20 Temmuz 2019 Cumartesi

GEÇMİŞİNİ DEŞİFRE ETMENİN KEYFİNİ ÇIKART


GEÇMİŞİNİ DEŞİFRE ETMENİN KEYFİNİ ÇIKART

Hayatta kalma dürtüsü: her insanda farklı duygulara ev sahipliği yaptığını biliyorsun. Yaşama sebeplerinin her birinin farklı oluşu, yaşam senaryoların arasında kendini yoklamaya başlarsın. Çevrende sana yansıyan nedenleri deşifre ederken, geçmişle bugünü eşleştirerek tamamlayıcı olmaya çalışırsın.

Ardındaki nedenlerin deşifre eilişi, hayatı kolaylaştıracak daha başka nedenlerin ortaya çıkmış hali ile farklı düellolarla yüzleşmen seni silkeler.
Bu düellolarla, istemediklerindir geçmişten seni kaçırtan. Ancak, zamanı yakalandığın zaman yüzleşmek durumunda olduğun nedenlerdir.
Kimse için deşifre edilmiyoruz. Saklı kalmış, gizemli olan ve olmazsa olacak gibi düşlerimizden gerçeğe dönüşünü, taşıdıklarımızla bir bir yüzleşeceğiz ki, nerede yarım bıraktıklarımızı görebilelim.
Taşıdığımız duygulardır bizi seçim yapmaya zorlayan. Küçük bir tercihle mutsuzluğa giden yola girerken mutluluğa gideni keşfederiz. Altındaki nedeni yoklamaktan kaçınırken, nedeni çevremizden yansıyan, acı verene karşı duruşumuzu yansıtmaya devam ederiz.
Acı, içinizde değişmeyi bekleyene ulaşabilmektir.
Yaşadığınız her olay geçmişin yansımalarıdır. Ta ki, mutluluğa giden yolu keşfedelim bu böyle deva eder.
Duygunuzu zorlayarak kırılmayı bekleyenleri özgürleştirelimki, çevrenizdeki kişilerden tokat gibi gelecek olanları farkedebilelim.
Neden yaptı, niçin yaptı diye sorgulamadan evvel, bu kişi bende hangi duygumu tetikliyor diye düşünmeliyiz.
Her insanın dokunduğu duygu, bin uyanışla içimizdeki volkanın patlamasına neden olur.
Yaşamı yaşarken, hayatta kalma dürtüleri ile silkelenebiliriz. Kaliteli bir yaşama giden yol mutluluktur ve hayattan haz almaktır.
Böylece, kendini kabullenmeye başladın mı geçmiş ile bugünde yüzleşirsin. Böylece, geleceğe yatırım yapmaya başlarız.

Zamanda yolculuk yapmak: bilinçli olmak ve, nereye gideceğimizi keşfetmek…
Her birimizin farklı duygularla bizi yoklamasından dersler çıkartabiliriz. Ama, günün sonunda keyifli olmaya başlayacak kaynağı keşfetmek, bize çok şeyler kazandıracaktır.
Özümüzdeki hedef, hayatta kalmanın bilincinde olabilmektir.
Aldığımız her nefeste, istemediklerimizi bırakmaya gönüllü oluncaya dek sürekli değişen. Ve yaşama sebeplerimizi ortaya koyabilecek olanı deşifre edipte, zorlamadan olanı keşfetmektir.
Dünyaya geldiğimiz andan itibaren duyuların üzerine inşaat yaparız Sürekli hareket halindeki yaşamı yöneten duyularımızda var olan algılarımızdır.
Sebepler zincirlerinden kendimizi bilinçli kılmak ve, var olan her bir dokunuşun nelere sebebiyet verdiğini bilerek bedenimizin hakimiyetinde olmak, binlerce beklentilerimize ışık olacaktır.
Dünyaya geldiğimiz andan bugüne, defalarca kim olduğumuzu ve neden bu dünyaya geldiğimizi sorgulamaya başlarız.
Her şeyden bir neden ararken, o nedeni kendi içimizde aramayıp hayatta kalmaya çalışırız.

Kimse için değilde, kendimiz için nasıl yaşamayı seçmek gerekiyor. Çünkü, nasıl mutlu olunacağını bilemiyoruz.

Mutluluk temelinde yatan nedenlerin bilincinde olupta onu oradan değiştirmektir. Her duygumuzda bizi zorlayarak deşifre eden sebeple, bügün istemediklerimizi yaşamamıza neden olur. Mutluluğa giden yol ise özgürlüktür.

Her nedenin ardındaki kaynağa ulaşabilmek, günün sonunda mutluluk getirecek. Zamanı kabullenmek ve kendi içindeki o fırtınalı geçiştirmelerin sürekli benzer nedenlerle önünü tıkayan korkuyu keşfettinmi, altındaki nedenleri o zaman görmeye başlarısın.
Sürekli farkındlaık peşinde giderken takılıp kaldığın, sınır koyduğun ve kendini daha derinlerde aramayıp orada bırakarak, zorlayıcı olanlarla başa çıkmaya çalışman bağımlılıktır. Ve daha başka kalıplarının ortaya çıkmasından korkarak kaçar, dahası olanlarla nasıl başa çıkılacağını bilemezsin ve ve…
Fakat deşifre edilmiş olanın ardına kolaylıkla ulaşabilmek, zaman kazandırdıkça eski kalıplardan arınmanın verdiği özgürleşmiş olma hissi, gelecek kaygı ve korkuyu da beraberinde ortadan kaldıracaktır.

Geçmişini deşifre ettilkce bugün yaşadıklarının nedensiz olmadığını anlamaya başlarsın. Ve daha iyi bir gelecek için hayallerini düşüncelerinde törpülemeye, daha güçlü yaratımlarınla ve, daha iyimser hal tavrın, izlediğin yaşam yoluna güzellikler ilave edersin. Hep daha güzel olana iyimser yaklaşarak görmeyi seç!…


NUMEROLOG:
Müjde Şener

21.7.2019
58/13/4

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 







18 Temmuz 2019 Perşembe

ÖNCELİKLER VE ZAMANIMIZI DOĞRU KULLANMALIYIZ.


ÖNCELİKLER VE ZAMANIMIZI DOĞRU KULLANMALIYIZ.

Önceliklerimiz ve zamanımızı doğru kullanmayı başarmayı isteriz. Zaman her birimizin hayatında önemli olduğu kadar bizi sistemli,düzenli olmaya alıştırır. O nu doğru kullanmak, ve yaşamın içinde öncülüklerimize sadık kalabilmeyi sağlar.
Hak ettiğimiz, dilediklerimizle ve seçimlerimizi de beraberinde harekete geçtikmi, beklentilerimize cevaplar bulmaya başlarız. Açılım yaşıyoruz. Her seçimlerle deneyimler sonrası farkındalık, daha farklı duyuları bizlere kazandıracak olmasından yola çıkarız. Deneyimler olumsuz ise onu olumsuz düşünerek zihninizi zehirlemeyin. Her değişim, değerinin önemini sana kazandıracaktır.
Hedef koyup ilerledik mi, sınırlarımızdan şaşmadan nasıl ilerleyebileceğimizi biliyorken yinede istemediğimizi yapmış olmak bize o zamanı geri getirmez ama farklı bir deneyimi kazandırdığı düşünceleri güzeldir.
Her nedenin altındaki başka nedenleri düşünerek hareket edebilirsek ona meydan okumaya kendimizi istemediklerimizden arındırmayı keşefederiz. Bu keşif ise, hedefimizi daha iyi açısıyla görmemize yardımcı olur.
Başarılı olmak, istediklerimizle olmak ve hayallerimizdeki hedefi elde ertmenin yolu, zamanı doğru kullanabilmektir.
Doğru zamanı kullanmak ise, içinde bulunduğumuz ve deneyimlediklerimizin tümüdür. Dolayısı ile hangi açıdan olaylara nasıl bakıp neye göre sıraya koyduklarımızı düşünecek olursak. Başkaların sınırladıklarını aşarak kazandıklarımız kendi hedefimizi daha güçlü hale getirecek olandır.
Kişisel olarak her birimizin beklentileri, istekleri ve hayat yaşamımızdaki çizgi değişkendir. Ben kimim ve ne istiyorum? Sorusunu daima aklında tutup onu hayatta tutabilmektir.

Atacağın adımlarda hedefi belirleyebildin mi? Düşüncelerindeli planını, programın olmasını ve istediğin gibi geliştirdiğin kendinle tam olabildin mi? Hatalar bizim içindir: olgunlaşmamızı sağlar ve zamanın gelip geçişinden kaybettiğimiz en önemli olanın ardından daha başka deneyimler kazandırır. Kısacası kaybettiğimiz sadece zamandır. O gün gelir devran döner ve birinci ikinci üçüncü dedikçe daha fazla zamanı kaçırmamaya özen gösteririz.

Hayatı kazanmak istersek zamanı doğru kullanmayı bilmiyorsak öğreniriz. Her şeyimiz ile önceliğimizin kendimiz olduğunu bilmenin hazzını duyarız.
“Evet” ya da “hayır” diyebilmek, istediklerimize odaklı kaldık mı hedef kitlemiz, başarı oranımız artacaktır. Yaşamın tümü her birimizi güçlendirmek üzere programlı olup, bizi yaptıklarımızla sınar.
Farkında olmadığımız halde, en büyük sorun olmaya başlar zaman yönetimi. “ben o zamanı kullanıyorum” diyerek kesip atabileceğin bir konu olarak düşünebilirsin. Ama, her birimizin hayatı, yaşam kalitesini artıracak faktörlerinde, bulunduğu ortamı doğru değerlendirebilmesini zamanla sağlarız.
Bunu ne kadarını başarabilirsin. Ve ya bilmezken kendi dünyanda her geleni değerlendirerek deneme yanılmalarınla farketmeye çalışırsın.

Hangi zaman yaşam veya mekanda olursan ol.
Bizi kendimize getirecek olaylarda illa iniş yaşarken fiziksel, zihinsel, ruhsal düşüşlerle silkelenmeye başlarız.
Bu bizi itici güç olarak göstermeye başlarken, yansıttıklarımızla çekim gücümüzün yansımalarıdır gördüğümüz.
Bakıp ne gördüğümüz önemlidir. Düşüncelerimizdeki istemediklerimiz, hayatımızı olumsuz yönde etkileyecek oluşu ile, içsel dünyamda beni kendime getiripte ne istediğimle ilgili soru sormaya beni yönlendiriyor.
Her olumsuz nedenlerde, yansıttığımız kadarını yaşamamıza neden olabileceğini biliyoruz artık. Hayatta olmasını dilediklerimizin yaşamımızı süslemesi ise, imkansız olacak olanlardan soyutlandığımız an, değişimimizin fatıralarını daha net görmeye başlarız. Kim olduğumuz, ne olmak istediğimizle ilişkisi: daha kaliteli olanı hayatta tutmanın verdiği haz. Kazancımızın faturasının yansıması ile elde ettiklerimizden yürümeye başlarız.

Bugün düşüncelerimizi bir yere not aldık mı. İleride kendinize nasıl davrandığınızı görerek nedenini incelemeye başlayabilirsiniz.
Çevrenin ve toplumun dedikleri, istedikleri ile hareket ederken kendini kaybettiğin ortamda ne olmak ve yapmak istediğini anlamakta zorlanabilirsin.
Geleceğini hedeflediğin çizgide ilerlemek isterken, icraat yapmadan kapılıp gittiğin başka yol hedeflediklerinden seni alıkoymaya başlar.
Zamanı kazanmak, önceliklerinde ki hedefinin geleceğin olması gerektiğini söylüyorum.

Zamanını doğru kullanabileceğin o gün bugündür. Sadece istediklerine odaklı kalırken çevrein, toplumun seni yönetmesine değil senin kendini yönetebilir olmayı seç…

NUMEROLOG:
Müjde Şener

19.7.2019
47/11/2

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

SANAT AŞKI


SANAT AŞKI

Elinde altın bilezik

Yaşam ve Sanat = Hayat

Dokuma yapar gibi hayatı işliyoruz. Duygu, düşünce ve hislerimize empati yaparak anlamak, algılamak dururken dışardan yansıyanlara önem veremedikçe olduğumuz yerde sayarız.
Bakıp gördüğümüz, görüpte yarattıklarımızın tümü de “SANATTIR”. Sanatı nasıl tanımlayabildiğin önemli elbette. Her şeyden, hiç bir şeye odaklı kalmadan her bir zerrenin anahtarı kapalı kilitleri açabilmek için kullanalım.

Hayatın içinde, dünyanın bir bütün olabileceğini bilmeden yaşamın nasıl bir his olabileceğini düşüncelerimizde kendimiz yaratırız.
Güneşin doğuşu ile batışını gözümüzde imgelerken, zamanın ve yaşamın önemini daha iyi algılıyoruz.
Hayatı sevmenin kazandırdığı çoşku!
İçinde tuttuğun duygularınla, onu yaratan düşünceleri ve hayallerimizi destekleyen, düşlerdeki zenginliğimizdir hayata koyduğumuz.
Her bir parçaları bir araya getirerek, kim olduğumuzu, ne olduğumuzu, ve nerede olduğumuza yönelirken. Ne olmak istediğimizi bize anlatacak hikaye, yarattığımızın farkındalığında olmak, bize ne çok bilinç kazandırabilir?
Her şeyde bir ilk olmak her şeyden bir dersle uyanmak ve her dokunuşla küçük de olsa uyanış, bilinç, algı

Yaşarken, denemeden anlayamayız.
Oysa, ben! kendimi kendi içimden özgürleştirirken, buna engel olan hayatın zorluklarını, yarattıklarıma ilaveten. Var olan inançlarla, kalıplar, tabular korkulara neden oluruz.
Istersen istemediklerini özgürleştirebilirsin. Duygularımıza çarparak, “Tsunami”gibi yıkıcı olurken ardından olayları sağlam temeller üzerine yeniden yapılandırmak için gayret ederiz.

Hayatımızda yapıcı olmak varken, yıkmanın, yok etmenin bir anlamı olmadığını anlarız.
Hiç düşünemediğimiz hikayelerin değişimi ise her yönden dersimiz olur.

Bugün dün değildir. Dünden kalanla, bugünü tamamladığımızı, bize yansıyarak anlamamızı sağlayacak düellolara girebiliriz. Her dokunuşla silkelendiğimiz gerçeği canımızı acıtsada zamanla iyiki oldu demeye başlarız.
Gerekmedikçe olaylara farklı açılardan bakmayız. Gerektikçe daha sabırlı olur, özverili yaklaşarak tamamlayıcı olmaya çalışırız.
En zor ama en keyifli olan düşünceleri ortaya koymanın hazzını taşıyabilmektir.
Yaşam tıpkı sanata benzer. Yaratarak ortaya koyduklarımızın değeri ve önemi ile bütünselliği bizlere anımsatarak katkısını ortaya koyarız. Kendi içimize yönelmemize katkısı olan her düşüncelerimizdeki hayali gerçekleştirdiklerimize güzel yaklaşırız.
Ruhsal, duygusal, fiziksel hücrelerimizdeki cevherin ortaya çıkmasındaki etkendir.
Bunu başarabilmek, var olan ve hücrelerimize kodlanan her düşüncelerin duyularımız aracılığı ile oluşudur.
Her birini tek tek deşifre etmek ve sadece istediklerimize odaklı olmak denge yaratır.

Hünerlerimizin bütünselliği ile ortaya koyduğumuz sanat aşkı: her bir dokunuşla binlerce farklı düşüncelerimize hayat verdiğimizi görebiliriz.

Bu farkındalık farkedebileceğimiz en güçlü yaratımla içimizdeki zenginliğimizdir. Ne verdiğin ile ve ne almak istediklerini ortaya koyar.

Içimdeki çocuk, bugüne kadar beni taşıyan anılarımla donanımlı iken, o’nu nerede bıraktığımı, bende hangi duyguları aşıladığını. Onun da üzerine nasıl yaşam kurduğumu ve nerede onu üzdüğümü anımsatan olaylarda güçlendiğimi anımsadım.
Kazandığım her şeye sebep o oldu. Kim olursak olalıım birden fazla yaşamın zincirleri arasında topladığımız, biriktirdiğimiz, gördüklerimiz, duyduklarımız, algıladıklarımız, hissettiğimiz her şeyin kendi içinde taşıdıkları oldu.
Neden taşıyoruz veya, kapıları açamıyoruz... Elimizdeki altın bileziği kazanmak ister de kullanamıyorsak, “emek harcağıdın ve her dokuduklarındır sanatın” o halde atacağın her adımlarında dokuduğun halı gibi yaşamınıa çeki düzen vermek gerekir.

el emeği göz nuru derken daha başka neler mümkün olabiir.
Sanata olan aşk, tutku, yaşamı hafifletir. Kimse için değil kendin için bir amaç belirlemek gerekir.

Sanatındır, seni sanatcı yapar…

Elindeki imkanın doğruysa bunu en iyi şekilde değerlendirmek gerekir. Ben bilmem, ben yapamam, ben becermem demek basittir. Özdeki hünerlerimizin bilincinde olmak ve olana hayat vermek elimizdedir. Içimizdeki cevherin özgürce salıvermek, bizleri değerli kılacak. Akıl, mantık, şuur ve bilinç hayatımızda unuttuklarımızdandır derken, en son bakmaya başlarız.

Kendi içindeki cevheri keşfetmek için geç kalmadın. Bunu en iyi şekilde yaratarak yaşamayı seç.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

19.7.2019
47/11/2

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 

15 Temmuz 2019 Pazartesi

İÇİMDEKİ ÇOCUĞA SEVGİM


İÇİMDEKİ ÇOCUĞA SEVGİM

İÇİMDEKİ ÇOCUĞA SEVGİMİ İTİRAF EDİYORUM. TÜM YAŞAM DERSLERİMİZDEN İBARETTİR VE HER YÖNDEN HAYATI ANLAMLI KILABİLECEK YAŞAM HİKAYELERİMİZLE SİLKELENDİK Mİ BİZİ “BEN” YAPACAK GÜÇLE ŞİFALANDIĞIMIZDIR.
İçimdeki çocuğa özlemimi anımsadıkça, yaşamın su gibi akıp gittiğini ve geriye dönüpte baktığımda sadece çocukluğumun orada kaldığını anladım.
Hayatımın geride kalan dönemleri, nasıl yaşamak istediğimin hayalleri ile zihnime düşmeye başladı. Tek tek aile dizilimi gibiydi sanki. Filim şeridini andıran zamanda yolculuk yapıyormuşum hissi uyandı içimde. O’ gün, bugünmüş gibi ayni duyguyu hissediyor ve yaşıyordum. Her dokunuşta bin acı hissederken zamanla her birinin nedensiz olmadığını anlamıştım. Içimdeki çocuğa özlemim, hasretim ve sevgim herzaman anılarımda gezindikçe bana gerçek ben olmanın verdiği hazzı tattırdı. Yaramazdım, hareketli yerinde durmayan onun da dışında sakinliğimde vardı elbette. Öz’ündeki ben ile karmik inançlarla donanımlıydım. Zırhım vardı koruyucu çelik giymiş gibiydim hatta erkek gibi sağa sola atılıp kapılan. Ama, onun da içinde başka bir çocuklaydım. Anladım ki beni ben yapan çocukluğumu seviyorum. Bir anda kendime dönüpte senden özür diliyorum, senden af diliyorum ve seni seviyorum demek istedim. Öylede oldu. Tüm yaşamım bana hediyesi idi. Hangi amaçla bugün var olduğumuzu anlamak imkansız gibi önümüzde durabilir. Sonuçta bulunduğumuz her ortama uyumlu olmak, nedenleri ile donanımlıdır.


Hangi yaşam, zamanlarımda içimdeki çocuğa ne yaptığımı, üzerine neleri inşa ettiğimi düşünmeye beni yönlendiren olayları zihnimde yokluyordum.
Her birine isyankar olmadım, beni acıtan nedenleri yoklamadan gülümsediğimi farkettim. Gelip geçen evrelerde olgunlaştım ve ben ben oldum.

Deşifre edilmeyi bekleyen daha başka duygularımla yüzleşiyordum sanki bugün. Beni üzmediğini, kırmadığını ve sadece olgunlaştırdığını anladım. Derinlerde aradığım eksik parçalarımdı beni tamamlayacak olan ve aramaya koyuldum. Bir anda silkelendiğimi farkettiğimde uzakta aradıklarımın benle olduğunu, baktığım, gördüğüm, koklandığım, tat aldığım her yerdeydiler.

İÇİMDEKİ ÇOCUĞA SEVGİM BAKTIĞIM HER YERDE.

Ayna olmuş topluluk içinden kendimi keşfedecektim. Bir yandan ararken diğer yandan onun benle olduğunu bana hatırlatanlarla önümde duran engelleri kaldırdıkça farkına vardım. Bazen bakıp göremediklerimiz burnumuzun dibinde olsada yokmuş gibi sağa sola savruluruz. Engeller, önümüzdeki sınırlardır, korkulardır, kalıplar, blokajlardır. Bilinçli olmak, her engeli aşmamıza yardımcı olur. Küçük bir söz, cümle, kelime, neden, olay, kiliti açmamız için şifre olabilir.
İçimdeki çocuğa sevgimi kutsuyorum. Onun tıpkı bugünkü ben gibi özgürce, koşulsuz sevgisiyle, herşeye, herkese dokunmanın önemini hatırlattığı için teşekkür ederim.

Her birimiz zamanda yolcuyuz. Ne zaman içimizdeki çocuğun farkındalığı ile silkeleniriz o zaman durup, geriye dönerek onu da bugüne getiririz. Her şeyde ben değil, “biz.” Birlik içerisinde tam ve bütün oluruz.

Beklentilere, amaçsız ilerlememize bir de imkansızlık yarattıkmı çıkış yolu bulamayız.

Onu nerede sevmeyi unuttuğumu, neşemi kaybettiğimi, hüznü, anımsamaya çalıştıkça, o’na ulaşabilinceye kadar, ne çok karanlık sokaklardan geçmem gerektiğini sorguladım.
Hangi evrede o’nu aramaya koyulduğumu, ayni döngüde dönüp durduğumu ve sarhoş gibi sağa sola savrulduğumu anımsadım.
Hayatı tek kalemle yazacak olsaydım içimdeki çocukla birlikte nasıl olmam gerektiğini bilmeden bunu yazmam olanaksız olurdu.
Bunca zaman ona giden yolu aramak aklıma gelmezken bana kendini anımsatacak her yansımada hatırlatmaya çalışıyordu. Içimdeki çocuğa sevgimi her nerede unutmuş, bırakmışsan senden, kendimden ve tüm hücrelerimden özür dilerim.
Nedenlerimi sorgulamıyorum. Sadece ben olmadım. Yarattığım hayat amacım köprüden geçerken ardına bakmamak üzere sadece tek yön olmasını dilerdim. Bir daha asla dediğimi anımsıyorken kaç kere gidip geldiğimi bilemezsiniz. Bir daha asla dediğimiz an, yeniden oraya gidip gelen duygu ve düşüncelerle tamamlayıcı oluncaya dek sürekli hafızalarımızdan anıya dönüşünceye kadar gidip gelmeye başlarız. Oysa eksik, yarım kalmış küçük bir nedenin büyük sorunlar getireceğine inanırken hayatın tümü başka zaman içerisinde bize güven sağlayacak.

Bir ben varsa bir de benden başka beni bana anlatan sensin…

NUMEROLOG:
Müjde Şener

17.7.2019
54/18/9

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 


HAYALLERE AÇILAN KAPILAR


HAYALLERE AÇILAN KAPILAR

Hikayeler sonsuz ve sınırsızdır. Ama, bir birine bağlı ve iç içe geçmiş zamanda yolculuk yaparak sınanıyoruz. Kimliğimizi sorguladıkça, süreklilik arz etmeye başlar. Farkında olmadan yanımızdaki kişiyle alma verme alışverişlerimiz başlar. Nedir bu alış veriş? Nasıl bir hikayenin içinde kendimizle sınanarak yaşama tutunmaya çalıştığımıza anlamlar ararız.
Her birimizin hayata farklı açılardan bakması, duygularımızı zorlar. Zihnimizde yoklamamıza nedende olabilir. Sözlerimizle, cümlelerimiz arasında giden gelen kelimeleri bir araya getirerek anlamlarını türetiriz. Daha iyi bir yaşama hazır olmak, olmayan inançlarımızdan kendimizi törpüledikçe altından nedenleri aramaya koyuluruz. Daha iyi ben, daha iyi yaşamım ve daha kaliteli dünyaya “evet” diyorsak. Bugünü, dünden daha güzel hale getirecek olan, yaşamı yaratmaya başlayalım.
Küçük bir çocukken, yada bebek iken almış olduğumuz her duygusal çöküntü, illa bir gün patlak verecek. Öz’ümüzdeki bu kimyamızı bozan acı, reaksiyon gösterecek fiziksel inanç kalıplarına dur demek gereklidir.
Benim için öz inançlarımla, kimyamı bozacak her bir parçaya değişim için fırsat vermektir. Bu fırsatı yoklandıkça, içsel dünyamızda yok ettiğimiz kaybolan çocuğu, fiziksel, zihinsel ve ruhsal duygusal yokluğa yönlendirenlerden intikam almak değildir.
Şimdi, şu anda, her bireyin hayata farklı açılardanda, bakabileceği dünyayı yaratan ikinci faktör olmasıdır. Böylece yaşamı algılarken içsel duygusal yaşamı da ortaya koyarak eşleştirmek olmalıdır ki tamamlayıcı olabilelim. Kimliğinin bilincinde olup, bu bedenin sana hediyelerini almaya başlamalısın.
Acı acıyı çeker. Fiziksel olan, var ettiğin her birinin seni yeniden ayni duygulara sürüklemesine izin vermemek, en doğru olanın istemediklerini zihninden atmaktır.
Bunu başarabilirsen, bu bilinç ile yaşamak yerine iyileştirici gücünle iyimser tarafını kullanarak, daha iyi ve güzel yaşama uyandırdığın hücrelerinle olmayı başarmanın hazzını yaratırsın.
Dünya bir yana, sen bir yana. İhtiyaç listende, kimyanın öz kaynağını başta tut.
O ise: sevgi ve mutluluk = haz almaktır.

Sorun yok!
Sakinim, sakin kal!.
Hayallerimize açılan her kapıda bizimle ayni frekansta olan kişiler vardır. Olmazsa olmaz zaten. Çekim gücümüz her zaman aktiftir ve her şekilde bize kendimizi anımsatacak olayları çekerken iteriz de. Değiş, tokuş halinde, yaşamla uyumlanırız. Sadece ayna olmak değildir yansıma. Türlü ve değişkenliğin de perde arkasından olayları farklı bakıp değerlendirdik mi bize kendimize uygun olanları toplar ya da veririz.
Teslimiyet, farkındalığımızla içsel duygusal akrtif olan bugünle geçmişi bir birine bağlamaktır. Kimseden bir beklentiye girmeden neyi nasıl istersek o şekilde yaşamaktır.
Önemli olan bize yapılmasını dilemediğimiz, istemediklerimizin yaşantımızdaki yerlerini farkedip bzimde yapmamamızdır.
Böylece etkisizleşmiş olacak geçmişi bir kenara bırakarak içimizdeki çocuğu yeniden hayata kazandırmanın hazzını yaşar olacağız.
Teslimiyet, geçmişimizi affetmektir. Belkide bunu kabul edersen teslimiyet olur. Affetmek, teşekkür etmek ve olanı olması gerektiği için yaşanılmadığını anlarken, tüm yaşamın bir birine bağlantılı olması, temelindeki nedeni bilincinden değiştirmeye kalkarak deşifre edilmesi gerektiğidir.
Doğru olana, hikayesini anlatabilirsin. Yanlış olana ise hikayesini hatırlatırsın.
Yeni bir ben ile başka bir beni bir araya getirdikçe eski ile yeni olmaya başlar. Zamanda yolcuyuz ve her gün bir gün daha kazanarak hikayelerimizi iyileştirerek yaratır ve yaşarız. Düşünceleri aktifleştirecek hikayeleri bir bir engellerini çözerek yaratıcılığını kullanırsın. Engeller geçmişte koyduğun sınırlarındır. Seni uykundan uyandıracak düşünceleri alıp kabullendikçe, eski inançlarını deşifre edici sözlerinle son bir kez daha anarsın. Sonrasında sadece anılara koyarsın.
Hayalleri açılacak kapılarınla sabırlı oldun mu, sana seni anlatacak hikayelerinde sınanırken bulabilirsin kendini. Böylece, etrafında olup biten hikayelerin senle ne kadar alakası olabileceğini, yaşamadan anlayamayacağına göre deşifre edilmeyi bekleyen, ve geçmişle bugün arasında düellolarına yer vermezsin. Akışta, kolaylıkla olması için mücadeleye gir. Bu, kazandıkların gün gelir seni olman gereken yerlere sürükleyecektir. Haz aldığın yaşamın tüm kalbinle olduğun hayallerine seni taşır.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

16.7.2019
52/16/7

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 



İÇİMİZDEKİ ÇOCUĞA SEVGİ


İÇİMİZDEKİ ÇOCUĞA SEVGİM

Uzaklarda aradığımız mutluluğun içimizde olduğunu zamanla farkederiz. Hangi yaşam zaman ve mekanlardan hayatın senaryolarıyla kendimizi sınarken bulduğumuzu bilemeyiz. Oysa, her gün birileri mutluluğun içimizde olduğunu, kulağımıza fısıldadıkça yaşamın zorluklarıyla mücadele içindeysek duyamayız. Ancak enerjimizi yüksek tutabilirsek ve her şeye rağmen dim dik ayakta durmayı başardık mı tüm bunun kaynağının hiç bir olaya takılmamamızdır. Ta ki birileri bizi silkeledikçe uyanabilelim. Içimizdeki çocuğa dokunabilelim, sarıldıkça o güzelliği hissedebilelim.

Kendimize yönelerek nerede nasıl bir çocukluk geçirdiğimizi anlatan hikayelerimizle donanımlıyız. Senden bana benden san giden gelen zincirleme her duygunun günden güne birikimleri ile çoğalmasındaki rollere dur diyebiliriz. Zamanı yoklarken nerelerde takılıyorsak ve dur diyemediğimiz o dönemlerde çocuktuk, güçsüzdük diye düşünen zihin yapılarımızda haklıydılar diyen iç sezgilerimiz vardır. Kimi zaman kavgalı ortamlarda mutsuzluğu deneyimlerken bazı zamanlarda bir çukulata ile gönlümüzü fetheden ailelerimizle mutluluğu, sevgiyi içimizde çoşku ile hissederek büyürüz.

Içimdeki çocuğa sevgim, aradığım mutluluğun ta kendisiydi. Aradan yıllar geçsede o benim bıraktığım ama bugüne yansıyan heryerdeydi.
Duygularımızın anlatmaya çalıştığı, etkisinden kurtulamadığımız senaryolar ise, her birimizi çocukluğumuza götürdükçe kendimizdeki acı dolu anılar aklımızı deşer. Kötü anılar çocukluğumuzu bize unutturdukça güzel anıların yerini dolduracak, daha başka acı ollaylara izin vermeye başlarmışız. Ardı ardına benzer olaylarda rol almaya başlarken “neden ben” diye düşünürüz.
Kabullenemediklerimiz ile olgunlaşırken, küçük çocuk bıraktığımız yerdedir. Zamanla deşifre edilmeyi bekler, eksik olan sevgisini hissetmek ister, onaylanılmak ve terkedildiği yerden başlayarak toparlayıcı, tamamlayıcı olmak ister. Bunu yeniden yapılandırmak isterken geçmiş ile yüzleşerek acı dolu isyankarlığımızdan kendimizi azad edeceğiz.
Zihnimizdeki itici güç. Hangi duygu taleplerimizin önüne geçiyorsa benzer olanları hayatımıza çekmemize nedenler oluyordu.
Nerede, kimlerle, nasıl senaryo içinde olduğumuza ve her birinin, bir birine bağlı olması hayatımızı yönlendirmemize bizi iten güçtür. Olacak olaylarla beslendiğimizden, bize çocukluğumuzu unutturacak o gücü iptal etmeliymişiz. Olmasını dilemediğimiz hayatın senaryolarında mağdur olmuş küçük bir çocuk varsa, “mutlu olmanın nasıl bir his olduğunu bilmezse, mutlu olabilirmi?”
Hangi zamanın anılarıyla donanılı olduğunu sadece sen bilirsin. Her birimizin en iyi kendini bilmesi ve içindeki küçük çocuğun sevgisizmi, mutsuz mu olduğunu bilerek nelerin onu tetiklediğini, üzdüğünü, kırdığını anımsadıkça teşekkür edip iptal etmesi gerekir.
Çevremizde birileri bize eğer çocukluğumuzu anımsatıyorsa ve sürekli karşımıza benzer olaylar çıkıyorsa, kendi içimizde değiştirmemiz gereken kalıplarımız olduğunun habercisidir.
Farkında olmadan edilen bir söz, atılacak adımlarda toplumun ön yargıları, eleştirileri ile olmak dahi, içimizdeki duygumuza ilaç gibi gelecek.
Nedeni, geçmişte yarım kalmış ve eşleştirilmeyi bekleyen zor anların artık olmadığına inandırmak içindir. Geçmiş geride kaldı ve bitti, ama bugün içimizdeki küçük çocuğa teşekkür ederek özür dilediğimiz o an, içsel, duygusal tüm travmaların önünde dim diik duruşumuzu göstermeye başlaydık demektir. Önemli olan sana yapılmasından hoşlanmadığını sende bir başkasına yapmamaktır. Nefsine hakim oldun mu hakimiyetinin kontrolü elinde olmaya başlar. Duygusal travmaların kökeninde gezindikçe asi, isyankar olmak yerine yaradılışımdan bugüne kadar hangi yaşam zaman veya mekanlardan üzerime taşıdığım bu yüklerin bana ait olmamasıdır kabul etmiyorum kendimden özür dilerim ve teşekkür ederim diyebilmek bilincimizde yer almış korku tohumlarını iptal etmeye yarar.
Hayatı anlamak, yaşarken duygularımızda istemediklerimizi yoklarken bizi geçmişe götürmesi acıdır. Anılar zihnimizi kurcaladıkça bırakamadıklarımızla yaşadığımızdan mutsuz oluruz. Beklentilere cevap aradıkça olmama nedenleri ta derinlerdeymiş meğer. Taleplerin gerçeğe dönüşmemesinden dileklerimizin gerçek olmamasından sorumlu olan geçmişte eksik olan yaşamımızdaki döngülerimizdir.
Yansıyan her şey seni geçmişine götürüyorken O’ an, oradasın…
Böylece, “bu düşünceler, bu yaşam bana ait değildir” demek illa yaşasak dahi kabullenmediğinizden zihninizde anı olarak kalacak.
Mutlu olmak istiyor ama mutsuzsak, o’nu geçmişle tamamlayıcı olmalıyız. Geçmişi bugüne taşıdıkça eşleştirdiklerimizden ders alarak olgunlaşır ve yaşam yolumuzu şifalandırabiliriz.
1- affedilmeyi bekleyen bireylerden başla. Olaylar zincirinden kopyalanmış dna ların hücrelerine işleyişlerinden arınmayı seç. Kimse için değil kendin için yaşamanın nasıl güzel bir his olabileceğini bilecek bunu yapmak gerekir.

Çukluğuma olan sevgimin mutluluğa dönüşebilmesini bilmem gerekirdi, öylede oldu.

NUMEROLOG:
Mujde Şener

16.7.2019
53/17/8

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 


12 Temmuz 2019 Cuma

HAYATIN YANSIMALARI İLE KENDİNİ KEŞFET



HAYATIN YANSIMALARI İLE KENDİNİ KEŞFET

Bugünkü ben, dünkü ben değilsem bunu kendime borçluyum. Yaptığım her doğrum bir gün yanlış olarak zihnimdeki yerinin değişebileceğini düşünemediğim gibi…
Hayatın yansımaları ile kendimi keşfetme yolculuğum, hayat derslerimdeki benliğim ve bilinçaltımda bana ait olmayarak hücrelerime işleyen doku, sürekli değişim içerisinde tıpkı nakış gibidr. İçten dışa, dışardan içeriye doğru yol alarak, kendini gösteren yaşamın parçalarıyla donanımlıyım.
Zamanı kovalayarak yaşama nedenlerimi aramaya koyulduğum zaman anladım ki, “her nedenin sebebi kendimim” diye.
Hücrelerimdeki doku: bana ait olmayan kodlar, bilincimde değişmesini istediklerim ile zihnimi temizleyecek ve yeniden program yükleyecektim. Bunca zamanımı yaşantımdan çalan her ne ise bırakmaya, özgürleştirmeye niyet ediyorum...

Yaşamın gerçeklerinden, üzerimdeki görevlerini sorguladığımız var olan her şeyin kime ait olduğundan ya da kimlerden gelişini anlamak imkansızdır diye düşünmemeli. Her yolun bir haritası vardır ve kimi zaman bir rehberede ihtiyaç duyarız.
Fiziksel, zihinsel ve duygusal yaklaşımlarımızda En son his olarak üzerimizde kalmasına neden olmuştum. Duyular hücrelerin, hücrelerden fiziksel duyularıma zincirleme ulanarak hareket halindeler.
Düşünce, söz, kelimeler ve yaşam. İnsanoğlu ile makinelerin eşleştirilişinden yola çıkarak her olayı bir birine bağlayıp nedenleri ve niçinleri ayni anda kendimde aradıkça kendi enerji skalamı aşağıya yukarıya çekip iten gücü farkederek kendimizi kontrol altında tutmalıyız.
Düşük enerjide olduk mu, fiziksel ve duygusal düşüşlerden dolayı sıkıntı duyarız. Hüzün, üzüntü ardından gelir. Ama, mutlu olmak veya mutlu olmanın yöntemi ile kendimizi programladığımız zaman benzer benzeri çektiğinden yansıttığımız enerjiye frekansa göre yaşamımız değişir.
Tıpkı bilgisayara benzeyen beynimiz’e yüklenildiğimizdeki reaksiyon gibi ama, düşünmek istemeyiz. (“Iptal” kelimesi kabullenmemektir.)
Farkında olmadan edilen her söz, sihirdir. Duygumuza dokunduğu her şey işler. Ardından benzer benzerin yansımasından, tek bir dokunun bölünerek farklı zamanlarda benzer olanın çoğalarak yeniden yaşamamıza neden olur.
Her birimize izin verildiği kadarını toplamaya başladığımıza göre. Temizlemeden başka bir şey algılayamadığımızı anlamışızdır.

Başkaların himayesinde olmak, bize göre değildir. Özgürlüğümüze düşkün toplumuz aslında. Bağımsız olamamak, altındaki nedenlerin başkaların kalıplarının olmasıdır.
Nedeni bilirsek özgürlüğümüzü kazanmaya doğru yeni bir bilinçle hareket etmeye yönelebiliriz.
Zamanı yakalamak istersek “SABIRLI, ÖZVERİLİ, MEŞAKATLİ” olmalıyız.
Özgür olmam beni son derece rahatlatıyor. Demek ki rahatıma düşkünlüğümü birinden almıştım ama kimden. “Istemem, kalsın” dediğim cümleyi nerelerde kullanıyordum? Bende tetikleyen duygularımdaki his nedir? Bu kodu birinden almıştım ama kimden?
Önemsiz diye düünmeyip saklı kalmış duygunuza şimşek hızı kadar etkili olacak geri bildirim uyanışınız ve değişim, farkındalık bizlere kazandıracaktır.

Özgürlüğüme düşkün olmam birinin kodlarıyken ben ne yaparsam kendim olurum diye düşündükçe altındaki nedenleri bıraktıkça bir den ne göreyim. Saf beyaz ışık, nötürden başka bir şey değil. Her şeye sahip olup hiç bir şeye ship olamamak bu olsa gerek. Dünya okulumuzda ben kendim olmayı seçmişim zaten. “Her şeyde nötür olabilmek zaman ister” diye düşünerek kendinizi zamandan mahrum etmeyin. Bu inançla kimden geldiğini ve öyle olduğuna seni inandıran başka nedenleri düşünmeden derslerimizi alıp farkındalıkla bakmak, sanat gerektirir. Hissettikçe en iyisi ve en güzeli için mücadele etmek sinirleri sakinleştirecektir.

Bakıp göremediklerimden nasıl bir dersle, ne kadarını alıp kabullenmişsek onları yaşadığımızı farkederiz. Tıpkı mıknatıs gibi çekim gücümüzle çekerek, benzer benzeri toplama özelliklerimizle kendimizi soyutlamaya başladık mı, öz inançlarımız, kalıplarımızla mücadelede olduğumuzu anlarız.
Nedensiz yansımayan ve nedensiz yaşamadıklarımızdan dersini al ve bırak. Sahiplendikçe bırakmak zorlaşır.
Kapılarımı kapatacak olsam hayat olmaz. Nefes alamazsın, daralırsın dünyanda. Kapılarını açsan sana ait olmayanlarla farklı dünya içerisinde kendini bulursun. Ama, kendin ol! Zamanı kazan, sarıldığın bedenini sevmeyi öprendikçe ne kadar iyi ve güzel dünya yarattığını farkederek yaşamaya başlarsın.

Yaşamın her zerresi: her birimize yaşama sebebidir ve farklı etki, yankısıyla karşılık verir.
Yaşama nedenlerimizi bir bir irdeledikçe, altındaki nedenlerin kaynağı kendi gelen dir de diyebiliriz. Amacımıza kolaylıkla hedef almak ve ulaşabilmemiz ise, hedelerimize bizi yönlnedirecek, çevremizdeki insanların, olayların oluşudur.
Farklı donanımlara sahip olup, Atalarından, çevreden almış olduklarımız miras ile kaderimdir deyip yaşamamalı. Hayatımızı sınırlar içerisinde kendimiz olmadan yaşamak istemeyiz. Bilinçli, farkındalıklı olup bilimsel yaklaşarak her birimizin yaşama sebebinde kendi gücümüzün kontrolü: hayata olan değer, sevgi, sağlık, başarı getirmeye başlar.
Ne istediğimizi bilirsek ve çevrenin itişe katışarak bir birini ezip hedefe ulaşacağını sandığı zihinsel sorunlardandır.
Yıllarca yaşam mücadelesi veren biri ile diğeri farklıdır. Eğer sen kime, nasıl insana denk gelmişsen bunun bilincinde olman seni farklı ve başka düşünmeye yönlendirecektir.
“Bir dokunuşla bin ayıp örtersin” deyimi, “bugün ben sen değilim, sen de ben olmadığımızdır”.
Her gün yeni bir bilgi ile değişimlerimizi farkederiz.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

13.7.2019
50/14/5

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

11 Temmuz 2019 Perşembe

FARKINDALIK KAZANCIMIZDIR


FARKINDALIK KAZANCIMIZDIR.

Yaşarken nedenlerin kelimelerden türediğini anlamak zordur belki de “ne alaka” diye düşünsek te maalesef öyle. Duyulara hapsedilerek yönlendiren ve yaşamı şekillendirmeye başlayarak içerisinde olgunlaşmaya başlarız. Işte hayat yaşam, dersler ve biz...

Farkındalıkı kazançtır...Dünü bugüne taşımadan, hayata anlamlar üreten zihin yapımızla ne çok karışıklıklar arasında gidip gelen zihin yapısına sahip olduğumuzu anlamak ve anlamlı işerde kullanmak, her birimizinde hayat hikayelerimizin bir köşesinde vardır.
Başarılı olmak, olmadan olmuş gibi hayaller kurmak!
Bunu kaç kişimiz yapabilmektedir?
Eğer bir işe başlarken kararlı ve emin adımlarla giderken geçmişte yaşamış olduklarımızdan dersler alarak sindire sindire yaratmak ve yaşamak istememiz en doğal hakkımız olur.
“Herkes aynidir” diye düşünmeye bizi yönlendiren benzer olaylar zincirinde her birinden farklı dersler çıkartarak, başka başka senaryolar üretmeye koyulmak ne kadar doğru olur?
“Onlar haksız ama ben doğruyum” dediğimiz dönemler olmuştur. Ta başından başlamamız gereken birden fazla farklı bakış açılarımızın da altındaki nedenler, ve her birinin temelindeki oluşum bize ait değildir.
Kimsenin nedenlerini sahiplenmek istemememize rağmen, bugüne kadar taşıdıklarımızın farkındalığında olmak: yansıyan her şeyin nedensiz olmaması ve her duyumuzun esiri olmuş, dışardan yansıyan her şeyi toplamamıza nedenler olmuş kurbanlarıyız. Beni bu şekilde düşünmeye yönlendiren bugün geçmişten gelen yansımaların hafızamda anı olarak kalsa bile dün gibi aklımda oluşlarıdır. Dünyaya bakış açılarımı değiştirdikçe sebepsiz yansıdığını düşündüğüm küçük bir olayıa benzer başka bir olayı daha öncede yaşamış olmam oldu. Neden yaşayım ki? Benim ona ihtiyacım yoktur. O ozaman oldu ve bitti diye düşünürken hafızamdaki sahneye geri dönüp gerçek gibi tekrar yaşadığımı farkettim. Bu kez detayları ile ve bu detayların köklenip beni başka bir senaryoya yönlendirmesi dikkatimi çekiyordu.
Kendimi yokladıkça daha bilinçli, farkındalıklı olup geçmişi bugüne bağlayan bağlantılarımın bana ait olmayan ama, geçmişin de geçmişinden gelmiş kodlar oluşu idi.
Duyularımızla dünyaya gelirken ortalığı altüst edeceğine anlam koyamıyordum. Oysa bugün duyular en büyük hazinemiz diye düşünerek beni ben yapan gücüm olması yaşamımı nasıl şekillendiriyordu.

Farkına vardıkça ve kendimi keşfettikçe özgüvenimle kendime sahip çıkmaya başladım.
Önceden bana, “yüzünü eskitme” dediklerini anımsarken ne demek istediklerini düşünmeden sadece bilinçaltımdaki anlamlarla o kelimeyi alıp zihnimde şekillendirmişim.
Oysa, çevremdeki kişilerin bana bakıp gülümsemeleri, güzel, sıcak, içten, samimi enerjileri ile sarmalandığımı hissettikçe farkettim ki, geçmiş zaman içinde söylenen cümleler zihnimizde yer alırken nasıl düşünüp şekillendirdikçe yaratarak yaşıyormuşuz meğer.
Filim şeridi gibi anılarda dolanmaya başladıkça, kim olduğumuzu, ne olmak istediğimizi ve nereye nasıl gittiğimizi farkdederiz. Her söz ve cümlelerin kuklası olmak ve buna izin vermek istemeyiz. Kendi bedenimizin hakimiyetinde olmak: fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal , hissel olarak her yönden bilinçli ve farkındalıklı olduk mu tam anlamı ile farkındalık elde etmeye başlarız.

Zamanı yllara sığdırmaya çalıştığım, aşağı yukarıya gidip gelen her senaryonun bana beni anımsatan hikayelerimde ise ben olmadığımı farketmiştim.
Her bir paralarımızın kelimelerden türetilmiş olması ve hayallere dönüşerek yaşamı yarattığımız kaderimize ne demeli. Bugün, olmasını dilemediklerinle yaşamıyorsun. Her birinin nedeni kendi hayat yaşam çizginden başlayarak bir yerlerinden sana hediye edilmiş, ve sende bunları alıp kabullendikçe bağımlı kıldıklarından, alışkanlık hale getirdiklerinden ne zaman sen olmak isteyeceksen O’ zaman O’ sen olacaksın…
Farkındalık sahibi olduk mu, bize ait olmayanların bilincinde olurken, bilinçaltımıza aşılanan kodların sebep olduklarını yaşamak durumunda kaldığımızdan, bırakamadıklarımızın her biri bize zor anlar yaşattırmaya başlarlar.
Kelimelere, anıların aralarına sıkışıp kalmadan kendimiz olabilinceye kadar silkelenerek gelecek için sadece istediklerimize odaklı olabilelim.

NUMEROLOG: MÜJDE ŞENER

12.7.2019
49/13/4

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

10 Temmuz 2019 Çarşamba

ZAMAN İYİLEŞTİRİCİDİR


ZAMAN İYİLEŞTİRİCİDİR.

Zamanın iyileştirici özelliği olduğunu düşünebiliriz. Bu nedenden dolayı yirmi otuz yıl önce yaşanmış bir olayın çok önce olması, üzerimizde hiç bir etkisi olmadığını da düşünebiliriz. Ama ne yazık ki tepkisel zihin açısından “çok önce” sözcüğü şimdi ile aynıdır. Bilinçaltımızdaki kayıtların çoğu bilinçsizce alındığından farkında bile olmadan hayatımıza işlerler. Böylece var olan hayatın kuralları olarak bizi kontrol altında tutan kayıtlarla ömrümüzün sonuna kadar yaşarken, benzer olaylarıda yaşarız. Çok önceki yaşanmışlıklar bizimle birlikte gelişir. Sürekli benzer cümlelerin ağzımızdan çıkması, ve o sözlerin anımsatmış olduğu bir duygunun derinlerdeki yeri ta çocukluğumuzdan gelmektedir. Esasta, temelinde olmuş derin inançların alt yapısı Anne ve babanın genetik kodlarından, anne karnında yaşanmış duyguların hücrelerimize kaydedilmesinden ve DNA larımıza işlenirken kaderimiz olarak yaşarız ta ki biz farkedinceye kadar bu böyle devam eder.
Neden ve ya niçinlerimize yönelirken, her bir kayıtların yaşam amacımızı belirleyen kayıtlardan dolayı olduğunu biliyorum.
Yaşanmış, olmuş ve bitmiş bir olayın perde arkasındaki nedeni, gelişi ve yerleşimi nedensiz değildir.
Bilinçsizce, bilinçaltımıza işlenerek proglamlandığından. Yaşamak durumunda kaldığımız her an, her saniyelerimizin daha çok önemine sahip olduk mu, çevreden gelen seslere duyarlılığımız, farkındalığımızla, bu olayı neden yaptığımızın derinlerdeki sebebini çözmeye başlarız.

Iki dudağımızın arasından çıkan sözler aslında birer şifredir. Fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal her birinin bir birini tamamlayarak beslediğini bilirken, her şeyi olan bir insanın halen neden mutsuz olduğunu anlamakta güçlük çekerken “ben onun yerinde olsam bu şekilde yaparım “der kendimizi onun yaşantısında hayal ederiz. Bu bir talep mi? Tercih mi? Yoksa bilinçaltındaki bilinçsizliğinin kurbanı mı?
Ya da yoksul bir insanın, hiç bir şeyi olmayan birinin mutluluğunu sorgularız… aslında, her şeyi olmuş yada olmamış iki kişinin arasındaki eksikleri ile fazlalıklarını eşleştirdikçe ortaya kişisel tercihler çıkar. Ben sen değilim sen de ben değilim. Farklı yaşamlardan topladıklarımızla kendimize ait olmayan düşüncelerin kodlarının himayesinde kalmak en büyük acıdır. Kendimiz olmanın yolu bizi rahatsız eden olaylarda kendimizi soyutlamaktır.
Sağlıkta, başarıda, hastalıkta, sevgi, aşkta, birlik içerisinde olmuş karışık zihinle ne istediğini bilip bilmemek arasındaki düşünceleri kişinin kendini yokladıkça anıları, anımsadıkları geçmişinden gelen yaşanmışlıklar, kodlar, frekanslar vb...bir çok zamanın karmik neticelerini toplama, biriktirme özelliklerini taşırız. Yeni formüllerle farklı farklındalık kazandığımız zaman geleceğimizi nasıl olumlu güzel ve kaliteli hale getirebileceğimizi. Bundan böyle ne yaparsak kendimize, çevremize, topluma faydalı olabileceğimizi keşfederiz.

Bilgi: kelime hazinelerimizdeki bankamızdaki verilere baktıkça, o kadar çok kendi gelenlerle şekillendirdiğimiz yaşantımıza çeki düzen verme zamanı geldi.
Gerekli gereksiz hiç bir şeyi taşımıyoruz belkide, ancak olumsuzluğa dönüşerek hayatımızı olumsuz etkileyerek duygularımızı zorlayan kayıtlardan kurtulmamızın yolu, onu farketmek, kabullenmek ve değiştirmektir.
“Iptal” sözcüğü zihninde nasıl yer etmişse ve butona basıp “delete” yaparak silebiliyorsak, bilinçaltımızdaki kelimeleri bilinçsizce kullandıklarımızı kontrol altında tutmanın yolu: onu beslemek yerine altındaki nedenleri alıp teşekkür etmektir. Bugüne kadar sana ait olmayan verileri kullanıp artık değiştirme zamanı geldi diye düşünüyorsal. Alışkanlığını bağımlılıklarından bırakmaya gönüllü isen ve seni olumsuz rahatsız ediyorken fiziksel, sinirlerinin alabora olmuş frekanslarının düşüşlerinden başarısızlığa nedne olmuş isen
1- Enerji frekansını düşürecek nedenlerden uzak durmalısın.
2- yapmak istediklerinden seni alıkoyacak korku, endişe, evham, vb.. her bir nedenin kökenine gitmeye gönüllü ol!.
a) sabırlı olacaksın. b) değişimden korkmayacaksın...

(Hiç bir şey için geç kalmadığımızı, anımsadıkça, kayıtlardan istemediklerimi silmek, yaşamını olumsuz etkileyen verileri bırakmanın zor olmadığını gördükçe daha fazlasını isteyeceksin. )


Bize acı veren olaylarda, fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal var olmuş farkındalığımıza daha derinlerden bakıp mercek altında inceledikmi, “daha başka” neler olabileceğini gözlemleyerek keşfettiğimiz kendimize çeki düzen verelim.
Örneğin: “Zordur” kelimesi sana sende hangi duygunu tetikliyor, seni hangi zamanda yolculuğu yaptırıyor. Kendini nasıl hissediyorsun? Zor dur diyerek zamanı ertelemekten se onu deşifre ettikçe kökenine temeline gitmeyi seçelim.
Olumlu cümleler her zaman önümüzü açar, zor olan kelime oldu mu engel teşkil eder. Tek başına bile olsa ilerlemeni zorlar.

Daha nice güzel keyifli yarınlara…

NUMEROLOJİS:
Müjde Şener

12.7.2019
49/11/2

YENİ DÜZEN GAZETESİ 


9 Temmuz 2019 Salı

YAŞAMIN ANAHTARINI KULLANMAYI ÖĞREN


YAŞAMININ ANAHTARINI KULLANMAYI ÖĞREN.

Roller bir birini tamamladıkça buna paralel zincirleri yaratarak yaşamak durumunda kaldığımız benzer, ama daha farklı senaryolarla farklı olaylarda kendimizi buluruz.

Kim olursak olalım kendimiz olma yolculuğumuzda kişisel ihtiyaçlatrımız da dahil olmak üzere hep başkaların dedikleri, istedikleri gibidir gelişen olaylar. Olmak isteyip olamadığımız durumlarla karşılaştık mı cevabı arkada durdukça “biri bana beni söylesin?” dediğiniz oldu mu., Anımsamama’mıza rağmen, bakıp göremediğimiz, görüp te algılayamadığımız onca şeyler arasında nereye nasıl bakıp nasıl algılamamız gerektiğini bilmek istermiyiz acaba.
Kendimize çeki düzen vermek istermiyiz? Hayatı kolaylaştırmanın yolunu bulmuşsak “bu beni korkutmaz” diye düşünürken cevabını aldığım an, kim olursam olayın “ben kendim olmak isterim” dediğimi anlamıştım.
Sağlıklı olmam, hayatı severek karşılık vermem, zamana “dur benide bekle” demediğim müddetçe hayatı yaşarken yarattıklarımın önemini daha iyi keşfediyorum.
Her bir hücrelerimize aşılanan anlamların, inançların, kodlarını taradıkça, oluşmamızı destekleyen hislerin görevi tamamlayıcı olduğu için, kader çizgimizdeki rollere neden olmuş ve bir birine kodlanarak birlik içinde kendi yollarını yaratmışlardı.
Hikayemin başlama ve bitme döngüsünün kilidini kırıpta ieriye girdikten sonra, bana gerçekleri anlatmaya başlayan hücrelerime şimdi teşekkür ediyorum.

Kendimizi yaşadığımızı sandığımız her şeyde, “sen sen deilsin!”

Dünyaya gelmeden öncesinden başlayan ( anne karnından itibaren) aşılamalar, kodlar, anlamların titreşimleri ile kimliklerimizi oluştururuz. Hiç bir şey anımsamamış olmak sana ait değildir düşüncelerinden savaunmaya girdiğiniz olayların bir de perde arkası vardır.
Kimden veya kimlerden bu kodlara sahip olduğumuzu bilmek, ya da bilmemek…
işin gerçek boyutu bazen ürkütücü olabilir. Oysa her olan olmayanın bize katkısı nedir diye düşünmek gerekiyor.

Doğru zamanda doğru yerde olmak, hissettiğimiz, algı, anlam, söz, düşüncelerin dilini bir çözebilsek daha başka neler istemeyiz diye düşünmeye başlayalım mı?

Ben sen değilim sen de ben değilsin. Ama, toplum içinde birlik beraberlik içindeki düellolarımızda her bir duyularımızın işlevselliğinde farklı anlamlar ve hikayelerimizi yaratarak temelde yatan kaynağı unutarak, sürekli üzerine inşaa temelleri atarız.
Esasta ki!, kökünde olana, alt yapısına ulaşıncaya dek, sürekli bir birine benzer nedenlerle hayatın yüzümüze tokat gibi gelişine ne demeli.
Her şey, ama her şeyin bir birini tamamlama süreçlerini maalesef acılarla doldurarak bilinçli bilinçaltımızı yokladık mı, neyi alıp kabullendiğin, taşıdıklarını çözdükçe “iİPTAL” sözcüğü işe yarar.

Farkındalıklı bilinç, algı, anlamların hayatındaki rolleri ile yaşamını şekillendirmiş olman, seni zamanla yoklayacaktır. Ama, her birimizin hayata farklı baktığı gerçeğinide unutmamalı.

Olmasını dilediğimiz, istediklerimizin önünde duran engellere tepki koyarız. Oysa, bunun olmasına engel olan altındaki inancında altında yatan ve daha büyük nedenleri ortadan kaldırmadan hiç bir şey olmasını beklememeli.
Bilirsen ve istemediğin halde orada duruyorsa, yapman gereken kendini silkeledikçe altındaki nedenlere kadar, bir birini tamamlayan nedenlere kolaylıkla ilerlemektir.
Bu o kadar basit mi?
Zor da değildir. Ancak, acına acı katarak o dönemlerdeki hislerini dile getirmek, yaşarken biriktirdiğin verileri de anılarında toplamak ve her şeyi bir yere getirerek zoru aşmaktır. Var olanı tutmanın sana vereceği zararın bilincinde oldun mu, buna gerek kalmadığını anladıkça, endişeli olduğun başarısızlığıda, tamamen kökünden değiştirmeye başlayacaksın.
Sadece bununla yetinmez. Sevgi ve aşkla ilgili yaşamındaki travmalar, kişisel kimliğindeki düşsel hikayelerinin sebepsiz yere oluşmasının dahi perde arkasında var oluşudur.
Maddi finans konularda endişelerinin başarısızlıklarının nedenlerini şimdi dışarda aramak ipuçlarındır belki. Oysa, her birinin nedenlerini kırbaçlayarak, durağanlıktan çıkıpta hatırlatmalar yaparak duygularını tokatlayan nedenler, sebepler, düşüncelerin, sözlerin etkilerinden bir nebzede olsa kurtulmayı seç!.
Nedeni ise: hiç bir şeyin nedensiz olmamasını alıp kabullendikçe gerekli her türlü yaşama daha sıkı sarılıp zamanı yokladıkmı, beklenilen her olumlu sonuca hızlıca gelmeye başlarsın.
Senaryolar zihnimizde geliştikçe yarattıklarımızın farkında olamadığımız bilince kopyalanmış olup bilinçsizce davranışlarımıza nedendir.
Yaptıklarınızı yaparken neden yaptığınızı bilmenin macerasını yaşarkende, size acı vermeyen duyguları farkedersiniz.
“Bu bana ait değildir”. Diye düşücelerinizi terbiye etmek ve bilinç dışı algıların yaşamındaki önemli rollerin kaynağı ile zamanı yakalaman, seni kendi dizilimlerinde var ettiklerinle baş başa bıraktıkça anlamlı anlamsız gelişen hkayelerindeki yaşam rituellerini farkedersin.
Böylece, seni gelecekte nelerin beklediğini daha iyi analizini tahmin edebilirsin ve, değiştirmen için o şansın olduğunu anlamanı kolaylaştıracak, bilincini istediklerinle donatarak hücrelerine hayat vereceksin.

Değişiminin faturasını kendine keserken, enerjini: hayat skalanı yükseltecek olanlara bırak. Böylece sağlıklı, sıhatli, huzurlu, mutlu, başarılı, zengin, sevgi ve aşkla olursun.

Tüm yaşam bize bizi yansıtırken uyanışa geçeriz. Oysa, gerçekte sen sen değilsin.
Sen olmak istemediklerinle donanımlı iken, gerçekte kim olursan, olmak istediğin kişi olursan sen O’ olursun.


NUMEROLOG:
Müjde Şener

11.7.2019
48/12/3

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 




8 Temmuz 2019 Pazartesi

YAŞAMDAN ZEVK AL!


YAŞAMDAN ZEVK AL!.

Yaşamın anahtarı kendin olmaktır. Hayatta kalma mücadelelerimizde neyin ne olduğunu bilmezsek nasıl yaşamamız gerektiğini de anlayamayız.
Her şeyin değişim süreci vardır. Belki de, bilinçli olmak, neyin ne olduğunu kavradıkça, davranışlarımızın altındaki her dokunuşun bir gerçeğinide ortaya koyabiliriz.

KİMSENİN SENİ DAHA İYİ TANIYAMAYACAĞINI ÖĞRENDİKÇE KENDİNİ EN İYİ ANALİZ EDEN OLURSUN.

Yaşamın anahtarı, kendini keşfetmektir. Analitik olarak her birimizin, kendinden daha üstün olan bilgi hazinesinde var olan verileri kadarını yaşamasıdır…
Zamanı kopyaladıkça, içinde kayboluruz. Insan olmak en zor olandır deyimini düşüncelerimizden değiştirerek bir de farklı açıdan bakmaya başlayalım.
Her birimizin özü’nün iyi olması, şimdi şu anda duygunda ne taşıdığınla alakalı oluşundan dersler çıkartarak yaşamla uyarlanıyor olmamızdır.
Hiç bir şey yanlış değildir aslında. Burada yanlış verilere sahip olursak bizlerde yanlış düşünmeye, zihnimiz tarafından kararlar almak ve sorunları çözmek için kullanıldığında anormal hesaplama yapar ya da tepki gösteririz. Böylece “mantıklı düşünce ve davranıştan sapma eğilimine gireriz”. Bu aslında, yanılmak ve hata yapmak anlamına gelir.
Bazıları bu gibi davranışları dengesizlik olarak nitelendirir. Bazı başka kişiler ise garip veya uçukluk ya da kusurlu ve tuhaf alışkanlıklara sahip olmak şeklinde adlandırırlar. Ama yine de bunlar mantıksız davranıştır. Bunlar, sizin temel kişiliğinizin özellikleri değildir. Mantıksızlık sadece sizin zihninizin doğru cevaplar verememesidir.
Zihniniz hayatta kalmanızla ilgili sorunları ortaya çıkartır ve hesaplamada kullandığı veriler ne kadar iyi ise, varacağı sonuçlar daha da akıllıca olur ve daha çok hayatta kalırsınız.
Eğer hatalı ya da verilere sahipseniz. Hataların yapılabilmesi kaçınılmazdır. Fakat, mantıksız kararlar ve davranış daha tehlikeli kaynaklardan da geliyor olabilir. ZİHNİNİZ HAYATINIZIN HER ALANINDAKİ YAŞANTINIZDA, HER OLAYDAKİ, HER TÜRLÜ ALGI YI, GÖRÜNTÜ, SES, KOKU, DOKUNUŞ, TAT, HİS, ACI, RİTİM, AĞIRLIK ve DUYGU da dahil olmak üzere kaydediyor ve de oluyor.
Bu bilgilerin çoğunluğu analitik zihin de depolanır ki, O’ sizin, hatırlayan ve hesap yapan bilinçli ve farkındalıklı olan zihninizdir. Fakat acı ve bilinçsizlik içeren olaylarda zihninizin başka bir bölümünde depolanırlar.
Buna TEPKİSEL ZİHİN adı verilir. Çünkü, zihnin bu bölümü, analiz yapmaksızın sadce tepki verir. Bu acı veren deneyim analititik zihnine göre görünmezler ve içerikleri tıpkı basılı tutulan tuşlar gibi hatalı veriler vermeye başlar.
Farkında olmaksızın sizi mantıksızca hesap yapmaya veya davranmaya zorlarlar. (Aberasyonlarınızın tek kaynağı engramlardır)
Örneğin: algılamalarınız bile engramlar tarafından abere edilmiş olabilir. Bazı insanlar bazen tüm renkleri görmezler veya tüm tonları duymaz. Koku, tat, dokuma yada hissetme organları ile tam olarak kestiremezler.
Bazı insanlar fırında pişen tavuğun kokusunun harika olduğunu düşünürken bir başkasının midesi bu kokudan bulanabilir. Bir başkası ise kokuyu hiç almıyor olabilir. Kararlarınızı, davranışlarınızı, sağlığınızı ve dünyanızı nasıl gördüğünüzü ve onun hakkında ki fikrinizi değerler.

Öyleyse istenilmeyen bu verilerin bulunması, sorunun ne olduğunu bularak çözülebileceğini de biliriz. Bu gibi sorunlarınız yoksa daha mantıklı bir fikirde düşünür, ve davranırınız. Sahip olduğunuz verilerle en iyi çözümlere ulaşırsınız.
Duyularınız gelişir, kendinizi ve çevrenizdeki dünyayı doğru bir biçimde algılarsınız. Bedensel canlılığınız ve sağlığınız gelişir, ve başınıza gelmiş her şeyi hatırlayabilirsiniz. Temel kişiliğinize dönersiniz.
Hayal gücü, ve yaratıcılığınızı en üst düzeyde kullanırsınız. Daha zeki, daha verimli, daha üretken ve daha mutlu olursunuz. En üst düzeyde hayatta kalır. Yaşamdan zevk alır ve tam potansiyelinize ulaşırsınız. Diğer bir değişle kendiniz olursunuz. Sizde bu gizli kalmış olaylarınızı olumsuz etkilerinden kurtulmanızı sağlayan Numeroloji ile yaşam yolunuza girersiniz.

Herşeyden arınmış bir insanın yaşam kalitesi artar. Aklı başında olur. Mantıklıdır, yaşamdan zevk alabilecek yetenektedir ve olabileceğinin en iyisi olur.

Neden sende olmayasın.

NUMEROLOG:
Müjde Şener


10.7.2019
47/11/2

YAŞAMIN ANAHTARI KENDİNDEDİR. KİM OLURSAN OL SEN OL! KİLİDİ KIR VE İÇERİYE GİR Kİ ETRAFLICA YAŞAMA DOYASIN.

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ .

YAŞAMIN SIRRI TEMELİNDEDİR.


YAŞAMIN SIRRI TEMELİNDEDİR.

- Yaşamındaki, ciddi bir kaybın etkisinden tam olarak kurtulamamış birini hiç görmüşmüydünüz? Veya travmatik bir deneyimden, ve bugüne kadar ki yaşamınızdaki siz, kendinize güvensizlik, olumsuz düşünceler, sebepsiz korkular, öfkelenmeler, veya mantıksız davranışlar yaşadınız mı?

Geçmişimizdeki acı veren deneyimlerimizin bugünkü davranışlarımız üzerinde etkisi olduğu açıktır, ama ne dereceye kadar ve niçin?
Zihnin, mantıklı düşünceden veya davranıştan sapmasına neden olan şey nedir?
Yaşamınızın her anında, zihniniz, başınıza gelen her şeyi kaydetmektedir.
Her gürültü, her ses, her tat, her koku, her acı, her duygu, her dokunuş, her şeyi bu kayıtlar zaman izi olarak anılan şeyi oluştururlar ve hayatınızda bir birini izleyen deneyimlerinizin ömrünüz boyunca kaydeder.
Zihniniz bu bilgileri hayatta kalmanızla ilgili kararları almakta ve sorunları çözmekte kulanırlar.
Kararların ne kadar iyi olursa o kadar iyi hayatta kalırsınız.
Bu bilgilerin çoğu davranış bozukluklarıdır.
Bunu zihniniz “düşünen, hazırlayan ve hesaplayan” bölümüdür. Fakat, deneyimlerinizin bazıları bu hafıza bankalarına kaydedilmemiştir.
Bütün acı veren deneyimlerinizin, zihnin daha önce gidilmeyen bir bölümü olan tepkisel zihin olarak adlandırılan bölümde depolandığı SPİRİTUELLİĞİN bir keşfidir.
Ve tepkisel zihniniz bu acı veren şeylerin bir daha başımıza gelmemesi için bu deneyimleri sizin önünüze mantıksızca çıkartır.

Işte basit ve çok yaygın bir örnek: belki muhtemelen yediğiniz kötü bir yiyeceği midenizi bozmuştur. Yaşamınızın ileriki yıllarda eğer bu yiyeceği tekrar görürseniz ve ya aklınıza getirirseniz ya da onun kokusunu alırsanız mideniz bulanmaya başlar.
Şimdi yemediğiniz için bir yiyeceğin görüntüsünün, kokusunun ya da düşüncesinin fiziksel olarak midenizin bulandıramayacağını bilirsiniz. Ama yine de daha önce hissettiğiniz mide bulantısını yaşamaktasınızdır.
Bunun nedeni tepkisel zihninizdir. Bu zihin daha önceki olayda tehlikeli olduğunu inancı durumdan sızi korumak için bir önceki olayda kaydettiği, ayni algıları yaşamanıza yol açmaktadır.
Tepkisel zihin, sadece etki, temelinde ve sizin farkındalık seviyenizin altında tepki verir.
Tepkisel zihninizde izlenmiş ve acı veren deneyimlerin sebep olduğu şeyler korkularınız, güvensizlikleriniz, olumsuz düşünceleriz ve istenmeyen duygularınız ve mantıksız davranışlarınızdır.
Bu derinlere gömülmüş, deneyimlerle var olmuşunuz . Yıllar boyunca biriktirrmektesiniz.

Gerçekte bu deneyimler arasında en hasar verici olanlar, siz doğmadan önce meydana gelenlerdir. Neler yaşadığınız bütün acılar, yeteneklerinizi, duygularınızı ve davranışlarınızı etkilemeseydi nasıl bir hayatınız olur du?
Mantıklı bir şekilde düşünür ve davranır, hayatta kalmanıza ilişkin muhtemelen en iyi kararları alırdınız.

Hayal gücünüzü ve yaratıcılığınızı en üst düzeyde kullanabilirdiniz.
Kendinizden emin daha zeki ve üretken ve daha mutlu olurdunuz.
Kendiniz olurdunuz
Yaşamdan zevk alırdınız ve tam potansiyele ulaşırdınız.
Kısacası zihniniz temiz olurdu.

Insanlar her gün bu duruma erişmektedirler ve sizde bunu yapabilirsiniz

Olumsuz deneyimlerinizin nasıl yapılandığını, ve siz farkına varmadan tam olarak nasıl etkilendiklerini öğreneceksiniz. Bu gizli olayları belirlemenizi ve onları anılar şeklinde farketmenizi sağlayacak ve size onların olumsuz etkilerinden kurtaracak bir teknoloji içermektedir. Bunu tam olarak nasıl başaracağınızı öğreneceksiniz.

Zihnin ve hatta hayatın bizzat kendisi hakkında bikaç şey öğrenmeye ihtiyacınız vardır.
Örneğin: yaşam ne yapmaktadır.
Kaldırımda bir yolunu bulup çıkmış bir ota bakın. O ne yapmaktadır?
Ve bunu yaşayan bütün canlılarda siz de dahil lişkisi nedir?
Işte bunu kendini keşfederken öğrenmek üzeresiniz.

Hayatta hiç bir şeyin nedensiz olmaması yaptığımız davranışlarla kendimizi istemediğimiz bir hale soktuğumuzun bilincindeyiz ama kimden veya nasıl hücrelerimize işlediğini bışmek istersek kendine yönelmek ve bunu sabırla, olumlu telkinlerinle değiştirmek mümkündür

Temelinde olup üzerine inşaa edilmiş benzer bir çok nedenlerle, ona eşlik eden ilişkilerimizde detaylara kadar irdelenmesi gerekene, önce odaklanabilmemiz gerekir. Daha iyi bir başarı, yaşam kalitene giden çizelgede denge önemlidir.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

9.7.2019
46/10/1

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 



HAYATTA KAL!



HAYATTA KAL!


Dünyaya gelmeden, öncesinden başlayan yaşam döngülerimizin farkında olmadan iç güdüsel olarak yaşamla dengeli olmaya çalışırız. Haatta kal! Emri ile durağan olması gereken hiç bir olayı bir tek kendimizi görebilecek kadar devasa boyutta ilişkilendirdiklerimizi bütünsel kabul edebiliriz.
Zamanı kabuğundan çekip çıkartarak, birikmiş her ihtiyaç listesini gözden geçirerek nereden başlamalı diye düşünmeye başlayalım mı?

Hislerimizle kendi değerlendirdiklerimizi birlik, beraberlik, bütünsel yaklaşımlarımızla
Olan, olmayan tepkilerimizin nerden geldiğini bilmeden zamanın içerisinde davranış bozukluklarımıza neden olarak sınanmaya başlarız.
“Neden bunu yaptım bilmiyorum” diye keninizi kabuğunuza da çekebilirsiniz. Içsel dünyanızda, tek başınıza dahi kalsanız, bazı olaylardan kaçamaz, ve hissettiklerimizle, algı, anlamlarımızla kişisel düello yapmaya da başlarız.
Tüm bunların nedeni, gerçek olan duyularımızın hücrelerimize işleyişleridir.
Kimyamızın analizini yapmaya başladık mı, nedenleri, sebepleri orrtaya koyan ve bir birini kopyalayarak zamanı tekrar eden döngü içerisinde kendimizi buluruz.
“Hep de benim başıma gelir” diye düşünsek te, bu süreçler canımızı acıtır. Ama, nerden geldiğini bilmeden, sadece yaşamla anlaşlaştırmaya başlar ve o an’ı geldiği gibi savunmaya çalışırız.
Tepkisel davranış bozuklukları = genetik davranış şekillerimizde olabilir.
Ta temelinden başlayarak benzer bir çok yaşanmışlıklarıda toplayarak bugüne geldiğimizin farkında olmadan hep de benim başıma gelir deken duygu, düşüncelerimizi değiştirmek istememize rağmen onu o şekilde alıp kabullenerek yaşarız. Tek düze yaşama sarılıp hayatı yaşamak yerine derinlere temeline inmek gereklidir.
Nedensiz hiç bir şeyi yaşamadığımızın bilincinde olupta, bir birine paralel yaşanmışlıklardan deneyimlediklerimizi bir kalemle silip atmak, mümkün mü?
O’nu ordan söküp atarsın. Ancak, altındaki benzer nedeni bulup temizlemezsek yeniden benzer bir olaya tanıklık ederken üzerine ilave etmeye devam edeceğimiz tekrar eden benzer olanlar olmaya başlar. Köküne, temeline, nerden geldiğine ulaşamadığımız taktirde öncekini farketsek de kendini yeniden yapılandırmaya başlar ve tekrar eden istemediğimiz davranış bozuklukları hep devam edecektir.

Hayattan beklentimiz nedir? Hayatta kalmak mı sadece: yoksa kaliteli yaşamın sırrını bulmak ve yaşama dahil etmek mi?
Nedenlerimizin altında yatan kaynağa yönelerek, nedenleimizi düşündüğümüz an! deşifre edilmeyi bekleyen onlarca senaryoyu, anımsamak zordur.
Önemli olan, en zor olandan başladık mı? önümüzde engel olan inançların, duygusal travmatik acıların yaşamı zorluğa yönlendirecek zihin, algı yapısal bozukluklarına daha büyük zarar vermesini önlemektir.
Hiç bir şey için geç kalmadığımızı, her olan olmayanın yaşamımıza katkısı olduğunu bilip beklentilerin önünü açmanın formüllerini bilip te, ona göre hareket etmemizi sağlayan gücü elimize almaktır.
Ben değişebilmişsem sen de değişirsin.
Sen değişebilirsen çevren de senle uyumlu olmaya başlar. Kendini kendinle güçlendirirsen zaman seninle tam ve bütün olur.
Kimseden bir beklentiye girmeye gerek kalmadan işlevsel bozuklukların çözülmesini diler, isterken yardım almayı ihmal ederiz. Bu kişisel özel dünyamızda “kimse benim bu duygusal dünyama inmemelidir” diyebilme lüksüne sahibiz. Ama unutmamalıyız ki her dokunuşun ardından gelecek çözülüm, mutluluk getirecek.
Hayatı yaşamayı öğrendik mi kimseden bir şey beklemeden kendimiz olmaya başlarız.
Burda gerekli olan “SABIR”, “ÖZ GÜVEN,” “İRAYETTR”.

Savunmaya geçen duyuların olumlu telkinlerle değişebileceğini biliyoruz artık. Ama, hayatı çözmek demek, yaşamı tanımaya başladık mı nerede niçin olduğumuzu ve nasıl geldiğimizi anladığımız zaman kimse için değil kendimiz olmayı öğrenerek takıldığımız her yaşam bize geçmişten gelen telkinlerin yansıma olur.

Zamanın hangi döneminden her neyi sahipklenmişsek, O’ duygumuza işler ve hücrelerimize dokunurken bizi biz yapar ve genetik kodlarımızla, “dna” larımızla bilimsel birlik içerisindeki kendimizle baş başa kalırız.

Zamanı, hislerle izlerimizi takip ederek iç içe giren zincirlerde oluşan şimdiki yaşanmışlıklarla üzerine ilave ederek ilerlediğimizi farkederiz. Gelen zamanda kendimizi toparlamaya çalıştıkca sanki daha dün gibi o duygulara yer vererek yaşarız. Hayatın yüzümüze tokat gibi geldiği halde nerdene nasıl davranacağımızı anlamadan hayatın kendi içinde değil de içsel dünyamızdan gelen duygularla yolunu bulmaya çalışarak bilgi bankamızdaki düşsel sokaklardan istem dışı yeniden geçmek durumunda kalıyoruz.
Hayat amaçlarımızı keşfederken ben kimim demeye başlarız. Geçmiş zamandan bugüne kadar zincirlerin aralarındaki 24 kromozomu analitik incelemelere alıp içsel dünyasal bağlantılarımızla kelimelerin, sözlerin, düşüncemizin davranışlarımızın, hislerin, duyuların anıların yer aldığı ve daha bir çok farklı gruplaşmalarla ihtiyacımız olan olmayan her olayın bir de perde arkasından bakabilmeyi seçelim.
Kiliti kırıp içeriye gireceğimiz o gün vardır ya! Hani değişimin önce kendimizden başlayacağını keşfederek deşifre edilmeyi bekleyen anıları kökünden kırbaçladıkça, acısını içimizde hissederek onu temelinden iyileştirelim diye üşündüğümüz. Şifalanması demek: olumlu telkinlerle güzel anı olarak kalmasını sağlamaktır.


NUMEROLOG:
Müjde Şener


9.7.2019
46/10/1

YENİ BAKIŞ GAZETESİ

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...