30 Eylül 2019 Pazartesi

GÜLÜMSE, ŞU HAYATA İNAT


GÜLÜMSE, ŞU HAYATA İNAT

Sprrituel, bir yaşam yolculuğudur. Yaşam amacımız zaman içerisinde hayat felsefemiz hale gelir. Kimi zaman her şeyden bir bahane ürettiğimiz olurken, kimi zaman kabullendikçe içinde yok olduklarımız ile var ettiklerimizle mücadeleye gireriz.

Hayatımızın, bize yansıyan her alanlarına hizmet etmeye ve her yönleriyle kendinizi keşfederken hep daha iyilerine uzanabilmenin formüllerini keşfetmek isteriz. Ama bunun için bir adım kendimize atmazsak ilerleyemeyiz. Kendini keşfederken değiştirebilmemize yardımcı olan düşüncelerimle bakış açımızdır.
Fiziksel, zhinsel, ruhsal ve duygusal yönlerinizle bir anınızın diğerine benzememesinin nedenleri sürekli değişim içerisinde olmanızdan dolayıdır.

Hayatına yön vermeden evvel, herşeyden önce kimliğinin farkına varmandır. O’ nun farkındalığı ile ardında yatan şimdinde seni olumsuz etkileyerek ilerlemeni engelleyen düşüncelerini zihninde kamçılarken değiştirmende katkısı olur.

Her bir nedenin katkısı ile büyüttüğümüz anlamların katlanarak büyümesi ve olası olaylardan kendini kopyalanmış gibi hissetmen normaldir. “Benim gibi birilerini daha buldum” dersin ve ayni düşüncelerinle, hayata bakışınla değerlendirdiğin kendini sınıflandırırsın.
Bir olayın nedenlerinin bilincindeyken o’nu değiştirmek elimizdedir. Geçmişi bugüne taşırken geleceğimizi bugünde aramaya başlattığımız gibi. “Eski ile yenilerin arasında kendimize çeki düzen vermenin yolunu buluruz...” sürekli keşifce ruhumuzla her bir nedenin ardındaki kilitlerimizi çözerek, amaçsız gibi düşünüp yolumuzu açtıkca, daha derinlerdeki nedenleri gün yüzüne çıkarttığımız an “şimdik oldu” demek keyifli olmaz mı? Elbette öyledir ve bizim için doğru olan olduğuna inandıklarımızla kendimize çeki düzen vermektir.
Içindeki ruhsal dünyana ışık katarsın. En önemliside iç huzuru yakalarsın… dahası zamanı kontrol etmekten kurtulursun ve akışta kalmanın mutluluğunu içindeki çocuksu dünyanı özgürleştirirsin.

Her şeyde kendini yoklamak, aramak, zamanla deşifre edeceklerinin ifşa oluşu ile kendini bu yolda yolculuk ederken bulursun.
“Zamanımı kendimden heba edemem” derken “iptal” ettiğin bu düşüncelerinin, sana ait olmamasına inanırsın.
Bu hayat sana özeldir. Kendine bir iyilik yap desem hiç tereddütsün bu duygunla yaşarsın ve bıraktıkça iyileşirsin.

Görmüş olduğun bir olayda istemediğin halde kendini O olayın içerisine dahil etmen ve imkanların çerçevesinde mücadele ederken bulursun kendini.
Istemediğin hiç bir şeye sahip olmadığın gibi, kendini yaşamın içerisindeki yerinde geniş açıdan bakıp görmeye ve tanımaya çalış. Böylece hiç farkında olamadıklarının keşifci ruhunla özde genetiğinde hangi zamanlardan sana aşılanmış kodların olduğunu anladıkça anlamlarının değişimine katılablirsin.

Istemediğin olayların rüzgarına kapılıp gideken istem dışı algıların devreye girer. Sen farkında olmadan duygusal olarak olumsuz etkilenirsin. Enerjini diplere sürüklerken kaliteli yaşamından, zamanından çalarak ertelersin. Oysa kaliteli yaşayabilmek en önemli kaynağımızdır ve olaylarda kendi istediklerimizle olmaktır. Kimse için kendinden ödün vermemeye çalışırsın. Mesela: buna bir çok örnekler verebiliriz. En başta kendini, kendi isteklerinle yaşamaya yönlendirsin. Istediklerine odaklanırsın. Istemediklerinin içerisine iten veya çeken kişilerin o anlık duygularına tanıklık gösterebilirsin. Ama sonuçta kendi yaşantını zehirlememeye dikkat ederken, yıpratmamayada özen göstermeye başlarsın.

Farkındalığınızın farkına varmak, ve olayların akışkanlığında sadece kendinizi olumlu ve motive eden ilişkiler içerisine girebilir olmanızı görmeye çalışın.
Ardından düşüncelerinizi zenginleştirecek ve daha iyi olmanıza ilaç gibi gelecek değerlendirmelerinizin türediğini göreceksiniz.
Mutsuzluktan mutluluğa geçmeyi seçmek, hayatınızın her hangi bir anında yapabileceğiniz bir kuantum sıçramasıdır.
Peki neden şimdi mutluluğu seçmiyorsunuz?
Varolanın ardında yatan nedenlerinizden dolayı, herşeyinizi bırakıp başka bir yola giderken sizi mutsuz edenlerle olmayı seçerseniz onu yaratıp yaşarsınız…
Geçmişinizi yoklarken kendinize ettiğiniz haksızlıkların farkında varıpta, şimdi nasıl onu değiştirebileceğinizi düşünün... Hayattan ne beklediğinizi ve nasıl bir yaşamı kendinize hediye ettiğinizi düşünerek başlayın. Bununla beraber inandığınız kalıplarınızı değiştirdiğiniz zaman ise, aynı şey olur.
Herşey bilinçaltınızdaki karışık zihin yapınızın dahi ortaya çıkarttığı, nedenlerin bilinci ile değişmeye başlamasından yola çıkıyoruz.
Kimse kendini kafesin içerisinde kapalı hissetmesin ve her birimizin özgür olması kendi yarattıklarımızın zihin oyunlarıyla olmasından kaynaklıdır.

Varoluşumuzun bizlere verdiği en büyük hediye: zenginliğimiz: varlığımızdır... Her yönden her gün değişimin içerisinde kendimizi ararken yokladığımız bilinçaltı zihin oyunlarından oyutlamaya çalıştığımız istemediklerimizleyiz Oysa, istemediklerimizin hayatımızda önemli rollerinin olmasını kabullendikçe, hiç bir sorun ortalarda olmayacaktır. Her yansıyanın, varlığından almış olduğumuz hediyelerimizi görmeye başlarken, olumlu yönde tetikleyici olanlarla daha başka neler yapabileceğimizi öğrenmeye yöneleceğiz.

Spritüellik: doğuştan bize verilen ruhsal gücümüzdür. Var olanı sev! Iste dile ve gerçekleşsin. Hiç bir şeyin gerçek dışı olmaması deneyimlenmiş ve bilimsel olarak açıklanmıştır. Insanoğlu kendini bilirse ve bu gücünü kullanabilmeye açık olursa, kimseden bir beklentiye girmeden kendini keşfetmenin verdiği zenginliği ile donanımlarını kullanır.

MUTLULUĞUNUZUN ÖNÜNE HİÇ BİR ENGEL KOYMAYIN.

MÜJDE ŞENER

29 Eylül 2019 Pazar

YOKLANILMAYI BEKLEYEN KENDİNDEN BAŞKASI DEĞİLDİR


YOKLANILMAYI BEKLEYEN KENDİNDEN BAŞKASI DEĞİLDİR.

Sürükleyici ve akışta olmak hayatın her yönünden yaşama sıkı sıkıya sarılmaya çalışmak bazen aç gözlülük gibi görünebilir. Dışardan bakıp “herkes ne diyecek” diye düşünmeyi bırakalım mı?
Aynaya yüzümüzü gösterebildiğimiz gibidir ve yansıyan her şeyin sana kendini içsel dünyanı görmeni kolaylaştıracak yansımalarla hediyelendiriliyoruz. Baktığımız gördüğümüz ve içinde o an öfkelendiğimiz her şeyde kendimizi yoklayalım. “Ben nerede eksik ne yaptım ki, bugün bende bu duygular tetiklendiği gibi ani ve fervi davranışlarımla tepki koydum” gibi düşünebiliriz. Kimseden bir beklenntiye girmeden sadece kendimiz olabilmeyi öğrenelim.
Zaman her birimize güzel aydınlanma kazanabilelim diye farklı ve başka yaşamlardan örnekler verirken kendimize çeki düzen verebilmemiz için de önemli araçtır.

Yeterki kendine bakıp ne görmek istediklerini anlamaya çalış. Herşeyden biraz biraz deriz belki ama, hiç bir şeyden ne çok nede azıdır bize yansıyan. Sende var olan, hayatının tümü kimi zaman az kimi zaman çok, kimi zaman güzeldir, kimi zaman ise çirkindir ve olaylarının farkındalığı içindir.
Toplum genelinde hayatın her birinin bir birinden yoksun olmaması, her bir nedene imkan sağlayan bakış açılarımızla değişmesinde katkı oluruz. Kaldıramayacağımızdan fazlasının bize yüklenilmediğini anlarken yansıyanların ne kadarını istediğimizi ve ne kadarını alıp kabullendiğimizi de sorgulamaya başlarız. Gerçekten de istediklerin kadarıdır bugün yaşadıkların. Hayatın pğf noktalarını algıladıkmı imkansız olmayanların imkanını yaratabilelim…

Şimdinin içinde hiç bir şey yokmuş gibi bakıp görmek, görüp de algıladıklarımıza tutsak olmamız her birimize sorun getirmeye başlar.
Ait olmadıklarımızın bilincindeyiz elbette. Kimse için yaşamıyoruz sanırım. Kendi ayaklarımızın üzerinde kimliğimizle deşifre edilmeden mutlu mutlu yaşamak istediğimizin de bilincindeyiz. Başkalarına olan bağımlılıklarımızın tek nedeni alışkanlıklardır. Buna da saplantlı bir şekilde tutunmamıza etken ise, geçmişimizdeki bazı eksikliklerimizdir.
Kimseden bir beklentiye girmemeyi öğrendikçe aklımızın hiç bir köşesinde bunun gibi tutsak olduğumuz hiç birine sahip olmayız.
Istemeden bilinçsizce itelemeye koyulduğumuz tutucu gücümüzü özgürleştirerek rahatlarız.

“Ben sana sende bana bağımlı değilsin… biz bir birmizden tamamen bağımsız ve özgür bireyleriz. Arada sırada senden bana benden sana giden gelen sevgiyle alışkanlıklarımıza yeni bir açı ekler yine yeniden yollarımıza devam ederiz…
Bundan daha başka ne isteyebiliriz ki.

Zamanı yoklamak ardımızdaki her bir değerle, nedenleri bir araya toplayıp kimlik yoklamalarımızda kişilerin her birinin üzerimizdeki etkilerini anlamak isteriz.
Zamanla belki damlaya damlaya göl olan inançlarımızla deşifre edilmeyi bekleyenlerin üzerimizdeki olumsuz yargı, eleştirilerinden dersler çıkartarak değişmesinde tanıklık edeceğiz. Ama zamanı gelmediği için ertelemeleri oynarız.
Şimdik değil sonraya bıratığımız bir çok eksiklerimizle nereye kadar tam ve bütün olmaya başlarız pek bilmeden giden gelen düşüncelerimiz arasında zaman zaman takılıp kalırız.
Kimse kendi içindeki duygularının dışa salınışından hoşlanmadığı için değişmesi pek mümkün değildir.
Çevre, toplum ne diyecek? O kadar çok aklımızda, zihnimizde, duygularımızda başkaların aşılamış oldukları ile donanımlıyız ki, bırakmak, özgürleştirmek ise imkansız mış gibi gelir bize.
Kişisel olan biriktirdiklerimizin üzerine inşa ettiklerimizle yaşamak durumunda oluşumuzlayız. Kim olursak olalım, her birimize bilinçli algı, anlamların, inançlarımızın dahi toplama, biriktirme ve yansıtma özelliklerimizle bir araya gelişimizi gözlemleyebilmektir.

Tüm yaşamın yansımaları ile dünyamızın bu dünya ile alıp veremediği değil nasıl ve kimlerle denge uyumlu olabileceğimizi anlayıncaya dek ileri geri giden gelen duygu ve düşünceleri törpülemeye başlarız. Her bireyin hayatı bize bizden onlara aynadır. Fiziksel olarak her ne isek ruhsal olarak içsel duygusal yaşamımızın yansımaları ile ayna görevi yapanlardan dersler alırız.

Zamanı yoklamak, yoklanılmayı bekleyen kendimizden başkası değildir.

NUMEROLOGY:Müjde Şener

1.10.2019
41/14/5

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

RENKLİ HAYATLAR


RENKLİ HAYATLAR

Renkli dünyamıza hoşgeldiniz.
Her şey dört dörtlük değilmiş dersin ve bugün, yaşdıklarınla hayatını gözlemlerken takılıp kaldıklarınla düşüne durursun. Oysa, hayatın bize hediyelendirdiklerinden kendini silkelerken değişmeyenlerin değişebileceğini farketmen içindir.

Her güne ayni bakman bugününe haksızlık olmaz mı?
Değişmeyen kendinle değişen dünyana bakıp görmen, istediklerinle silkelenmeye baktıkca ardındaki nedenleri unutmmuşsun bile.
Neyi, kimi göre deşifre edeceğini anımsamadığını sandıklerının, geleceğinde ve şimdinde veya bugün sana yansıyan benzer hikayelerin arasında dolanıyorken anımsatanlarla mücadelene girersin.
Kim bilebilirdi ki, bütün bunların kendinden başladığını. Kimsemiz hayatın bu denli oyun içinde oyunlarla olduğunu düşünemeden kendi eksenimizde düşe kalka öğrenecek ve olgunlaşacakmışız.
Zamana dur demeden hangi açılardan olaylara nasıl bakıp neyle değerlendirdiğini düşün…
Zaman hareketli döngüler arasından gelip geçtikçe, içten gelen dışa yansıyarak anlamsız gelen ve değişmesi gerekenlere ev sahipliği yaptığını, ardından kendini tanımaya başlarken bulursun. Duygu, düşünce, algı, hislerinde ben kimim sorusunu sorgularsın. Kimliğini sürekli her yönden aradıkça anlamsız gelen ve gideni içinden açılması gerekenlerle silkelemeye başlarsın.
Acısı, tatlısı ile anılarını zorlarsın.
Seni üzen, kıran olaylarla münakaşa edemediğin zamanlarını yokla… ona, sebep olabilecek nedenlerini ara ve otaya koy.
Empati yapabilmeyi öğrendikçe kendinden başka kişilerin de hayatı olduğunu anlarsın. “Bu kişi ben değilim” dersin. “Be sen değilim” demeye başlarsın. En zor olanın kolay tarafını aramaya başlarken de biriktirdiklerinin sana hiç birinin hükmetmesine izin vermezsin.
Saklı kalmış ve gizemini koruyan, ancak seni bugün geleceğin için tektit eden bir olaya ev sahipliği ettiğinden sıkıntısını mı yaşıyorsun?
Öyle ise, kimse için değil kendin için hayatını hayallerinde hayatına yön verdikçe sebepsiz gibi giden gelenlere bir de farklı açıdan bakmayı dene.

Daha derinlerde yatan yaşam hikayelerini bugüne yansıttığını yaşarken anlarsın. Her birinin sebeplerinden kendini aklamak, azad etmek isterken ne veya nasıl değiştirebilirimi düşünmeye başlarken. Sorularının cevabının sende olduğunu bil…
Aklının her köşesinden şimdiye, bugününle ne ektiysen onları tekrar tekrar yaşarsın. Ayni çark içerisinde sınırlarını açamayıp zamanı kontrol altında tutarak kim olursan ol! sen kendin olmayı seç!

Renkli dünyamıza daha çok renk katmak istememizin sebebi: ne kadar çok renkli hayatımızın olduğunu anlayamamamızdandır.
Yakınında olup biten herşeyden hiç bir şeymiş gibi değerlendirmen. Zamanın önemini negatif değerlendirmelerinle yargıda bulunarak itham ettiklerinden ve benzer benzer düşüncelerinin sürekli zihninde dolanmasından rahatsız olursun.
Kabullenmemiz gerekenlerin deşifre edilişi ile değişmesini engellediklerinin düşüncelrindeki negatif, olumsuz, yargılar alışkanlıkların, bağımlılığa dönüşme modellerindendir.
Kim olursan ol! Kendin olmalısın. Sen kim olursan sana seni anlatan hikayelerinde olumlu yönlerinle yaşarken içindeki o renkli dünyanı daha çok ışığınla aydınltmaya başlarsın…

Zamanını, kontrol altında tuttuğun zaman. Kendindeki tercihlerinin sana ait olduğunu düşündüğün ama öyle olmadığını farkettikçede çevrende olup bitenlerin senle uyumsuz oluşunu farkederek geri durmaya başlarsın. Eskiden sen böyleydin ama şimdik değilsin diye. Düşündüğün aslında tam tersi kendinsin. Değişen kendin olduğundan çevrendeki kişilerin değiştiğini sanırsın. Oysa farklı algı, anlamlarınla beklentilerin gün yüzüne çıkınca anlamsız gelen önceki davranışlarınla kendini sınamaya başlarsın.

Kimse için kendini değiştirmezsin. Kendin için kendine gelirsin.

Zamanını doğru verimli kullanmak isterken izlediğin yol sana ait olmamasına rağmen en kötü gün dostu olarak düşündüğün şimdi içinde olduklarınla yetinmek zorundayım gibi olmaza bağımlı kalma. Saklı kalmış en çok istemediklerinin gündeminde olması ile yaşantında kendini hapsetmen kendini kandırmaya benzer. Ben buraya sana ait değilim diye bilirsin. Ama diyemediğine göre bağımlı olduklarını yoklamalısın. Mesela: paraya: sevgiye: açlığa: vb… bir çok zararlı olan her şeye… oysa düşüncelerindeki zehirli sarmaşık misali negatif olan hiç bir şeyin sana ait olmadığına inan. Olan olmayanı sev!
Istemem dediğini sevmeyi öğren. Kimseye değiş deme, sadece kendine DEĞİŞ de…

tüm yaşamımızın hayatımıza nasıl renkler kattığını ilerleyen zamanda öğrenirim deme. Şimdik şu an hayatın tümü sana hediyendir.

NUMEROLOG:Müjde Şener

1.10.2019
41/14/5

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 

DEĞİŞMEN GEREKTİĞİ YERDE SİNDİRE SİNDİRE İLERLE...


DEĞİŞMEN GEREKTİĞİ YERDE SİNDİRE SİNDİRE İLERLE…

Değiştirmen gereken kendinsin. Sindire sindire açılım yaşadıkça özde, genetikte ve ruhsal olarak denge ve uyumu sağlarız.

Yaşarken kendi değerinin ölçüsünü yaşadıkca anlarsın. Sandıklarının esastaki sebebi, veya nedenlerini biraz olsun kendinde yokladıkça hiç birinin kendinden kaynaklı olmadığını anlarsın. Her geçmişin senaryosuna neden olan birileri etrafınızda mutlaka vardır.
Kim olduğu, neden olduğu veya niçin olduğunu anlamak, anlamlı kılan kimliğinin deşifre edilip incinmiş olan duygularını yoklamaya başlaman seni hiç bir şey içerisinde üzmeye, mutluluğunu engelleyen insanlardan sakınmaya başlaman değişimine neden olur.

Değerlerin büyüklüğü yada küçüklüğü senin için ne kadar önemlidir?
Kendini farklı algın ile, düşüncelerinin içerisinde bulduğuna göre orda neyi nasıl düşündüğünü ve neyle ithamda bulunduğunu içinde yoklarsın. Her şeyden bir sebep ortaya koyduğun
Hiç bir şeyin nedensiz olmadığına inandıkça ve her şeyin sebeplerini yine ardında farklı hayat senaryolarının geleceğini etkilemesi benzer nedenlerin yansımalarındandır.
Ilişkilerinde kimlerle nasıl, ne kadar farklı farkındalığı yakalamış olabileceğini zamanla anlarsın. Zaman her şeyinle kendini başka alemler içinde bulmana etken olur. Böylece her yönden hayat yollarından ders çıkartmaya, hatta deneyimlediklerinle olgunlaşmaya başlarsın.
Kimsemiz nedensiz bir senaryo içerisinde bulunmaz ve her şeye musalat oldukça bırakamadığımızı farkederiz. Alışkanlıkların nasıl bağımlılığa dönüşmesini geçmişimizi yokladıkça neden olan senaryomuzdaki rollerimizi keşfederiz. Ve nerede nasıl rol üstlenmişsek onu bırakmaya, özgürleştirmeye, enerji bağımızı kesmeyi öğreniriz. Bunun için ise, kendimizi bilinçli, bilimsel olarak kişisel yoklayarak nerede nasıl olursam mutlu oluruma yönlendirmeye başlatırız şimdiki yaşam süreçlerimizi.
Hiç nedensiz savunamadığımızı farkederiz. Kendini zorlanmış hissettikçe değişmesi gerken hayat okulunda sınavlarınla yüzleşmeye başlarsın.
Geçmişteki zorlu süreçlerin bugün geleceğinle birlikte yansımaya başlar ve bırakmaya, onu özgürleştirmeye doğru yol aldıkça gelecek önündeki engel koydukların çorağ söküğü gibi gider…

Zorlu yaşam döngülerimizde kendimize çeki düzen verebilmemiz için enerjimizi yükseltmemiz gerekir. Düşük enerjimiz ile sıkıntılara davetiye çıkartırız. Kimse için değişmediğimizi anlamak için ise inişli bir kulvarın arasında savunmasız kalabiliriz. Zor olanların hayatımıza yansıması ile enerjimizin düşmesini yoklamak gerekir aslında.
Buna neden olan ne oldu?
Kim kaynaklı olabilir?
Sebeplerin ardındaki duygumuza dokunmaya başlarken, sevgi enerjimizi her zaman kullanmak gerekir. “Kimseye seni seviyorum” diyemezdim ama şimdik “sizi seviyorum” diye ifademi kalpten, samimi bir şekilde ifade edebiliyorum. Önümdeki tüm engellerimi farkettikçe kaldırmaya ve önümü açmaya başladıkça yansıyanların benden kaynaklı oluşu ile kendimi geçmişimden azad etmeye başladım. Diyebileceğiniz bir çok yargı eleştirileriniz olsa bile kulaklarımı tüm bunlara kapatmıştım.
Oysa sevgi ile sahiplendiğin kendinsin. Eksik olanlarını kendinde yoklamalısın. Var olan ise, yaşam senaryonu hatırlamayı seçtikçe farklı zamanı yakalamaya geçmiş endişelerinin kaygılarının, amaçsızlıklarının deşifre edilip ettiğinin yansımalarıdır şu an şimdiki zamanda algıladıkların.

Süreçlerimizi ortaya koymaya başlarken nasıl yaşarken anlamaya çalıştığını kendinle, çevrendeki kişilerin yaşantıları, hayatları ile ne kadar ilgileniyorken buşursun?
Insanlara hep bir iyiliğimizin dokunması ile içsel olarak ruhsal kimliğimizi rahatlatırken fiziksel bedenimize haksızlık etmeye mahkum edebiliriz. Bilinçizce hareketlerimizi kısıtlamaya başlarız. Bilmeden edilen sözlerimizle etmiş olduğumuz yeminlerimizin gerçekten ne kadar iyimser olmaya başladığımızın ilişkilendirdiklerimizle iyisi ile kötüsü ile savunmalara gireriz.
Sen ne kadar olumlu olumsuz etkilediğini ve ardındakileri zorlayıp değiştirdikçe sihirli dokunuşlarınla elindek hazinelerini almaya, kullanmaya başlarken bulursun kendini.
Daha iyi bir yaşama uyumlu olmak ve hayatın tümü ile mutlu olmayı başarmak zaman ister ta ki kendini algılayıp yaşamın sana sunduklarını sindirerek hazmedesin. Kişisel olup hayatı hayallerinde amaçsız ilerledikçe sindire sindire değişmen gerektiği yerde değişebilesin.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

30.9.2019
69/15/6

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

27 Eylül 2019 Cuma

YAŞANTINDA HER ŞEYDEN AZAR AZAR OLMASI HAYRINADIR


YAŞANTINDA HER ŞEYDEN AZAR AZAR OLMASI HAYRINADIR.

Geçmişi neden sorguladığımı arıyorum.
Geleceğin içerisindeyim ve geçmişimi aradıkça nerden geldim, niçin geldim, nereye gideceğimi bugün düşüneceğim aklıma gelmezdi. Sanki dünden kalmış gibiydim oysa. Bana beni anlata durun hiç bir şeyden bir habersiz kendimi kandırdığım da oluyordu zaman zaman. Haklı iken haksız olmak, haksız iken haklı olmaya çalışmak, veya var iken yok olmasını istemek. Yokken de var olması için ettiğin mücadeleleri düşün...

Zamanın biri gelir ve düşüncelerindeki değişimle birlikte hayat yaşam yollarından kendini farklı düşüncelerlinle değiştirme şerefine erişirsin. Bir zamanlar ben, sen değilken bugün sana benzer hallerimle kendimi deşifre etmeyi başarıyorum.

Herkes her şeyi dilemekte, söylemekte özgürdür.
Kendimiz yaratıp yaşadıklarımızla silkelenmemiz ise, duyularımızın “toplama, biriktirme ve yansıtma” özelliklerinden derslerimizi alarak farkına varırmışız meğer. Istemeden itelediklerimizle izlediğimiz yaşam yolumuzda “ben kimim?” sorgulamaların her şeyden biraz biraz dokundurması ile uykuda olan bilinç dalgalarımız hareket eder. Farklı algıya dönüşmesinde zemin hazırlanıyoruz oysa. Meğer:Sürekli farklı işlevselliklerinden dolayı kim olduğun, ne isterse olsun onun dahi farklı oluşu ile değişmeye başlarsın.
Sağa sola yalpalanarak dim dik ayakta durmaya çalıştığın, dirençlerinin kırılmamasına dikkat ettikçe sarhoş gibiymişsin gibi düşünülebilirsin.
Saklı kalmış olan geleceğin ise geçmişindedir.
Bugün o’nu yokladıkça, gelecek hep içindeymiş ve bilmeden mücadelede olduğun kendinle hep kavga eden olursun. Buna izin verdiğin müddetçe önünde hep siper alarak düşürtmeye çalışacaktır. Direncini kırdıkça var olanın farkına varırsın. Daha iyisi için farklı algı, anlamlarınla en büyük zenginliğini keşfedersin. KENDİNİ.

Zamanı gelecekte yokluyoruz. Gelecek ise istemediklerinin, önünde siper aldığı “bak bende varım der gibi kabul etmen, onaylaman ve teşekkür ederek barış imzaladıklarınlasın”.

Aslında en zor olanlardan başladığından, sanırsın ki düşüncelerinde kendine şekil verebileceğin hissiyatınla ona inanmandır.
Alışkanlıklar bağımlılık yaparken, inandıklarına sıkı sıkıya sarılırsın. Inanmadıkların ya da şüpheye düştüğün her bir neden ise, engellerin olarak karşınıza çıkar.
Bakış açının değiştirilmesi önemlidir. Bunu nasıl yapabilirim? diye düşündükçe aklından gelip geçen “zor” dediklerinizin kabulüdür.
Sabırlı olman, enerjini düşürmeden hep yüksek tutmak elinizdedir. Sakin kalman ve enerjini tanımlarken nelerden hoşlandığını, neleri sevmediğini bilmen yeterlidir ilk başlarda.
Bu düşüncelerin, sözlerinin arasındaki engellerden kaynaklı anlamsız gibi gelebilir ilk başlarda. Ancak, sonrasında bilinçaltında: sana ait olan ve olmayanların gerekli olduğuna kendini inandırırsan algı, anlamlarınla bilinçli dünyanı kendine yaratmaya başlarsın.
Daha iyi, güçlü yarınların için herşeyden azar azar olması geleceğine kazancın olur.

Hiç bir şeyden yokluk değil, herşeyden heplik, birlik, bolluk içinde yürütülmesi gerektiğini anlayarak hayatımıza yön verebiliriz. Dikkat edildiği zaman iki dudağının arasındaki sözlere takılmadan nasıl deşifre edilerek hayatı hayallerimizde yoklamak gerektiğini anlarız. Zamanı yoklandıkça değerli değersizlik kavramlarından kendini sınamaya başlarsın. Böylece hislerinle yoklanmaya, duygularından arınmaya, hayallerinden gelip geçmeye ve daha fazlası için başka nelerin mümkün olabileceğine inanarak ilerlemeye başlaman yaşam kaynağın olur.

Başkaların ne dediği, ne istedikleri ile kendininkini yoklamaya başladığın zaman istemediklerine ev sahipliği yaptığın gerçeğin ortaya çıkar. Ne çok sıkıntılara ev sahipliği ile donanımlı vizyona sahipmişsin demek yersiz değildir.
Hayatını hayallerinde yeniden olumlu ve güzel donanımlarınla yaratan olmak ve gelecekte seni içine çekip yönlendirecek her yeni başlangışlar senin hikayelerindir.

Geçmiş bitmiş bir şeyler gündeminde ne kadar olabilir. Bıraktığın müddetçe sana ait değildir...

NUMEROLOG:Müjde Şener

28.9.2019
67/13/4

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

26 Eylül 2019 Perşembe

DÜŞÜNCELERİN SİHİRİNDİR


DÜŞÜNCELERİN SİHİRİNDİR

Ne düşündüğün, istediğin ve talepde bulunduğun her minik zerrenin tek sahibisin.

Yaratırken ne yaşayacağını bilerek geleceğini daha iyi gözlemleme olasılığı sağlarsın. Yaşadıkların ise, hiç biri bugün nedensiz değildir.
Her bir nedene sebebiyet verdiğini biliyormusun?
Geçmişini yokladıkça ardındaki kaynağa ulaşmak zor mu?
İleri, geri gidip gelen düşüncelerin arasında kaç kez durup düşünürsün?
Bilipte ona göre geçmişi deşifre etmeye başlayacağın “inançlarınla, kalıplarınla silkelenmeye koyulursun” ama, hiç bir zaman değiştiremediklerinin ardında durmaman gerektiğini öğrenerek silkelersin kendini.
Daha sonrası kendini bilerek geleceğine yatırımında emin adımlarınla ilerlemeye başlarsın.

(Ben önce kendimle silkelendikçe “bu ben değilim” demeye başladıktan sonra değişmeye karar verdiğim an değiştim. Kimse beni bana anlatamazken kendi içimdeki düşüncelerimi eleştirmeye başlamama neden olan çevremden gelen duygularımı acıtanlar oldu.
Aklımın her bir düşünce zincirlerinden gelip geçerken, halen bugün geçiyorum ve bundan şu an çok mutluyum. O zamanlar asi, isyankar, mutsuz, muhalefet, kibirli, inat biriydim.
Önceleri şimdiki gibi değildim. “kendini zavallı, aciz, hiç birşey bilmeyen, yetersiz, ayakları üzerinde duramayan, başkaları için hayatı yaratarak yaşarken kendini umutmuş biriydim.” Eskiler içimi acıtırken her içine girdiğim yerden çıkışım uzun ve meşakatli oluyordu. Inanmak istemedikçe içimdeki dünyam ile mücadele ediyordum. Bir yanım “inanma” derken diğer yanım “evet öyle” desede baskın karakter çıkan olumsuz yönlerim di.
Ben kimim dedikçe arayışa giriyor, bulamadıkça gözlerimden boşalan yaşlarım boğazımı tıkıyordu. Sanki dikenli sarmaşığa sarılmış bir his ile kekelmeye başlardım. Kendimle mücadeleye girdiğim zaman yarattıklarımı temizlemekle bugün uğraşıyorum.
Ani uyanışlarım “artık yeter” dediğim zaman başlar. Ve kendime gelmem, olayların bir de farklı yönünden deşifre edebildiğim an, ani ve hızlı değişimi sağlamaya koyuldum…)

İçimdeki ben ile kavga ederken ruhsal olarak karmaşık halde her şeye sahip olmak isterken kaybolmuştum. Bir işi tam yapmadan başka bir işe geçmek gibi…
Her şeyden azar azar bende var olanı keşfetmek zevkliydi oysa. Her silkelenişimle, uyanışlarımda yoklanılmam, farklı bir kimlik bulmam çocuklar gibi eğlendiriyordu beni. Böylece her bir nedenin sebebi, alışkanlıklarım, bağımlılıklarımdır diyerek korku kontrolcülüğümün ardındaki zamana yolculuğumla birlikte sahiplendiğim, her şeyin hiç bir şeyim olduğuna inandırmıştım kendimi. Bu benim kendime gelmeme neden oldu.

Düşünceleriniz Sihirindir.
Seni yönlendiren ve olacak dediğin an olmasına neden olduğun yaratımınlasın. Gelecek nasıl geliyor üzerimize sanıyorsun. Hiç biri nedensiz gelişmez. Istediklerini elde etme potansiyelin varken içindeki düşüncelerin, duygularınla ve icraatınız, bazen bir birini tutmaz.
“Olacak, tamamdır, gidecek, gelecek bak göresin….” gibi değerlendirmelere oldum olası savunmacı oldum. Kimsenin karmasına girmemek için mücadele ederken, ağzımdaki cümlelerimi dolambaçlı olarak ordan oraya esneterek anlatmaya çalışırdım. Halen daha bu alışkanlığımın bende olduğunun farkındayım. (Kısa kes ve çabuk anlat detayları bırak diyorum kendi kendime). Hiç kimsenin kalbi kırılmasın., Ya istediği olmaz diye üzülürse, ya kalbi kırılırsa derdim hep.
Geleceği ön görmek ve gelecekten haberler vermek insana neden bu kadar ürkütücü gelsin ki. Ben Medyum muyum? Bu yasağın kaynağını ortaya koyan kimdir?
Konuşma özgürlüğümü kısıtlayan ne olabilirdi? Her ne sebep olmuşsa bırakmaya ve özgürleştirmeye niyet ediyorum. Artıklar yok!
Sahip olduğum her zerremin hayrıma olduğuna inanıyorum. Elindeki verilerini toplayarak sana ait olana sahip çıkarsan engellerini kendi yarattığın şekilde kaldırmaya başlarsın.
“Var ise vardır, yok ise yoktur” diyerek olabilecek olanın önüne engel koymam gerekir diyebilirmisin? Kim isterse olsun, savunmacı ruh halimle kafamın içindeki seslerin beni nereye doğru taşıdığını veya nasıllarımla kendime çeki düzen verebileceğimi inadımla sakındım.
Aklımla bir olmak gerekir demekki. Saklı olanı ortaya çıkartmaya niteyliyim. Bende var olan yeteneğimi kullanmayı seçiyorsam. Sende seçeceksin anlamında değildir. Kendi içimizdeki her bir zerrenin sahibi kendinden başkası olamaz. Sahip olduğumuz kendimize ait olan her şeyin yönetiminden biz sorumluyuz.

Geleceğe açılan kapılarımın ötesindeki hikayenin anlatımı var olanın değişmesi ile harekete geçebilir. Örneğin yorumlarken olumsuz bir nedene olumlu bakış açıları ile nasıl hediyelendirebilirsin?

Farkındalık ve icraa etmek. Iyimserlik okulundan yola çıkarak kelimelerin dilinden algıya dönüşmesi ve “sanatcı ruhunla” güzelleştirmek gerekirmiş.
Her bir nedene birde kulp takmak yerine onu alıp en iyi yere süleyerek koyup bakış açımıza güzellikler aşılamaya devam edelim.

Hediyelendirdiğimiz sadece yansıttığımız kişiler değildir. Buna kendimize de katkısı olacağına inanarak görüp yarattığımız her bir yoruma ilaveten farklı açıları katarak gözlemleyelim.
Zamanı geldimi gerçek dışı hediyelendirmelerin ardından kopup kopup yerine ilave edeceklerimiz en önemli araç olacak.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

27.9.2019
66/12/3

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 

24 Eylül 2019 Salı

KÜÇÜK DOKUNUŞLARLA DEĞİŞTİRİRSİN BAZI ŞEYLERİ


KÜÇÜK DOKUNUŞLARLA DEĞİŞTİRİRSİN BAZI ŞEYLERİ.

Düşüncelerinin bilincinde olman, seni kendi içsel dünyana yönlendirmeye başlar.
Kabul etmen biraz zaman alacaktır belkide. Ama, insan yaşamadan, hayatı deneyimleyemeden kendinin dahi bilincinde olmaz. “Olması için illa bir düşüş mü yaşamak zorunyım” diyebilirsin. Bu en doğal hakkındır. “Acı:” içinde tutak ettiğin ve seni rahatsız eden her şey olabilir. Bu zaman zaman zihnini yoran, bilmece gibi düşüncelerine gelir. İşte O’ an pirinçten taşları ayıklamaya benzer her bir nedenlerinle kalırsın.
“Ben kimim, neyim ve neden şimdik” diye düşünmeye başlarsın. Kabul ettikçe An’da kalmayı seçmiş olursun. Küçük nedenlerin sebep olduğu, duygularının kabul etmediğini ittiği veya reddettiği olaydır değiştirdiğin.
Düşüncelerinde farkında olmadan hayatın arasında yüzleşemediklerinle sıkıntısını içinde tutar, biriktirdikçede savunmaya geçişlerinle tıkanıklıklardır ve yaratırsın.
“Hep daha iyi, güzel düşüncelerinle besleyip büyüttüğün, olgunlaştırdığın kendinle büyürsün...” Farklı yöne yönlendirirsin kendini ve “Artık”ların devreye girer.

Hangi açıdan hayata, olaylara, zamana takılıp kalmışsan bunun telafisi mümkün olur.
Bazen, Evet!
Kimlerin ne yaşadığını, nasıl “his” taşıdığını ve ne düşündüğünü… hissetmek, bilmek istemeyebilirsin. Bazen aşırı merak, ilgi ile yargı, eleştirilerinle enerjini vampir gibi yok ederken düşünemediğin onca geçmişten gelen yargılarının yaşamında sanada katkısının olabileceğidir. Bilmiş olsaydın değiştirmek için hangi yolu seçerdin?
1- Kimsenin hakkında konuşmamayı...
2- Başkaların ne dediklerine takılmamayı...
3- Sadece kendin için hayatın tadında yaşamanın verdiği haz ile yaşamayı ve daha bir çok kendinle ilgili deşifre edilmesi gerekenlerin oluşundan çıkartacağın derslerinle yüzleşmeyi mi...

Saklı kalmış, veya gizemini koruyan içindeki düğümlerin, düşüncelerinden sana aşılanmış kodlardır bugün seni kendinden alıkoyan.
Sana ait olmayan hücrelerine dokunarak işlenen, aşılanmış kodlarınla yaşamaktansa olmasını dilediklerinin sadece istediklerine odaklı kalmanın vereceği gücünü keşfet.
Bazen “kitap gibi konuşma” diyen farklı insanların dünyası ile kendininkine müdahale yapılacak endişeleri üretmeye başlarsın. Hiç bir neden, seni alıp başka biri istedi diye farklı bir yere koyamaz. Sen kendin istemediğin müddetçe. Edebi, felsefik konularınla deşifre ettiğin aslında kendini farklı yönlerden tanımandır.

Harekete geçirdiğin inandıklarına olan bilimsel yaklaşımındır. Her şeyin elindeki verileri ile nasıl yaratarak yaşamak istediklerine kanıttır. Oysa, hangi açıdan olaylara nasıl baktığındır önemli olan. Hislerinle hareket ettikçe sandıklarınla sınanmaya başlamak nasıl bir his olduğunu düşünebilmen gibi.
Aman Allahum “bu da ne” demeye başlarsın bir anda ve şaşırmış, heyecanlı, kendinden korkan bir yüz ifadenle bunu ben mi yaratarak yaptım dersin.
Günün sonunda kendinin bilincine varıp “ben nereye doğru gidiyorum” diye düşünmeye başlarsın.
Dedikleri bu olsa gerek. “Zor olacak!” veya “kolay olur!” diyen sözlerine dikkat et.
Her bir nedenin sana ait olmadığına kanaat getremezsin belkide ve kitap gibi ezber bozan hiç bir şeye kulak asmaz sadece “inandıklarına bağımlı olursun.”
Kim olursa olsun kendi yaşamına hayat veren sihirli değnek gibisin ve seni kendi içsel dünyanla sınava koyan bir de rehberinlesin. O rehberinin sana ait bir parçan olduğunu düşünsene. Her şeyden bir nedeni alıp tutup biriktirdikçe ve sonrasındada var olanlarla var sayımlarınla bir den fazla farklı nedenlerini türeterek yaratıcı olduğunu farkettiğin An’ki düş kırıklıklarınlasın.
Sana ait olmayan hayatın yaşamının drama, oyununu andıran geçmişinle olabilirsin. Her şeyin korku filimine benzer tarafından bakıp değerlendirmen, zamanla her nedenleri deşifre ettikçe altındaki nedenlerin gün yüzüne çıkışından tedirgin olabilirsin. Deşifre edilmeyi bekleyen daha bir çok nedenlerini gözlemlemen zaman ister belki ama, birinin değişiminden aldığın haz ile bir an evvel değişmesini istediğin geçmişinden bugüne taşınmış yüklerinin yansımaları ile daha fazlasına ihtiyacın olmadığını her birinin sana katkısı ile uykuda olan benliğinin bilinci ile farkındalık elde edersin. Ben değişebilmişsem sen de değişirsin demeyi kim istemez ki.

NUMEROLOG:Müjde Şener

26.9.2019
65/11/2

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 




HİÇ BİR ŞEYİN GERÇEK SAHİBİ OLAMAZSIN BU HAYATTA


HİÇ BİR ŞEYİN GERÇEK SAHİBİ OLAMAZSIN BU HAYATINDA.

Hislerinle hareket edebildiğince, olayların derinlerindeki düşüncelerini harekete geçirmeye başlarsın.

Yaşlı bir teyze bir gün hisleri ile hareket edip, attığı adımlarıyla verdiği kararının doğru olduğuna inanarak bundan hiç kimseye birşey bahsetmeden beklemeye koyulur ve istediği dilediğinin gerçek oluşunun farkındalığı ile yarattığını anlartır.
Yaşlı olsam bile kimsenin derinlerinden gelen yaşamının mazilerinden bir ders çıkartamamıştır halen diye düşünüyorum diyor.

Geçmişimin izlerinin gün yüzüne taşımış olsam bile, her zaman ben, “genç ve güzelim” diyerek olumlu telkinlerimle aynaya bakıp bunu dilerken ve her baktığım zamanlarda,  her gün aynada kendimi gün geçtikçe daha güzel görüyordum.
Kendimi sevdikçe ve beğendikçe çevremdeki kişilerin sürekli övgüleri ile değerli, önemli olduğumu hissettiriyorlardı bana.
Çevreme gülücükler dağıtabilmeyi başarıyordum. Geleceğime aşıladığım mirasım ile toza karışmış geçmişimi deşifre etmeyi seven biri olmaya başladım.

Anılarım gözlerimin önünden geçerken gözlerim o anılarımda donup kalıyordu...
Hiç bir şeyin gerçek sahibi olamazsınız ve bu hayatınızda , gelecek yansıdıkça geçmişinde kalan anılarının üzerine ne çok benzer olaylar aşılansada eskisi gibi kalmaz.
Hep yenisine mücadele edersin.

Hep daha iyisini ararsın ama hani nerede eskiler, hani nerede değer ve sevgi, hani nerede birikimlerindeki güzellikler demeye başlarsınız. Günden güne çoğaldıkça “eskilerin pabucu dama atılıyor bak ve gör”.

Olayların derinlerde oluşu ile geçmişinizi bugün yaşamanıza rağmen karmaşık duygulara sebebiyet verdiğinin bilincinde olamıyoruz maalesef.
Öyle bir arayışta iken, içindeki dünyana sarılıp, aydınlatmak ister ve sürekli diline dooladığı “Yaradanın gücü adına sana sığınırım” dersin ve “bana öyle bir el uzat ki, beni tutsun ve tüm sıkıntılarımdan çekip çıkartsın” deriz.

Hayat yaşamama zorluk çıkartıyordu, oysa o farklı formüllerle hayatta kalmanın formüllerini aradım durdum.
Karanlıktan kendimi çekip çıkartarak “sanatcı” kelimesinin ağır gelişi ile ağır geldiğinden el emeği ile yaparak ürettiklerimi imkanlar çerçevesinde satmak isterdim ve başardım. Azimli, kararlı, kendimden emin inanarak sabırla olmam sayesinde idi.
Bir yerden kazanmak isterken, bir yerden yapmak, almak istediklerimin liştesini çıkartmıştım bile. Daha alacak, yapacak o kadar çok şeylerim vardı ki, bu hayatımda bitmeyen yaşama sevgimle değişenlerle değiştirdiğim alışkanlıklarıma yenilerini ilave etmeye başladım.
“Henüz doyamadım”.

Bir gün bir yerden bana bir el uzanır ve tuttuğu gibi olmam gereken yere çeker beni. Tüm uğraşlarıma rağmen ısrarla halen geçmişimi deşifre edip te hayatın nasıl bir şey olması gerektiğini anlamaya ve anlatmaya karar verir. Oysa, hiç bir şeyin nedensiz olmadığının bilincindeyim. Her bir nedenin geçmişimin bir yerinden bana miras olarak gelişinin hesaplaşmalarından nasıl yararlanması gerektiğini öğrenecektim bundan. Gelecek geçmişimin parçalarından ibarettir. Geçmişimin her bir zerresi ile değişmeyene takılıp ilerledikçe izlerin bendeki yerini farkettirmiştim bile. Saklı kalan duygularımın gün ışığına tekerrür edişi ile zamana, yaşamın zerrelerini aşılayarak kişisel olan, olması gereken ve denge ile uyumun parçalarından uyanışlara geçmem gerektiğini algılıyorum.

Kiltlerin geçmişten gelen sözlerim, yeminlerim olduğunu bir an şimşek hızı gibi içimde hiseetmiştim. Anlamsız gibi gelebilir belki, senden başka birinin daha içinde olduğunu hissederek irkilmek biraz tuhaf olmazmı? Sonuçta işlenilmeye mecbur kalıplarımızla irkiliyoruz hepimiz de.
Zamanın her bir zerresinden nasibimizi alarak uykuya dalıp dalıp uyanıyoruz. Tek düze yaşamın sırrını çözmek için uğraşmayın. Gizemli olan fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal, algı, anlamların la taıdıklarını, hislerinle duyularınla her neye sahip olduğunu aklının oyunlarından ne yorumları ile zihnini kirleterek yansıtarak yaşadığını anlamaya çalış. Her şeyden hiç bir şeymiş gibi düşüncelerimizle kirlettiğimiz zihin algı anlamların deşifre edilişine ortak fikir vererek artık zamanı yoklamayı bırakmalısın.

Yaşlı teyzenin hayatında söylemeye çalıştıklarını bugün benim de kendimde anlamsız kıldığım ve deşifre ettikçe uykuda olan benliklerimizin güzelliklerinden yararlanamadığımızı görebiliriz.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

25.9.2019
64/10/1

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

22 Eylül 2019 Pazar

GELECEĞİN GEÇMİŞİNİN İŞARETLERİDİR


GELECEĞİN GEÇMİŞİNİN İŞARETLERİDİR.
( BUGÜNÜME TEŞEKKÜR EDERİM)

Kimse göründüğü gibi değildir. Hiç bir şey gerçek değildir.
Hangi açıdan hayatına ve olaylara bakarsan bak. Zamanı geldimi çevrendeki kişilerin dahi değişimi ile sözlerindeki iğneleyici ve keskin cümlelerin gerçek değişmesi gereken kişiyi işaret eder. O kişi SENSİN.

GÜN GELİR DEVRAN DÖNER. Kimin ne olacağını kimsemiz bilemeyiz. Düşmez kalkmaz bir Allah’tır derler.
Herkes beni ne sanıyor bilmiyorum ancak sözlerin veya düşüncelerin arasından kendimi çekip çıkartarak olmak istemediğim hiç bir şeye ev sahiliği yapmamayı öğrendim (Sende öğren). Kimin içten veya yapmacık olduğunu biliyoruz diyemeyiz. Geçmişinde sende birine istemediğin bir şey yapmışsın. Bugün de o kişi sana yapmıştır veya yapıyordur.
Herşeyim karşılığı mutlaka olacaktır ama iyi ama kötü.

Kısacık hayatımızda ne çok şeyler sığdırarak yaşıyoruz. Kimlerin bize ne kadar katkısı olmuşsa bizim de o kadar olabileceğimizi düşünürüz. Oysa hangi açıdan olaylara, kişilere veya şahıslara nasıl bakarsan bak. Öz’de, genetik’te ve ruhsal olarak kendine çeki düzen vermenin verdiği çoşku ile sadece kendinsin eğlenen.
Çevrendeki kişilerin senle ilgili ne düşündüğünü bilemezsin. Güzel bir şeyler yaparsın ama kimse ayağa kalkarak seni alkışlamaz bunu unutma. Içindeki o çoşku, heyecanını kendinle kutlaman gerekecek. Hayatını kendinle paylaşarak zamanını kazanacaksın. Geçmiş zamanımızda isyankarlıklarımız niyeydi veya neden olur? Kimsem yok, ben yalnızım, beni sevmez, param yok, değersizim, güçsüzüm, başaramazsam, vs… gibi olumsuz yargılarla açlık, kıtlık yaratarak zayıf karaktere ev sahipliği yapıyor oluruz.
O’ Zamanı geride bırakıyoruz. Geleceğimize yeni bir ben yaratarak ilerlerliyor olmak eminim ki keyiflidir denemek gerekir. Ben denemeyi seçiyorum ve buna inanarak adımlarımı atmaya başladım bile. İlişkiler en zor ama bir o kadar da eğitici ve güçlü öğretmenimizdir. Kırılması gereken geçmişten gelen kalıplarımızla sınanıyoruz sürekli. Içsel olarak hücrelerinin hareketliliği ile silkelendikçe inadına imkansızlığa meydan okumayı sevmeye başlarız.

Geçmişimde ettiğim sözlerim bugün içimi dağlıyor. Bunu ben “nasıl oldu da yarattım” diye düşündükçe, o zamana beni götüren anılarımla silkelenmeye başlamıştım. Hiç bir şeyin nedensiz olduğu gibi her şeyin bir sebebi olduğunu öğrendim. O zamanlar var olan ve içimi dağlayan her birinin bir birine bağlantısı ve çoğalarak farklı farklı senaryolara beni taşıyacağını bilememiştim.
Bugün yaşamama neden olan ve bu gücümle tanışmaya başladığım andan itibaren aklımda, zihnimde, duygularımda boğazımı düğümlüyorken çevremdeki insanların sözerini işittikçe irkiliyor, uyanıyorum.
O zamanki ben ve yansıyan tavırların benzer oluşunu görüyorum. Ama, takılmadan sadece gülünüp geçildiğini sansalarda öyle olmuyormuş maalesef. Geçmişte kimin için her ne düşünürsek katlanarak geri gelişine tanıklık ederken nedenler devreye girer.
Ben yaşadım, sen yaşama!..

Hayatın hangi zamanlardan bugüne taşındığını bilmeye gerek yok, zaten onu sana anımsatanlarla yaşıyorsun. Sende var olanın yansımları ile yankısı şiddetine göre değişir. “Acı mı, feryat mı, keder mi, hüsran mı, vs…” hiç biri bize ait olmayan ve bu hayatımızda önümüze engel olarak yaratıldığına göre buna bilinçli ve farkındalıklı olmamız gerekir.
Saklı olan ve hislerimizdeki her birinin deşifre edilişleri ile silkelendiğimiz o ana kadar ki duygularımızın kilitlerini zorlayarak açmaya çalışırız. Kimin için hangi açıdan olaylara bakmaya başlarsak başlayalım zamanı kontrol altında tutarak birikimlerimizi ifşa edebiliriz.

Yarım kalan ve birilerin deşifre edişleri ile harekete geçen olaylarda kimliklerimizi değerli tutabiliriz. Sana yapılmasını istemediklerini sende başkalarına yapmayacaksın. Her yönden hayatın yansımalarından derslerimizi alıp bir üst sınıfa geçermişiz gibi değerlendirebilirsiniz mesela. Harekete geçen zihin, algı, anlamlar önce silkelenmene neden olurken içindeki “kin, nefret ve öfkenin temizlenmesi gerekir.” Dışardan bakan herkesin gözünde sen hep farklısın ama değişik yorumlarla algılanılabilirsinde. Kim olursa olsun, ne denirse denilsin teşekkür et. Sen olman gereken kişi ol ve buna engel olanlara karşı dim dik dur. Hiç kimsenin umurunda dahi olmayacak belkide ancak saklı kalmış duyguların açığa çıkmasındaki rollerin gelişi ile silkelenmeye devam ederken birilerin kurbanı olmamalıyız. Mesela: eskiden öyleydi buydu, şuydu gibi… elbette eskiler istenilmeyen oldumu bizleri rahat bırakmayacak. Duygularımızda o zamanın acısını hissederek hareket edebiliriz.

Sindirim sistemimizdeki karın ağrısı ile yaşamayı reddediyorum. Sağlıklı bir insan olmanın formülleri ise beni mutsuz eden olaylardan kendimi sakınmaktır. Olmasını istediğine odaklan ve yapmak istediklerini yap. Yanlış olan zihnindeki kalıplarındır. Kimsenin seni onore etmesine değil senin elini vijdanına koyupta rahat, huzurlu ve mutlu oluşuna bak.

Zamanın gelişi her gün iyiliğindir. Sana geçmişinden bir parça anımsattıkça teşekkür et. Yeni gibi görünsede birilerin hayatının her dönemlerinden kendine gelmene etken olacak. Iyi ve güzel işaretlerdir bunlar. Kendini sev!

NUMEROLOG:Müjde Şener

24.9.2019
63/18/9

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 



BEN DEĞİŞTİKÇE ÇEVREM DE DEĞİŞİYOR


BEN DEĞİŞTİKÇE ÇEVREM DE DEĞİŞİYOR.

Yüzündeki maskenin ardındaki gerçeğin dışında, olman gerektiği şekilde hayata sıkı sıkıya sarılmaya çalışırsın.

Kimsemiz göründüğümüz gibi değiliz ve her birimizin hayatı, hayallerimizin de ötesindeki yaşama layık olmak isterken, izlenilen yollarda sıkıntılı döngüler arasından giden gelen hengame gibi nasıl dengede kalabilirizin izini sürmeye çalışırız.
Içimizi saran öz kimliğimiz, “duygusal, hassas, değer verip değer almayı arzu eden, küçük şeylere önem veren, hayatı hayallerinde toz pembe bulut misali görmek isteyen yansıtamadığın duygunla sınanmaya başlarsın”.

Her birimizde var olan duygulara ev sahipliği yapan ve öz inançlarımızın üzerine inşa ettiğimiz olumsuz, negatif olaylarda mutsuz olmamıza neden olarak sebeplerin kaynağını ararız. Yansımaları nasıl ters yüz ederek mutlu olabiliriz?
Mutluluğa giden yolu keşfedebilirmiyim?

Her nedeninde ardından bizleri sıkıştıracak kadar yaşamın sınırlarını zorlayan ve kısıtlayarak olumsuz, mutsuz, mücadelelerimizle ilişkilerimizin bağlarını kopartıncaya dek birşeylerin ardından “artık yeter” dedirten noktaya ulaşırız.
Her inişin bir de çıkışı vardır. Nedensiz sebepsiz olmadığı halde kendi içsel duygularımızla bizi incitecek olayların sahibi olmadığımızı anlamamıza yardımcı olacak, nedenleri görmemize etkendirler.
Bizleri mutsuz eden daha başka duygulara ev sahipliği yaptıkça sarıldığımız kendimizle uyanmaya başlarız. Kimseden değil de kendimizden bir şeyleri toparlamaya yönelerek değişiriz.
Kim olursak olalım değişmiş olanın dışında, değişmeyenlerlerin arasında yoklarken kendimize çıkışırız.
Yansıyan hiç birşey, nedeniz değildir ve duygular tetiklendikçe, değişmesine engel olan dirençlerin kırılması, o duyguyu yıkıp yaratımını iptal etmeliyiz.

Başkaları için yaşamadığımızı anladıkça algıladığımız her bir nedenin, gerçek değeri ile değişmesi gereken kendini değersiz kılan inançlarından kör düğüm hale dönüşmesine neden olanı çekip çıkartacaktır.

Her yönden her gün hayatla sınanıyoruz…
Hangi açıdan olaylara nasıl bakarsak bakalım. Bize kendimizi anlatan hayat hikayelerimizde, şimdik, şu an yansıyanlar arasındaki farklı bakıp görmemiz gereken hikayelerin yansımaları ile silkeleniriz. Kabullenmek demek kendini değiştirmen gerektiği halde değişemiyorsan yüzleştiğin sıkıntı ile deşifre edile edile birşeylerin gün yüzüne çıkışından olgunlaşmaya başlarsın.
Hikayenin bir birine bağlantısı, hayatın deşifre edilişlerinden kendini çekip çıkartarak yine kendin olmaya yönelişinle mükafatlandırabilirsin. Her yönden hayatın yüzüne tokat gibi gelişi ile farklı dünya görüşleri arasında kendin olmanın peşindesin.
“Ben kimim ve bu kişinin hayatımdaki yeri nedir?” diye düşünmek zaman alır gibi görünsede öyle değildir. Birikimlerle zamanın içerisinde her geçen ve gelen gün daha iyisi ile görmek, farketmek kendinden verdikçe aldıkların arasındaki rollerinin bilinci ile bir şeyleri ters yüz ederek akıl, mantık ve şuurunu kendi içindeki duygularınla deşifre ettiğin düşüncelerin en büyük zenginliğin olur.

Her şeyden bir ders almaya çalışmayı bıraktın mı, hayat okulun dengeli, uyumlu olmanı sağladığı andan itibaren, yaşamın formülleri arasında nasıl durman gerektiğini ve nerede kimlerle ayakta durmak gerektiğini, şu anda sana ait olmayan onca birikimlerinde kendini yoklamaya benzer. Nereden nasıl bir yaşama dahil olduğunu anlatan hikayenin içerisindesiz. Bunu kendinden başka kim bilebilir... Belkide, o günün sana yakın olmamasından yakınıyorsundur. Ancak, kelimelerinin dilinden duygu ve düşüncelerinin arasından kendini çekip çıkartarak huzurla dolu gelecek arayışındasındır.
Bedenen, fiziken ruhen sağlıklı tam ve bütün olmak, hepimizinde hayalidir. Farklı kimliklerin ardındaki yaşama takılıp ilerleyemediğin olur. O ise zaman zaman tabiki.
Geçmişin geleceğine uzantılarında, şimdinin geleceğine yatırımın olarak görüpte değerlendirmen gerekir.

Sanki daha dün gibi anımsamaya başladığın anıların aslında, geçmişin içerisindeki izlerinin yansımalarıdır. Ta derinlerden başlayarak zincirleme bir birine ulandıkça peşini bırakmayan kaynak, seni kendi içinde tutup toparlamana yardım eden ve iç içe geçmiş yaşamınla yüzleştirinceye dek sürekli değişimlerle seçme şansını verir.

Her yönden hayata sarılıp yaşamaya çalıştıkların aslında kendin için gerçeklerinin derinlerden yüzeye çıkışı ile silkelenmene etken olanlarlasın.
Böylece, bilinçli ve farkındalıklı olman demek, herşeyde hiç bir refleks göstermeden, deşifre etmeden gerçek değerini anlayamazsın. Biraz tepkili olman, içindeki zehiri dışarıya attıkça silkelendiğini farkedersin. Kimseye zarar vermeden sadece kendini kontrol altında tutarken kim haklı kim haksızı aramazsın. Kendin için en doğru olan ise, yaşamına doğru yol almaya başladığın zamanı o nu kovalamaya başlarsın.
Çevrende var olan hiç kimse için kendinden ödün vermemeyi öğrenirsin.
Sadece kendin olmaya başladığın zaman katkılara teşekkür ederek enerji bağını kesmek üzere içsel duygusal olduğun her bir parçanı görebildiğin kadarıyla izlerinin üzerinde sıkıntılı olana güle güle demeye başlaman gerektiğini öğrenirsin.
Kimse için değişmediğimiz gibi değişimin en iyisinin hayrımıza olabileceğine inanmak gerekir.

Ben değiştikçe çevrem de değişiyor.

NUMEROLOG.
Müjde Şener


23.9.2019
62/17/8

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

SANATCILAR ÇARŞISI ( SIRA DIŞI MARKET)


BİZ VARDIK VAR OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ. BAŞARI EMEK İSTER ÖZVERİ GEREKTİRİR, SEVGİ SABRI GELİŞTİRDİKÇE BİR DE BUNA İNANÇ EKLENDİKÇE YÜRÜDÜĞÜN YOLDAN ŞAŞMAMAN GEREKTİĞİNİ ÖĞRENİRSİN…

Sevgili Ailem, Kuzey kıbrıs Türk Cımhuriyetim, Güney Kıbrıs, Dünyam, Din, Dil, Irk, Milliyetcilik, ayırt etmeden çıktığımız bu yolda 28.7.2019 tarihinden itibaren sabırla, özveri ile benimle birlikte yürüyen stand sahipleri ile birlik içerisinde ayni güzel düşüncelere sahip olduğum insanlarla her hafta sonu, haftafa bir olan etkinliğimiz için sürekli yenilikler içinde projeler üretiyoruz.
SANATCILAR ÇARŞISINDA Birlikte yürüdüğüm bir birinden özel ve güzel keyifli aktif olan enerjik, pozitif düşünceleri ile donanımlı insanlarla birlikteyiz. Katkı olmak isteyenlerin önünde imkansızlıkların kalkması için varız. Beklentilerimizi bir kenara koyduk. Alışkanlıklarımızın bağımlılığa dönüşmesini bıraktık. Bugün kendimizi de keşfettikçe sanatcılar çarşısı hepimize katkısı oldu.
Gelecek şimdikdir ve çok güzel projelerimizle hedeflediğimiz noktaya her hafta ulaşıyoruz. Bu proje ortaya atıldığı zaman tamamen farklı bir konsep vardı. Bugün ise tamamen başka bir formatta ilerlemiyor elbette, sadece daha kapsamlı günden güne yelpazenin yavaşca açılmasında emeği geçen güzel düşünceler, beyinlerdir. Değişimine ise neden olan, kendini farklı bir konsep içine doğru yönlendiren çark içerisinde oluşudur.

Her şey olması gerektiği gibi ilerlerken daha nice başarılara açılan kapıların ötesindeki çoşkuyu ben görebiliyorum. Çıktığım bu yolda yalnız değilim ve yanımda olan sizlere teşekkür ederim.

Karşılıklı inancımızla sürekli değişen değerlerin katkıları ile donanımlıyız. Ne mutlu bizlere ki hedeflediğimiz amaçlarımıza doğru ilerliyoruz. Kimi zaman veya günler oldu ki düşüncelerimizdeki nedenlerin gün yüzüne çıkışı ile silkelendik. Kırıldık, üzüldük, savunmaya geçtik, isyankar olduk öfkelenmiştik bile :) Ancak, bugünkü düşüncelerimizin zamanın iyileştirmesi yönü ile törpülendi. Zaman gelip geçtikçe şifalandırıyor. Kendimize çeki düzen vermeyi başardık.

Saklı olan gizemin açığa çıkmasında önemli işler yapıyoruz MAĞUSA için aslında. Güzel bir yerdeyiz. Özel bir alandayız ve en zor olanı başardıkça bunun üstesinden geldiğimize olan inaçlarımızın bize kat kat çoğlarak gelişini farkediyoruz. Hep daha iyisi için varız ve hep birlik içinde yürünmesi gerektiğini savunuyoruz. Ben ve biz adına konuşmayı öğrendim. Şimdik sahip olduğumuz bu değerli sanatcılar çarşısının geliştirilişindeki önemli katkılara imza atmak kaldı. Yakında size güzel haberlerle duyurularımızı yapacağız.

Kimse, ihtiyacı olmadığı halde gelip görebilecek o zaman potansiyeline sahip olmayan zihin yapısına sahip topluluğuz maalesf. Bilip te adım atamamak bu sözleri duymak istemeyenler için istem dışı kulaklarını kapatmak, görmemek için görmedim diye ardına saklandığı masalsı dünyanın hayali senaryosu ile yaşamak durumunda kalıyor. “Neden gideyim, niçin gitmeliyim, ne alabilirim ki” diye düşünen milletin tam da göbeğindeymişiz... Fakat, güzel olan nedir bilir misiniz?
Tüm geçmişimizin geleceğimize yansımalarından, geleceği geçmişten arındımanın verdiği hazzı keşfettikçe farkında olmadığımız kendimizdeki cevherlerin ortaya çıkmasına katkı olduk.
“Hiç bir şey bilmem ben yapamam” diyenlerin de yapabileceğini gördükçe izlediğimiz yolun amacımıza hizmet ettiğini farkettik. Dilediğimiz istediğimize ulaşıyoruz. Katkı oldukça almak aldıkça verdebilmek kıtlık bilincini deşifre edebilmemize ve şifalandırmamıza neden oldu.

Hiç bir şeyin nedensiz olmaması dünya okulumuzdaki her bir bireyin gerçekte olması gereken yerlerinin bilincinde olmaya başladığımız zaman ise, farklı din dil ve ırkların katılımlarında onlara destek olmaya başladığımızı gördük. Her hafta sonu saat 10 da başlayan ve yerimizde kalmanın verdiği çoşku ile şimdilik sizlere verembileceğimiz bu hizmetin eminim ki ilerleyen zamanda daha güzeli ve kaliteli hali ile katkılarımızı verebileceğiz. Bizler üreten insanlarız. Bizler vermeyi severken aldıkça mutlu oluruz. Bizler sevgiyiz, bizler paylaşımcıyız. Bizleri güzel günlere hazırlarken görebildiğimiz her şeyin içinde kim olduğumuzu değil ne olmak istediğimizi keşfederek ilerleriz.

Önce ben demeyi öğrendik şimdi biz olmanın verdiği hazzı yaşıyoruz. Sanatcılar Çarşısı hepimizindir. Bir birimizden aldıkça vermeyi ve paylaşmayı seçtik.

Bu ülke hepimizin, bizler bu dünyanın insanlarıyız. Kendi eksenimizde önce ben demeyi öğrendik şimdik birlik içinde biz demeye başladık. Katkı verdikçe alındığı zaman tam olur. Eksik olan bir yanımızın telafisini elbette sağlayabiliriz ama kendi ülkemizde kendi insanlarımızın dışında gösterilen ilgi karşısında aciz duruma düşmemek için elimizden geldiğince kendi insanlarımızın açığını kapatmaya çalışıyoruz.
Sabatcılar Çarşısı hepimizindir. Farkında değilsin belki ama, sende var olan bendede vardır. Bende var olan sendede mevcuttur. Sanat dediğimiz zaman insanın aklına sadece tuval ve boyalar mı geliyor. Oysa saklı olan içindeki cevherinin dışa yansımaları ile harekete geçebilmen için sana imkan sağlayan bu güzel etkinlikleri kaçırmamalı, küçük bir dokunuşla değişen hayat okullarımızda kimliğmizi deşifre edipte ardına bir bakabilmek gerekir. “aaa ne kadar güzel demek değil sadece”
Sanatcılar Çarşısında “yok!” yoktur olmaya başlıyor. Kısacası SIRA DIŞI ÇARŞI hale dönüşüyor. MEDYUM PANAYIRI olmuş bile. Ama en önemliside nedir bilirmisiniz? Mutluyuz, çoşkuluyuz ve biz eğleniyoruz.

SANATCILAR ÇARŞISI
(sıra dışı market)
MEDYUM PANAYIRI

MAĞUSADA. EZİÇ RESTOURANT PARK ALANINDAYIZ.
DENİZ PLAZANIN VE MR POUND UN ARKASINDAYIZ

HER CUMARTESİ SAAT 10:00

Saygılarımla
Müjde Şener
0548 873 1313


20 Eylül 2019 Cuma

BUGÜN KENDİN İÇİN NE YAPTIN?


BÜGÜN KENDİN İÇİN NE YAPTIN?

Hayatın tümü her yönden yaşamımıza nefestir, huzurdur. Nasıl bakıp görmek istediklerinle olduğumuzdan buna engel olan her şeyin sınavımız olduğunu anımsatalım. Gerçek ve gerçek dışı olan, olması gereken, ilerlerken düşe kalka ayakta durmaya çalışmalarımızın çabası, şimdik şu anda yansıyanların duyguna yumruk gibi gelişi ile durup düşünmeye başlarsın. Her insanın hayatındaki bakış açısı farklıdır. Ama ne? Kimsenin değil de kendininkini çözebilirsen her bir nedenlerinin kaynağına girmeye başlarsın.
Her şeyin enerjisi arasında farklı kimliklere ev sahipliği yaptığımızdan başkaların hayatını yaşamakla mükellef oluruz. Oysa sen ben değilsin ben de sen değilim…

Her gün her şeyden biraz biraz alırız ve her gün kimse için değil de kendimiz için yaşadığımızı anlarken aydınlandırırız kalbimizi, ufkumuzu geliştirdikçe açarız.
Geçmiş ile şimdinin arasında giden gelen kalbimizdeki duyguların esiri olmamayı öğrendikçe gerçek değişmesi gerekenlerin dilini kolaylıkla anlamaya başlarmışız.
Şimdik ve sonrası için yeniden yaratımlara başlamak varken ve engel koyan kalıpların ardındakileri iptal edelim dediğim zaman, Elbette ki, sadece saklı kalmış olanlardan kendimizi soyutlamakla değil. “Iptal ettim” diyerek olmuyor ve her bir zerreciklerin kaynağı ile bir araya gelmiş hücrelerimizin deşifre edilişlerinden ve hikayeleri gösteren yansımalarımızla birlik içinde oluruz.
Zamanı yakalamak, hayat vermek ve olsun diye emek vermek gerekir.

Bağımlılıklar alışkanlığa dönüşür ama hiç düşünemediğimiz gerçek dışı var oluştur. Buna neden olan hissettiğin o an yaratıp yaşadıklarındır. Oysa, hayallerindeki kimliğine dokundukça deşifre edilmeyi bekleyen hücrelerine aşılanmış her bir duygu ile karşı karşıyasın.
Zamanın her hangi bir yerinden başlayıp, hangi amaçlara hizmet edilmesi gereken her şeyden hiç bir şeyler çıkartamadıklarımızlayız.
Oysa, bakıp görmek istediklerimize odaklı kaldık mı sınırlar arasında sadece var ettiklerimizle itişe katışa ayni döngüde dönme dolabı gibi oluşumuzlayız.
Var ettiklerin ile var olana sahiplendiğin her bir parçalarnla her gün, her zamanı yansımalarınla karşı karşıya gelişlerinden ders çıkartıken bir de ardındaki nedenlerin kökeninden esasta sebebi ortaya çıkartan kaynağa dokunmalıyız ki, her deşifre edilişin ardındakilerin de ardına bakma şansımız olsun.

Uzun ve meşakatli olan yaşam yollarımızın bugün, geçmişimizle alakalı oluşuna idrak edememiş olmaktır.
Dünyaya gelirken bir hayalimiz olur, ve bir amaca dönüşür. Geleceğimize ise, kalıplaşmış inançlardır anlama dönüşürken inandıklarımız olur. Kimse için değil de, her yönden hangi amaçlar için yürütülmesi gereken yaşam haritalarımızda kendimize “ben kimim, neyim ve ne olmak isterim” diyerek sınırlandırdığımız yaşamdan ve geniş açılarıdan hayata ve olaylarına bakabilelim.

Hiç bir şey göründüğü gibi değildir ve her yansıyanların arasındaki tetiklendiğimiz o an duygularda hissedilen artcı dokunuşların gerçek dışı kendiliğinden gelişen oluşudur.
Kimliklerin arasındaki bağlantılar gibi mekanların enerjilerinin de benzer olmasıdır.
Kendi nefsinin hakimiyetinde olabilmek olması gerekenlerin de üstesinden gelebilmek şart.
Çevreden yansıyan olumlu olumsuz her bir söz, fiziksek duygusal reaksiyon gösterebilir üzerimizde. Ancak kimyamızın derinlerinde hapsettiğimiz duygularımızla boğuşuyor olmak, çevrenin yansıttığı sözlerin arasında düelloya girmek ve mücadeleler arasında kalmak. Dahası yansıttıklarının yankısını hissettikçe de farklı bir sözlü düello ile mücadelede kaldığını farkederek silkelenirsin. Özde, genetikte ve ruhundan başlayan savunma mekanizmalarımızın denge ve uyumunu oluşturuncaya dek bir birinden farklı başka senaryoları gözümüzün önünden geçirmeye başlarız.

Her birimizin de duyguları vardır. Etraf ne diyecek diye düşünmeyip sadece kendine yönelirken silkelenişlerindeki acı, eski kırılması gereken kalıplarını susturmamak gerekir. Gerçek olan olması gereken sınırlarını aşabilmen için eski ile yeni olmasını dilediğin içsel kalıplarını aşarak sevgini ortaya koymaktır.
Benim şimdik şu anda neye ihtiyacım vardır? Ne olursa mutlu olurum? Kim olursam benim için hayat olur? Gerçek nedir, sen kimsin ben kim olursam sen ben olmaya başlarsın gibi değerlendirmelere kapılarını aç!

Saklı kalmış gizemli dünyalarımızdan kendimizi özgürleştirerek zamanı doğru kullanmak, verimli kullanmak ve hayallerimize uzanan yaşam yollarımızdan kendimize gülen bir tebbesüm bırakmayı ihmal etmeyelim.
Hediyelendirmeler yaparak bugün kendine çeki düzen ver.

NUMEROLOG:
Müjde Şener

22.9.2019
61/16/7

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

HÜCRELERİNE İŞLEYEN BAĞIMLILIKLARIN


HÜÇRELERİNE İŞLEYEN BAĞIMLILIKLARIN.

Geçmişten gelen anılara olan bağımlılıklar veya korkular, hislerin arasında duygularımıza esir olabiliriz. Her bir nedenin hüçrelerimize işleyişi, dokuma gibi örümcek ağını anımsatan bir birine geçmiş ve birbirinden ayırt edilmeyen kontrol dışı kalan, savunma mekanizmamıza zarar veren nedenlerin nerden geldiğine bir bak.

Değişmesi gereken bırakamadıklarımızdır. Bırakamadıklarımız ise alışkanlıklar, bağımlılıklarımıza dönüşürken yaşarız. Yaşarken dahi farkında olmadan o girdap içerisinde sürekli benzer benzer nedenleri hayatımıza mıknatıs gibi çekeriz.

Ben değişmeyi seçiyorum. Hücrelerime aşılanan, kodlanan ve bugün bağımlılığa dönüşen her şeyi bırakmaya gönüllüyüm. “Hiç bir şey bana ait değildir” diye düşlerimizden gelip geçen ve geçmişe olan bağımlılığımızın vizyonumuzdaki yerinin toz zerreciklerin uçuşu gibi hissederek izlersin.
Sahip olduklarına yönelirken beni kendime duygularımda hissettiklerimle savunmama neden olan ve etkilendiğim an zamana aşılanmış kodlarım olarak değerli kılabiliriz.
Oysa, sevgiyle sahip olduğum her şeyin özgürlüğünden keyif alabilmenin nasıl bir his olduğunu bildikçe “iyikim” diye düşünmeye başlarsın.
Kıskançlığın yerine yapıcı olan duygularını yerleştirdikçe, kaybolmuş hücrelerindeki sana ait olmayan bağımlılıklarını terk ettiğini, yerine iç huzur dolduğunu hissedersin.
Her şeyin olması gereken yere gittiğini ve ordada mutlu olduğunu bilerek katkıların yerlerinin değişimini gözlemlersiniz.

Alışkanlıklarının bağımlılığa dönüşmesi, kalp kırıklığına neden olur.
Sancılı geçen zamana, kendine yön veremeyen tutarsız davranışlarına ve incinmiş olan hücrelerinin sinyallerini hissederek fiziksel hastalığa dönüşen negatif olanlara bağımlılık yaparsın. Buna neden olan tüm geçmişin birikimleri ile hücrelerine aşılanan kodların tetiklemesinden uyanışlar elde edersin.
En tehlikelisi ise: sindirim sistemimize hücüm eden düşman olarak düşündüklerimizin bilincinde olabilmektir.
Sancılı geçen bir ömür düşlemek istemeyiz. Ama, her bir olumsuzlukların dahi geçmişe ait bir nedeni varken bırakamadığımız küçük de olsa sebebi alışkanlığa dönüşür.
Bağımlılığımız olurken bir nedenle onu anımsamaya başlarız. Gerçeklerin düşüncelerimizin dışında gelişi ile değişmeye başlarız. Fakat en değişmez olan içinde olduğun durumdur ve bırakamadığın her ne ise şimdik sadece şimdinde kalmanın ne demek olduğunu anlamak gerekir.

Zamanla kendini keşfettikçe ve dünyanın sana getirisini gözlemleyip izlerken hiç bir neden durduk yere gelişmez. Sahipsiz bir insanın sahipenilme arzusu gibi, bir mekanın, bir eşyanın, değerine göre sahiplenilmesi normaldir. Hak edilenin yerini bulması için, her boşluğu doldurmaya çalışılan biri veya birileri olacak. Doğru kimlikler, kişilerin olması ile yeniden hayat bulması önemlidir.

Sana ait olana sahip çıkmazsan, sahip çıkacak birileri mutlaka olacaktır. Değer vermez, sevgini göstermezsen, izin vermesende, “bu benimdir” diye düşünsende ve ona adım atmazsan elinden çıkacaktır.

“Nerede hareketlilik orada bereket” diye düşünebilirsin. Sana yapılmasını istediklerine odaklanırken var olanı alıp kabullenmen ve sahip çıkman gerekir ki değişimini sağlarken sevgin ile enerjini deşifre etmeden kolaylıkla farkındalıklı olabilesin.
Zamanı yakalamak, olayların bir de diğer yüzünden her şeyin içerisinden kendini yoklaman gerektikçe silkelenmene nedenler olabilir. Yaşamın her çerçevesinde, seni içine çekip sonrada yoklanılması gerekenlerin gün yüzüne çıkışında, değiştirilmesi, önemli roller üstlenilirken farklı açısıyla hayata bakıp görmek, gödüklerinden dersler almak gerekir. Kim olursak olalım insan olmak önemlidir. Geleceğimizi düşünerek attığımız her adımlarımızda şimdik şu anda kimin için değil kendimiz için neler yaptığımızı bilerek dolu dolu yaşamak gerektiğidir.

Hissettikçe gerçeğe dönüşen ve harekete geçen duygularınla her bir parçaların bir birini kovalamacaları ile silkelenişinde tanıklık edersin. Kimseden bir beklentiye girmeden kimler için hayatına nasıl yön verdiğin veya nereye doğru gideceğine imkansızlıklar çerçevesindeki yansımlaarınla silkelenirsin. Ancak hislerinle hareketlerince emek verdiğin kendine mutluluk aşılaman önemli olur.

NUMEROLOG.
Müjde Şener

21.9.2019
60/15/6

HANERAL KIBRISLI GAZETESİ 

19 Eylül 2019 Perşembe

HİÇ BİR DÜNYA GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ GÖRÜNMÜYOR


HİÇ BİR DÜNYA GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ GÖRÜNMÜYOR

Var olana hiç bir şeymiş gibi davranan toplumun sende bir parçası olmak zorundasın. Maalesef hikayelerin bitmek nedir bilmeyen döngüdeki yerlerine baktıkça, ardındaki sebeplerini deşifre edilmesi gerekir ki kime nasıl katkısı olabileceğinin bilinci ile tamamlayıcı olma yolculuğumuz başlasın.
Hiç bir dünya! göründüğü gibi görünmüyor. Nedeni ise: her birimizin farklı oluşudur ve her insanın dünyasından bekledikleri ile almayı, tutmayı seçtiği anlamları ile düşüncelerini de irdeledikçe, hangi zamandan takıldığı, hangi yaşamından bugününe biriktirdiğini en iyi kendinden başkası bilemez.
Sürekli “dünya şoktadır” diye çıkan haberlerin karşısında ağzın açık olarak dinler, ve bilimsel açıklanışından dolayı kendine inandığın için inanırken “ben bilirdim zaten” diye düşünebilirsin. Şaşırmazsın, şokta olmazsın belki ama nerde çoğunluk varsa ve nasıl bir ruh haline girilmişse o modda sende kalırsın.

Kendine gel!
Ne kadarının öncesinden bilincindeydin?
Şimdik ise, ne kadar hayret içerisinde kalabiliyorsun, bu haber karşısında?
Hiçlik yada heplik ile şimdinin arasındaki farkıdır belki. Kimyanı zamana göre harmanladıkça, etkisiz kalmış bir habere karşı acımasızca sadece kendinle savunmalara girebiliyorsun. Zamanı yakalaman için sana kendini kanıtlaman, göstermen, anlatabilmen için bir çaba sarfetmene, ya da birine kendinden fazla ödün vermeni gerektirecek hiç bir şeyin olmaması, kimsenin sorunu değildir.

Böylece haberlerin yansıttığı, hayat deneyimlerindeki rolleri üstlenenlere bırakmak gerekir. Her bir insanın yaşamındaki duygulara dokunuşları ile silkeleniriz.
Kimse için değişiminin faturasını kesmemek gerekir. Tüm yaşamın aynalığına takılmadan ilerlettiremezsin ve duygu, düşüncelerini yoklattırırsın. Illa bir yerden seni kendine getirecek, kimyanı yoklattıracak hikayelerini görmeye başlarsın.
Zamanı yokladınmı hep var sayımlarınla teorilerin var olanını kabullendiğinde, kimseye kendini ikna edememiş olmandan kaynaklı olur.
 Elinde bir veri olsun, kanıt olsun diye düşündükçe, kendi gözlerinle görmüşsen, kulaklarınla duymuşsan, hissetmişsen bundan daha iyi bir kanıt olmaz diyede dusunmeye başlarsın. Ve sadece o nu kendine saklarsın. Çünkü kimseye bir şey kanıtlamak için enerjini tüketmek istemezsin.
Hikayelerin önündeki gerçek veya gerçek dışı olmuş her bir nedene takılıp gitmektense yaşamı sindire sindire yaşamak daha cezbedicidir.
Gelecek şimdinin içindedir. Her düşüncelerinin eseri ile sanatcı ruhunun tabloya dönüşmesi değil sadece. Hislerinde yarattığın ve hayalinde gerçeğe dönüştürdüğün her şeyinlesin.

Küçük bir çocuk ile ilk kez karşılaştığımda saf bilinci henüz kirlenmemiş, mutlu bir bebeğe karşılık yüzümdeki tebbesümüm ona benzemeye başlar. Silkelendikçe bugün attığım her adımlarımda ben kendimi mutlu etmeyi öğrenirken, çevremde var olan her şeyin değişebilme potansiyeli ortadadır.
Hiç birimizin dünyası göründüğü gibi değildir. Dışardan bakan gözler seni görmek istediği gibi görüp yorumunu yaparken ne istediğini anlaman, algılaman ve değişmen içindir.


Hayallerinin gerçeğe dönüşmesi de öyle. Hikayelerdeki gibi sihirli bir dokunuşla kimin için ne kadar iyi olursan sana geri bildirimi de o şekinde olur.” böylece geleceği yaratırken hayallerine giden yolu kolaylıkla açabilirsin. Zamanın her deşifre edilişi ile sınırlandırdığın bilincin ile hedeflediğin, izlediğin ve yönlendirdiğin yaratımlarınla keşfe dememeye başlarsın.

Görünmeyen tarafından olaylara bakmak, bakıp değerlendirmek, güzel düşüncelerinle hangi açıdan nereye nasıl bakıp gözlemlediğin ise, hayatın tüm doğrularından hayallerine işleyen kodlanır. Anılar hafızana işler ve geleceğinde benzer duygular aşılamaya başlarsın. Benzer benzeri çekerken pirinçten taşları ayıklar gibi durağan olmayan her bir zerrenin gelip gidişi ile sende kimliğinde kendini tanırsın.



NUMEROLOG: MÜJDE ŞENER

20.9.2019
59/14/5

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...