30 Ağustos 2019 Cuma

SANA EN YAKIN OLAN SEVGİNDİR.




SANA EN YAKIN OLAN İLİŞKİ SEVGİNDİR.

Uyanışımız tamamen sevgiye dayanır. Tüm yaşamı içinde barındırarak kendimize gelmemizi sağlar. Hayat her yönden kendi değerimizle bize uykuda olan benliklerimizin açığa çıkmasında katkıdır.
Kendine verdiklerinin gün gelir ve devran döndükçe benzer olanların yansımalarıyla mükafatlanırsın.
Uyanışın en az dört aşamadan oluştuğunu kavramak gerek.
Birinci aşamada, çoğu kişi mağdur durumdadır ve bu ilişki çok sağlıklı olmaz…
Uyanışın ikinci aşamasında güç kazandıklarını hissederler. Bu güç sayesinde ilişki çok güçlü, kamçılayıcı ve gelişmeye yönelik olur. Ama, eninde sonunda üçüncü aşamaya ulaşır: bu da teslimiyet içerir. Yalnız, ilişki kurduğunuz kişiye değil, benim “ilahi” olarak nitelendiğim varlığa teslim olmaktasınız. O da kendinizden daha güçlü bir şeye teslim olmaktasınız. Tümden varlığınıza elbertte.

Sen kendinle tam ve bütün olduğun zaman ne istediğini bilirsin. Dördüncü aşamada uyanıksınız. Uyanmış bir ilişkide sevgiden yola çıkarsınız. Aslında sevgi sizsiniz ve sevgiden yola çıkmış olan diğer kişi de sevginin kendisidir. Uyanmış bir ilişkide diğer kişiye baktığınız zaman yalnızca sevgiyi görürsünüz. Ve, eğer o kişi de uyanmış bir ilişki içindeyse, o da size baktığında yalnızca sevgiyi görür. Uyanmış bir ilişkinin yapısı ve tanımı “sevgidir”.

GERÇEK DOSTLAR
Gerçek dost diyebileceğimiz birilerine sahip olduğumuzu düşünürüz. Sadık dostlar olduğunu , gerçek dost olarak değerlendiririz. Insanların çoğunun gerçek dostlara sahip olduğunu sanmıyorum. Bu üzücü görünebilir, hatta şaşırtıcı olabilir. Ancak gerçek dostun bir tanımı var. “Eğer çok zor bir durumdaysanız, bir üçüncü dünya ülkesinde hapse düşmüşseniz, hangi dostunuz sizi kurtarmaya gelir? Hangisi her şeyi bir yana bırakıp sizi kurtarmak için gerekirse dünyanın öbür ucuna koşar? Sizi hapisten çıkarmak için?” Böyle bir tanım kullanırsanız, çoğumuz gerçek bir dosta sahip değiliz. Tanıdıklarımız var. iş arkadaşlarımız var. komşularımız var. Zaman zaman görüştüğümüz kişiler vardır.. Birlikte olmaktan hoşlandığımız kişiler var... ama, önceliği sizin iyiliğiniz ve tüm yaşamınız olan biri çok enderdir. Bununla birlikte eğer uyanmış bir ilişki içerisindeyseniz, bu içinizdeki sevgiden kaynaklanır ve bu açıdan sevgi dolu kişileri kendinize çekersiniz. Bana göre gerçek bir dost sizi ve yaşamınızdaki hedeflerinizi tümüyle destekleyen, çıkarlarınızı gözeten kişidir. Siz de onun çıkarlarını gözetirsiniz.

İLİŞKİLER BİRER AYNADIR
Burada sevgiden, ilişkilerden, bizi gözeten ve gerçek dostlarımız olan kişilerden söz ediyoruz, peki olumsuz kişilere ne dersiniz? Sürekli yakınan kişiler? Yaşamınızı paylaştığınız kişi sürekli yakınıyor, sızlanıyorsa ve olumsuz biriyse, O zaman ne yaparsınız? Bununla nasıl başa çıkarsınız,
Uyanışın hangi aşamasında bulunduğunuza bağlı olarak zaman zaman yaşamınıza olumsuz, yakınan, kendini mağdur hisseden kişileri de çekebilirsiniz. Bunun nedeni, onların sizin bir parçanızı temsil etmeleridir. “Onlar sizin gölgelerinizdir”. Hoşnutsuzluk duyduğunuz, o olumsuz, yakınan, mağdur gibi davranan kişi aslında aynı duyguları taşıyan bir parçanızı temsil etmektedir.
Bu yüzden, gerçekte kendinize çektiğiniz ilişki, kendi içinizde yer alan bir ilişkidir.
Bunu onarmanın ilk yolu: kendinizle olan ilişkinizi onarmaktır.
Bütün sorumluluğu almanız ve bu olumsuzluğun, yakınmanın, mağduriyetin içinizdeki bir anlayışı temsil ettiğini görmeniz gerek. Bunu kabullenir, bundan kurtulur, daha uyanık ve güçlü olursanız, söz konusu kişi ya değişecek, ya da hayatınızdan çıkacaktır, çünkü içinizdeki enerji artık onu size çekmektedir.
Bana “yin ve yang” durumunu anımsatan dostlar tanıyorum. Ilk bir araya geldiklerinde zıt kutuplarmış gibi göründükleri halde sonradan aralarında her iki taraf için de yararlı olan, birbirlerini garip ve farklı biçimlerde tamamlayan ilişki olduğunu fark ediyorum. Ilişkilerin uzun süreli olmaları için karşılıllı fayda sağlar ya da sona ererler. Öteki kişiden bir şeyler almıyorsanız ve o da sizden bir şeyler almıyorsa, ilişki sona erer.
Kimi zaman ilişkiler biraz inişli çıkışlı başlayabilir ve insanlar birbirlerini tanıdıkça, ilişki, sevgi ve hak etme konusunda bilinçaltındaki inançlarından arındıkça, işler yoluna girer. Genellikle bir arada olur ve iyi zaman getirirler. Öte yandan, herhangi bir noktada, bir anda birinden biri bundan yarar sağlamadığını hissederse, büyük olasılıkla müziği durdurup yollarına devam ederler.

Sürekli, yakın ilişkinin anahtarı: SEVGİDİR.

NUMEROLOG:MÜJDE ŞENER

1.9.2019
40/13/4

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ


BEN SENİN AYNANIM




HİÇ BİR ŞEY NEDENSİZ DEĞİLDİR. BİRİLERİ VESİLE OLUR VE KENDİNE YÖN VERDİKÇE HAYALLERİNE, HEDEFİNE DOĞRU İLERLERSİN.

Karşılıklı alma verme enerjileri ile sıkıntılı döngülerinin ardından uyanışlara izin vermeli. Empati yaparken çözümleri de görebilmek zaman isterdi belkide, o da geçmişte. Ancak bugünkü uyanışlarımızda "farkındalık ve niyetlerle çıktığımız yaşam yollarımızda kendimizi keşfederek duyguların kırılma sebeplerini de görmeye başlarız".. 

Nereden nereye diye düşündükçe içimdeki seçimlerimle, kendi dünyama uzanan yaşam yollarımda pazarcılık, panayırcılık ve festivallerin olduğu idi. Hatta sokak satıcıları, tezgah sahiplerine olan merakım hep olmuştu. geçmişimi bana anımsatan anılarım geömişin hangi zamanından duygularıma hediyelendirilmişti anımsamıyorum bile ama, kendimi bildiğim andan başlayarak aklımın her köşesinde gitmek, görmek, alışveriş yapmak oldu. 

Zaman o gün bugündü, kendimi içinden çıkmak istemediğim duygu seli ile buluşturdu. 
   * Nerede mutlu isen orada kal...
   *"Kimlerle ne yaptığın değil, senin ne yaptığın önemlidir" diye düşünmeme vesile olan kimyamla .ocuklar  kadar neşeli ve çoşkuluyum.
   
Başkaları için giriştiğim bu dünyaya "sanatcılar çarşısı" adını koydum. çok kısa süren birliktelikten geriye kalanlarla devam edip yaşamasına karar verdikçe günden güne güzel gelişmelerin yansıması var olan inancımdandı. hayatımda ilk kez kendimi sahip olduğum bir olayın içerisinde mutlu, huzurlu, tamamlayıcı, çoşkulu, heyecanlı ve içimi saran kelebeklerin kanatlarını çırparcasına tüm hücrelerime işleyişi anlatılmaz. 

  Bir kez daha anladığım, alıp kabul ettiğim ve özgürleştirdiğim, deneyimlediklerimle aşırı merhametli olmam oldu. "kendinden fazla kimseye değer verme. kendinden fazla kimseyi yüzeltme, kendinden başkalarına merhametli olma. hep kendimden ödün verdikçe kaybeden olduğumu sanıyordum. Ancak öyle değildi. UYANIŞ için gerekli olan herkesin katkısına teşekkür ederim.  

 Kim olduğunu bilirsen, çevrenden sana yansıyan her birimizin bir birimize katkılarının oluşudur. 

Geçmişimde: İçimdeki fırtınaların dinmesi uzun ve meşakatli yollardan geçmeme neden olduğundan kendi işlerimi kendim yapmam gerektiğini öğreniyordum. beklentilerin acı verdiğini, zamanı çaldığını anlarsınız. bu nedenle beklentiye girmeden yaşamayı öğrenirsin. 
Ağır gelen neydi bilir misiniz? Her şeyden hiç bir şey çıkartmamam oldu.
Birlik beraberlik dedikçe ve tek başına yapmak istediğin hedefine gidemediğindir. 
anlarsın ki her insan seningibi değildir. her insanın farklı kimlik kişilikli oluşudur. kimse sen değilsin, sen kimse olamazsın. sadece taklitlerle sana seni anlatan yansımaların eksiklerini görmen, yapman gerekenlerin oluşuna o an kızsanda "talep"lerinin yansımalarıdır. 

Bana benimle ayni frekansta olan kişilerin yaklaşımlarıyla donanımlıydım. Karışık içsel dünyamın yansımasına ayna oluyorlardı.
 Anladım ki, ben ne isen sende ol sun... anladım ki ben değişirsem sende değişeceksin... Anladım ki her bireyin kendi içindeki döngüleri sadece kendine bağlıdır. ve daha bir çok gelişmelerime katkı olacak olayların içinde kendimi anladım. 

Attığım adımlarımda ben istersem, inanırsam olacağıdır. Neden sadece benim olsun? birlik içerisinde her birimizin bir birinden alma verme enerjileri ile kendi gücümüz tam olur. eksiklerimizi farkettikçe ve doyuma ulaştıkça başarıya doğru ilerleriz. 
Çünkü, inanıyorum ki yarattığım projem muhteşem. ona hayat vermek için yolların açılımını izliyorum. 
Projem: geçmişten gelen bugünüme ve yapmak istediklerime doğru beni sürüklüyor. Geçmişte yaşamış olduğum maddi sıkıntı beni yoktan yaratabileceğim içsel cevherime doğru yönlendiriyordu. Her kapı yüzüme kapandıkça "nasıl ayakta durabilirim", "nasıl geçimimi sağlayabilirim", "çocuklarım,.." dedikçe, içsel yıkımlarımla ayakta durabileceğim formülleri zihnimde  ürettikçe başardım.
 Sürekli karşıma çıkan engeller, duygularımda var olan ve enerjimi aşağıya çeken insanlarla karşılaştıkça, korkularımı farkettim. bana aşılanan inançların, kodların, esiriydim. 
 O an içimdeki enerjinin yok oluşu ile "hiç bir şey yapamayacak konuma gelip depresyona girerek ağırlıkların üzerimden hiç gitmeyeceğini sanıyordum. İPTAL. Öyle bir yaratıma ev sahipliği yaptığım için kendimden özür dilerim, kendimden af diliyorum ve kendimi seviyorum.  

Hiç bir şey yokken var etmek sanattır. 
Var edip ortaya koyarak katkı kazanmak ise yine bir başka sanattır...
 Emeğini pazarlayabilmek te sanattır...
 istediğini elde edebilmekte sanattır...
 kazanmak ve ona hayat vermekte sanattır...
 yapabileceğim her şeyin içinde bulunduğum zaman herkes istediği herşeyi söyleme özgürlüğünde kendim olmayı öğrendim.
 Yargı,eleştirilerin içinde çırpınmak, korku tünelinde olduğunuzu size anımsatır. 
Sarsılmak, ve yılmadan  devam edebilmek, en zor gün dostudur biliyor musunu? 
Kendi ayaklarının üzerinde durabilme mücadelelerinde düşenin dostu olmadığını anlarsın. 
Kendine güvenmeye mecbursun. Direndikçe içine girdiğin istemediklerinle boğuşursun ve silkeleniş, uyanışlarına sahip oluncaya dek devam eder durursun.
 Başarı emek ister, Sabır gerektirir, Sevmek, inanmak ve onu değerli kılman gerekir.  

Yanında olan olmayan insanlarla çatışırsın. Yok olmuş gibi hissedersin kendini, "yalnızım, kimsem yok!" diyerek acını içinde tutar affedemezsin,
 Kin besler ve yolunda olan hiç bir şeyi göremez olursun.  tüm bunların gerçektende hayatının zehirli sarmaşıkları olduğunu farkettiğin an değişmek için kendine bir adım atarsın. Hiç kimse göründüğü gibi değildir. Kendin ol!...


SANATCILAR ÇARŞISI

Mağusada “sıra dışı” market olarak düşünebilirsiniz.

Içinde:

* Animasyonlar...
* Medyumların Panayırı...
* Sanatcılar…
* Zaman geçirilebilecek iç huzur çarşısı…
* El becerileri sergilenen çarşı…


Bugün “kimse için değil kendin için atacağın en önemli adımın olacak.” Bir merkez doğuyor. Sanatcılar çarşısı: üretmek isteyen herkese ışık olacak. Yeteneklerini ortaya koyabilecekleri ve zamanını geçirebileceğin bir yer olarak düşünebilirsin. Küçük olabilir. Ancak, burası sizlerle büyüyerek gelişecek “bizim çarşımız” olarak düşünebilirsiniz.

Buna benzer merkezler vardır. Olsun ve dahada olacak. Her biri bir birinin eksikleri ile donanımlıdır ancak her birinin bir birini tamamlaması ile tam ve bütün olur.
Saklı olan içindeki cevherin gün ışığı ile yeniden doğmasına izin vermendir. Olası olabilecek, her olayın bir de perde arkasından bakarken orada sahnelenen başka dünyalarınızın olabileceğini keşfedeceksiniz.

Sanat: var olan her şeydir…
Sanatcı: içindeki cevheri ortaya koyandır…
Sanatcılar Çarşısı: Her şeyden, hepimizden parçaları toplama, biriktirme ve yansıtmaktır…

her birimiz birimiz birimiz her birimiz için birlik, beraberlik ve bütünlükle katkılarımızla var olacağız. Bundan daha başka neler mümkünse kolaylıklarla neşe ve ihtişamla olsun. Iyiki varız:)

Standlarımız her cumartesi günleri saat 10:00/ 15:00 saatlerinde açıktır. Sizleri de bekleriz.
Bize katılmak isterseniz detaylı bilgi: Müjde Şener 0548 873 1313


“BİR DOKUNUŞLA BİN UYANIŞ...”


29 Ağustos 2019 Perşembe

SIRA DIŞI OLMAK


SIRA DIŞI OLMAK…

Kendimi bildim bileli kendimden çok başkasıydım. Sürekli sorguladığım ben kimim ve ne yapıyorum oldu. Etrafımdaki her bir nedenin gerçek sahibi kimdir? Neden bunu yaşıyorum, kimin için varım gibi ileri geri dünyamı anlamam zamanımı alsa bile, o gün bugün beni tetikleyerek algılamama neden olan küçük bir haberin başlığı oldu.
“sıra dışı” kelimesi ile ilginç bakış açılşarımı yakaladım. Tepkim aslında istediğim, taleplerimmiş. Geçmişimin bir köşesinde uzun yıllar önce istediğimi bugün yaşıyordum. Herkesin yaptıklarının dışında olmam ve kimliğimde kendimi keşfetmek benim için farklı bir konsep oldu. Zamanla deşifre ettiğim ve edilebilecek olan hikayelerimle zamanı yoklamak, olan biteni gözlemlemek hatta sancılı geçen hayatın ardındaki, kopyalanmış fotokopi gibi bugüne yanıyandır.

Olaylar, çevremizde kendiliğinden geliştikçe ilginç bakış açıları ile yansımalarla kendimize geliriz. “Sıra dışı” kelimesi ile ilk önce silkelenmiştim. Çıkan bir haber de güzel şeyler yaptığıma inandığım ve kendimle gurur duyduğum etkinlik sonrası yazılarımı okuduğum o an, sarsılarak kendimi görünmez kılmak istediğimi farkettim. “Sıra dışı” kelimesi ile tetiklenerek duygumda göremediğim bende hangi zamanı tetiklemişti.
Bilinmezliklerin perde arkasındaki yansımalar ise, kilidi kırıp içeriye girmemi sağlıyordu.
Çevremde var olan herkesin tepkileri normalmiş gibi, gülümsediklerini gördükçe sakinleştiğimi ve sandığım gibi olmadığını, farklı açıdan bakıp değerlendirdiğim an değişen dünyama uyandım. Bilinçaltımda buna neden olan tepkiyi sorguladım. Içinden çıkış yolunu aradım, yoklandığımı ve geçmişten zincirleme bugüne kadar benzer olaylarla zaten hazırlıyormuş beni meğer.

Zamanla dünyama ışık tutacak, yapmak istediklerime beni sürükledikçe ihtiyacım olanı gözlemlerken ne yaparsam, nasıl olursam, başkalarına nasıl katkı olabileceğimi ve herşeyden daha çok içimde hissettiğim duygumla, düşünce ve hislerimde hiç bir negatif olumsuz tek bir engel yokken yapamayacağım hiç bir şeyin olmamasını gözlemlediğim o an. Sanki etrafımda görevlenmiş insanlarla ilişkilendiriliyordum sandım. Doğru yolda olduğumu hissettikçe olabilecek her dileklerimin önümde engelleri açarçasına çoştum. Hissettiğim neşe, sevinç ve çocuksu heyecan tarif edilmezken, olumsuz hiç bir şeyi düşünemiyordum.

“Bu his, illa bir yerde senin içinde ortaya çıkmayı bekler.
Yaşamış olduğun küçük bir farkındalıkla kendini sana yansıtan hikayelerinle çoşarsın. Zamanı durdurabilmiş olsaydın nasıl bir kimlikle olurdum. Çevrendeki kişilerin sürekli düşncelerinin dışında, başkaların inançları ile donanımlarını anlatarak algılamana destek olduklarını görebilirsin. Kim olursa olsun, sana kendini anımsattıran “sıra dışı” olayların perde arkasındaki dünyanla tamamen kendini sana getirir. Ben buyum değiştirilmesi gereken ilginç bakış açılarımdır” diyerek avunmaya başlamıştım.

Tiki toko ilerlendikçe içimizdeki fırtınaların dindirilme yöntemi inançların kırılıp yerine özden geleni yerleştirdiğimiz an değişim furyası başlar. Herşeyden daha iyi, hiç bir şeyden dahada kötü olmasın. Değişim ile denge illa önemlidir. Ne az nede çok. Yansıyan her şeyden dersler alırız ve olumlu, güzel düşüncelerimizle iyi değerlendirdiklerimizin peşinden gider durağan olanların önünü açarak farklı vede ilginç deneyimlerle olumlu pozitif bakıp görmeye başlarız.

Sıra dışı olmak, tek düze yaşamdan çıkıp kendin gibi yaşamak istemen en doğal kararın olur. Içindeki o çocuk özlemini alıp güneşin tadını çıkartmayı deneyimlemek, hislerindeki kaykaydan kayarak çoşkulu sevinç çığlıklarını içinde hissetmek. Salıncakta sallandıkça yüzüne çarpan rüzgarın esintisinden keyif almak ve daha bir çok etkilendiğin duygularında unutmaya yönlendirdiğin kendini hapsettiklerinden çekip çıkartabileceğini anımsatan hikayeleri düşün. Hiç bir şeyden kendini kandırmamayı, var olan her şeyinle denge ve uyumunla olmayı hatda bilinçli yaklaşarak zamanını yeniden yakaladığını anladığın o an iyikilerinle mutlu olursun.

NUMEROLOG: 
Müjde Şener


30.8.2019
68/14/5

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

28 Ağustos 2019 Çarşamba

KATKI BİR BİRİMİZE UZANAN YOLDUR


KATKI VERDKÇE ALDIKLARINDIR.

Küçük dokunuşlarla değiştirilir hayata bakış açılarımızda, hiç bir olayın neden, niçinleri ile sebepsiz olmamasını ve kendiliğinden durduğu yerden değişemeyeceğini biliriz. “senden bana, benden sana” hayatın getirdiklerine katkı oluruz. Farkında olamadığın “ben ne yaptım ki, dediğin o an, kendine haksızlık ettiğini söyleyebilirim ( hepimiz birimiz birimiz hepimiz için vardır...)

İnsanlar ve ilişkilerimizin değişimine katkısı olan, olmayan hiç bir şey yoktur hayatta. Her olanın olması gerektiği için olduğunu, hatta ihtiyacımızın olduğu zaman onu nasıl kullanabileceğimizi öğrenerek üretmeye başladığımızı farkederiz (Zora girdikçe düşünceleri değiştirdiğimiz gibi). Hayatımızda yaşama sebeplerimizin, her olan ile doğru kullanarak görmeyi seçelim. Anahtar: var olan her şeyimizle tam ve bütün olduğumuz an işlemeye başlar.
Her birinin bir birini tamamlaması sonucu çözülür, çözüldükçe de açılan her kapıdan geçişlerle zamanı geri yoklamaya başlarız. Hiç bir şeyin hayat yaşam kavgalarımızla olumsuz neticelenmeyeceği gibidir rollerimiz. Beklenilen sonuçların değişimi ile değişen bakış açılarımızla farklı farkındalıkların türediği dünya uyanışlarımızdan gelip geçeriz.

Her nedenle birlikte, hepimizinde mutlaka rolleri vardır. Kendimizi olmak istediğimiz kıvama getirdikçe içsel huzurla ruhumuzun bütünleşmesine katkı koymaya başlarız. Her zaman en doğru olanı gördüğün an başlatırsın bu değerin sana olan katkılarını.
Zaman illa bizleri eğiterek ilerlememize ışık olur. Katkı ise, her yönden bir birimize uzanan bir yoldur. Kesişmelerimizle bir araya geldiğimiz eski arkadaşlar, olaylar, yer, zaman vs… gibi, nedensiz karşılaşmaların olmadığını zamanla anlarız.
Başlama, bitme yada erteleme süreçlerinde kişisel kendimize yön vermeye başlarız. Nerede, kimlerle nasıl duracağımızı ve nerelerden kimlerden katkı alabileceğimize kadarki süreçler hızlıca gelip geçer. Ancak, bugün kime ne yaptığına dikkat et.
Gün gelir devran döndükçe kendini yaptıklarınla sınanırken bulursun. Zamanını doğru ve verimli kullanabilirsen beklediğin sonuçları eksiksiz tamamlayarak olmak istediğin yere getirebilirsin. Taşıdığın tümden var ettiklerinle nereye kadar ne zamana dur diyeceğin şu an yansıyan kesişmelerdedir.
Doğru olan veya olmasına katkı koyarak beklentilerini gün yüzünde tutarak hayallerini gerçekleştirmek imkansız değildir. Bunun için ise, kişisel değerinin ön planda olması gerekir. Ne istediğini bilen bir kimse için hiç bir şey zor olamaz. Amaç, adımlarını engelleyen geçmiş kalıplarından kendini arındırmaktır.
Birinci, ikinci yada üçüncü deneyimlerin ardından kendini kasmadan daha iyisi için farklı girişimlerde bulunmak gerekir.
Beklentileri göremediğin an, değiştiremeyeceğin kalıpların arasında tıkanıklıklar yaşayabilirsinde ama unutmamalısın ki her biri sana seni anlatarak anlamanı kolaylaştıracak.
Zaman, her birimize bir çok yansımalarla kendimizi silkelettirir. Olumsuz yargılarda eleştirilerde bulunsakta “ben tükürdüğümü yalamam” diyerek kısır döngü içerisinde inat, egolarımızla farklı bir açı ile başka boyutta görmeye başlarız yaşamı. Özde genetikte ve ruhsal olarak hayatı anlamanın yolları kendini nerede nasıl rahat hissedersen oralarda bulunmaktır. Ruhsal iyileşme ve dingin yaşamı arzulayabiliriz. Kısır döngü içerisinden kendimizi çekip çıkartarak zamanı verimli kullanmaya başlayabiliriz. Her insanın yaklaşımı farklıdır ve değerinin önemi ile sadece kendin olmak ve olanlarla zamanını güzel kullanmak gereklidir.

Öğrendikçe durağan yaşamı hareketlendirmek bize düşer. Böylece gelip geçen ve deneyimlerinle kaldığın geçmiş, sadece anılarda yerini alacak. Insanların hayatından gelip geçecek olması, “Öz’de kendin olmaya başlarken ben kimim” der “geçmişime nasıl katkı oldum” diye düşünmeye başlarsın.
Sana verilenlere ve verdiklerine teşekkür edersin.
Gelecekte yapmış olduklarının geçmişinle alakalı olduğunu anımsarken, mükafatın olarak bugün yaşadıklarınla değişim başlatırsın. Bugün attığın her adımlarında, yaptıklarının getirisi ile götürüsünden sorumlu kendinsin.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

30.8.2019
68/14/5

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 

27 Ağustos 2019 Salı

ZAMANDA YOLCUYUZ


ZAMANDA YOLCU

Zincirleme ulanarak ilerleyen zamanda yolcuyuz hepimizde. Bir birimize katkı verdikçe almaya. Aldıkçada vermeye başlarız. Hiç bir kimse “ben bir şey yapmadım” diye düşünmesin çünkü, öyle değildir.
Bir mekanın hayat bulabilmesi için enerjinin akışını sağlayarak o mekanın enerjisini açarak akışı sağlayabiliriz. Bir insanın sağlıklı olabilmesi için çevresindeki negatif insanları kendimizden uzaklaştırabiliriz. Düşünce ve sözlerin anahtar olduğunu anlamlaştırdıkça nerede nasıl söz, cümle kullanarak düşüncelerimizi terbiye ederek bunu yapmak imkansız değildir.
Kimse kendi içinde dilemedikleri ile yaşadıkça, etrafındaki kişilere o zehirinide akıtmaya başlar. Doğal olarak çeşitli nedenlerin sebep olduğu zihin kirliliklerden yola çıkıp, etrafın enerjisini de kirletmeye başlarız.

Hiç bir kimsenin şimdi şu an bulunduğu yerde olması nedensiz değildir. Doğru olduğuna inandığı şimdi en doğru olandır. Başkasının yediği, içtiği, yaptığı, gittiği hiç bir şey sana ait olmayandır. Böylece saptırdığın yaşam yollarından çıkarken nedenlerini kendine sormalısın.

Insanlar ve şahısların yaşamının bir yerlerinde bir gün var olduğu gibi, her an o insanlarla yeniden karşılaşarak yarım kalmış işlerimize devam edeceğiz.
Bir, iki, üç ve değişimlerin düzeni ile kurulum aşamaları arasındaki bağ kuruldu mu zamanda yolculuk etmek durumunda kalırız.
Geçmişi bugüne bağlayan ve peşimizi bırakmayanlarla çıktığımız yaşam yollarımızda. Nedensiz yada sebepsiz ilerlemediğimiz gibi, birileri çıkar ve doğru olduğuna inandıkları ile zamanını çalar.
Oysa bugünün işini yarına bırakma lüksüne sahip değiliz. Her şey, doğru zamanda doğru saat ve doğru an aklına, zihnine düştüğünde yapılmalıdır diye düşünürüm. Kimse için ihtiyaç olmayabilir ancak bireysel ve bağımsız olarak kendini kendinle sınarsın.
Kimseyi düşünmeden kendi içindeki sese kulak ver. Bu sensin ben değilim. O an orada olman gerekmezse sistem seni otomatik ordan uzaklaştırır. Bunun için ise, birden fazla enerji çalışmalarına ihtiyaç duyulur. Bu kişisel anlamda seninle birlikte ayni frekansta olan kişilerdir. Kendine ihtiyaç hissetmeyebilirsin belkide, o an orada olmak ve değişmesi gereken kalıplarındaki olumsuz yargı, eleştirilerinden nötür olmalı ve doğru olduğuna inanırken daha başka projeleri üreterek elde edebileceklerin sadece kendine değil tümden var olan her kes içindir.

Enerji çalışmaları ciddilik gerektirir. Özverili olmalı, sabırlı olmalısın, istemek, inanmak ve sevgi ile başarıya odaklı olmak gerektirir. Bir mekanın enerjisini yükseltmek istersen birlikten gücün doğduğunu ve her yönden duyularının aracılığı ile inançlarına kodlanarak yerleşen ve yansıyan her şeyde kendini yoklamalısın. “Ben neredeyim, kimim, ne olacağım” endişeleri korkuları ile ettiğin inişli çıkışlı mücadelelerinle, ardından doğru insanlarla birlik içerisinde olmaya başlarsın. Tüm geçmiş korku kalıpların önünde, geleceğinde siper alır ve sen neredeyim niçinlerinle korku kontrolüne kapılabilirsin. Iptal...

Enerjinin akışı ve konumu önemlidir. Mesela: hislerinle duyguların arasındaki bağlantılarda kimin için her ne yaparsan kendin için bunu yapmaya başladığın an, kilitlerin çözüldüğüne inanarak değişim dönüşümü başlatırsın.
Senin malın benimdir. Benim malım senindir gibi…. Bu senindir sen yap, sen ilgilen olayı ile karşı karşıya kaldığın zaman, istem dışı gelişi güzel enerji alanı oluşturulmaya başlarsın Örneğin: bir işi, bir olayı, bir insanı sevmek gibi. Böylece, her istediklerini elde etmeye başlarsın.

Hikaye nasıl başlar ve nerelere kadar uzanır. Hiç düşünmediğimiz ancak, her yönden hareletliliklerimizle yaratmış olduğumuz enerji ile beslenerek çabuk pes edenlerin hayatınızdan o an çıkması gerekir.
Gerekli gereksiz birçok donanımlarla toplama, biriktirme ve yansıtma özelliklerimiz her zaman devrede kalır. “Verme alma” gibi düşündükmü katkı aldığın zaman gelişerek çoğalan enerjin seni kendi içinde olgunlaştırmaya başlar. Böyle bir durumda kendinden özür dilerken karşındaki kişi veya kişilere de zorladıkları için teşekkür edersin.

Küçük bir açılımla büyük devasa ilişkiler içinde olmaya başlarsın. Bir de bakmışsın ki çevrendeki her bir kişinin sana katkısının olduğudur. Olumlu yada olumsuz en önemliside bunların farkındalığı ile. Bir de olumlu yönden bakıp görmek, görüpte değerlendirebilmeli.
Sağlıklı bir kimsenin hayatla yaşam mücadelelerinde illa inişleri olacak, sıkıntılı agresif öfkelendikçe bunu dile getirerek doğru insanlarla bağlantıya girebilecek. Zor olanı başarabilmek istersen ağzını açıp dile getireceğin duygularındaki kilitlerdir. Hiç bir şey “Sebepsiz değişmediği gibi değişimin de nedensiz olmaz...”

NUMEROLOG:
Müjde Şener



29.8.2019
67/13/4

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

26 Ağustos 2019 Pazartesi

SAATLİ BOMBA GİBİYİZ.


SAATLİ BOMBA GİBİYİZ.

Hayat bayram tadında neşeli, çoşkulu, keyifli olsa diye düşünürüz.Kimsemizin değeri, önemi karşılıksız değildir. Bugün her ne yaşarsak bunun tek sorumlusu kendimizden başkasının olmadığını ve sihirli bir değneğin dokunuşları gibi o duygumuzu içimizde hissettiren yaşadıklarımızla olur.
Duygularımızı tetikleyen yaşadıklarımızdır... 
Her olan olmayanın yarattıklarımızla bir nedeni olduğunu, yaşarken daha iyi anlarız.

Hislerin duyularımızla alakalı olması, olası “olabileceklerin habercileri” diye nitelendiriyorum. Başkaları ne dermiş önemli. Kimin için her ne yapmışsam dahi beni kendi içimdeki dünyama sürükleyen olaylar, çevrem ve dahası ilişkilerimizdir. Nitekim, her birine karşı sitemkar olmuş olabiliriz de.
Zamanı yokladıkça imkansızlıkların kaynağının acabalarımda gizli olma ihtimallerinin olduğuna inandırmışım kendimi. Şimdi bugünümü yaşarken, eğer bana geçmişimi sorgulattırmışsa benim burada bakıpta kendimde göremediklerimin yansımaları ile kandırdığım kendimim.

Zaman saatli bomba gibidir. Nerede ne saat patlayacağını bilemeyiz. Böylece, kendimizi gerçek alemlerden çekip çıkartarak ve yeniden başlattığımız zamanda oyun içerisindeki oyuncular gibi mayın tarlasında diken üzerinde yürürken hissedebiliriz. Bakış açılarımızı daha geniş açıdan bakıp gösteren, tetikleyen küçük dokunuşlardır.
İnsanlar ve ilişkiler bu nedenle çok önemlidir.
Mesela ben: Facebook sayfamda beş bin arkadaşım olabilir. Her birinin bir birinden farklı bir birinden habersiz kendi hayat, yaşam kavgalarını yaşarken kimin ne yaptığından, nereye gittiğinden, ne yaşadıklarından kaynaklı bir çok mesajların döndüğü sanal ortamlarla donanımlı yansımalarla gerçek ve sanal alemlerde dolanan fotoğraflar var. GERÇEK NEDİR? SEN KİMSİN? BEN KİMİM? NEDEN BURDASIN? NİÇİN BURDAYIM? Hiç birinin cevabına sahip değiliz çünkü, var olanlar arasında kendi yağımızda kavruldukça “kedinin uzanamayacağı ciğer” gibiyiz. Hep tetikte.

Hayat bayram tadında, neşeli ve çoşkulu olsa! Insanlar el ele tutuşsa şarkısının dilime dolanması beni kendime getirecek küçük bir dokunuşla gelişen dünyama uyandığım bugünümde kişisel olarak içsel dünyamla sarsılmış, artcı depremler ardında sessizlik, dinginlik ruh halimdeyim. Hayata, yaşadıklarıma farklı açılardan bakmaya başladım.
Reklamın iyisi kötüsü yokmuş. Duygularda var olanı aktarmak, dilemek, talepte bulunmak suç değildir elbette. Seni kendi içindeki duygularla mücadele etmeye yönlendirirken buna aracı olan gazeteler, televizyon ve insanlardır. Dedikodu ise başında gelir vb… daha başka gerçek habercilik anlayışıdır. Haberin iyisi kötüsü arasında silkelenişlerimde ben kimim ve neden bu kadar uğraşlarıma rağmen bir yere gelemediğimi sorgularken. Toplum için elimden geleni yaparak kazanmak, kazandırmak hayat bulmak, hayat vermek, almak isterim. Bu istek arzu ve talebimin karşılığını her ne yaparsam alamadığımı farketikçe içsel inanç tablom geçmiş zamanın arınması gerektiğimi anlamama yardım etti. Tüm bunlar küçük bir yazı, not, bilgi, söz vs... Ve, işte o an aklımdan, zihnimden, duygu ve düşüncelerimin bende neyi tetiklediğini keşfettim. Böyle bir dünya var mı? vardır. Kim olduğun ne olduğun ve hayatın sana sunduğu güzelliklerin mükafatındır yaşantımız. Ne verirsen onun karşılığını alıyorsan, attığın her adımların sana geleceğine inanıyor ve biliyorsun.
Geleceğe yatırım yapman ve gelecekten korkarak geçmişin izlerinde ilerlediğin müddetçe bırakamadığın onca geçmişin yollarından kendine çeki düzen vermek imkansızmış gibi gelir.
Hiç bir şey yaşamımızın alt tabanından temeline kadarki zaman ve süreçlerimizden başlayarak gelişerek bugünlere bizi taşıyan bir yaşam hikayemizle baş başayız.
Geçmiş geldi geçti ve bitti dediğiniz kendi yarattıklarınızla, parçaları birleştirerek bugüne geldiğinizin habercisidir.
Izlediğin hayat yolu önceden yaratmış olduklarındır. İnsanlar sana seni yansıtıyor. Ne verdiysen onu alıyorsun. Kime her ne yapmışsan geçmiş ve bugün, bugün ve gelecek alma, tutma, biriktirme döngülerinde her dokuz yılda bir değişirken içerisinde kaybettiğin zamanı unuttukça sanırsın ki herşeyinle tam ve bütün, iyi ve güzelsin. Doğruluk anlayış kavram ile kabullerin arasında düello savaşın hep vardır ve olacaktır da.

Her gün gelişerek uykumuzdan uyanırız. Duyduklarınla algıladıklarının dahi geleceğine mirasın olduğuna inan. Her bir duyguna dokunarak nakış gibi işleyen dokumaların bir birinden farklı olduğuna inanmış olsan dahi, kime ait parçalar olduğunu anlarsın. Sen bensin bende senim…
Karşılıklı “copy pace” yaparak bir birinden bağımsız olduğun ana kadar çatışırsın. İçsel duygularına yenilmeden savunmasızca sadece kendi rekabetinle uykundan uyanmaya başlarsın. Ben sen değilim sende ben değilsin. Işin önemi bu duyguya sahip olabilmektir. Bağımsız, özgür olmak ve olanlar arasındaki bağlantıların bir birinin aynisi olmaması için değişime geçmek ve geçebilmektir. Böylece sınırlarını alarken içindeki rekabet hırsınla başarına gidebilirsin.

İstek ve taleplerin olmuyorsa, iğneyi önce kendine sen batıracaksın. Kimse yok, neden yok? Kazanamıyorum, neden kazanmam? Gidemiyorum, engelim nedir? Görünmüyorum, görmediğin ne? Vb… sorgulamalar

Yaradılıştan bugüne hangi yaşam zaman ve mekanlardan kimlere nasıl katkı koymuşsak bugün onları yaşıyoruz. Böylece her olan olmayana teşekkür eder hiç kimseden sebep neden veya sonuçları irdelememeyi görmeliyiz. Sen bana kötülük mü yaptın, bunun sorumlusu kendimim….
Kendimden özür dilerim, kendimden af dilerim ve kendimi seviyorum. Senden özür dilerim senden af dilerim ve seni seviyorum.

Farkındalığıma uyanışlarımda ben kendim olmayı seçiyorum, inanıyor vede güveniyorum.

Numerolog: Müjde Şener

28.8.2019
66/12/3




MEYVE VEREN AĞACI TAŞLARLAR


MEYVE VEREN AĞACI TAŞLARLAR.

Kim olursa olsun hiç bir şeyin veya kimsenin gerçek yüzü belli değildir. Her insanın hayata, yaşam amaçlarına doğru yelken açabilmesi gerçekten de en zor ve meşakatli olandır. Ama günün sonunda her yönden yaşamı kolaylık, neşe ve htişamla tamamlayabilmek ve o mucizelerin kendin için hayrına yansımalarının bilincinde olman ise önemlidir.
Kim olursan ol kendin olabilme yolculuğunu başarıyla tamamlayabilmek, her yiğidin harcı olamaz. Insan olma yolculuğunda enerjini aşağıya çekenlerle, ekseninde bulundukların arasındaki mücadelelerin öğreticidir. Önemli olan nerede ve nasıl kendi kontrolünde olabileceğini keşfetmektir.

Kişisel dünyaya nasıl bakıp ne gördüğün ya da görmek istediklerin her ne ise, onun yansımaları ile silkelendirdiğin inançların, duygularınla mücadele içerisinde oldun mu, hiç bir şey tam tıkırında ilerleyemez.
Sürekli karşına bir önceki inançlarının yansımaları ile, duyguların zar zor değişir ve dengesi bozularak ilerlemeni engeller.
Zamanı doğru kullanma kılavuzunda, mükafat veya ödüllerin sahiplerini bulması. Takdir edilirken övgü, değer ve öneminin farkındalığı kontrolünün elinde olmasını sağlar.

Çevrende var olan her insanın kendine ait bir dünyası vardır. Sana katkısı bir yere kadardır. Senden ona ondan sana giden gelenin hakimiyetinde olduğun müddetçe, yansımaların arasında kontrolünde olan fiziksel, zihinsel, ruhsal duygusal yaşamınla olursun. Böylece kimsenin zararı le olmaz kendi gücünle kontrolünü dizginleyerek denge ve uyumlu olursun.

Enerjisi düşük bir kimsenin hayatındaki olumsuz gelişmelerinden dolayı iyi ve güzel olana karşı kıskanç ve acımasız olabilir. Sorunlarında kendinden çok başkasının kararlı duruşuna tepkisel yaklaşıp istemediği gibi gelişirken, sorunu kendi içinde tutarak zaralı davranışlarda bulunarak acısını feryat etmeden sadece içinde taşır. Bu fiziksel olarak kendine zararı dokunurken hasta olur. Böylece, kimseden bir beklentiye girmeden atılabilecek her adım onu saklı kimliğinden farklı yansıtarak gösterir. Içsel dünyası iyiliğinin karşılığı ile direncide düşük olur. İstemeden yansıttığı enerji frekansı ise tepkisel olur. Bu karşısındaki kişilerle olan iletişiminde kopuklukları ile sınırlar içerisinde engelleyici olup ilerlemesini de zorlar.
Zamanı yakalamak ve bir öncekini değerlendirirken şimdi ile kıyaslandığı zamanla farklı farkındalık yakalamaya başlar.

Her insanın hayata bakışında kendin gibi olmadığını farkedersin. Hatda öğrendikçe başka gözle bakıp görmene neden olur. Bakıp ne gördüğün, nasıl hissettiğin ve nerede nasıl bir hikaye ile karşı karşıya kaldığını sorgularken en iyi olabilecek olanın yansımalarında neyi görmek, duymak istersen onu algılar ve yargılarsın…

Sanat veya sanatcı olan, var olan her şeyin içinde kendini keşfederken nakış gibi dokuduğun hayat basamaklarını kolaylıkla çıkabilmek istersen. Önce kendini sınamalısın.
Seni kendi içinden çekip çıkartacak ve düşüncelerinde hikayeni yeniden başlatarak gözlemleme imkanı sağladıkça uyanırsın. Ama bu sebepsiz değildir. Her bir düşüncenin karşılığı karşılıksız kalmaz. Her bir nedenin nedensiz olmaması ise, değerlendirilmesi gereken kendindeki eksiklerinin parçalarıdır. Kişisel olarak farklı bakıp gördüğün ve doğru olduğuna inandıklarınla sınanmaya herzaman devam edersin. Iyikiler daima en sonki değerlendirmenin sonucu olarak yansımaya başlar.

Başkaları için iyi olmak zorunda değilsin. Kimse için değiştirilemeyen düzen ise, düşüncelerin arasındaki duygularındadır. Başarı basamaklarını çıkarken, çevrenin hareketli döngüsü seni sarhoş ederek zamanı yoklattırır. Ancak iyi bir yaşama uzanan yolculuğunla kendi tercihlerinde nasıl olmak istersen öyle olmaya devam edersin.

Meyve veren ağacı neden taşlarlar. Başarının nasıl geldiğini sorgulamadan var olanın yansımaları seni rahatsız mı eder? Kimse sana seni sormadığı gibi hangi arada derede ve nerelerde kimlerle nasıl bir ilişki içidesin bilirsen mükafatının yansımasını da görmeye başlarsın.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

27.8.2019

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

HER OLAN OLMAYAN SENİN HAYRINADIR


HER OLAN OLMAYAN SENİN HAYRINADIR.

Hayallerine doğru giderken önünde duran engellerin farkındalığı ile güne başlamak güzeldir. “Nasıl yani?” diyerek hayata farklı bakmaya başladığın zaman kimseye değil de kendine kızdığını daha iyi anlar ve görmeye başlarsın. Fakat, günün sonunda “iyiki”lerin giderek çoğalmaya ve kendini olmak istediğin yere taşırken yürüdüğün zamanı yoklamak dahi güçlendirecektir.

Başkaların hakkında konuştukları, olumsuz ve itici olanla mücadele yerine inişli çıkışlı giden gelen duygularını yoklamaya, kendini sınırlandıran nedenleri gözlemlemeye, hatta daha güzel olabilecekken sebepsiz gelişen olaylarda kendini tanımaya başlarsın.
Benim buna ihtiyacım varmı?

Hiç nedensiz gelişmeyen senaryoların öncesinde, alt yapısına neden olan duygular, inançlar, kalıplardır ve taşımış oldukların kendinle alakalı sebeplerindir. Her biri bir biri ile karman çorman olmuş olsa bile bir yerden sonra ayıklaman gereken pirincin taşları ile seçiminle olmaya başlarsın.
Verdiğin kararda kendi doğrularınla ancak kendini bulabilirsin.
Seçimlerinle hayatına yön verdiğin gibi, kimseyi yargılamadan, eleştirmeden dünyanı kontrol altında tutabilir misin?
Bir yerlerde olumsuz giden bir olay, neden varsa, burada kendini yoklamalısın. “Benim burda bu kişiyle alıp vermem gereken nedir? Bu kişi benimle ayni frekansta mı? Olmasını istediğim bu işimde bana katkısı nedir?” gibi sorularda, “gerçekte kişiler hayrına ise, kalmasını istemen. Değilse’de kolaylıkla acı vermeden gitmesini dileyerek odaklı kalacağın sadece “istediklerinin olmasıdır” O’ anda istemediklerini orada bırakman hayrınadır.

Kişilerin hayatına girip çıkmasından duyduğun sıkıntı ile hiç kimsenin nedensiz girmemesini bilerek duygu ve düşüncelerini olumsuz tetikleyen her ne ise yıkıp yaratımını iptal ediyorum diyebilirsin.
Biraz sancılı geçişler hayatında olabilir. Savunmaya girerek acabaların zihninde gelişerek duygularını tetiklemeye, zorlamaya başlayabilir.
Kimsenin senle bir yerde olamayacağını hissederken belkide enerjinle kavga edenlerin ve savunmaları ile deşifre edilebilecek nedenlerde takılıp kalabilirsin…
Sebepler veya nedenlerin senden yana oluşu, olması gerekenlerin gerçektede nedenlerini yokladığın zaman, onlar inançlarındır ve ortalarda olur.
Yaşam hikayelerimizi yeni baştan başlatmak, olan olmayana teşekkür edipte zamanı doğru kullanmanın verdiği haz insanın içini saran o heyecanı özlemişim. Geçmişi bir kalemle silebilmek bu olsa gerek. Herkesin aslında hiç bir şey yaptığını hiç kimsenin bir dokunuşla bir çok duyguları tetiklemesi dahi bir birlerine bağlantılı olan inanç kilitlerini kırmamıza etkendir.
Ne çok karmaşık hayatı içimizde sım sıkı tuttuğumuzu anlarız. Nede Insanların hayatındaki rolleri değişimi ile değiştirdiğin kendi yaşantında farklı insanlarla olan düellolarının. Ve ardındaki ile şimdiye uzanan düşüncelerinle silkelenirsin.
Farkedersin ki, daha iyi ve doğru insanlarlasın. Değişmesi gereken enerjiye dahi izin vermelisin. Sanma ki seni zora ya da dara sürükleyecek. Hiç bir şey nedensiz değildir. “iyiki”lerimizi çoğaltarak eski ile yeni arasındaki düşüncelerin kilitlerini çözebileceğimiz, imkansız olanı başardığımız anda kendimizi özgürleşmiş hissetmeye başlarız.
Eski inançların kabulü ile bugüne kadar onu alıp sahiplendiğin zamanlar bağımlılıkların olur. Ve ardından en küçük bir olumsuzluk arasında sıkıntı, stres, panik ve telaşa kapılarak arayış
içine girersin.
“Ben şimdi ne yapacağım” derken aslında en küçük bir değişim farklı bir açılıma neden olurken bağımlılıklardan kurtulmanın verdiği özgürleşme insana “güven güç ve cesaret” verir.
Biri çıkar ve seni zorlar, sonra daha başka ne yapabileceğini düşünmen için zihnini kendin zorlarsın. Farkettiğin aslında sendeki alışkanlıklarındır. Yalnız başına birşey yapamama endişeleri geliştikçe daha iyisi için kolları sıvarsın ve geçmişte taşımış olmana neden olan bu inançlarınla alışkanlığının bağımlılığa dönüşmesi bir yerden sonra değerinle örtüşmeye başlar.
Zaman herşeyden çok kendinde var olanlarla silkelenmektir.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

27.8.2019
65/11/2

YENİ DÜZEN GAZETESİ 

25 Ağustos 2019 Pazar

SAHİP OLDUKÇA HEP ÇOŞKUDA KAL!


SAHİP OLDUKLARINLA HEP ÇOŞKUDA KAL

Hayat kavgaları ile kapışmaların bir birlerinden farkı olması, olayların nasıl geliştiği ile alakalıdır. Dünkü hesap bugünkü alışverişlerinle denge ve uyumlu olmayabilir. Ancak, nereden nereye, nasıl bir yol haritası çizdiğinin kendinle alakası çoktur.
Farklı insanların enerjisine kapılarak kendini kaybedebilirsin. Varlığının hakimiyetinde olamamak, başkaların dedikleri yolda ilerlerken kendini bulduğun anda silkelenmiş olarak savunmaların başlar.
Herşeyde muhalefet oldun mu savunmaların kendini haklı göstermen içindir.
Mazaretlerinle kandırdığın kendinden başkası olmaz ve sürekli birilerin kısır döngüsü arasında savunma mekanizman, dışarıya yansıttığın enerji ile içsel enerjin arasında ruh halin sıkışmış halde zorluklar çıkartabilir sana. Acı ya da feryat eden içsel duygularınla nereye kadar direnebilirsin.
Oysa, önünde var olan her şey, ama hiç bir şeyin nedensiz olmadığını, sürekli birileri tarafından yansırken deşifre ettiğin geçmiş istemediklerinle olursun.
Zamanla düşlerindekini istikrarli, kararlı, azimli bir şekilde isterken ilerlerken bulursn kendini. Sürekli değişen duygularının farkındalığında oldukça kendinden özür diler, affeder ve iyikilerinle baş başa kalıp olan olmayanın hyrına olduğunu keşfetmeye başlarsın.

Zamanı yakaladığın an kimse için değil, kendi imkanlarını kullanarak, her şeyden ötesine uzanan yaşam yollarında hedef koyup belirlerken, arkadaş dediğin kimsenin öyle olmadığını anlarsın. “Dost yada düşman” kimin ne zaman sana karşı nasıl davranacağını kestiremezsin.
Kimi zaman bu yol uzun ve meşakatlidir. Kimi zaman basit, kolay bir şekilde yolunu bulur.
Her insan iyidir. O an ruhsal durum çok önemlidir. Yaşarken yapılan yanlışın bilincinde oldun mu neyin doğru olduğunu anlar ve algılarsın. Böylece kimin sana katkısının olabileceğini bilir ve ona göre davranmaya başlarsın.

Dünya okulunda, her yönden yaşama arzumuzu içsel olarak kabarık tuttukmu, bizi kendimize getirir. Hislerin dilinden anlam veremezsin bazen ve seni içinde istediklerinle istemediklerin arasında sınarken. Yaşamın tokat gibi yüzüne çarptığını, duygularının tetiklenişi ile mücadeleye girerek o anlık ortamın sana ait olmadığını anlar gibi olur ve dışarıya uzanan yolu değiştime şecerek kendini korumaya alırsın. Yinede çevreni korumaya alabileceğin gibi senden özür dilerim beni affet de diyebilirsin. En küçük farkındalıkla frekansına uygun olan insanlarla ilişkinde daha hızlı olumlu sonuç almaya başlarsın.
Biri gelir diğeri giderken ardından güçlenirsin…
(Kimsenin ardından üzülmemeyi öğrendiğim zaman bağımlılıklarımın gittiği anda rahatlamış kendine güvenerek hayatıma şekil verebildiğimi, özgüven kazandıkça korku tohumlarının da beraberinde gidişini gözlemledim). Değişimine katkı olan başkaların değişimleri ile oldunlaşırsın. Acısını önce yüreğinde hissedebilir ve sonrasında hiç bir şey yokmuş hissi ile onu farkedersin.

Şansın sana kimden ve ne zaman geldiğini anlayamazsın. Fakat gelen senin şansındır, kısmetindir ki sana geliyor. Farkında olmadan bilinçaltında isteyipde elinin tersiyle yok edişin ve reddettiğin kısmetindir.

Hayatta o kadar çok farklı senaryolarla karşılaşırız ki, birinin mutlu olmasını sağlamak, katkı oldukça eliyle ters tepen birini görmek seni şaşırtmaz mı? beni şaşırttığı gibi çevremde bana beni anlatan dünya görüşümle, farklı aynadan olaylara bakmaya başladığımı anladım.
Isterken talebim, izlediğim yolun en değerli özel olanın olması için ettiğim niyetleri anımsadım. Hiç bir şeyden korkma, hatda üzerine gitmeyi seç!
Mesela: elli li yaşlarda bayanın, O an istediği olmadı mı etrafında yaşadıklarnın kendine güzellikleri sağlamasını görememesidir. Günü kurtarma derdinde olan bir kimsenin daha geniş açısıyla düşünmesini engelleyen, o anki özde genetikte ve ruhsal olan açlık hissidir.
Sahip olduğun en güzel şeyin yaşamının bir yerlerinde yansıtılarak yaşamına huzur dahil edebilecek ve imkansızı başarmak istersen üzerine gidecek, pes etmeyeceksin.
Her güzel olanın ardındaki zordur. O olmazsa olgunlaşamayız. Evrim geçirdiğimiz her an her saniye bizim kendi dünyamızla örtüşen yansımalarla kendimizi olmak istediğimiz yere taşır.

Sahip olduklarının sana verdiği çoşkuda hep kal!

NUMEROLOG
Müjde Şener

26.8.2019
64/10/1

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 









24 Ağustos 2019 Cumartesi

OLAN OLMAYAN HER ŞEY HAYRIMIZADIR


OLAN OLMAYAN HER ŞEY HAYRIMIZADIR…

Şimdiye kadar yaşadıklarınla, deneyimlediklerin ve hayat tecrübelerinle bugüne gelirsin. Kimliklerin farklılıkları yansıttıkları ile değişimlerin arasında kendini keşfetmeye başlarsın. Hiç kimsenin senin gibi olamayacağını yaşarken yaşadıklarından birkez daha anlarsın. Kendin için birşeyler yapacak ve hayatına yön vereceğin o an, farkındalığınla uyanırken düşüncelerinde kendin olmayı sana söyleten cümlelerini anımsa. Bunu sana söyleten neden ve sebep nelerdir? En küçük bir neden dahi kendine gelmende sana ayna olurken toparlanır ve silkelenirsin. “Ben nerede hata yaptım” diye.

Olayların arasında kendini ayrıştırmak ve kendini bilen birinin hayatında en önemli duruşu farkındalığı ile kimse gibi değil de kendi gibi olabilmektir.
Bu düşünce bencil gibi gelebilir, fakat görebildiğin her şeyin önce seni tatmin edebilmesidir ( alt alta topladığın istediklerin ile istemediklerini çözdükçe hepsi bir bütün olarak çözülmeye başlayacak). Doyuma ulaşan bir kişinin hayatına yansıyan her olayı olduğu gibi kabullenmiş olması demektir. Dahası, zamanı kazanmak, değerli kılmak önemsenilmektir.
Bugüne kadar önünde duran engellerin farkındalığının farkında olmak, duygu, düşüncelerinden, sözlerinden, bakış açından o’nu değiştirebildikçe olumlu empati kurabilmeye başlamak kolaydır.
Ne istediğini bilirsen var olanın içerisinde istemediklerini istediklerinden ya da istediklerini istemediklerinden ayıklamalısın.
Gerçekte ne istediğini bildiğin an hayatı hayallerinden ayırt etmek eğlenceli gelmeye başlar.
Olanın ardından güzel anıların kalmaya başlayacak o his ile olgunlaşmaya, hayata güvenle bakabilmenin verdiği iç huzurla olmanın getirdiği kaynağına ulaşabileceksiniz.

Var olan her şey güzeldir. O’ na güzel bakabilmek: önce kendini sevmenin nasıl bir his olduğunu bilmek, olanı yaşayarak doyuma ulaşabildikçe algılar gelişmeye başlar ( bunca zaman gelişmeni engelleyen kalıplar, inançlar, tabularınlasın. Ne zaman kaynağa ulaşırsan O zaman endini keşfetmen kolay olur.

En zor ama en önemli hazine kendinsin!
Varlığının tümü ile her zerresi ayrı bir dünyadır!

Karanlıkta ışığı acabilme sanatını kullan: içindeki her nedenin olumlu tarafını görebilmeyi deneyimlerken değişmeyen değişimini başlatmış olursun.
Sevgi, değerin ön planda olması için başka neler mümkündür?
Zor olanın arkasına saklanmamak, her şeyi basitleştirmek üzere kendini yeniden eğitmek eğlenceli olur.

Zihni sustururken, kabullenmediğin, değişmesini sağladığınız an ise bilinc, algı, düşünce, söz ve bakış açılana yönelerek her biri içinde kendini istediklerinle donatırken bulursun.
Olumlu olmak, hayatı güzelleştirmek, olana minnet duymak, şükretmek ve istenilmeyeni keşfederken önce kendini keşfetmen gerektiğini anlamışsındır.

Her nedenlerin altında yatan başka sebeplere meydan okumaya başlarsın. Güçlü olmak, kendine güveninle hareket ederken hareketlerinde kimse için davranışlarını değiştirmezsin.
Sözlerinin iyileştirici gücünün farkında olman ve duygularına tokat gibi gelen istemediklerinle değişimin gücünü kendin “değişsin” dersen değiştirebilirsin.
Geminin kaptanı olmanın verdiği özgüven, rahatlık, huzurla olmanı engelleyen her ne varsa bırakmaya gönüllü olduğun zaman kendinle kendini silkeleyeceksin. Engellerini ortadan kaldırarak ilerleyebileceğini keşfederken nerede olumsuz etkileşim olabileceğinin analizi ile sebeplerin kaynağının kendinden başkası olmaması engel değildir.


Keşkeler zihninizde dolandıkça eksikleriniz hayatınıza farklı farklı dokunmaya başlayacak. Iyikileriniz ise tümden yaşamınızın akışında kendini seyredecek

Ne zaman gerçekten hayatının en değerli kimliğin kendin olduğuna inanırsa yaşamındaki tüm yansımalar gözünüzde ayni olacak. Ne yansıtırsan sana geri dönüşü de öyledir.


Farkındalım, bilinçliyim, bilgiliyim deekde yeterli değildir. Her an değişim içerisinde sürekli değişen kimlikler arasında olsak da olmasak ta yalnız dahi olsak zihnimizdeki birikimler, bilinçaltımızdaki ve daha bir çok var ettiklerimiz hatırladıklarımız hatırlamadığımız halde yansıtanlardan etkilenişimiz, karmaların duyguları tetiklemesi sonucu değişen kalıplar, inançlar, tabular vs… var olduğumuz nefes aldığımız müddetçe değiş tokuşlar arasında kendimizi her zaman arayacağız. Kendimize mucit diyorum ve keşifci, simyacı olan kaynaklara kadar ulaşarak daha derinlerde saf bilinç oluncaya dek sürecek yaşam yolculuğumuz sonsuz ve sınırsızdır ama mutluyuz. Özdeki hayat amacımız var olan ve olmadığına inandıklarımızla sınanışımızdır. Kaynak içindeki mucizelerindeki sanatında gizlidir. Ortaya nasıl çıkartırsan o zamana uyarlanırken uyandırılan bilinçlerin değişimi zincirlerin halkalarını güçlendirdikçe farklı bir geçiş başlayacaktır. Iç içe geçen zamanlarda zincirlerin halkalarını andırarak yaşam çiceğinin oluşmasındaki önemli roller bizim için kaynağın içerisinde olduğumuzu algılamamıza ve anlamamızı kolaylaştıracaktır.

Dünyadaki amacımız nedir? Nedenler ve nicinlerle kafa yormayıp sadece var olanı kabullendikçe gelip geçen bu zamana ancak bu şekilde uyum sağlayabiliriz.



NUMEROLOG:
Müjde Şener

25.8.2019
63/18/9

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 



23 Ağustos 2019 Cuma

HAYATA NE VERMİŞSEN ONU ALACAKSIN


HAYATA NE VERMİŞSEN ONU ALACAKSIN

Biri vardır sana seni anlatır. Birileri vardır seni kendinden uzaklaştırır. Sahip olduğun değerlerle yaşamak, başkaların dedikleri ,yaptıkları ile yaşamamayı öğrendikçe durmak istediğin yerde duracak ve ilerlerken hedef koyduklarına doğru nasıl ilerleyebileceğini keşfedeceksin.

Oysa, insanlar ve ilişkiler: taşımış olduğun rollerle sahnelenmesi gereken oyunlarında olanı alıp kabullenmek durumundadır. Nedenler ise, hiç bir şeyden kendini geri tutmadan nasıl birlikte yol arkadaşlığı sürdürebileceklerini öğrenecek ve hareket halinde olan, gelişmiş tüm yaşama katkısının karşılığını alarak hayata ne vermişsen onu alacaksın.

Istemek, onaylamak, alıp kabullenmek her birimizin yaşam döngüsünde ayni değildir. Insanlar ve ilişkilerimizde kimse için değil kendimiz için hayatın tadını değiştirerek tam kıvamında tutturuncaya dek bir çark içerisinde deneyimlediklerinle olmaya başlarsın. Gerçek olan ile düşlerinde var ettiğin hiç bir şeyi bir kalemde silemez duruma gelebilirsin.
Ne zaman her yönden hayatına yön verip de şekillendireceğin ana kadarki evrelerin sana katkısını farkedersin, O zaman kimliğine göre ona uygun olanların yansımaları ile karşılıklı alma verme enerjisiyle tanışmaya başlarsın. Her birinin sana sende tetiklediği duygularla hapsettiğin geçmişten geriye kalanların bugünkü yerlerinin değişebilmesi elinizdedir.
Kabullenmek gerekirse insanlarla olan ilişkilerde kimse kendinden başkasını düşünemediğinden bırakılması gereken zor olan alışkanlıkların dışında başka bir şey değildir.
Sürekli değişen kişilerle değiştirmek zorunda kaldığınız kendinizden başkası değildir.

Başkaların dedikleri ile yaşamaktansa bırakılması gereken alışkanlıklarınız arasında tabular, kalıplar, inançlarınızlasınız. Kendine çeki düzen vermek gerekir.
1- kimse için yaşamamaya özen gösterin.
2- Arkadaş veya çevrenizde sizinle ilgili olumsuz yargı eleştirilere dikkat edin. Öyle bir şey var mı yok mu bunu en iyi kendin bileceksin. Sadece, o sözleri hak edip etmediğini sor kendine.
3- Çevrenin dostun mu düşmanın mı olduğunu en iyi bilecek kişi sensin. Sana iyi niyetle yaklaşıp en yakınını kötülerse uzak dur. Kimse hakkında olumsuz konuşulmasına izin vermemelisin.
4- Eşler arasına kimsenin girmesine izin verdiğin an, bu ilişki yok olur ve gider. Biten ilişkiden sonrası toparlanma aşaması amacını yitirmeye mahkum olur.
Kimin için her ne yaparsan yap sana katkısının katlanarak gelebileceğini bilmek ve ona göre davranırken çevrenin yansıttıklarına daha emin ve dikkatlice bakmanın nasıl br his olabileceğini de böylece bilirsiniz. Farkındalıklı olup empati kurarak önce ben demek ve sonrasında kendini zamana salmak imkansız gibi gelsede zaten yaptığımızın o olduğunu gördüğümüz an değişir hayatla olan düellolarımız.
Arzu ve taleplerin gerçeğe dönüşebilmesi ile gerçek dışı hayallerin arasındaki dünya ve içerisindeki geçişlerin imkansızlıklarla yoklaması, ve sürekli değişime sürükledikçe tuttuğun her dalın katkısının bilincinde olman, zamanı yakalamaya benzer.

Bakıp göremediğin, görüp de algılayamadığın hayatı kimlerle nasıl yaratarak yaşadığınlasın. Neden veya niçinlerini kendine saklarken altındaki duyguların sebeplerindir. Tek taraflı bakıp değerlendirdiğin, hiç göremediğin, seni kendinden alıkoyacak imaksızlıklarınla sınır çizmeye başlarsın. Oysa, sınırları aşarak hayalleri görebilene kadar sürekli olumsuz inanç, kalıpların, tabuları ile silkelenir ve değişimle değiştirilecek, imkansız olan kalıpları aşarak hedefine veya hayallerine seni götürecek yine kendi sabrın, gayretin, inancın, özverindir.

Daha iyi ve güzel olanı iyimser tutarak taşıdıklarınla birleştirecek olman seni benzer duyguyla sarmalayacak ve yeniden bir yere taşıyacaktır.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

24.8.2019
62/17/8

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 




21 Ağustos 2019 Çarşamba

KEŞFETMEK ÜZERE YOLA ÇIKIYORSUN


KEŞFETMEK ÜZERE YOLA ÇIKIYORSUN

SANATCILAR ÇARŞISI MEDYUM PANAYIRI: Her gün farklı duygu ve düşüncelerle uyandığım doğru. Beni kendi içimdeki dünyamla sınayan bir güçle karşı karşıya olmak, inanın hem zor hem de imkansız gibi gelen birikimleri İle sınırlarını aşmak durumunda olduğunu hatta, bilincin farkındalığına uyanıyor olduğumuza inanmak zor.
Hep sandığım, herkes yada kimse benim iyiliğimi istemez olmuştu. Oysa, bu şekilde yaşam işlemezdi. Tek düşüncem ben kendi başıma bir şey yapam demem oldu.
Hayatıma yön verecek ve beni sanata yada sanat aşkına yönlendirecek olayların içimdeki sezgilerimle kendim olduğumu anımsadım. Ben her nerelerde isem, O’ da benimle benle birlikte hareket ediyor olmam ve imkansızlıkları aşmayı seçtiğim yaşamla yollarım “sanat aşkı ile olan insanlarla karşılaştırdı” beni.
- Yollarımızın kesişmesi mucize mi? Yoksa, istediklerimize imkan sağlayarak, olana inanarak o his kapılarını açmam mıydı?
Elbette inandığıma kapılarımı açarak. Önüme geçen engellere rağmen koşarcasına korkusuzca düşünmeden üzerine doğru ilerlemek veya yönlendikçe daha bir çok imkansız olanı başarabilecek iç güdülerimle ve sezgilerime işaretler koyan misyonumu keşfettim, ona güvendim.

Hiç birşeyi yapamam, ben bilmem, başaramam, olmayacak, önümde engeller var, aşılmayacak gibi olumsuz kilitlerin ardında kalakalmayı seçmedim. Elbette engeller arasında mücadele ettiğim oldu. Ne zaman ki hiç bir şey benden daha güçlü değildir inancımla inanarak kapılarımı açıpta içsel dünyamda korktum, ama yılmadan mücadele etmek durumunda kaldım. Mecburlarımla o engelleri aştım.
Her zor olanın sebebi kolay olana uyanmak ve başarının anahtarına sahip olmaktır.
Iyilik ve güzel düşünceler dünyanı sevgi ile sarmalamana, ayrıca ışık olduğun an seni koruyan birinin hizmetinle karşılıklı olduğunu anlarsın. Böylece, sanat veya sanata olan aşk sadece kendi içindeki cevherinle sahip olduklarını farklı seçim, yaratımlarınla sabırla ve boz yap oyunlarınla kişisel dünyana muhteşem varlığını koyduğun an!, sen benden bende senden daha güçlü oluruz. Denge ve uyum birlik ve bütünlük burada devreye girer.

Elbette ağladım, sızladım, korktum, yalnız kaldığımı sandığım o zorlu süreçlerden gelip geçtim. O dönemlerim benim en son negatif durağım oldu. Korku, yada istenilmeme dürtüleri ile kızgınlığım sadece çevremde beni engelleyen, enerjimi düşürtecek olanların sınır çizmesi ile tetiklendikçe oldu. Böylece her var olana teşekkür ederek iyiki oldu diye düşünmeme bveni yönlendirecek imkansızlıkların ardındaki kolayı keşfettim. Ben kendimi kendimden daha üstün tutarak bugünüme imkansızlık değil olaylara kolay anlamlar aşılayıp empati kurdum.
-Ben kimim? Neden bu dünyadayım? Merhametliliğim ile insanları kendimden daha üstün tutmak olmayana olmasını sağlayarak kendi ayakları üzerinde durmalarına imkan sağlamaktan başka bir şey yapmadığımı anladığım an “bu ben değilim, ben bu olmayacağım vede seçmiyorum” dedim.
Kabul ettiğim ve istediğim her şeye sahibim. Bu benim kendi zaferim oldu. Sende kendini keşfetmek istersen imkansız olanla mücadele etmek, istemeyi izlemek zahmetli olmasın.
Kiminle nerede ve nasıl bir şeyler yapacak olsam yeni bir kimliğimle tanışıyordum. Kim olursam olayım kendim olmak isterken başka insanların kodları yada yaşamlarına maruz kaldığımı hissettiğim o an, algılamakta imkansız diyen iç sesimle yalnız, kendimden emin olamadığım ve beni huzursuz eden inançlarla küçük ama devasa olacak olana kapı açmayı seçtiğim doğru. Elimdekilerin doğru kullanılmaması beni inişlere yönlendirsede, yılmadım inadımla çıkış yolunu buluyordum.

Yanınızdaki kişiler nedensiz sizlerle birlikte değildir. Bugün eğer kimliğimle güçlü, güzel ve en önemliside huzur ile mutluluğa sahip isem kendime teşekkür ederim.
Kim olursan ol, yarattığın her şeyin tek sahibi kendin olursun.

Benimle veya bizlerle olacak olan insanların katkıları karşılıklıdır. Sen ben değilsin. Ancak, bende senin yanında senle birlikte güçlenirken birlikte yürüyeceğimiz yolda önce emeklemek ve ardından ilerledikçe koşar adımlarla yürümenin ne kadar hassas denge konu olduğunun bilincinde olmayı keşfederiz.
Kimler benimle yada kimler bizlerle?

NUMEROLOG:
Müjde Şener

22.8.2019
60/15/6

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

20 Ağustos 2019 Salı

ÖZGÜRLEŞMİŞ YAŞAMINLA MUTLU OLABİLİRSİN


ÖZGÜRLEŞMİŞ YAŞAMINLA MUTLU OLABİLİRSİN…

Özgürleşmiş yaşamla mutlu olmak demek yalnız kalmak anlamında değildir. Var olan her şeyde kendin olmak, özgürleşmiş ruh, zihin ve bedeninle sahip olabileceğin kendinle mutlu olur, içsel huzura sahip olma potansiyelini yakalarsın. Sanat aşkı, zamanı yaratarak yaşama sevgisini sana verdiği an başlar. Her şeyden bir anlam dolu ifadelere imza atarak bilinçli bilge ve ruhsal aydınlanmaya her birimizin özellikle duyguların esiri olmadan, bağışlanılması gerekenlerin dışında saklı kalan kimlikleri ifşa ederek zamanı yoklamak gereklidir.

Duygu, düşünce, hislerin varoluş ile nedenleri zihninde oluşurken, ardında yatan nedenlerin seviyeleri olması ilk başta duydukca ürpertici gelebilir. Ama, günün sonunda hayatın anlamı ile şekillendirilen, var iken yok edilen dünyanda nelerin seni beklediğinden şüphelenerek irdelenen içsel dünyana merhaba dersin. Kime göre kuralları koyan, inadına hayallerin kalıplaşmasına neden olan bir çok kalıplarla yaşamaya nedenler olur.
Dönüp geçmişi sorgulasan bile, birikimlerinle ulaşmana engel olur. Kimliğinle kilidi açma şansın her zaman vardır. O’da içsel olarak yaşadığın dünyaya gözlerini açarken, kabul edilen hayallerinle olmandır.
Hissel olarak açılan her kapı ve ardında seni bekleyenin ne olduğunu bilmeden bir adım atarsın. Kimi zaman cesaretsizliği yenmek içindir, kimi zaman korkuların farkındalığı ile uyanışa geçmen içindir…
Ancak, kimliğinin üzerindeki kılıflardan kurtuldukça sana ait olmayanlarla bir yere gelemeyeceğini anlamış olursun.
O kadar çok arayışta olduğun ve bir türlü bulamadığın çıkış yolları önünde engel, sınırlar oluşturuyorken dışarıda, uzaklarda aradığın çare yerine, içsel duygularında hapsedilenlere doğru uzanırsın.bu ne zaman olur? Yalnızlık çaresizlik değildir. Elbette herkesin en çok aradığı ve bulamadığı zaman hayıflanarak keşkeleri başlar. Zaman bulup kendiyle kalamayan kişilerin en çok özlediği o zamanı yakalamak için emekli olmaları gerekir. Beklentiler herkes için farklıdır. Yalnız kalarak ne yapacaklarını bilemeyen kişilerden birimisin? Evet ise, o zamanı yakaladığın an bırakamayacağın duruma gelinceye dek çeşitli olumsuz bahanelerinle kavga ediyorsun demektir. Kendini kendinle bularak hiç bir şeyin ne olarak seni tetiklediğini bilmeden durağan yaşama hızlı bir değişim yaratırsın. Yalnız kalmak! Sahip olduğun ve seni en çok ihtiyacın yere götüren vizyonunla baş başa kalma durumuna girersin. Diğer yandan duygularını tetikleyen, zorlayarak acısıyla öfle duyduğun geçmişinle defalarca üzerinden geçerek tetiklendiğini görebilirsin.
Bu his yada duygun her ne olursa olsun. Sabırla geçmişini deşifre edip elindeki cevherin farkındalığında olman seni güçlendirmeye başlar. Sahip olduğun ve izlediğin yolları gidip geldikçe tekrar eden her bir nedeni hiç bir şey gibi görmen, hissetmen daha çok “iyikilerim” demene neden olacak.
Herşeyi yaratırken farkında olmadan ağzından çıkan sözlerinle kendin olduğunu unutmadan “o hissi sevgi ile kabul ediyorum” diyerek olumlu telkinlerle kabule geçersin.
Ne istediğini bilince, olumlunun dışında düşüncelerinde yerleşenin sadece blokajlarının oluşudur.

Var olan herşeyin yaratıcısı ile buluşmaya hazır mısınız? O kişi senden başkası değil.
Hayatı seviyelere bölerek inişli çıkışlı ve doğru düşüncelerinle değerlendirerek kendi tercihlerinle yaratarak yaşadığını farketmendir. Kimse için değil, kendin için ne kadar iyi ve güzel şeyler yaparsan o denli güzel dünyaya her gün farklı bakıp değerlendirebileceksin.
Sahip olduğun ve bırakamadığın hiç bir şeyin seni nereye nasıl koyduğunu anlamadan düşünmeden ilerlersin.
Sancılı geçen her hangi bir güne uyandıkça, içsel dünyanı karanlığa yönlendirmeye başlarsın. Zamanı kontrol eden ama bir türlü yönetemeyerek yönlendirmeye çalıştığın ve ardındaki blokajlarınla nereden nereye nasıl çözümlerle açılabileceğini yalnız kaldıkça zamanla anlarsın. Hiç bir şey gözünde büyüttüğün kadar değildir. Ama her şey görmek istediğin kadardır. Yalnız kalarak kendini sınadıkça etrafındaki kişilerin sana olan katkılartını daha iyi farkedersin. Kendindeki en derin öz kimliklerinle yüzeye çıkıp sarıldığın nedenlerine olan alışkanlıkların bağımlılığın oluşurken unuttuğun özgürleşmiş yaşamında mutlu olmayı unutursun. Var olanı sev ve mutlu olmanın nasıl içsel huzur verebildiğini keşfet.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

21.9.2019
60/15/6

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 



18 Ağustos 2019 Pazar

EKSİKSİZ HAYATA TEK BİR DALIŞ...


EKSİKSİZ HAYATA TEK BİR DALIŞ

Dünyaya geldiğimiz andan başlayan yaşam mücadelelerimizde her anımızın değerini her gün daha iyi anlarız. Güçlü bir enerji akışı ile sahip olduklarımızı keşfederken. Kendi doğrularmızın bizlere bıraktığı izleri sürmenin verdiği his hareketlerimizi belirler. Yaşam amaçlarımızda her yönden hayatı tanımlama, anlamlaştırma formüllerimiz ise, sürekli gelişerek kendini belli eden ton skalaları gibi enerjimizin de skalalarını oluşturur. Bunlar: “Ses, renk, doku, his, algı, vb…” daha bir çok etkenin sebep olduğu skalalardır ve yaşam değerlerimizi yönlendirecek olan. Sürekli değişimleri ile değiştirdiğimiz hayat rotası veya çizgisinde her adımlarımız ve içindeki saniyelerin değeri ile uyanışlara geçeriz.
Kişisel dünyanda: Nesin? Kimsin? Neredesin? bilincinde olduğun tek düze bir çizgide ilerlerken ardındakileri yoklamanın sana getirisini de görmeyi denemelidir insanoğlu. Her yön hayatın tek kalemle yazılıp bir çok farklı senaryoya uyarlanışını farketmişsindir. Sen, ben değilim. Belkide ben senim ama bilimsel yaklaşarak teorileri oluşturacak zihin yapılarında kendini kopyaladığın heryerde sen kendini tanımaya yönelirken, bırakamadığın alışkanlıklarınla sahip olduğun hiç bir şeye sahip olamamanın mücadelesinde kalırsın. Sınırlandırdığın yaşamınla önünde engel yarattığın kendinle mücadelede olmak zaman kaybındır.

Kendini görebildiğin her şeyde, heryerden söküp çıkartarak bunu başarmayı seç!
“Evet seçiyorum” demekle olur mu?
Imkansızı başarabileceğini sandığın o anki duygunla süperman formatında kendi elindeki sihirin gücü ile bilimselliğin önünde durağan olmuş, kitaplara uymaya çalışarak bunu elde edemeyiz. Her yönden hayatın sana verdiği bir içsel kütüphanen vardır ve her anını kaydeden hücrelerindeki kilidi çözebilinceye dek seni kendi dünyanda alıkoymuş, tutsak gibisin.
Farkında olmadığın, sende “var olanların bilincinde olmak istersen bir adımla bir çok geçmişinin zincirlerinden kurtulmak mümkündür” desem inanılması zor ve saçmalık dediğin o ipin ucundaki sen benim, bende senim desem yine kendini kendimle kıyaslayamayacağım gibi, sen ben değilsin bende sen değilim. Bir birimizin kopyası olsak dahi farklı insan modelleri ile bir birimize ayna görevi yaparak bilinçaltımızda, hücrelerimizdeki kayıtların uyanışları için tetikleniyoruz. Var olanı yansıttığımdan eksenimde bulunan bana ait parçalarımın yansımaları ile uyanışlarımın olacağıdır.
“benden sana senden bana giden gelen eksiksiz parçalarımı alıp kabul ediyorum teşekkür ederim.” diyen sözlerimle kullandığım olumlu proseslerin olumlu etkisini kabullendirdiğimden şansımı kullanmak üzere programlıyorum kendimi...

- O halde her şey eşit olmaz mı?
Denge ve uyumun içerisindeki bilincin bilinmezliğin parçalarını alıp kabul etmek istersen bunu elde edebilirsin. Ters yüz ettiğimiz her kuralı bozan oyunun içinde oyun bozancılık gibi görünebilirsin. Lakin sana bana ait olmayan hücrelerdeki dokuların izleri ile nereye kadar kendini yaşamayı seçersen o kadar hayatın bağlarından çekip çıkartacağın kendinle olmaya başlarsın. Zamanı yakalamak sevgi ile sarıldığın yaşamınla aldığın veya alacağın nefesinin kaliteli oluşu hayat amacının izlerinide o yöne doğru yönlendirecektir.
Bilimsel bir açıklama gerekli ise kendi yaşamının değişimlerini gözlemledikçe kendi değerinle değişen hayatın en baştaki açıklanılması gerekendir. Bilimsel olan yaşanmış elindeki kanırtlarındır. Ne kadar istediklerine odaklı kalarak yaşamayı seçmişsen o kadar kendinle alakalı değerinin sana ait olduğunu gösteriyorsun.
Bilinçli bir insan ya da topluluk içerisinde birey olmak inanılmaz keyifli olmaz mı?
Sürekli değişim ile değişmezliğin parçalarını eşleştirerek yaşamsal değerlerimizin kaliteli olmasına izin ve onay vererek elde edebileceğin imkansız olanı başarmak gibi mesela.

Hayatını tek kalemle yazarsın belkide ama sonuç, o kişinin sen olmamasıdır.
Her birimizin dünyaya gelirken bir amacı olmalıdır. Her gün, sürekli değişimle değişen amaçlarımızın dahi beklentilerimize ihtiyacımız olduğu kadar bize yakındır.
Yaşarken, hayatın getirdikleri ile gündemimize ışık olacak olanlarla uyanışlara girer değişimi başlatırız. Bir dokunuşla birden fazla mucizelere tanıklık etmeye ne dersiniz. Eksiksiz olarak hayata tek bir dalış ile tüm hücrelere kodlanan anlamlardan kurtulmak mümkündür. Prosesler işe nasıl yarar? Kim olursak olalım kendin olma yolculuğunda vurgun yememek üzere kontrollü varış ile kontrollü zamanda yolculuk olursa eksiksiz tam ve bütün olmaya başlarsın.

NUMEROLOG:
Müjde Şener


19.8.2019
48/12/3

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...