidir. Sürüklendiğimiz ve akışta ilerlediğimiz an önümüze geçen engel kendi yarattıklarımızdır.
Farkında olmadan çok şeyler yaparken düşünemediğimiz ayni zaman diliminde benzer olanı kendinin yapmasıdır. Bunu kimse kabullenmez. Dışardan yansıyan ses: frekans: titreşimlerin seni rahatsız ediyor olmasından durduğun korkunç gürültüden evel kendini de ayni kefene koyarsan beklediğin cevabın sana gelebileceğinden ben eminim. Ama sen bunu duymaya hazır olamadığın için kabul etmediğinden sürekli konulara muhalefet olarak tepkili yaklaşabilirsin.

Kahkaha attığı zaman tiz bir sesi çıkan bayanın çevresine verdiği rahatsızığın farkında değil. Neşeli, bol kahkahalı, keyifli bir insan. Bir konuşup ardından kahkahası esprili. Ardından bir restorantta yemek yemek için oturuyoruz. O kadar gürültü var ki müzkler güöbür gümbür. Biz sadece müziğe odaklandığımızdan çevreden gelen seslere kapalıydık.
Arksında oturan üç bayanın kahkahalarından rahatsız olmuş, canı sıkılmış, söyleniyordu.
Oysa bundan bir ders çıkartması gerekiyordu. Etrafındaki kişilerin kendine yansıma yaptığı gibi çeki düzen verilmesi gereken sadece başkaları değil kendisinin de olması gerektiği idi.

Kendi tercihlerinden başkasının fikirlerine kulaklarını kaptarak sadece kendi istediklerine odaklı yaşamak ardındakileri yoklayabileceği döneme gelince bakalaım ne kadar kırık, yaralı kalp neticesinde bu duyguyu taşımaya ihtiyaç duyacaktı…

şimdinin sana verdiği hz ile keyfini çıkartacağın yaşam çok özel: kimseden bir beklentiye girmeden hayatın tüm yansımalarının sana hediyesini alıp kabullenmek en doğru olandır.
Çevrenin yaptığı, gittiği, yapackağın hedeflerinde olmadan olmuş hislerinle kendini silkelersin.
Zamanı yaratacaklarınla bölüp, toplayıp biriktirdikçe olmayana ev sahipliği yaparak gelecekte hizmet edebilmesi için zemin hazırlıyorsun.

Tıplumun sende bıraktığı kırık kalp, izlerin hiç birine ihtiyacın olmamasına rağmen alıp tuttuğun, taşıdıkça bırakamadığın halde kendi kendine bağımlı kıldığından ona sahiplenirsin.
Yaralı kalbini iyileştirmeden üzerine inşaat kurma, hergün kurguladığın herşeyin sahibi olurken çevrenden seni olumsuz umutsuzluğa yönlendiren ilişkilerini bırakmaya gönüllü ol. Ister eşyan olsun, ister şahıslar, olaylar. Her birinin yarattığı sinsice yaklaşımlarından bir birini besleyebilecek olaylarla tamamlanma süreçleri belki uzun ve meşakatli olur. Ancak günün sonunda seni olumsuz etkilemeye zorlu süreçlerle zamanını blokajlamaya başlarsın.

Olmazsa olmaz olanı keşfet. Beklentilerine hizmet edecek olana bağımlı kalma. Her şeyin başlama ve bitme süreçlerinde sana hzmet ettiği gibi giderken de teşekkür etmeyi unutma. Her an bir dersle farkındalığa uyanırız ve her birimizi inciten duygulrı terkedebilmek için .

“BAĞIMLI OLDUĞUM HER NE VARSA BIRAKMAYA GÖNÜLLÜYÜM. BANA AİT DEĞİLLER. TEŞEKKÜR EDERİN, ÖZGÜRLEŞTİRDİM...”


NUMEROLOG.
Müjde Şener

23.6.2019
59/14/5




20 Haziran 2019 Perşembe

İSTE, YARAT VE OLSUN!.


İSTE, YARAT VE OLSUN

Yansıyan her şeyin hiç bir şeyin olmaması, ne acıdır ki zihninde seni engelleyen blokajlarınla, yaratığın ve gücünün önünde engel olan, ilerlemeni engelleyecek kaygı, endişelerinle düşüncelerinle beslediğin. Zihninden alıp kabullendiğin hücrelerinden dışa yansımalarını yaşarsın.

Farkında olamadığımız olaylara karşı zayıflığımızın esiri olmaktır. Kendini ne kadar güçlü, kendinden emin, ne istediğini bilen olarak tanımlarsan olaylardan etkilenmeden ilerlersin.

Değişen hayat, yaşam içerisinde kendimizi aradıkça bulamadığımız her an, aslında bizi kendimize getirir. Çevremizde sürekli değişen hayat yaşam kalitelerine takılan duyularımızla duygumuzda hapsedilen inançlar bir birini kovalamaya başlar.
Korku endişe evham, istenilmeyen, olmaz dediğimiz her bir nedenin ardındakilerdir önümüzde duran.
Onda olup bende olmayan her ne ise blokajlarımın ortadan kalkması için başka neler mümkün? Diyebilmek önemlidir.
Dirençlerini kırmaya başladıkça etrafından sana yansıyarak hayallerini süslemene neden olan ve zenginliğinin yansımaları ile düşüncelerini zehirleyen kalıplarından arınmanın değişim için formülünü ararsın.

Yaşamın tümü her birimize hediyedir. Sana nasıl yardımcı olabilirim? Diyen birinin karşısında nasıl talepde bulunursun?
Isteklerimiz sonsuz bakidir. Lakin, o an içinde bulunduğun çıkmaz durum sayesinde ilerleyememek, nedeni bilip sonrasındaki adımı tahminlerle yaratmamalısın. Düşünce ve sözlerin lastik gibidir düşüncesine katılıyorum. Her şeyin esnekliği ile sağlamlaşmış, kalıpların dirençlerinden ilerleyemiyorsun. Nereye hangi yöne çekersek o yöne uzar. “Buna engel olan her ne ise bu direnç bana ait değildir” demek yeterli mi sürekli dile getirebilirsin. Istemediğinin yerine koyarken sahiplendiğin bağımlılıklarını özgürleştirmek gibi…
Rahat, özgür, inançlarınla tamamlayıcı olmak zaman istemez. Bunu yaratarak içsel duygusal her olan olmayanın arasındaki katı kuralların bilincinde olup, sakinleştirebilirsin. Motive etmek, yumuşatmak gibi ve derin duygulardan yüzeye çıkanın her itilip katılarak yolunu bulanlar gibi disiplin edilmek ister.
Istemediklerine odaklandınmı, nereye baksan yansıyan istemediklerinle yaşamaya başlarsın.
Hayallerimiz en büyük zenginliğimizdir. Bizi kendimize getiren, bizi olgunlaştıracak ve daha iyi duruma getirecek imkanların ortaya çıkmasını sağlayacak.

Talepler hayallerimizle birlikte mutluluk hormonu salgılarken, en küçük bir olumsuzluk umutsuzluğa neden olur.
Isteklerinin listesini yap. Sadece tek bir şeye odaklanma. Geniş açılardan olaylara bakıp olmasını dilediğin. Kendini mutlu huzurllu hissedebileceğin her şeyin en güzeli için dilemekten başka yapabileceğin belki bir şey yok gibi görünebilir. Ama, çok güzel bir hayata uyanmak hayallerinden seni alıkoymayan inançlarınla besleyici olabilmen gereklidir.
-Hayallerinin önüne korku, anlamsız gelen inançlar koyma.
(Zamanı geldimi etrafındaki değişiminle farklı farkındalığı olan ilişkilerin türediğini kimseden bir şey beklemeden kendiliğinden gelişecek kaliteli duygularının oluşmasını başlatmış olursun.)
-Başına ne gelirse çevrenin rollerinden etkilenerek yapmak istediklerinden kendini soyutlaman ve başkası ne diyecek diye değiştirmemelisin.
(Olmak istediğin gibi ol!. Seni kendi içinde huzurlu kılacak olaylara odaklı kalmalısın.)

Hayallerinin gerçeğe dönüşmesi için ne yapabiliriz?
Mesela: arabanın eskidiğini, sürekli arıza çıkarır diye değiştirmek istersin. Çok beğendiğin bir model vardır. O nu istersin.
Elindeki imkanın kısıtlı, 1- para: yeterince param yok dersin. 2- bu modeller arıza çıkartır diyen düşünceler… 3- olmadan olmayacak enerjisine maruz bırakılmak. Unutmamalıyız ki çevremizde dost da var, düşman da vardır. Dost sanıp talebini dile getirdiğin kimse senin O’ an düşmanın da olabilir. Düşünceler, hayallerin gerçekleşebilmesini dilediğin gibi hayallerini süsleyebilecek enerjinle daima yalnız kalmalısın. Olmadan olmasını dilediğin her şeyini kimse ile paylaşmamalısın. Böylece saf enerjinle birlik bütünlük içinde olursun.

1- Para: Yeterince param yok endişesini ortadan kaldır. En büyük zenginliğe sahipsin o güç içindeki hazinendir. Taleplerini dile getirecek yetenekl yaklaşımlarınla sana yansımasını ( gelmesini) sağlarsın. “paranın bana sağladığı kaliteli yaşamı seviyorum.” para benimle tam ve bütündür...bolluk enerjisi ile sahip olmaya başladıkların, her şeyinle sana aittir.

2- dilediğin, istediğin talebin için olumsuz düşünce ve inançlarını değiştir. Bu düşünce kime aittir? Başkasının dediği ile hareket etmemeyi seçiyorum. Bu düşünceler bana ait değildir. Altındaki nedeni ara. “Güven” duymak olabilir, onay alma ihtiyacı olabilir vs...

3- Olmadan olmayacak korkusu sana ait değildir. Bilinçaltındaki zoraki hediyelerindir. Istememene rağman sana aşılanmış, kodlanmış ve kontrol edilmene neden olan blokajların. Ben ne istediğimi biliyorum. Bu bana aittir ben seninle tam ve bütünüm. Bana hizmet etmene izin veriyorum sen de benimle bana hizmet etmeye varsan kolaylıkla tüm engellerin ortadan kalkıp gelmeni niyet ediyorum ve teşekkür ederim. Benden sana senden bana giden gelen tüm engellerin aramızdan kalkmasına izin verdim, onayladım teşekkür ederim.
Kişiden kişiye değişen istekler, arzu ve taleplerin ardında kendi içsel dünyanda biriktirdiklerin ve önünde set çekilmiş olumsuz kaynağın altındaki nedenleri deşifre edebilmelisin.
Hiç bir şeyden korkmuyorken her şeyden ince ayarların denge ve uyumuyla tamamlayıcı olmak gerekir.
Her gün yeni bir sayfa aç kendine. Yaşadığım her anım, en güzel ve keyifli anlarımdır.

"İSTEDİĞİM, DİLEDİĞİM HER ŞEY BANA NEŞELİ, İHTİŞAMLI VE KOLAYLIKLA GELİR."

NOT: NE DİLEDİĞİN ÇOK ÖNEMLİDİR. SÖZLER, DÜŞÜNCELERİNDE OLUMSUZ İSTEMEDİKLERİNİ İPTAL ET...

NUMEROLOG:
Müjde Şener


22.6.2019
58/13/4

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

NEDENSİZ OLMAYAN YANSIMALAR DERSİNDİR.


NEDENSİZ OLMAYAN YANSIMALAR DERSİNDİR.


İstediklerine odaklan. Olan yansımalarının yaşamındaki yeri içsel, duygusal bütünselliğinin temsilcisidir.

Heryerde kendini aradıkça kim olduğunu ve ne yaparsan mutlu olduğunu kendinde aradıkça Farklı dünya gözüle yaşama bakarsın. Herkes nereye gider, ne yapar, ne yer, nasıl bir denge kurmaya çalışıyorlarken kendini tüm bu senaryonun parçası yaparsın Ya da yapmazsın…
Sürekli değişim içerisinde kendimizi yoklarız. Farklı insan modellerinde bulunan kendine ait yaşamlarla, başkaların taşıdıkları inançlarıyla birlikte yaşam rotalarını belirlemeleridir.
Kim ne yapar ve nasıl bir yaşam haritası çizerek kendini güçlü göstererek dengesini kurmayı başarmış ise, o kişiler kazanır ve başarır.
Gözümüze takılan şimdi şu an yaşanılan hikayelerde muhalefet olmayı başaran insanlarla aramızdaki bağı kurmaya çalışmaktır.
Benim ondan eksiğim nedir?
Onda olup bende olmayan nedir?
Ne yaparsam kazanırım? Gibi en bariz isteğe odaklandım. Hepimiz yaşarken kazanmakta isterin. Dünya okulumuzda herkes her şeyin içinde bir baltaya sahip oluncaya dek değişimin içindedir.
Kimin ne yaptığı “kulağında küpe olsun” ama, kendini nerede mutlu, tamamlanmış hissedersen kazancının orada olduğunu hissedersin.

(Sürekli yazmanın nasıl bir his olduğunu anlamam yıllarımı almış. Iki kelimeyi yan yana koyamadığım zamanlarım anılarım olarak bugün küçük bir ışıkla anımsamak istemediğim blokajlarımı bana anımsatıyordu.)
Otomatik olarak “ben bilmem, ben yapamam, ben becermem” diyen sözlerim ve ardındaki korkularımın önümdeki engellerinin de ardına saklanarak kaçıyorken sürekli karşıma benzer nedenler çıkarak yaşam amacımı belirleyen ruhumun dışa yansımasıydı.
“Ruh” derken, sıradan anlatılanlar gibi zihnimizi süsleyen “ruh” düşünmeyin. Hislerin dilinden anlamak, enerjilerin, frekansların veya titreşimlerle kendimizi ortaya koyarak içsel dünyanın özgürleştirilişi ile sahip olabileceğimiz özgüven en büyük kazancımızdır.

Istemediğiniz, onaylamadığınız yaşam, hayatınıza engel olabilir. Fakat sürekli değişen yaşamla değişmesine engel olan düşünceleriniz, sözleriniz arasında gidip gelen farklı bakış açılarınız oluşur.
Çevreden gelen, bizi olumsuz etkileyen her şey günün sonunda olumlu düşünmenize neden olur.
Zamanı kabullendikçe şimdi şu anda olması gerken farklı senaryolardır olgunlaştıran. Başkaların yapamadığını yapması veya senden önce davranmaları değişimini, düşüncelerinle birlikte değiştirir.

Ben politikacı olamam, siyasetten anlamam, anlık mualefet olamam. Insanların yaşamlarıyla karma yaratmam gibi düşüncelerim zihnimde dolanıp durdu. Maalesef zaman şimdide şu anı deşifre edebildikçe ve zorladıkça bir anlık değişen zamanla göremediğini gösterecek birilerine elbette ihtiyaç vardır. Özgüven devreye girerken duyguları zorlayan kişilerin görevi dobra dobra ben saydamım, şeffat. Olanı dile getiririm diyen yazarlara gıbta ile bakmaya başladım. Oysa bu ben değildim şimdilik.
Değişime katkısı olan herkes gözümde spritueldir. “Güç” sembolünü taşıyor ve minnet duygum yüzümdeki gülümsemele beni daha çok olumsuz düşüncelerimi kırıp yerine, “hepimiz her şeyi yapabiliriz” demeye başladım.

Değişime katkısı olan herkesin hayatımıza dokunmalarına izin verdiğimiz kadarıyla duygulara vurarak tetiklendikçe, savunmalarımız ardından öfke, sinir, inad gibi mücadele içine girmemize ve hayatımızda ne istersek hediye etmeye başlarlar. Negatif sandığın şey senin hayatının değişmesine ve dönüm noktan olmasınada etkendir.

Ne kadar ilginç bir dünya içindeymişiz. Hiç bir şeyin esasta gerçek nedeni “hiç belli değildir”. Çünkü hiç bir ey nedensiz değildir, sadece zamanı ertelerken o gün gelecek ve o zamanı bugünle kıyaslaken çok istediğim şey şimdi oldu demeye başlarız.
Düşünce gücünün etkileşimi deriz. Esasta değişen zamanla değişimimizin farkındalığında olmadan başka bir alemde kendimizi algılamaya çalışırız. Farkındalıklı bir kimsenin yaşamı yansımalarıyla kendine pay çıkartarak geçmiş ile bugünü kıyaslar ve dersini çıkartarak daha iyisine odaklı kalmayı başarır.
Ne dilerken veya isterken, talepleriniz mütevaziliğini koruyorsa bırakın o duyguyu. Yerinde ve doru zamanını hızlandırmak istersen. Izlerinde hep ona yakın olanlarla zihnini beslemelisin.
Yarattığın ilk şey önemliidir.

Değişimle değişen dünyamı “içsel ve dış etkenleriyle dengede tutmayı, kolaylıkla ve zevkle eğlenerek yaparım...”

NUMEROLOG:
Müjde Şener

21.6.2019
57/12/3

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 


KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...