29 Mart 2020 Pazar

ZAMAN KABUL EDİLEMEYEN BİR DÖNGÜ İÇERİSİNDEDİR.


ZAMAN KABUL EDİLEMEYEN BİR DÖNGÜ ÇERİSİNDEDİR.

Alışkanlıklarındır bağımlılık yapar. Bağımlılıkların ise seni kendine hükmettirir...

Hislerin önemi ile kaybedilen döngünden kendini aramaya benzeyen yaşamla yüzleşiyoruz. Kimliklerimizin imkansızlıkların üstesinden gelişi ile değerin yok ediliğp öze seni yönlendirenlere minnet duy!
“Işte kendini sözlerinden arındırdığın, yaşama sevdanı yeninde keşfederek “ben” dediğin “biz” olduğundur.” Kendinle saklı kalmış dünyandan izole edilerek uyanıyorsun...

Kimse için hikaye yazmayız. Kendi ihtiyacımıza uygun olan her ne varsa sebepsiz, incinmeden ilerleyebileceğimiz hayata özenerek yaşamak ise hayalimiz olur.
Başkaların değerini kendimizinki ile örtüştürmemeliymişiz aslında. Aksi halde, kendimizi başkalarından daha bir eksik, başarısız, yapamama gibi içsel kaygılarla donanımlı hissederiz.
Güç: içimizdeki güvende saklıdır.
Her şeyin içindeki sebeplerin savunma modeli: negatif olmamalı.
Bu gibi durumlarda kendinden emin olmak zorundasın. “evet” veya “hayır” ise ona göre net olacak kadar dünyan kendi kontrolünde olsun. Böylece, kendini garantinadan soyutlama şansın önemli ölcüde izole etmiş olursun.
Garantina nedir? Güvende kalmanı sağlayan sığındığın limanındır. Içe yönlendirildinmi sahip olduğun öneminin farkına varırsın. Öncesi ise: meşakatli olurken seni tüm duygularınla dengelerin yerlerinden oynaması ile sağlam olanlarında yıkımından derslerini çıkartman, alman için küçük bir dokunuş ile uyanışındır.
Alışkanlıklar bağımlılık yapar. Sana ait olmayanlarla bunca zaman yaşamış olman ve bugün kü değişmene neden olan, bir çok sebepsiz gibi gelene meydan savaşı açıyorken “DUR” kimsenin senden daha güçlü olmasına izin vermemeni gerektiren ve, fiziksel bedeninle, ruhsal duygusal hislerinin de beraberinde seni olmak istediğin kimliğinden alıkoyan, genetik kodların veya bırakamadığın bağımlılıkların olduğunu anımsa.
O yaşamı alıp kabullenirken, diline dolanan “ama”larla sorguladığın zaman seni ayni yerde tutar.
Zaman her yönden yaşama sebeplerimizi yeniden gözlemleyebilmemiz için şansımızdır.
Dünyaya gelişimizle başlayan yaşam servenlerimizin değişimi, belkide çok uzun yıllar yılıdır hiç olmayan bir ilki yaşıyor olmamızla örtüşmeye başlar.
Yeni çağa geçişlerimizde, herşeyden vede her yönden kimin, nerede ve ne kadarını alıp kabullendiğimizi alışkanlıklarımızı özgürleştirerek, kendimizi ondan azad edeceğiz.
Bu sürecimizin içimizden gelip geçici olabilmesi adına imkansız olana sarılıp görünmeyenle kavga etmektense var olanı kontrol etmeden içsel olarak iyileştirici olmayı seçeriz…

Küçük ama büyük. Doğru belkide yanlışın içinde tek düze yaşama alışırken kapıldığımız, bir türlü bırakamadığımız bağımlılıklarımızdır her şeyi bizlere sorgulattıran.
O döngü her birimizin gelip geçmiş olduğu bir sürçtir.
Yaşama sebeplerimizi gözlemlemeye başladık mı düşüncelerimizin alabora olmuş halini, imkansız olana empati yapamıyor oluşumuzlan çatışıyor olabiliriz.
Olan gibi düşünemediğimiz zaman empati kuramayız çünkü. Bu nedenle empati kurarken başkaların ne düşündüklerini daha iyi anlarız ve kenimizi onun yerine koyarak iyi yönden yapıcı da olmaya başlarız.
Oysa, bu günlerde içe yönlendiriliyor olmamız bize empati kurmamızı öğretiyor.

Dünya hali, nereye baksak önce silkeleniriz ve ardından empati kurarak nedenleri daha bir başka düşüncelerimizle iyileştirmeye başlarız.
Uzaktan bakıp sorguladığımız her nedene takılıp kalmayalım. Biraz kendi içimizde kalıp kimselerden bağımsız olmanın özgüleşmiş halimiz ile keyfini sürebiliriz mesela. Dünyaya programlanmış olarak gelirken tek düze yaşama alışmış, hatta o olmazsa olmaz gibi her gün programlanmış robot gibi yaşadığımızı bugünlerde farkediyoruz.
Yaşama sebeplerimizi anlamaya çalışırken anlamlaştırdıklarımız bize ait olmayan alışkanlıkların nasıl bağımlılığımız olduğunu dahi sorgulamamışken anımsadığımız dönemlerden geçiyoruz.

Gelecekte bugünler çok konuşulacak. Dünyada bugünlerde ilkler öncülük yaparken kendilerini fedakar ettiklerinin bilincinde olmadan, dünya için önemli roller üstlendikleri için olabilir mi? Henüz hiç bir çaresi bulunamamışken değişimin reçetesi KORONAVİRÜS için kollar sıvanıyor. Değersiz olanların önemini daha bir başka anlıyoruz. Sahiplendiklerimizin kazancının bilincinde oluruz. Sevmem istemem dediklerinin ne çok istediğini anlarsın ve bunun gibi bir çok olanın öneminin farkındalığının devresidir.

Kimsemiz istemediğimiz hiç birşeye takılıp kalmayız. Her ihtiyacımız olanı alıp kabullendikçe ona sahip oluruz. Istemediklerimizi ise reddedecek o gücü içimizde hissederek kabullenmek durumundayız.
Daralan yaşam alanı içine yönlendirebiliriz. Kısır döngü içerisinden çıkıp ihtiyacımız olan nefesi almaya ne dersiniz. Kimsenin değeri kendininkinden önemli değildir. O zaman sen kendini gerekmedikçe endişeye, kaygıya koymayacak kadar düzenini dünya geneli ihtiyacına göre uyarlamakla zorunlusun, Öylede de olduğuna eminim.
Dünyamız hiç görmediğini gördükçe hikayesini yeniden yazmaya başlar. Hikayenin ardını yoklamayı değil şimdinin gerçekte olmasını istedikleri ile kendine çeki düzen verir. Ya sen! Kimsen o olmaya devam etmek için direndikçe kabullenmen çevrende sana ait olmayanların aşılamış oldukları ile nasıl yaşadığının farklı gösterisini izliyor olacaksın.

NUMEROLOG: Müjde Şener

30.3.2020
55/10/1

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

28 Mart 2020 Cumartesi

ZORLUKLAR BİZE NE ÖĞRETTİ?


ZORLUKLAR BİZE NE ÖĞRETTİ?

Herkesin farkındalığı ile biz olmamız gerektiği zamanda kendimizi keşfediyoruz. Hayatın hepimize “dur” dediği zamandayız.
Ilerlemek istemiş olsan da ilerleyemeyeceğinin bilincindesin ve, gerektiği gibi geçmiş alışkanlıklarının bugününle mutasyona girmiş olması demek, eski alışkanlıklarının artık olmaması ve yerine yeni bir başka farkındalık yaratırken yaşama koyduğunla denge ve uyumu sağlarsın.
Başka seçimlerinizi zihninize kodlarken, daha iyisine odaklanarak geleceğinize hazırlandığınızı anlamazsınız bile.
Zamanı garantinada tutarken izole edildiğimiz gibi…
Tümden var olanı kabullendikmi kendimizi daha bir başka hissederiz. Bu sağlık, huzur, güvende, özdeğerin, sevgin, merhametin, içindeki cevherin, aile bağların hijyen, vs… olumlu olan her bir nedeni gözlemledinmi sana katkısınıda farkedersin.
Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!
Ancak, akıllı: zeki: mantıklı insanlar, kendilerini ve hayatını, seven kişilerin kazanacağı bir dünya, ülke oluşturmak için olacağını biliyoruz sanırım. Yeni bir çağa geçiş mi bu? “Evet öyle” diye düşündüm. Beni kendi içimdeki kilidimi kırıp artık yeter dedirttiğim noktada kendimi deşifre ederek ben kimim? Değil. “Nasıl bir insan olmak istediğimi sorgulamaya başladım.” Yıkıcı değil de yapıcı yönde düşünmeyi seçelim.

Bir çok eski kalıpların yerine yenilerini kendimize aşılıyoruz. Yeni karakterimizle, kişiliğimizle geleceğe bizi hazırlayan zamandır.
Sadece istediklerine odaklan ve doğru zamanın gelmesini sabrınla beklersin. O zaman kendine o güvenceni sağlayarak emin bir şekilde hayat amacın için yolunu bulacaksın...

Zamanı bize durduran ne oldu? Doğanın çevrenin dengesini bozarken yapıcı da biz olmak durumundayız.

Hangi açıdan olaylara nasıl bakıp değerlendirdiğinizi bir düşünün. Kimse durduk yere kendini hayatı içerisine riski atmayacak kadar akıllıydı sanırım. Sen doğaya çevrene ne yaptın ki bugün yaşama sıkı sıkya sarılıp içe yönlendiriliyoruz. Izolenin ne olduğunu bir de içimizde yapmaya başladıkmı imkansız olanı başarmanın kattığı desteği, kazancımızdır. Öylede oldu bile…

Risk nedir? Düşüncelerimizi yoklayan “zor” dediklerimiz ile sınanırken olanı sevmeyi bize öğreten büyük bir enerji akımının içerisinde bulduk kendimizi. Olanı kabullenelim.
Ne yapabileceğimizi bilemediğimizden kendimizi garantinada tutarken içe yöneldiğimizi ve “bir anda tetiklenen duygularla alabora olmuş durumda silkeleniyoruz”.
Sakin kal! Derin nefes alıp ver! Herşey kontrolün altındadır... diyorum kendime böylece, Saklı kalan duygularımızın açığa çıkması ile silkeleniyormuşuz aslında. Savunma sistemlerimiz, bağışıklığımızın kontrolleri elimizdeyken sindirememiş olduklarımızı serbest bırakıp, özgürleştirdikmi, affedipte saklı kalan her nedenlerin sebebinin bir işe yaramadığını sizde farketmişsinizdir.
Çözümü: kendi içimizde hayatı altın tabakta kendimize sunmaktır.

Bu enerji: görünmeyen gücün ta kendisidir.
Bencil olan toplumdan arınmaya başlıyoruz. Bir birinden çıkar için, menfaat için bencilce yaklaşan insanların arınması ile silkeleniyoruz. Kimsemiz kendinizden başkası ile düello etmediğini ama, her bireyin kendi içindeki mücadelesi ile karmalaşması demek, yüzleşirken içe dönerek kendimizi daha iyi tanımaya başlamamıza yardım eder.

Bugün ben neysem sen de kendinsin. Sen kimsen ben benim…
Hayat amacımız dört duvar arasında kendi ellerimizde olduğu bu dönemlerde dünya sınavı içerisindeyiz.
Kelimelerin kıyafetsiz kalışı, sindirememiş olduğumuz sinsi düşmanın kalemizin içerisine girmemesi içindir.
Tedbirlerimizi almış bulunmaktayız almasına, lakin tedbirsiz davranışları hala gözlemledikce çözülemeyenlerin sorun hale gelişi istemsizce savaş açmaya başlarız.
Birlik beraberliğin önünde ayakbağı olanlara isyankar durmak zorundayız.
Hiç bir şey nedensiz değildir. Değişim fırtınası geleceğimiz için gerekli donanımları bize veriyor. Denge ve uyum içinde kaldıkmı: özgüveni kazanır, beraberindede olması gereken donanımlarımızla kendimiz olmaya başlarız. Oysa, Yaşama sebeplerimiz ayni olmaz.
Dünyaya gelirken kendinle olan sözleşme yada kontratlarının tümden fes edildiği bu dönemler yeni çağa geçiş yaparken zor olan sancılı geçen sürcini beklemen gerekiyormuş ki, olgunlaşabilesin. Burada “Sabrı öğreniyoruz”. Kimliğimizi deşifre ederken ardımızda bizimle beraber bugüne kadar gelen her şeyin de beraberimizde ayrıştır olmamızdır... Kimse için dert, tasa, kaygı, keder, hüzün taşımadan sadece o insana yardım etmemiz gerektiğini bilerek hareket etmemiz şaşırtıcı değil mi?
Sanki borç gibi…
Oysa bu insanlığımızın sınavıdır.
Her birimizi gözlemlemekten, kendimizi yoksun bırakmadan öğrenmemiz gereken eksiklerimizi tamamlıyor ve yeni sayfa açmak için girişimlerimizi başlatıyoruz.
Bu geçiş sürcinde zamanı tarayarak yeni oluşumlar kazandıkmı, kendimizle içselleşince daha hızlı olumlu sonuçlarla toparlanırız.
Mesele nedir biliyorsanız susar oturursun. Seni incitecek nedenlerinin yoklanılmaması için nasıllarına odaklanırsın.
İçe yönelmek. istediklerine odaklı kalmaya başladınmı olanı sevmeye başlarsın.
Kendini izole ederken, alışkanlıklarını aradığından yıkıcı davranışların olur. senin içinizde ben olurken biz demeye başlarsın. Iç içe geçmiş anlaşmalarında: duygu, düşünce algınla zihnini kemirdiğinden sorgulamaların başlar. Bu seçimlerinin itici yada çekim gücünün devreye girmesi ile nasıl kendine gülen kalp bırakabileceğini de o zaman anlarsın.

Sağlıkla güzel yaşa evde kal
NUMEROLOG: Müjde Şener

29.3.2020
54/18/9

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

27 Mart 2020 Cuma

HER KAFADAN BİR SES!


HER KAFADAN BİR SES…

Yaşanılan olaylardan ders alma özürlüsü olan millet ile içi içe yaşıyorsak aman dikkat derim.
Her insan bir değildir. On parmağımızın farklı olduğu gibi bu basit örnek sana ne demek istediğimi anlatabilecek.
Kimsemizin dış görüntüsü ile içimiz bir değildir. Her gözün kendi değerlendirmesi vardır. Her değerlendirmelerimiz ise, kişisel doğruluğumuza göre istediğimize odaklı kalarak yaşamamıza katkısı olacak.

Göz yanılır ama his yanılmaz…

İnsanların değişken oluşu ile yarattıkları senaryolarda eksikleri ile nerede nasıl durulması gerektiği pek bilinmiyor.
Nedense bu zorlu süreçlerde kimin nereden nasılları ile hayatlarına hareketlilik gelmiş olsa bile zamanın verimliliğinden ancak tatminsizlik, memnuniyetsizlik ile zamanı köreltmekten, çapalamaktan yada baltalamaktan başka bir şey yapılmamaktadır.

Istekler, talepler eşliğinde kimin ne verdiği veya almak için çırpındığı bu zorlu süreçte kolaylıkla alabilen olursan emin ol ki, geçmişden gelen, benzer bir başka hikayenizin senden giden katkısının karşılığıdır bugün almaya başladığın…

Maalesef her güne farklı bir başka gün olarak uyanıyoruz. Zamanı yoklamaya aldığımız, geçmişin geleceğimizin içinde olduğunu farketmemize yarar. Geçmiş anılarını bugüne kadar boşuna taşımamışsın O yüzden var olanla nasıl yaşaman gerektiğini öğrenirken şanslı olduğunu, daha bir başka onu hissetmeye kendini yönlendiren sen ol.

Algı, anlamların, motive yada yapıcı tarafı ile nasıl bir yol çizeceğini kendini keşfederek yönlendirirsin.
Bazı nedenlere takıldın mı çözümlerin geçmişinin içerisindeki anılarında saklandığını gün yüzüne çıktıkca daha iyi anlamaya başlarsın. Her günün nasıl güzel katkılarla donanımlı olduğunu. Duygu düşüncelerinde ve hislerinde, hayalinde itediğin, talep etmiş olduğun her şey geleceğinin mirasıdır.

Nedenler ise, geçmişinle yollarının kesişmesi seni bugününle daha bir başka farklı uyumlamaya başlar.
Böylece yaşanılan her şeyden derslerinizi alırken geleceğe nasıl katkısı olabileceğini de tahmin edebilirsin.

Bu dönemlerde yeni moda ile karşı karşıya kaldık. Sebep arar olduğumuz her gün içinde kendimizi yoklamaya başlamışız. Zamanı garantinadan çekip çıkartabilecek koruyucu, ruhsal değeri yüksek olan nedenlerin açığa çıkmasında önemli rol oynarken kendi içimizde kimliğimizi ifşa etmek gerekmedikce imkansızmış. Çözümler kalenin kapısının içerden açıldımı tam olarak amacmıza ulaşmanın kolaylığını farketmiş olacağız.

Her değerin değerinle artık son bulduğu gerçeği deneme yanılmalarınla vede eksik parçalarla birlikte değişmesidir.
Zamanı yoklattıran anıların zihnimizden gelip geçişi ile eşelemen gerekenleri farketmen içindir.
Kim ne derse desin, kelimelere takılıp ilerleyemezsin…
Bazı nedenler olur bakıp görünmeyeni gördükçe çileden çıkartılırsın.
Ağzını açsan kim duyar demeye başlarsın. Yazacak olsan kim okuyacak, kaale alacak ki demeye başladığın o dönemin içindesin. Duymak istemediklerine karşı mücadelede kalırsın, muhalefet olursun. Sende bir adım ilerde kendinie göre bir taraf belirlerken aslında her yönden gelip giden yansımaların seni ne kadar rahatsız da etmiş olsa bil ki içinden çıkış yolun emin olmadan kendini o girdap içinde tutuşundur. Normal insanlar gibi yaşamak varken buna engel olan rüya alemindesin. Henüz uyanamadığın sindirememiş olduklarınla yolların kesişmişken yapman gereken duyarlı olmak, kendin kalman ve dışardan gözlemlemendir.
Bakıp gördükçe, görüpde yoklandın mı seni hangi duygunun etkilediğini sorarken “sen bana ait değilsin” demeyi de bilirsin. “Tüm geçmişim geleceğimin içinde yıkanıp durulansın. Saf sevgi ile koşulsuz arınsın…” demek ne kadar güzel ve kolay değil mi. bir şeyi defalarca söylersen gerçek olur derler neden denemiyorsun. Sadece istediklerini iste, talepte bulun ve arzu et!..
Sen kim olduğunu bilirsen kimse olmadığını bilerek başkaları gibi davranmayacaksın.
Kendin olma yolculuğunda ihtiyacın olanları toplamaya başlarsın... Tümden kendini senin dışında olan her şeyden izole edebilmeyi başarabilme sanatını gösterdinmi içindeki cevherlerini keşfederek değişimin de o yönlere göre olmaya başlayacak. Kimse olmadığın gibi kendini farklı hikayelerde okumayı sevmeyi seç. Çünkü heryerde sen varsan o yerden derslerini alarak olgunlaşmaya başlayacaksın…

NUMEROLOG: Müjde Şener

28.3.2020
53/17/8

HABERAL KIBRSILI GAZETESİ 

26 Mart 2020 Perşembe

HER SES BİR YANKI YAPAR


HER SES BİR YANKI YAPAR...

YENİ DENGELERİN KURULBİLMESİ İÇİN MEVCUT DENGELERİN DEĞİŞEBİLMESİ LAZIM.

Dünyaya farklı gözle bakmayı öğreniyoruz. Sevgi ile sahip olduğumuz kendimizden başkası olmaması sizin de dikkatinizi çekmiyor mu?
Her olayda ben demeye başladık. Senden başkası yokmuş gibi davranırken birlik beraberliğin önemini ne çabuk yitirdiğimizi farketmişsinizdir.
Yeni yasalar bize daha önce bakmadığımız şekilde bakmayı gösterdi. Ayna tutulmuş ve bakıp görünmeyen kendimizi gözlemleme şansımız olduğunu artık biliyoruz.
Oysa, “Sana yapılmasını istemediğini sende kimseye yapmayacaksın.”

Dünyanın gözüyle yaşadıklarımıza bakarken haklı nedenlerimiz olduğundan savunmalarımız hep o yönde olacak. Neyi nasıl anladığımız, algıladıklarımızla ve kimsenin göremediği ardımızda bizimle gizli kalan nedenler savunmamıza nedendir. İsyankarlıklarımızın dibini ararken yoklanılmayı istemediklerimizle bu kez mücadele içinde kalırız. Ifşa edilmemesi için ettiğimiz kavga tansyonları tavan yapacak.

Kimsenin hayatını yönetemediğimiz gibi kendi yaşamımızı kontrol altında tutabileceğimiz süreç henüz gelmiş değildir.
Hareketsiz kalmak, sadece “evde kal” ve bekle modundan sinir, strese girmiş olmanızı ben anlıyorum anlamasına oysa kendini kendinden başkası telkinlerde bulunamaz…
Kaybedilen zaman olarak düşünmemeli. Her değişimin anahtarı: içe dönebilmekti ve, bunu başarabilmemiz için emek vermek, zaman bulmak, sabırlı olmak, özverili olmamız gerekiyordu. Şu anda mecazori de olsa bunu Tüm Dünya yapmaya başladı.
İmkansızlıklar yaşamın aykırı modelidir. Elimizden geldiğince her şeyden derslerimizi alıp olgunlaşıyorken uyanışımız biraz zararlı olduğu gibi değişimimizin faturası hayat derslerimizle ödüyoruz. Kime ne yaptıysan günün sonunda karşılığıdır aldığın.

Eski alışkanlıklarımızla yeni alışkanlıkların arasında giden gelen savunma mekanizmalarımız: duygu, düşünce, his, korkularımızdır.
Geleceğimizi alt üst ederken direnen sen değilsin.
“önünde duran korkularındır…” düelloya girmene neden olan bilinçaltınızda sizi rahatsız eden küçük büyük farketmez var olan nedenlerinizdir.

Sanırım kendimize yönelerek kimse için değişmememiz gerektiğini bize başkaların öğretir olması ile eski kalıplarımızı bırakamadığımızdan mücadelemizle savaşırız.
Buna neden olan ortada. Ardındakileri yoklamış olursak ne olduğunu ortaya çıkartmaktan korkmaz ve yüzleşebilirsek çn görülerimiz ile daha bir başka olaylara bakmaya başlayacağız.

Yeni yasalarla karşı karşıya kalmak durumunda olduğumuz bu süreç gelip geçicidir.
Doğru olanı buluncaya dek pazıl oyunu gibi değiş tokuş yaparak doğru olanları hep birlikte öğreneceğiz. Bir anda pes etmeden, en küçük nedenleri alıp kabullenmeden. Bu sürecin en doğru, adil bir şekilde dengelerin yerlerine oturmasını izleyeceğiz. Sakin vede mantıklı…
Olumsuz düşüncelerle zihnimizi yoracak hiç bir şeye izin vermeden.
Değerlendirmelerimizi açık ifademizle konuşabilmeyi seçerek...
Hiç kimsenin ve hiç bir olumsuzlukların önümüzde durmasına izin vermemek ise, elimizdedir. Sakin kal! sen ol! diyenler, bizim geleceğimizin için en büyük mirascılarımızdırlar.

Eskisi gibi hiç bir şey olmayacak olsa bile, O zamanı minimize etmemiz bugün ile empati yapabilmiş olursak. Yeni bir zamana doğru yelken açtığımızı farketmiş olacağız. Değişim gerektiğinden dengelerin bir biri ile uyum içerisinde olması gerekir. Bunu başarabilecek geride kalan güçlü olacak kişilerdir. Her yönden yansıyarak duygularımızı olumlu olumsuz tetikleyen nedenleri sindirebilmemiz gerekiyormuş. Zamanı yok yere iğnelemek yerine şanslı olduğumuzu gözlmelemiş olduk mu beklentilerimizi de o zaman daha bir başka değerlendirmeye koyulacağız.
Eski alışkanlığımız ile uyum sağlayamadığımız yeni yasalar arasında düelloya girmiş olmak bize ne kazandıracak?. Kitabımıza uymayan hikayelerin günden bugüne sancılı geçişlerle donanımlı olduğu gözlemlendi. Öyle bile olsa kendimizi gözlemleme şansımızla beklentilerimize cevaplar arayıp bulmaktayız. Her olan olmayanın geleceğimiz için en doğru seçimlerimizi içe dönerek kolaylıkla akıl mantık ve şuurumuzla değerlendirmelerimiz hayrımızadır.

“Her ses, bir yankı yapar”ken davranışlar karşısında istem dışı var olanı yansıtıp alıyorsun. “Hayır” yada “evet” deme lüksünü kullan. Cevapsız kalanları sorgulayın. Insan olmak en zor sınavdır ancak başkaların kurbanı olupta susar ve beklersek o zamanı yakalayamayız ve sadece oyalamalarla avunmaya girer kendimize yön vermeye başlarız.

NUMEROLOG: Müjde Şener

27.3.2020
52/16/7

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

HER YÖNDEN HAYATI YAŞAMAYI ÖĞRENİYORUZ.


HER YÖNDEN HAYATI YAŞAMAYI ÖĞRENİYORUZ.

Her yönden hayatı yaşamayı öğreniyoruz. Her yönden nasıl güçlü olabileceğimizi ve kendi içimizde hükmeden olabileceğimizi farkediyoruz ve böylece yaşamın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk sanırım.

Dünyayı etkisi altına alan, yaşamı olumsuz etkisinde barındıran ve istenilmeyen olmuş olsa bile kim olduğunu, nerden geldiği teorilerine anlamsız yaklaştığımız gerçek dışı olan Ohal var aslında.gerçekte önemini hala idrak edemediğimiz...

Sebebi ise " bana birşey olmaz" diyen Ego.

 Sanılanlar yada var olanlar bizi ne kadar koruyabilir. Kimse durduk yere kendini korku tüneline atmaz.
Yetişip gelmiş bir virüsle baş edebilmek, ona bağışıklığımız kazanabilmemiz, sürekli imkansız olanlarla mutasyon içerisinde oldukmu farkındalığımız ile başka anlamlarla daha bir güçlü oluruz. Gözlemlerken daha bir başka sergilenir önümüze yaşanılanlar.
Şanslı olanlar evinde kalarak sabrı öğreniyor. Direnmemeyi keşfediyor ve hayatın güzelliklerini ararken geçmişi deşifre ederek anmaya başlar. Dünya gözüyle empati yapmaya başlarız aslında.

Düşünsenize hiç bir şeyin nedensiz olmadığı bir dünyadayız.
Her gün yeni kimliğimizle kendimizi tanımaya başladık bile. Bir gün önceki ile bir gün sonraki vede bir birini örtüştürmezken deneme yanılmalarla doğrumuzu bulmaya başlarız.
Tüm dünya bu görünmeyen virüsle mücadele ederken savunulabilecek silahı bulmak için seferber olmuş durumdayız. Iç güdüsel olarak kendimizi korumaya başlıyoruz otomatik olarak zaten.
Yaşama sebeplerimiz bir başka yansımaya ve bizi gerçek içe yönlendirdimi kimseyi değil kendimizi düşünerek izole oluruz Sevdiklerimizi daha iyi korumak için. Ve,
1- Gücümüzü farkederiz…
2- Nasıl savunmamız gerektiğini öğreniriz…
3- Sadece istediklerimize odaklanarak “hayır” yada “evet” demeye başlarız.
4- Daha güzel yarına hazırlanırız…
5- Geleceğimizin kitabını daha bir farklı yazmaya çalışırız. Ve, içinde sağlık, huzur, sevgi olan duygu düşüncelerimizde isterken yaratabiliriz.
6- Affedici olmaya başlarız. Geçmişimizden hiç kimseyi bugüne taşımamaya özen gösteririz.
7- Kendimiz olmanın ne kadar önemli olduğunu farkederiz.
Ve daha bir çok istediklerimizi bir çırpıda farkedip ne zaman kimden dolayı onlara sahip olduğumuzu bize anımsattıran gerçek dışı hikayelerimizin yansımaları ile deşifre etmeye başlarız.

Dünyada bu virüs bir çok kişinin hayatını zorlarken, bilinçli vede farkındalığınızla sebpsiz hiç bir şeyin olmadığını, kendine daha farklı aktarmaya başlarsın.

Zamanı yok yere irdelemezsin...
Saklı kalmış duygularının açığa çıkması, imkansızlıklardan seni yoklarken vede silkelenirken dirençlerin de devreye girer.
Ama, çok uzun sürmez. Çünkü, farklı düellolarla çatışırken “öz” de kendimize çeki düzen vermek zorunda olmak durumuna geçeriz.

Ne zaman kendimizin farkına varırız o zaman sadece kendimize yönelip izole ederken başkaların yaşamımıza müdahale etmemesi için gayret gösteririz. Çünkü bu bedene sahip/sahibide sensin.
Fiziksel, zihinsel, ruhsal duygusal her şeyinle garantinada olabilecek ve izole edilirken tipik “antikor” olmuş durumda kendine çözümler bulmaya yönelirsin.
Bu gibi durumda kimsenin durumu ile ayni olmadığını fark etmişsindir.
 Sen kendinden başkası değilsin…

Eski alışkanlıklarımızın yerine daha bir başka kimlikler bize aşılanarak kodlanıyoruz.
Nasıl bir dünya savaşında oluduğumuzu biraz düşünürsek. Filimlerde görmüş olduğumuz sanal senaryonun gerçeğe yakın oluşu bir tesadüf değildir. Zihnimizde bizi şaşırtmaya devam edecektir.
Bana göre, dünya gezegenimizin uzay zaman boşluğuna girmesi ile tüm dünyayı yeniden resert etmeye çalışan başka bir alıcı vericilerin olması onun da adına yeni zaman çağının virüsü olduğudur. Her şeyin bir birini takip eden zincirler olması ve her sürecin imha edilme zamanının kontrol edilememiş olması bizi kendi içimize evimize yönlendirdi. Iyiki de öyle oldu.
Dünyayı ayıklamakla meşgul olan bu zamanın koronası imkansızlıkların ardımızdaki değişimi yeni dengelerin kırılabilmesi için mevcut dengelerin değişebilmesi lazım olunca öyle oldu.
Bilim gurgu filimine benzetebilirsiniz ancak gerçek dışı olayların bizimle ne alakası olabilir?
Bunu yazıp çizen insanların komplo teorilerine uyum sağlarken en az etkilenenler, izole edilerek içsel duygusal hiç bir bağlanının olmaması ile yıl yeni bir çağ frekansların farkındalık çerçevesinde olabilmesi gerektiğindendir. Yumuşak geçişler kendi içimizde kalarak buna başarı elde ederiz.

Kimse için değil kendimiz için değişmemiz gerektiğini bizlere öğreten bu süreçte ne çok bilinmeyeni keşfetmiş, algımızla daha bir başka olaylara bakıp gözlemleyebilmemiz eminim ki senin de aklının bir köşesindedir.
“Bu olmasaydı şu anda bu düşünceye sahip olmayacaktım” demişsindir.
Bunca zaman yaptıkların sıfırla çarpıldımmı? Dilemediğin durumla yüzleşirken kendine sordun mu ben ne istedim? diye.
Nasıl bir düşünceye sahip olduğunu: bilinçaltında, duygularında gezinmeye başladınmı kendi içinde yoklanmaya başlarsın.
Şu son günlerde içe dönme modası: tüm dünyayı ciddi sınava koydu. O’nun adı KORONA virüsü COVİT-19 Tek bilmem gereken kendi içimde kendimi izole edebilmeyi iyice benimserken dış etkenlerden korunabilmek amacımız değil mi? Aynen de öye…

Savunmasız bir dünya bizi ne çok istemediklerimize doğru taşıyormuş. Göremediğimiz kendimizi gözlemleme şansımız olurken şükretmek yada minnet duygumuz ile sebep neden aramayalım.

Izlenilen yol! takip edilmesi gereken sonuçlardır.
Bu gidilecek yer: takip edilecek dünya turumuz bize güzel mesajlar bırakmaya devam etsin. Senin gerçekten ne istediğindir önemli.

NUMEROLOG: Müjde Şener



27.3.2020
52/16/7

YENİ BAKIŞ GAZETESİ

25 Mart 2020 Çarşamba

KAYBEDECEK ZAMANIN VAR MI? SENCE


KAYBEDECEK ZAMANIN VARMI SECE?

HAYATINI HANGİ AŞAMADA BIRAKIRSAN BIRAK SANA TAKILIP GELİRKEN SENİN DE TAKILABİLECEĞİNİ HİÇ DÜŞÜNDÜN MÜ.?

BENDEN SANA SENDEN BANA GİDEN GELENİ SEVGİM İLE ALDIM KBULLENDİM... Dersin demesinede. 
O zaman yok! Bugün kü aklınla hareket etsen bile o zamandan kalandır buna etki eden...

Bir birini takip ederken izlediğin yol kendi yolundan başkasının değildir. Önceden yarattığın hayallerin, dilediklerin, hikayelerine duyduğun duyularının hediye ettiği bilinç, algı, hayat iksirin desemde “sen kim olursan o olmaya daima devam eden olursun…”

Yoklanılmayı bekleyen nedir? Geçmişinden gelen ve bir biri ardından şu ana iz sürerek yansımaya başlayan sebeplerinle oluşun diyebilirmiyiz. Demek istermiydin? Seni inciten duyguarına kırılmış isel küskünlüğünle çatışırken inadına imkansız dediklerine saplanıp kalmak da neyin nesidir?
Sarıldığın bugüne inanmalısın. Sana katkısı ne ise onu al ve teşekkür et. Sebepiz değildir anlamışız. Nedensiz hiç değilmiş o zaman gelişi ile gidişinin arasındaki fark nedir?
Yüzünü gösterdiğin kadarına sahip olursun.
Iyi hayat tecrübelerimizle kendimize geliriz. Gördüklerimiz şu an bize keşke dedirtmişse de, şu an gelecekte ayni duygu içinde kalmamamız elimizdedir…

Gelecek geçmişimizin içerisindedir…
Hayatı gelişiyle kıyaslar olabiliriz mesela. Bilmeden edilen sözlerin incinmiş duygularımıza olan düellolarında cümlelerimizin yatırımımız olarak gelecekte de karşımıza çıkması demektir.

Mesele nedir?
Bakıp görmek istemediklerinle mücadelelerin mi? Hiç bir şey gerekmedikce kendi içinde hikayelerini yoklamaya başlamazsın bile. Oysa, sana bunu yaptıran nedenlerinin sebebi senden başkası değildir…
Sürekli yeni bir şeyler öğrenirken, bildiklerini sana anımsatanların olduğunu, bakıp görmek istemediklerinden vede farklı gözle gösteren mercek altında ona dikkat etmeni sağlıyor olabilirsin. .
Kelimeleri bazen kıyafetsiz kalır. Cümlelerin boğazında takılıp kalması ve özgürce çıkamaması demek aklının her hikayesindede yansıttıklarından başka bir şey değildir.
Tümden var olmuş vede olabilecek her nedenlerin kitabına göre izlerin sürülmesi demek gideceği yolu da görmen gerektiğini, bunun için tümden hayatına çeki düzen verebileceğin zamanı kolla demek bana düşer.

Sana yapılmasını dilemediklerine takılma. O sen değilsen korkacak bir durum yok demektir.

Karanlıktan aydınlığa çıkabilmen, çıkarken takıldıklarını temizleyemedikçe ayni yerde mücadele ettiğini gözlemlemeye başlarsın.
Döngü hiç ummadığın bir yerden yeniden başlamaz. Benzer bir nedeni önceden yaşarken yarattıklarının olması demek: o zamanı es geçerken bugün yeniden yaşaman gerekeceğini de düşünemediğindendir.
Aslında. Her zamanın gelişi ile gidişini düşünürsek vede o zamanı ortadan kaldırırsak hiç olmayana takılmadan yaşarken şansımızın yeniden bize gelişi ile tamamlanması gereken eksik olanlardır.
O zaman ve süreçlerde her birimizin hayat, yaşam tutanaklarımızın kimyası: her nefes alış verimizle gelişiyoruz, olgunlaşıyorken düşüncelerimizi kontrol edebilen oluruz.
Önümüze ardımıza bakmaksızın yansımalarla nasıl dengede kalacağımız merak edilir.
Sürükleyici bir yaşam içerisinde dönüp durdukca var ettiğimiz küçük küçük inançların var oluşu ile savaşırmışız meğer.
Mücadelede olmamıza neden olan nedir?
Bunu yaşamamıza neden olanların geçmişini taramamız zor olmasa gerek. Onu zorlaştıran zihnini terbiye edebilmen için kolaylıkla ve eğlenceye dönüştürerek kaybettiğin zamanı yeniden kazandığın için olduğunu düşünsenize. Her yönün hediyeleri o an içinde olduğumuz zamandan başkası değildir.

Kuralına göre ilerlemeyi bilmek, yada hiç bir şey bilmeden gelişi gibi gitmek istemezmiyiz.
“Birşey yaparken sadece bize kalmış olsa, durum hiç bu kadar meşakatli olmayacak” değil mi. aynen de öyle…
Dün bugün bizimle bir başka seyir halinde gider sanırız. Oysa, bir birini takip eden zaman ve süreçtir. Bizi kendi içimizde kimyamızı sorgulattırmaya başlayanız.
Hislerimizle kim olduğumuza dokunmak, sanki daha bir başka kimlik, kişiliğimizle irdelenmiş olmamız bizi sınarken acabalar, sindirememiş olduklarımız, savundukca mücadelede olduğumuz doğrularımızla kaybedecek hiç bir şeyin olmadığını anlarsak kendimize yön vermeye başlarız. Aynada yüzümüzü nasıl gösterdiğimizi görmeyi seçelim.
Nasıl olmasını istersen o şekilde olmaya gayret et. Sonuçta her yansıyan nedenlerin duygularımızı olumlu, olumsuz tetkiler oluşu şansımızdır. Değişimimize katkısı olur.

Beklenilen sonuç: tamamlayıcı olan düşüncelerinde, bilincaltında yer almış vede duyguna sarılan geçmişinden anılarınla olunca ne diler, istersen belkide önemli olan özünde gerçekte ne zaman nasıl kendine katkıda bulunduğunu sorgulamalısın.
Yaptığın her şey geleceğinin mirasıdır…
Geleceğine, sen kime ne yaptığınla sorgulanılmayı beklerken, sana yapılmasını dilemediğin, istemediğini sen yapmadığın zaman ise, o an beklentilerine cevaplarını, istediklerin ile karşılıklı alış verişini sağlamış olursun.

NUMEROLOG: Müjde Şener

26.3.2020
51/15/6

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 


24 Mart 2020 Salı

ZAMANI GARANTİNADA TUTMAK


ZAMANI GARANTİNADA TUTMAK

Anlamadıklarımızı daha iyi anlamanın bize kazandırdıkları; günün sonunda geri dönüşümü ile  en büyük kazancımız olacak. Nedeni ise her güne yeni bir artı koyarak olgunlaşıyoruz da ondan.

Zamanını garantinada tutmana neden olan sebebin ne olduğunu biliyormusun?

Sence  sana ait olmayanı tanımamış olduğundan olabilir mi?

Bilmediğin tanımadığına karşı tedbirli vede temkinli olmanı eminin ki sen çocukken sana öğretmişlerdi.
Ancak, o zamanı anımsamıyor olsan bile, iç güdüsel olarak bilinçalında bir yerlerde olması kurtarıcın olur. Çünkü o gün bugündür.

Bazı zorlu süreçler vardır. Şu sıralar neyle mücadele içinde olduğunuzu tam olarak bilmiş olmadığınızdan vede hergün yeni bir bilgi ile zihnine onunla ilgili “artı bir” kayıtları ilave ederek aşılarken ki kimliğini yoklamaya başlarsın.

Kendi gözlerinle görmeden, kulaklarınla duymadan inanmam dediğin rollerdesin.
İçe dönmek ve uyarıları dikkate almak istemezsin belkide ama neden?
Ardında seni rahatsız eden sebelerin vardır da ondan. Bilinçaltını yoklamayı seç! “Kimse bilmesin” dediğin, dilemediğin, istemediğin apayrı vede başka yaşanmışlıkların olacaktır ki, izlerini sürerken seni rahatsız edenleri endişe içinde yeniden aktifleştirmeden farkındalık elde edebilesiniz.

Hiç birşeyin gerçeklerinle örtüşmedimi seni olmak istediğin yerden alıkoymaya başlar.

Sonuç olumsuz olunca yansımalar da benzeri olur.
En zor durumlarda güvendiğiniz yere sığınırken, kendi içinde kalmak olduğunu öğrenirsin.
Kendini, içe yönelerek izole edebilmiş olman çok önemlidir.
Bunun nasıl olabileceği konusunda bilmediğinizi kendinize sormak yerine dışarda gezinirsiniz. Aslında içe dönmek kendinle özde, genetikte ve ruhsal olarak dönüşümlü giren çıkan taşımış olduklarına yenilerinin dışardan ilave edilmeleri algılamış olduklarınla yeni düşüncelerin kendi gelen olması ve, uyumlu olmanı sağlar.
Böylece, hiçlik veya kurban psikolojisine ilaveten korku, endişelerinizin giderek zayıflaması sakin, dinginlikle iç huzura ve ardından mutluluğunuzla kalbinizin gülümsemesini elde edersiniz.
-En derin duygularınızda var olan istemediklerinizin, ipuçlarınızla olmasını farkedersin.
-Kimse için değişmediğini algılarken hayatın deşifre edilişinden ne çok imkansız dediklerine olanak sağladığını anlamlaştırmaya başlarsınız.
-Dış etkenlerden yansımalara karşı savunabileceğini öğreninceye kadar sana katkısı her koşulda olurmuş oysa. Bunun için incinmiş duygularını yok yere aktifleştirmende gereksizdir...

Bugüne kadar herşey “lay lay lom” iken içe dönmek kimsenin aklına gelmemiş olabilir.
Neden mi?
Hayatı hangi aşamalaradan bugüne taşımış olduklarınızla birikimlerinizi elde ediyorken ardını yoklar ve manevi zenginliğiniz olarak katkısını toplarsınız...

Içinizdeki o cevherinizin bunca zaman farkedilmemiş olması, hayatınızın maddiyat ile sınanır olmanın geliriniz ile eşleştirdiğinizden maneviyatla örtüşmesini  es geçmişsinizdir.
Oysa maddi ve maneviyatın bir birini dengede tutabilmesini şimdi daha bir başka gözle gözlemlemeye başladınız sanırım.
Sizde hangi duygularınızı tetikliyor olması endişelerinizden kendinizi arındırmayı seçin.
Uyanıyor olmak, geçmişi geleceğe taşımaktan başka bir şey olmadığını size anımsatan küçük bir anı ile deşifre ediliyorsunuzdur.
Olsun!
inanın ki her olana olmayanın katkısı ile daha bir başka uyanışlardır zenginliğiniz olarak size yansıyacak.

Herşey “para” değildir. Ancak hiç bir şey parasız olmuyor...
Her şey sadece sağlık da değildir. Sağlığı bozan etkenlerinizi düşünerek kendi içinize dönerek sorgulamış olduğunuz gelmiş geçmişin içerisindekilerdir.
Kaybettiklerinizi bu ikisi arasında deşifre ederken açılan savaşınız: yargı, eleştirilerinizin, korku, terkedilme, ölüm, yok olma vs… gibi bir çoğunun bir birini tamamlayan kaos ile değişimi de başlıyordur. Mesela: Dişil ve Eril Enerjinin birlik, beraberliğin artı vede eksi yönlerinin ateşlenişi ile sınanıyoruz. Nedenlerin ardını yoklama şansınız ise, “Aile” kavramını daha iyi bir duruma getirecek olmasıdır.
Önemi: daha iyi olayları pekiştirmek, sizi taşırken her silkelenişinizde daha bir geçmişinize götürürken geleceğe taşır veya taşımaz. O aranızdaki frekansınızla olan ilişkinizle ilişkilidir... 
Sonuç: yapıcı olabilecek kadar yıkıcı da olmaya sizi yönlendirebilir olmasıdır...
“Her olan olmayanın hayrın olacağını kabullenirsin. Zaman sana mantığınla nedenlerini bir araya getirmene, eşelemeye vede toparlayarak düşünmeni sağlayacaktır.
 Ikili ilişkideki her düello enine boyuna tartılarak eşelenmeye başlar. Farkına varmazdın farkındalığın yoksa...

Gelecek kaygısı yaşıyor olmanın zamanı değildir. Içe yönelerek sınır tanımayan yaşamını kendine kazandırdıkça uyanmanı sağlıyorken dirençlerine yenilmeden kırılması gereken şu zincirlerini tekrar gözden geçirirken bu kez kendini bulabilirsin.
Mesela: Bugüne kadar kimlerin canını acıttım? Dersin. Bu sorgulaman seni bu şekilde düşünmene neden olanları sorgulayacaktır...

Kimleri affedememişsem ve beni kimlerin üzdüğünü, gelmiş geçmişin içinde değişmesi gereken bana ait olmayanlardan alacağım derslerim nedir? derisin.

Her birinin bir biri ile alma verme enerjisi vardır elbette.
Hayatınızda güzel şeylerde vardır mutlaka. Onların yaşamınıza dokunmuş olması, olumlu olumsuzlukların bir birini geçiştirdiği gibi istedikleriniz ile istemediklerinizi almak veya bırakmanın gücünü farkedersiniz.
Her nedenlerle gerçek kabullerinizden yoksun kalmak vede farklı açıdan gözlemlediklerinde var.
Ama’larınla bugün “keşke” dememen için zamanın sana verdiği hediyenin bilincinde kalırsan içe dönmenin öneminin bilincinde olursun. Işte bu sana verilen hayat yaşam hediyen olduğunu anlamışsındır.

Zamanı doğru vede verimli kullanmana, kendi içinde kendinle kalarak öfke patlamaları ve sonrasında iyiki oldu diyerek anlayacaksın...





NUMEROLOG: Müjde Şener

25.3.2020
50/14/5

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

23 Mart 2020 Pazartesi

DÜNYANIN HALİ


DÜNYANIN HALİ…


Hayatta en zor şeylerden biri de imkansızlıkla beraber çaresiz kalmaktır. Kimse kendini o durumda görmek istemez. Ancak o durumla yaşamını sürdürmeye çalışanların herkesten kendilerini izole edbilmeleri de imkansız dı. Nedeni ise bakıp görünmez oldukları gibi en zor sınavları seslerini duyurabilmeleridir. Kimsemiz göründüğümüz gibi değiliz. İçimizdeki duygu, his, anılar, inançlar, kalıpların yada taiımış olduğumuz genlerle apayrı bir mücadele içinde kalınca ortaya çıkan durum pek de hoş olmaz. Özgüven eksikliği, cesaretsizlik vs… Ama neden?
“başkaları ne diyecek?” diye
herkes için yaşamanın bedelinin ağır olduğunu öğrenince hiç kimseden gelebilecek her bir nedeni zihnimde yok etmeye başlamıştım. Bugün her bir neden önce ben ve sevdiklerim için olacak tabiki demek kesin ve net olduğun zaman değişimim başlar.

Hayat okulumda ben ne anlamıştım? Ağzımı açmazsam kimse benim ne istediğimi nereden bilecek ki, Sen görünmek istemediğin müddetçe kimsenin seni görmesini bekleme diyen iç sesimle vurgun yemiş gibi kalmak. Dünyanın sonu gelmiş  teslim olmanın hissi ile yalnız tek başına kalırsın duygusu ilerlemeni engeller.

Yaşam nasıl işler? Amaçlarına ulaşbilmek istersen İstemesini bileceksin. Aciz, zavallı değilsin. Sen güçlüsün hakkın olan talebini alacaksın. Böylece yardım fonları sanada akıtılacaktır. Sonuç, her birimizin hayatında bazı imkansızlıklar gelip geçerken derslerimizi alabilmeyi başarmamızdır. Dünyanın ters yüz olduğu bu dönemlerde rollerin değişebileceğini de unutmamalıyız. 

Görünmez olmak her yiğidin harcı değildir. Sana “sen bu dünyaya ait değilsin”i dedirtir ve kendine dönüp gülerek tebessüm ederken incinmiş duygularını bir kenara bırakırsın sanki hiç yokmuş gibi ve öyle davranmaya çalışırsın.
  Oysa bıraktığını sanmış olduğun o zamanı bugün yeniden sende alevlendiriliyorsada şunu bilmelisin. Hiç bir şey nedensiz değildir. Senden ona ondan sana giden gelen döngü içindesin.

O’nu bizde alevlendiren kişilere günün sonunda teşekkür ederiz.

Bugüne kadar takılıp kaldığımız,  hiç yokmuş hissi ile tıkanmış yollarımızı açmaya çalışırız. Doğru zamanı bekleyen olunca birilerin dokunuşu ile çaresizliğimize, değişimimize olumlu yönde katkısını hissederiz.

Zamanı gerçmişinden geleceğine hediye eden sensin…

O’nu Bize anımsatanlar bir dokunuşu ile geçmişinin hikayesinin gözlerinin önünden geçmesi demek, imkansız olanların farklı yansıma modelidir.

Hissettiklerim inandıklarımdır. Gördüklerim, algılamış olduklarım ise, gerçeğimdir.
Neler oluyor dünyamızın içerisinde? Diye sorgulamaya başladık mı eskiye daha bir başka sarılmaya yöneliriz.

Nasıl bir farkındalık ile değişime uyarlanıyoruz kim biliyor?
Bana bunları sorgulattıran nedenler, uzaktan yakından beni ilgilendiren duygularım dı ve öylede oldu…
Savunmasız, çaresiz kalmak, bir annenin acısını içimde hissederken yaşanmış olmuş bitmiş bir senaryonun bende bıraktığı izlerin yeniden uyanışına tanıklık ediyordum.
Acısını içimde hissettim. Çaresizliğini kelimelerin boğazımda tükrüğümü yutkunamayarak boğuluyormuşum gibi hissettim. Dahası geçmişimdeki beni bana gösterdiğinden o zaman dileyemediklerimi haykırdım. Dilinin sözcüsü olmaya, onu savunmaya, kendimden ödün vererek zamanı geçmişimle bugünü değerlendirmeye koyulmuşum. Istemeden dilime dolanan geçmişimdeki anılarımı anımsarken anlata durdum kimse savunmasız olmamalıdır.
Çaresizlik daha bir başka engel, bariyerler olduğundan ekonomik paketler hayatın en başta gelen çözümü mü sizce?

Sağlıklı olabilmek istersen beslenmek gerekir, beslenebilmen için ise maddi gücün olmalıdır. Dahası her nereye sıkıntın varsa seni o döngü içerisinde sınayan zamanlarda yolculuk etmeye başlarsın.

Geçmişden bugüne kendime taşımış olduğum izdi bu.
Kişisel güç mü? Sağlık mı? Hangisi arasında seçim yapmam gerekecek olsaydı. Zamanında ciddi bir rahatsızlık geçirmiştim ve tedavi olabilmem, sağlıklı olmam için kendime çok iyi bakmam gerektiğiydi. Bunu yapabilecek maddi olanaksızlıklarımla mücadelelerimde herkese yardımlarımla katkı koyarken kimsenin beni bakıp görmek istemediği bir yerdeydim.
O zor dönemimde “hiç olmadığı kadar çok param olsun” diye dilemiştim. Saçmalık diye düşünmüştüm. Sonrasında ve neden bu şekilde dilediğimi buldum korku.
Bana bunu söylettiren ise ilerleyemememdi.

Vardı bir bildiği ki içsel duygusal hissel olarak her şeyden derslerimi alarak kendimi olgunlaştırabilmiştim.
Geçmişimden bugüne bırakamadığım neydi?
Bana bu duyguyu tetikleyen neyi oldu?
Çaresizliği mi, duyarsızlığı mıydı? yoksa bakıp görünmeyen ve duyuramadığı sesi miydi?
Duyduğum an içimi saran öfke, kırgınlık, kızgınlığım aslında kendi içimde bugüne kadar taşımış olduklarımmış.
Üzüntüsü benim üzüntüm dü. Kaybettiğim geçmiş zamanımı bugün yeniden elime o gücü alıpta savunmalarımda çözümlere odaklı olabilmemizdi. Başarı kendi içimizdeki düğümlerin çözümü ile sahip olabileceğimiz imkansızlık çerçevesinde onu yapabilmemizdir.

Görünmeyenleri gör ve bir elde sen uzat.


NUMEROLOG:Müjde Şener

24.3.2020
49/13/4

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

22 Mart 2020 Pazar

DEĞİŞİMİN FIRTINASI BİRAZ SERT ESECEK


DEĞİŞİMİN FIRTINASI BİRAZ SERT ESECEK

Değişimin fırtınası biraz sert esmiş olsa bile, bunu en aza indirgeyebilmek gerçekte nasıl olurdu?

Hiç bir şey bilmeden her bir nedene kapılıp sürüklenmek ve her gün yeni bir güne uyanırken bir önceki öğrendiklerimizin, bir sonraki güne daha bir başka gözle bakıp farklı algılamamız, anlamamız bize başka neler öğrendiğimizi sorgulatıyor ve, bir sonraki günün gelecek katkısını dört gözle bekler oluruz.

Sürükleyici zamana kapılıp ilerlemek varken takılıp kaldıkca yetişmeye çalıştığımız keşkeler olmaz mı?

Hayat bir denge üzerine kurulmuştur.

Hislerin, inançların, kaybedilen zamanla ne çok önemi olduğunu anlamamak için hiç bir sonucu değerlendirmememiz gerekir. Oysa sınav üstüne sınavlar biriktikce bu kez de çıkılmaz hal alan duruma giriyormuşuz farkında olmadan. ( bilinçli yada bilinçsizce)

Bağışıklık sistemi mi sadece?  kontrolsüz gelişen rüzgarın estiği yönü yıkmaya çalıştığı  ve tutunamayanları yok eden titreşimlerle savrulan. Tıpkı domino taşlarının ard arda tutunamayıp düşmeleri gibi...

Direnmek yerine birlik ıçerisinde güçlü ol!
Eğer birinin güçsüzlüğüne yaslanırsan direnen olmuş olsan bile sende yıkılan olursun.

Dünya ile Evren arasında giden gelen vorteks içindeyiz.
Görünmeyen birşeylerle şavaşır olmak her olayı evire çevire ters yüz çevirmek durumunda kalırız.

Zamanı kontrol altında tutmak, emin olmadan deşifre etmemiz ise, bir zamanlar zihnimizin oyunu içerisinde geveze bilincimizle buna izin vermiyor okkanızdandır. Buna “ego” diyebilirsiniz.
Istediğim kadar kendi içimde sessiz kalayım. O seni rahat bırakmayan, ileri geri giden gelen nedenlerinle zihin kirliliği yapması yaşamımızı zorluyor olur. Vede yapacaklarımızdan bizi alıkoyan olması önümüzdeki engellerin ilerlememize kısıtlama getirecek zamanı ertelemelerimizle günün sonunda kaçırdıklarımızı yansıtan kişilerle “keşke” şimdiki aklımla olsaydım diye söyleyerek kendimizi gözlemleme şansını yakalariz.

İstemediklerimle yüz göz oluyordum. Önümde duran istemediklerime takılıp da düşerken elimden tutacak birinin olmadığını anladığımda “ARTIK YETER! SEN GÜÇLÜSÜN, SEN KENDİNE YETERSİN” dedim ve, o zaman “SEN BANA AİT DEĞİLSİN” demeye başladım. Savaş kendi içimde benden başkası ile değildi oysa. Lakin. Imkansız olana mücadele eden bilinç, algı, his en önemli direnç merkezimizdir.
Ne zaman üzülsem tüm bunlar ters yüz olmaktaydı. Bana beni anlatan akıl mantığımın düşüncelerimle örtüşemediği inancım, inadına dönüşüyordu. Ne zaman mutlu olsam, üzerine daha çok mutluluk hormonu salgılanıp beni yücelti. Işte ben! kendi içimde kaldıkca ne zaman kimin beni mutlu edişi ile huzurlu olsam da orada kalmayı seçtim. Kimse için değild “önce ben” demeyi kabullendim.
O zaman gerçekte, kişisel olan dögümüzle yansıtmış olduğum enerjimin bana benzer kişileri çektiğimi gördüm. O gün dışardan bakıp “bu değişmez “diyen yargılar insanların zihniyetlerinden başkası değildi. Zaman içinde içinde olduğum duruma benzer durumla karşılaşanlar olunca farklı gözle bakıp “senden özür dilerim beni affet” diyerek geçmişi geleceğe taşımaktan vazgeçmişlerdi. O zaman anladımki kimse kimse için kalıcı değildir. Herkes kendi ekseninde sadece kendi ekmeğinin derdi ilepeşinden koşmak durumunda kalıncaya kadar dört döner olur…
Kimse gerekmedikçe değişmek için mücadele etmez. Değişimi başlatacağımız zaman ise, zor dönemlerimizde o hissi taşırken ve yaşarken anlamamız gerekenlerin kendimiz için olduğudur.



Her yeni güne güzel uyanırken bir önceki günden dersimizi alarak geçmişe olaylara gülümseyebilmek, iyiki demek önemli. Keşke demekten iyi değil mi? Iyi bir şeyler isteyip onun üzerine gitmek gerekir. Başarı emek ister, sabır gerektirir ve birlik içerisinde olmayı seçerek gözlemlediklerimizin katkısını alıp daha iyiye doğru yelken açarız. O şansı kullanım kılavuzumuzu sende uygulamak istersen seninle tam ve bütün olur.



NUMEROLOG: Müjde Şener

23.3.2020
48/12/3

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ

21 Mart 2020 Cumartesi

HİÇ BİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR HERŞ EY GÖRÜNDÜĞİNİN DE ÖTESİNDEDİR.


HİÇ BİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL, HER ŞEY GÖRÜNDÜĞÜNÜN DE ÖTESİNDEDİR.

Hayata ve yaşamınıza geniş açılardan bakabilmiş olsaydınız “nasıl bir dünya içerisinde olduğunu gözlemleme şansında olabilecekti?

Hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Ama, her şey göründüğünün de ötesindedir diye bilirim. Geleceğin kendi ellerindeyken buna izin verebildiğin müddetce kazançlı olabilirsin. Zaman: birlik zamanıdır. Her değişimimizin faturasını keseceğimiz birileri olsada, buna sen kendi insiyatifini de katarken, empatini yap. Her bireylerin bize katkısını toplayıp farklı açımızdan irdelemeye başlarsak, hatta bunu kendimize odaklanarak nerede eksiklerimiz olduğunu, bizleri yönlendirenlerle yol bulabiliriz.

“Zamanı Garantinamız altında tutarken” ne kadar kazançlı olduğumuzun ardını yoklarken ilerleyebildiğimizi farkederiz. Ve, her değişimimizin faturasını başkalarına keserken dikkatli düşünmeliyiz.
Nedenlerimizin kimden geldiğini veya niçinlerle kimseyi yargılamamalıyız.
Sebep ise: ardımızdaki sinsi düşmandır.
O’ da negatif düşünce değerlendirmelerimizdir…
Düşüncelerimizi kontrol altında tutabilmemiz, istenilmeyenlere karşı açmış olduğumuz savaşı mücadeleye dönüştürmek gibi olumlu telkinlerimizin daima ilerlememize yardımcı olduğunu artık biliyoruz.
Aydın bir kitle olmamız, topluluklar arası dahi kendimizi izole edebilmeyi öğreten bir başka sinsi düşman varken olan olmayanın hayrımıza olduğunu bir kez daha gözlerimiz önündedir.
Hiç olmadığı kadar çok zamanı kendimize hediye ederken öz’de, genetik’te ve ruhsal olarak da keşif turuna çıkıyoruz.

O zamanı ve süreçlerinizin sizi tutsak ettiği kendi içinizdeki zakkum çiçeği gibi zehirli olmasına izin verdiğinizdendir. Buna izin verdiğiniz kadarına sahip olurken, istemediklerinize kucak açmayın. Tıpkı “ego”muzla savaşırken ona savunmasız kaldık mı, bizi etkisi altına alan bilinmeyen virüsle mücadelede kalmamız gibidir ve böylece her istenilmeyenlere kucak açmış oluruz.

Kimlerden emin olacağını bilmezsin. Istemediklerinle yüzleşmemek için tedbirini alıyorsun. O zaman geç kalmadan, kimseyi üzmeden, acı çekmeyelim diye birlikten güç doğarken, önlemlerin üst düzeyde olmasına sende destek vereceksin ki önüne güvenle bakabilesin.

Elimizdeki güc! En büyük silahtır. “İmkanız, yetersiz” diye düşündüğünüz hiç bir şeyin seni alt etmesine değil yoktan var edebileceğimiz, elimizdeki cevherin öneminin bir kez daha farkına varıpta neler yapamam dediklerini gözden geçir.
Elindeki gücün ise varlığındır... Aklın, mantığın, duyguların, düşünce ve zihnindir. Hayatta en büyük zenginliğimizin farkındalığını yakalama zamanı fırsatların yılı derken içimizdeki cevherimizin açığa çıkması demek geleceğimize kazancımızdır.

Elindeki anahtarlarını doğru kullanabilir ve iç içe aılacak kapılarını açmayı başardın mı gelip geçen zamanın arasındaki süreçlerimiz de bizlere kazanç getiren, her şeye alışkanlık ve sonrasında bağımlılık getirebiliriz. Öyle olsun ama sen güvende kalmayı başarırsan bu zaferin olacak.
Duyarlı olman, olan ile olmamış gibi yaşama tutunmaya gayret etmen bu zorlu sürecin sonunda evrenle dengeli vede uyumlu olmaya başlayacağının müjdesini hissedeceksin. O güvenceni kendi içinde önce sen kazanmalısın.

Her şey göründüğünün de ötesindedir aslında. Bizlerin bunu farkedebilmesi, istenilmeyenlere savaş açmak durumunda kalmaya mecbur edilmemiz kendi içimizdeki uyanışlarımız içindi. Öylede oldu.
Kendi içimizde olmamız gerekenlere uymayı öğrenirken, sebep her ne isterse olsun. Gözlemlediğimiz önce kendimiziz.
Ardımızdaki tabularımız, kalıplarımız, inançlarımızın birikimleri ile tıkandığımız nedenlere olan savaşımızdır. Ve, onlara nasıl anlamlar yüklenilmişse, sebep toplumdan başkası değildir deriz. Aslında zincirleme bir birini takip eden domino taşları gibidir her şey.
Ardından, sikelenirken sevdiklerimizle olupta sürekli ardımızdaki “ya lar, ama lar, tedirginlikler” dir yeniden nüksetmeye başlar.
Korku: zihnin oyunudur. Bilinçaltına olur olmaz yerlere dokunarak duygular arasında yayılır ve her sebepten karşımıza yansımaya başlar.
Ta ezelden bugüne izleri takip eden alışkanlıkların şu anda kurbanı mı olmamız gerektiğinin bilincinde olmanın zamanıdır.
Birilerinin ortaya attığı bu salgının yada virüsün veya zararlı atıkların vs… istediğin adı sen koy. Şunu bilmenin faydası vardır ki hiç olmadığından daha bir başka bizi kendi içimize yönlendiren durumla iç içeyiz. Bu, “adı düşmanın” dünyanın artık yeter dediği bir dönemdir sanırım. Dünyanın denge üzerine kurulu olmasını bozan “insanlar, doğa, hayvanlar” olmasıdır. “Sen değişmezsen ben değiştireceğim” diyerek silkelendiğimiz döneme sen “zor” diyorsan içinde bulunduğumuz ülkemiz bizim şansımızdır... ( her yönden değerlendirdikçe anlarsın.)

Varlığınla birlik içerisinde nasıl olman gerektiğini her yönden anlamak, algılaman, bütünsel olarak geleceğe bakman içindir. Evrenin bize verdiği dünya mirasımızdır. Sen de ona ne verdiysen katlanarak aldıklarınla ödüllendiriliyorsun.

Şu anda savaşır olduğun dünyanda kendi varlığınlasın. Kişisel dünyan içerisindeki virüslerindir seni öldürüp öldürmeyeceğine yine kendi mücadelelerinlesin. Ülkene, dünyana ve evrene sıra gelinceye dek ayni zamanı solumaya devam edeceğiz.


NUMEROLOG: MUJDE ŞENER

21.3.2020
46/10/1

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

YARIM ASIRLIK ZAMANI GEÇMİŞTE BIRAKIP YENİ ASIRA DOĞRU YOL ALIYORUZ.


YARIM ASIRLIK ZAMANI GEÇMİŞTE BIRAKIP YENİ ASIRA DOĞRU YOL ALIYORUZ…

Dünyanın kendi ekseninde dönüşüyle toplama biriktirme evresi de son bulmak üzere. Her sonun yeniden başlama sürecini biz kabulleninceye dek sıkıntılı olmaz mı?
Önemli olan, nerede nasıl durmak ve olmamız gerektiğini gerçekten bilip yada bilmememizdir.

Hayatın her yönlerinden bize yansıyan ve olmamız gerektiği yere taşınırken nedenleri ve olaylara aşırı direnmeden akışına göre seyralmamız kolaylaştıracak. Buna
direnmek, kabullenmememiz tabiki  zaman ister.
O sürece direnerek karşılık vermemiz bize kendi içsel, ruhsal, duygusal, fiziksel, zihinsel olarak da çöküntü yaratacak.

 İstemediğimiz sınır ve streside yapar. (Sonuçlar ne olursa şuna iyimser olmana izin vermek kendi elindedir.)

Hangi açıdan hayatına baktığını sor ve cevap ver. Hayallerinle şu anın örtüşememesine isyan ederken kendini nereye taşıdın? Hangi zamandadın ve nerede?

Bir anda değişen yaşam düzenimiz olması gereken mi?

 Elsik bırakyığımız küçük bir parça mı?

Kendinin sorumlulığunu ararken genel olarak, geniş açıdan da bakmayı seç.

Görmek istemediklerini farkedip kabullenmen başarının övgüsüdür belkide. Hislerini yokla.
 Sahip olduklarını gözlemle ve değerli olmasına izin ver.
Yeniliğe karşı direnme. Şu anda bakıp gözlemlememiz gereken yeni asırlık yaşam rotamızdır.

Kaynağın gelişinin idrakine varıp da, savunma mekanizmalarımızın devreye girişine dur demeden onunla mücadelelerimiz her koşulda olacaktır. Ta ki, değişiminizin faturasını kimseye değil de kendi içinizdeki kimyanıza dönüp yüzleştirebilelim.

Öncesi ve sonrasını: bugünün şartları ile tartarak baktığın zaman, Sahip olduklarına daha bir başka bakmaya başlarsın.

Sıkı sıkıya tutunduklarını kabullenmeye, sevmeye başlarsın. Vede bırakmak istemezsin de.
Zamanla bı girdapta nirlikte sürüklenirkeb bulacağız kendimizi. Bu süreçler bize eğiticidir, bilgilendiricidir, olgunlaştırır, akıllı, mantıklı düşünmemize ve doğru kararlar vermemize, her şeyde eşit davranmamıza yardımcı olur.

Gelecekte ne olacağınızı bilmediklerinize mücadele ediyorsunuz... farkına varın zihnin oyunu yarattıklatınla yaşamana katkısı olan ve seni yönlendiren kendinlesin.

Alışkanlıklarınızın değişmesine izin vermediğinizden dirençleriniz dir zorluk çıkartır.

Her yönden kendinle savaşırken mutasyona uğramaman adına korku: gelecek endişeleri: sahip olup bırakmak zorunda kalacaklarının direnci ile kaos yaratabilirsin.
 Işte en büyük düşmanın içindeki “zaman yolculuğunla yeni bir yaşama uyumlanma sürecin.” Bu nedenle değişime olan dirençlerinde muhalefet olmana sebep olan itici gücünle çatışmaya girersin.

Küçük bir değişiklik ile değişmeye başlayan yaşam düzeniniz karşısında alışkanlıklarınız boy göstermeye başlarken ardınızda sizi sürükleyen yaşama takılıp “ilerleyemezsem” korkusudur zorluk çıkartır.

Kıtlık bilinci, geçmişte savaş görmüş kişilerde daha sık karşılaşılıyor aslında.
Ancak kıtlık bilinciş sadece gelmiş vede geçmişten kaynaklı değildir sadece.
 Her toplumun bir birine aşılamış olduklarıdır ve virüs kadar hızlı yayılımına göre görülmektedir.
 “Sen ne yaparsan yap, ekseninde olupda doğrularını kopyalayan senden başkalarıda vardır.” (o kimse sen olmamak için uyarılara dikkat et ki hayatta kalasın. Zaman her birimize dokunmadan hayatta kalma mücadelesidir...)

Başkaların bu savaşı kazanır olmasına isyankar olabilirsin.
 Kendini küçümser durumla yüzleşmemek için direnirsin de. (bu değerlendirmelere empati yaparken kendi gözlemlediklerimdir.)
Zamanı kimse durdurmasa bile kendi içimizde biz o zamanı kör düğüm hale getirmiş bulunmaktayız.
Hayal aleminden çıkıp hücrelerin özgürce bu zor dediğimiz süreçte denge ve uyum içinde kalmalarıdır ve birlik içerisinde yürümeyi bilmemizdir.

Ayni gemide mi gidiyoruz yoksa başka bir yol mu ciziliyoruz? Kim bilebilir...

Hangi açımızla yaşama bakıp doğru bildiklerimizin değişiminin savaşı içerisindeyiz. Kazananların ve kaybedenlerin de eşit olduğunu, bir kez daha gözlerimizin önüne seriliyorken İç içe geçmiş düellolarınızın dışa salınışı le yansımaya başlama noktası ise, çıkılmaz zor olduğuna inandıkca nüksetmeye başlar.

Karmik sürecimiz muhalefet savaşla sonuçlanmakta. Ve, nabızlar yükseliyor, tansyonlar çıkıyor, paranın konuşmaya başlayacağını sananlarla parasız olanların mutasyonudur da diyebiliriz.

Kalıcı değişimlere olan dirençlerin kontrollerinin dışında, direnişleri yıkıcı olsa bile emin olunuz.
Bazen içinde bulunduğumuz konumumuzun farkında bile değiliz. Zor olanı farketmeyinceye kadar ki süreçlerimizde silkelenmemiz imkansızdır.
Dünya ters yüz olmak üzere. Neyle mücadele içerisinde olduğumuzu halen anlamış değiliz. Ileri geri konuşmalar bir an gelir tüm dengeleri bozarken düşünceleriniz sizi endişelendiren, korkutan sebeplerinizle yüzleşmekten kaçışınız savunmasız olur.
Yarım asırlık zamanı eskide bırakıp yeni bir başka asıra doğru yol almaktayız.


NUMEROLOG: Müjde Şener

22.3.2020
47/11/2

Gelecekte ne olacağınızı bilmediklerinize mücadele ediyorsunuz... farkına varın zihnin oyunu yarattıklatınla yaşamana katkısı olan ve seni yönlendiren kendinlesin

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 


20 Mart 2020 Cuma

KENDİNE DERS ÇIKART


KENDİNE DERS ÇIKART.

“Sen bu dünyadan değilsin” diyenlere şöyle bir mesajım olsun. “Biz bu dünyaya aitiz ve evrenle dünya arasındaki dengelerin yerlerini oynattığımız müddetcede bir çok istemediklerimizle karşı karşıya kalarak mücadele edeceğiz ki, istemediklerimizle olan şavaşı başlatan olurken, çözümü de yine kendimiziz bulacak olan.”

Korkunun önümüzde durmasını kaldırmak elimizdedir. Korku, bizim karşısında durmamız gerekendir…

Kimsemiz ölmeyecekse de bunu minimize etmek, yeni yaşama uyumlanırken geride kalanlarla farklı bir dünya düzeneği kurmaya başlarkende kendimizi bulmamız, istediğimizden önce buna emin olmalıyız. “EVET” diyorsanız o zaman “ben kendim için en iyisini yapmaya hazırım.” ve, DIŞARIYA ÇIKMA uyarılarına uymakla başlamamız gerekir.

Yaşamımızın anahtarı kendi elimizdedir.
Sana seni anlatacak hikayelerinde sen kendini anlatabildiğin kadar, seni anlayabileceklerini de anlamışsındır.
Zamana “dur” demek istersek önce kendimizi görebildiğimiz her şeyde yer almayı bileceğiz.
Kimse seni kendinden daha üstün göremez, sen bunu istemediğin müddetce...
Ayna: yansıttığın kadarının sana geri dönüşüdür. Insanların toplum olarak bize bizi yansıtıyor olması ise ŞANSIMIZDIR.
Geride kalacak, bir avuç insan mı dememiz gerekir? Sen istemezsen “hayır.”
Öyle olmaması için emin olmadıkca imkansızlıklara takıntılı olmamalıyız. Olaylara empati yapmak, her yansıyandan derslerimizi alarak olgunlaşırken bunu yapabilmemiz gerekir. Olaylara Perde arkasından bakıp neyi görmeyi tercih edip etmediklerimizi sorgulamalıyız. Senaryoyu yazıp çicen her kimse seni bu oyunun içerisine dahil etmesi, etmemesi garantisi yok ki.
Kendine sor: Yaşama sebebim, hayata tutunma nedenlerim nedir? diye.
Hayatını alay konusu hale dönüştürmek veya istismar edilen zamanını yok yere köreltmek mi istersin?
Istemediklerimize itaat edip boyun bükmeyiz “hayatımdan negatif olanları izole ederken, en büyük düşmanın kendi içimizde olduğunu bilirsek dikkatli ve bilinçli davranırız” öylede yapalım.

Yıların bir birini takip ettiği zaman içerisinde doğanın bizi içine çektiğini farkederiz. Herşeyden bir hiçlik, hiçlikten her şeyin önemi ile, bir birini takip ederken izlediğimiz yol: takip ettiklerimizin kendi yaratımlarımız olduğuna uyandırılırız.
Kendimizi, doğanın bize sunduğu hazinelerin arasında ilerlerken hayal ederiz hep. Yaşamımıza dokunan, bizi başka bir aleme sürükleyen farkloı başka insanların mucizevi işlevsellidir büyüleyen. Her birimizin farklı olması, her farklılıkla başka bir duygumuza dokunmasına izin verdikçe değişir hayallerimiz de. İstediğimiz kadarının bize katkısı olduğunu, içimizdeki gücümüzle elde edebiliriz. Yöneten ise kendimizden başkası değildir.
İsterken izlememiz gereken yol seçimlerimizle harekete geçirebiliyoruz. Ve, öylede oldu.

Yönlendirilerek teslim olmak yerine “yöneten ve yön veren olmayı seçtim.”
Böylece, başkaların gözünde devasa yerimiz olduğunu bilirsek özdeğer ve özgüvenimiz devreye girer. Önümüzde duran kalıplarımız, tabularımızın olduğunu bilsek bile, elimizden bir şey gelmeden dünyamıza, içinde yaşadığımız hayata uyum sağlamamız gerekiyormuştu ki yasalarla dengeli ve uyumlu bir şekilde “hayatta kalma ve, kalitemizin yüksek olsun” diyerek zamana doğru seçimlerle yaklaşabilme sürecimiz olsun.

Hepimizin taşımış olduğu misyonu vardır. Her birimizin içinde olduğu duruma karantina dense bile bu seçimlerimizle kendimize çeki düzen vermemiz içindir.
Korkunun önümde caresizliğimden dolayı durduğunu yıllar sonra farkettim. Özgüven eksikliği, özdeğer, ve çevre kirliliğim di. Beni yönetenin kendimden çok başkaların olduğunu ancak yapacak bir şeyim olmadığını, buna mecburum dediğimi, kurban psikolojisi ile hayatta kalma kavgalarımla sarmalandığımı anımsadım. Pes ettiğim dönemlerimde fiziksel, zihinsel ve ruhsal düşüşlerimle kalktım, yine düştüm pes etmedim kalktım yüzleştim, sabrettim ve hayatta kalma isteğim enerjisel yülseldikce. ARTIK YETER dediğim noktadaydım.

Değişen bakış açımızla, seçimlerimizde kendimizi onlardan izole ederken korumaya aldığımızı, hayatımıza farklı bir yön çizdiğimizi hatta çevremizi değiştirdiğimizi farkedebiliriz. Iç güdüsel olarak kendi gelen olan bu durum karşısında içsel savunmalar herzaman nükse eder. Önemli olan yaşama nasıl istekli tutunup tutunmamanızdır.

Mesafeli olmamız gerektiğini bilerek iyi gelecek her şeyi kabullendiğimiz zaman nefes alabiliriz. İyi gelmeyenden uzak dur!
Kendini korumaya al!
Geçmişi kabullen ve bırak ki etkisi seni takip etmesin …
Zaman bize en büyük hediyemizdir. Bizi kendimize getiren toplum olarak İZOLE edilmeyi bekleyenlerin yansıması ile baş başayız.

Dünya ile Evren arasındaki köprüyüz ve, bir birimize bağlı zincirler gibiyiz. Ayna olmuş kopyalanırken benzer benzeri çeken yaşama tabiyiz. Hiçlikten çok şeyler öğrenen, üreten, yoktan var edip yaratabilen, çalışkan milletiz. Kimyamızı eleştirdikce altındaki kaynağa dokunabilmek emin olun her yiğidin harcıdır. Zamanı yakalamak, olayların akışında kendimize güç, güven, cesaret vererek motive ederiz.

Kaybedecek bir saniyemiz dahi yok!.
Kabullenmemiz gereken gerçek ama olağan dışı içinde olduğumuz durumdur. COVİT 19 a karşı dim dik durmamız gerekirken hayatı “ti”ye alan kitle ile izole edilmesi gereken sindirim sistemlerimizdir. Yani kısaca kendimiz bu nedenle evde kalma şansımız varken bunu kullandığımız için mutlu olmamız gerekir.
Sabah gözümüzü açtığımız zaman çok geç kaldık dememek, sevdiklerimizin ölmemesi adına değer verdiğimiz doğa, iklime ve dünyaya gülümseyen kalplerimiz olsun diliyorsak. İmkansız olanı izole ederek başlayabiliriz...

Sağlıklı Günlerimize.

NUMEROLOG: Müjde Şener

21.3.2020
46/10/1

HABERAL KIBRISLOI GAZETESİ 

19 Mart 2020 Perşembe

KENDİNE DERS ÇIKART


KENDİNE DERS ÇIKART.

“Sen bu dünyadan değilsin” diyenlere şöyle bir mesajım olsun. “Biz bu dünyaya aitiz ve evrenle dünya arasındaki dengelerin yerlerini oynattığımız müddetcede bir çok istemediklerimizle karşı karşıya kalarak mücadele edeceğiz ki, istemediklerimizle olan şavaşı başlatan olurken, çözümü de yine kendimiziz bulacak olan.”

Korkunun önümüzde durmasını kaldırmak elimizdedir. Korku, bizim karşısında durmamız gerekendir…

Kimsemiz ölmeyecekse de bunu minimize etmek, yeni yaşama uyumlanırken geride kalanlarla farklı bir dünya düzeneği kurmaya başlarkende kendimizi bulmamız, istediğimizden önce buna emin olmalıyız. “EVET” diyorsanız o zaman “ben kendim için en iyisini yapmaya hazırım.” ve, DIŞARIYA ÇIKMA uyarılarına uymakla başlamamız gerekir.

Yaşamımızın anahtarı kendi elimizdedir.
Sana seni anlatacak hikayelerinde sen kendini anlatabildiğin kadar, seni anlayabileceklerini de anlamışsındır.
Zamana “dur” demek istersek önce kendimizi görebildiğimiz her şeyde yer almayı bileceğiz.
Kimse seni kendinden daha üstün göremez, sen bunu istemediğin müddetce...
Ayna: yansıttığın kadarının sana geri dönüşüdür. Insanların toplum olarak bize bizi yansıtıyor olması ise ŞANSIMIZDIR.
Geride kalacak, bir avuç insan mı dememiz gerekir? Sen istemezsen “hayır.”
Öyle olmaması için emin olmadıkca imkansızlıklara takıntılı olmamalıyız. Olaylara empati yapmak, her yansıyandan derslerimizi alarak olgunlaşırken bunu yapabilmemiz gerekir. Olaylara Perde arkasından bakıp neyi görmeyi tercih edip etmediklerimizi sorgulamalıyız. Senaryoyu yazıp çicen her kimse seni bu oyunun içerisine dahil etmesi, etmemesi garantisi yok ki.
Kendine sor: Yaşama sebebim, hayata tutunma nedenlerim nedir? diye.
Hayatını alay konusu hale dönüştürmek veya istismar edilen zamanını yok yere köreltmek mi istersin?
Istemediklerimize itaat edip boyun bükmeyiz “hayatımdan negatif olanları izole ederken, en büyük düşmanın kendi içimizde olduğunu bilirsek dikkatli ve bilinçli davranırız” öylede yapalım.

Yıların bir birini takip ettiği zaman içerisinde doğanın bizi içine çektiğini farkederiz. Herşeyden bir hiçlik, hiçlikten her şeyin önemi ile, bir birini takip ederken izlediğimiz yol: takip ettiklerimizin kendi yaratımlarımız olduğuna uyandırılırız.
Kendimizi, doğanın bize sunduğu hazinelerin arasında ilerlerken hayal ederiz hep. Yaşamımıza dokunan, bizi başka bir aleme sürükleyen farkloı başka insanların mucizevi işlevsellidir büyüleyen. Her birimizin farklı olması, her farklılıkla başka bir duygumuza dokunmasına izin verdikçe değişir hayallerimiz de. İstediğimiz kadarının bize katkısı olduğunu, içimizdeki gücümüzle elde edebiliriz. Yöneten ise kendimizden başkası değildir.
İsterken izlememiz gereken yol seçimlerimizle harekete geçirebiliyoruz. Ve, öylede oldu.

Yönlendirilerek teslim olmak yerine “yöneten ve yön veren olmayı seçtim.”
Böylece, başkaların gözünde devasa yerimiz olduğunu bilirsek özdeğer ve özgüvenimiz devreye girer. Önümüzde duran kalıplarımız, tabularımızın olduğunu bilsek bile, elimizden bir şey gelmeden dünyamıza, içinde yaşadığımız hayata uyum sağlamamız gerekiyormuştu ki yasalarla dengeli ve uyumlu bir şekilde “hayatta kalma ve, kalitemizin yüksek olsun” diyerek zamana doğru seçimlerle yaklaşabilme sürecimiz olsun.

Hepimizin taşımış olduğu misyonu vardır. Her birimizin içinde olduğu duruma karantina dense bile bu seçimlerimizle kendimize çeki düzen vermemiz içindir.
Korkunun önümde caresizliğimden dolayı durduğunu yıllar sonra farkettim. Özgüven eksikliği, özdeğer, ve çevre kirliliğim di. Beni yönetenin kendimden çok başkaların olduğunu ancak yapacak bir şeyim olmadığını, buna mecburum dediğimi, kurban psikolojisi ile hayatta kalma kavgalarımla sarmalandığımı anımsadım. Pes ettiğim dönemlerimde fiziksel, zihinsel ve ruhsal düşüşlerimle kalktım, yine düştüm pes etmedim kalktım yüzleştim, sabrettim ve hayatta kalma isteğim enerjisel yülseldikce. ARTIK YETER dediğim noktadaydım.

Değişen bakış açımızla, seçimlerimizde kendimizi onlardan izole ederken korumaya aldığımızı, hayatımıza farklı bir yön çizdiğimizi hatta çevremizi değiştirdiğimizi farkedebiliriz. Iç güdüsel olarak kendi gelen olan bu durum karşısında içsel savunmalar herzaman nükse eder. Önemli olan yaşama nasıl istekli tutunup tutunmamanızdır.

Mesafeli olmamız gerektiğini bilerek iyi gelecek her şeyi kabullendiğimiz zaman nefes alabiliriz. İyi gelmeyenden uzak dur!
Kendini korumaya al!
Geçmişi kabullen ve bırak ki etkisi seni takip etmesin …
Zaman bize en büyük hediyemizdir. Bizi kendimize getiren toplum olarak İZOLE edilmeyi bekleyenlerin yansıması ile baş başayız.

Dünya ile Evren arasındaki köprüyüz ve, bir birimize bağlı zincirler gibiyiz. Ayna olmuş kopyalanırken benzer benzeri çeken yaşama tabiyiz. Hiçlikten çok şeyler öğrenen, üreten, yoktan var edip yaratabilen, çalışkan milletiz. Kimyamızı eleştirdikce altındaki kaynağa dokunabilmek emin olun her yiğidin harcıdır. Zamanı yakalamak, olayların akışında kendimize güç, güven, cesaret vererek motive ederiz.

Kaybedecek bir saniyemiz dahi yok!.
Kabullenmemiz gereken gerçek ama olağan dışı içinde olduğumuz durumdur. COVİT 19 a karşı dim dik durmamız gerekirken hayatı “ti”ye alan kitle ile izole edilmesi gereken sindirim sistemlerimizdir. Yani kısaca kendimiz bu nedenle evde kalma şansımız varken bunu kullandığımız için mutlu olmamız gerekir.
Sabah gözümüzü açtığımız zaman çok geç kaldık dememek, sevdiklerimizin ölmemesi adına değer verdiğimiz doğa, iklime ve dünyaya gülümseyen kalplerimiz olsun diliyorsak. İmkansız olanı izole ederek başlayabiliriz...

Sağlıklı Günlerimize.

NUMEROLOG. Müjde Şener

20.3.2020
45/18/9

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 
,

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...