29 Şubat 2020 Cumartesi

YAŞAMINI ZAMANINA GÖRE UYARLA


YAŞAMINI ZAMANINA GÖRE UYARLA

Dengi dengine yaşamına sıkı sıkıya sarıldığın her şeyinle sen kendin olma mücadelelerinde hayatının nersindesin? Kimliğin ile değerinin ön görülerinden derslerini alıpta, farklı zamana tekerür edecek bilincinle zamanına sahiplen. Ve o senden başkası değildir asla unutma çünkü, içindeki zenginliğinin ışığının parlaması değil onu açığa çıkartabilmen önemlidir.

Yaşamını zamanına göre uyarlamak mı, yoksa yaşamına göre zamanı mı uyarlamalı? Sencede her ikisi arasındaki farkın ne olduğu önemli değilmi? Mesela karşılıklı alma verme enerjinle her ikili arasındaki bağı ile gücü: hissederek birlik içinde kalmak gibi… sabrınla zamanına göre uyarlanmaya benzer. Ikili arasındaki düelloyu hissetmek gibi…
Seçimlerinde sana göre uyarlananla uyumlu olma çabalamaların gibide diyebilirsin.

Olumlu olumsuz her niyetinin kapı açtığının ne kadarının farkındamısın?
Kimse için değil kendine yarattığın alışkanlıklarınla oluşan duygun, düşüncelerinin, hislerinle zamanı kontrolün altında tutabilmen mümkündür.
Nasıl değil mi?
Elbette, kulağınla duymak veya birbaşkasının kolaylıkla anlatır olması sanada basit gelir.bende yaparım dersin ancak iş icraata girdimi sabrınla, inançlarınla, duygularınla, özveri, önemseme vs… ile de sınanmaya başlarsın. Hepsi bir arada oldu mu Uygulamak “zordur” inancınla zihninde seni yoran sana ait olmayan kodlarındır, inançlarındır, alışkanlıkların yada bağımlı oldukların devreye girer. Hatta bazı takıldıklarından dolayı sana “saçma” dedirten inancınla zihnini meşgul eden sinsi egonla mücadelelerinden inandığın doğrunla olursun.

Kimse için değil, kendine yönelerek neye inanırsan onu hayatına taşımakla mükellefsin.
O halde şimdi şu andan itibaren kendini geliştirmek ve, yenilemek istermisin?
Elbette ki öyle, daima daha güçlü, güzel düşüncelerinle olman sana huzur ve dinginlik verdi mi sadece kendini hediyelendirilmen mükafatın, ödülün olur. Önce ben dersin ardından çevren yaşamın yansımalarınla birlik içerisinde dengi denginle tam ve bütün olmaya başlar. Bu seni kendi içindeki kilitli kalmış duygularının açığa çıkması için bir başka yaşam yolun olur. Ve, sen bu hayat ile kalmaya başlarsın. Zamanını ne kadar doğru vede verimli kullanırsan günün sonunda verdiğin kadar mükafatını alırsın.
(Kendine atacağın adımlarında olmak istediğin kimliğinle seni tanıştıran olaylar sonrasında ve ardında olup önünde siper almış inançlarını geride bıraktığın zaman yeni kapın açılır ve niyetlerinin gerçeğe dönüşmesinden mutluluk duygun kabaracaktır.)
Olumlu düşünerek, hayatına pozitif bakıp dilediklerine sahip olman: iç huzurunla birlikte daha çok kendine yönelip ne kadar güzel yollar kateddiğini nerede eksiklerin olduğunun farkını yakalarsın.
Her şeyden azar azar dozajında tatman, olanın olabilmesi için ettiğin mücadelelerinde kendinin bir adım ötende durmaya başladınmı kazanan sen olursun.
“Herkes her şeyi diler, isterken sen kendin için ne istediğindir önemli olan.”
Günün sonunda başkası için değil de kendine ayırmadığın zamanını farkedecek ve mükafatını dilerken kendinden başkasından dilemediğini, silkelendiğin zaman anlarsın.
Doğru zamanı yakaladın mı kimseden bir beklenti içinde olmadan nasıl yaşanılabileceğini böylece öğrenirken “öz” değerin ile daha küçük şeylerin büyük oluşu ile geleceğine ışık yakmaya başlarsın.

Genellikle taleplerimiz olmayanlar yönünde olur. İsterim dersin ama “olması imkansızdır” diyen iç sesin ile egon senin adına olup olmayacağına karar verir.
Ya sen! buna izin verdiğinden dolayı olduğunun bilincinde misin?
Gerçek sen ne istersin?
Mesela, Yaşamında ne olursa tatmin olursun?
(Düşündüklerimizdir bizi yoran.) Oysa isterken inanmalısın. Inanırken de hayalinde otomatik yaratımına saygı göstermek durumundasın. Ve, şimdi şu anına yansıyan içindeki his ile ilettiğin enerjinle beslenmeye başla.
“ Ben sevgiyim, seviyor, seviliyorum, ben güzelim sağlıklı, başarılı dilediğim her şeye sahibim” İstemek, dilemek, talepte bulunman zor değil sadece istemeyi seç ve, sadece istediklerine odaklı kalmaya başla.
Elindeki gücünü keşfederken neyin nasıl birşey olduğunu denemeden, algılayamadan bilmezsin.
O’gün şimdi olduğunu varsayıp alıp kabullen ve kullanmasını öğrenmen için çaba sarf et! Böylece bilinmeyeni bilmeye açarsın kendini.

Geçmişimdeki ben yani küçük bir çocukken aklımın estiği yerde durup kendimi dinlemeyi hep sevdim. Halende öyle. Bana nerden geldiğimi ve neden geldiğimi anımsatan yaşamımla uyanışlarımdan mesaj veren gelen zaman yaşamıma ışık tutarken içimdeki Çocuk büyümeye devam etti. Kişisel kimliğim ile zamanı yoklarken, her nerede ve ne zaman var olsam da “beni kendime yönlendiren yaşanmış vede yansımış kimliklerin duyguma dokunmaları ile kendime yönelebilmeyi öğrendim”. Sende kendin için en bilinmeyen yönlerini keşfet mesela. Sezgilerinle ortaya çıkartacağın eksiklerini tamamlayan sen ol!.
bana doğru gelen yansımalarım çekim gücümdür. Benimle birlikte var olanın üzerine inşa ederek yarattıklarımla mutluyum. Mutsuz olduğum dönemlerimi anımsarken şimdi gülümseyebiliyorsam bunu yine kendime borçluyum. Hiç bir şeyin nedensiz olmadığı dünyamızdan gelip geçerken akışta kalmak, anı yaşamak, kendi gücünü keşfetmen, farkındalığını yakalamış olmak, seçim yap diyen iç sesinle hislerinle, duyuların, duygularınla tanışmış olman seni ürkütmesin. Bir ben varsa bir de benden başka beni temsil eden sezgilerimleyim…
Aynen senin gibi duyuları olan ve hayatı severken dengi dengime yaşama sarıldığım kendimim.

NUMEROLOG: Müjde Şener

1.3.2020
26/17/8

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

25 Şubat 2020 Salı

DÜŞÜNCELERİNE KULAK VER


DÜŞÜNCELERİNE KULAK VER.

(Her olmayana karşılığın olumlu teşkinler olsun!..)

Dünü alıp bugüne taşımamalısın. Tüm hayatın hayallerinden gelip giderken seni kendi içinden çekip çıkaracak olan düşüncelerinlesin.
Hayallerine ne ekersen onu yaratıp yaşarsın. Zamanı doğru ve verimli kullanman seni geleceğinle ödülendirendirecek…
Düşünceler aklından gelip geçen en değerli hazinendir. Geçmişin hikayelerinden sıyrılamadığın zaman hep takıldıklarınla silkelenirsin. Sanki o gün bugünmüş hissi ile o anı tekrar tekrar yaşarsın. Bir de neden hep benzer şeyler yaşıyorsun diye kendine sorup durdukca geçmişi anmadan etmediğinin farkındalığı ile kontrolsüz davranışların yaşamında sürükler seni.
Her nereden, hangi zamanlardan bugüne kadar taşımış olduklarındır önemli olan. Nerede kimlerle ne yaşadığını en iyi bilen sensin. Kimlere ne yaptığın, hangi duygun ile nasıl düşünce içinde kaldığını sorgulamaya başla. Kimler canını acıtmış veya bilmeden birinin canını yakmış da olabilirsin. Her olanı bir de kendine sormayı ihmal etme. Çünkü, her olan olmayanın senle alakalı olduğunu ilerleyen zamanlarda anlayacaksın. Belkide anlamaya başladın bile.
Sakla zamanı gelir dedikleri döngü ile karşı karşıya deldinmi seni benzer hikayelerinle yüzleştirir.
Bugün hayat amacını yönlendirmende aracı olmuş, acıyan duygularındır. O zamanlar yaşanmış olaylarda kırılmış olabilirsin. Fakat güçlü olman, benzer nedeni yeniden yaşamaman için dikkatli vede temkinli hareket etmeye başlarsın. Bu uyarı hissin sende seni geçmişten kalan duygularınır. Eski yaşanmış bir nedenden dolayı dikkatli olmaya başlarsın. Bilinçaltındaki o his ve duygun, her benzer bir şey yapacağın zaman seni uyarmaya, tetikleyerek sinyal vermeye başlar. Benzer benzer olayları yaşamına çeken sendeki frekanslarındır. Bu frekansların ise bilinçaltındaki zamanı gelmiş değişmesi gerekenlerdir...
Her değişiminin nedenleri hayat derslerindir. Kimse durduk yere kendini olmak istemediği bir yere taşımak istemez. Sende öyle.

Hissettiğin her şey kendine göre değerlendirilmiş şeklidir.
Aynalık yapan olaylarda kendini kabulleneceğin halinle hareket ediyor bulacaksın.

"Bugün yaşadıklarıma bakarım ben" diyerek yüzleşiyorken
İmkansız olanlar, nasıl veya nerede, kimlerle cevap bulacağın hiç belli değildir.
Akışa göre hareket etmek, geldiği gibi, geçen zamanla "yoğrulmak" demekle, bir çok etkisizleşmesi gereken, durmak yada hareket edilmesi gereken durumları kaçırdığını gözlemlersin. Hiç bir şeyin nedensiz olmaması, her olan ile mutlu olurken, olmayan oldumu silkelenirken bu düşünceye nerden sahip oldğunu anlarsın. Haklılık ile haksızlık içerisinde kendini gözlemledikçe nerede eksiğin olduğunu ve nasıl bir formül ile ne yaman gerektiğini sana anlatacak hikayelerinden uyanışa geçersin.

Hayatın sana ne veriyor? Yada almayı hedefliyorsun?
Hayatın kuralının öyle olması, seni şartlandırıyor oluşundanmı?. Onlara odaklı hareket etmek, otomatik pilota bağlı gelişir her şey. "İste!.. Hisset!.. Ve, yaşa!.."

Zaman iyileştiricidir. Kaybolmuş anılarına yüzleşmene imkan sağlayarak ilerlemene olanak verir.

Atmak istediğin adımlarının önünde engel mi var?
Başarılı olmak, hedeflerinde istediğine ulaşman için neye gereksinimin var?
Ardınan sıraladıkça hiç bitmeyecek sorunlar var sanırsın..Sorunu sorun yapan zihin yapındır... Oysa, haline şükretmek, imkansızın peşinden gitmeni bırakıp olanı kabullenirken "Nasıl daha çok imkan, olanak sağlayabilirim" diye düşünürsün.

Baktıkça gördüğün engeller! Bahanelerin, mazeretlerinle zaten yaratıyorsun.
Bilinçli olduğun veya olacağın kendinden başkası olmamalıdır. Farkında olmadan yarattığın düğümleri çözmek için kendine bir adım atman demek, ilerleyeceğin kulvarlar akışında olacaksın..

Düşüncelerle hissettiğin, imkansızmış gibi gelen durağan şeylerdir. Çözülmesi gereken inançlardır.

" Bu zorlu süreçler insanın kendini taraması gibidir... Oysa, kendine atacağın küçük bir adım, çözülen bir düğüm ve ardından rahat nefes almana, huzurlu olmana, mutlu olma yolunu açacak anahtardır."

Hayatı anlamak, imkansız olanı başarmak gibi gelebilir. Negatif yarattığın her bakıp gördüklerinle ancak sınırlar içerisinde kalarak yaşarsınız

BAŞARININ ANAHTARI KENDİNDE GİZLİDİR. İSTERKEN ADIM ATMAYA CESARETİN OLSUN. DAHA İYİSİ İÇİN İSE: GEÇMİŞ TÜM TAKINTI, KURUNTU, EVHAMLARINDAN KENDİNİ SOYUTLAMALISIN. DAHA İYİSİ İÇİN İSE HİÇ TEREDDÜT ETMEDEN NASILA ODAKLI YAŞAMANDIR…

Tüm bunları hayatında derleyip toparlarken seni kendi içinde tıkayan olumsuz yargı, eleştirilerinden, endişelerinle mutuzluğa değil olumlu düşüncelerin için olumlu telkinlerine ihtiyaç duyarsın. O adımı kendine atabileceğin gücünü kullan. Sebep veya nedenler atayarak zamanını kendinden çalma. Son derece hayatın anahtarı kendi elkinde iken bunu kullanma kılavuzun sana yansıyan her şeyin içerisinde duygularını tetikleyen hislerinle gelirken değişimin düüncelerindeki blokajlarındadır. Her olmayanı olumlu güzel düşüncelerinle değiş.

NUMEROLOG: Müjde Şener

26.2.2020
32/14/5

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 



23 Şubat 2020 Pazar

YARGILAMA YARGILANIRSIN


YARGILAMA YARGILANIRSIN…



Çevremde dedikodu yapanların olması, kendilerinden çok başkaların hakkında konuşmalarından sindiremediğim bende hazımsızlığa neden olduklarıydı. Onları dinlemekten başka çerem yokmuş gibi yanlarından saygısızlık olmasın diye uzaklaşamıyordum ama, muhalefet olmaktan kendimi alamadığımdan tepkilerim sıkıcı olurdu.
Zamanla sus kalmayı seçmek durumunda kalmıştım. Dinlemeyi, sabırlı kalmayı öğrenirken insanları sorgulamaya başladım. Bu insanlar bana ne anlatmaya çalışıyordu?. Benim bu kişilerle geçirmem gereken zamanlar da kendimi geliştirdikçe çevremi daha başka gözle izleme nedeni yaratmıştı. Kendini tanıma sanatı çevrende senle birlikte olan kişilerle çıktığın hayat bağlarından derlenip toparlayacağın gelecek kaderin bağlıdır. Onlar gibi olmak istemiyordum. Kimsenin ne yaptığına takılmamayı seçmiştim. Oysa her olan olmayanın yaşamımdaki değişimim ile dönüşümüme katkısı deneyimlediklerimle bana hizmet ettiğini farkediyordum.

“ben herşeyi kendi gözlerimle görmeden, kulaklarımla duymadan, o kişilerin ağzından dinlemeden inanmayacağım” diye kendime telkinlerde bulunuyordum. Sürekli karşıma yargısız infaz eden kişilerin çıkması sonucu irkiliyor ve o ortamdan uzaklaşıyordum.
Ne zaman, tam da güveniyorum desem istemediklerimle karşılaşıyordum. Ne zaman sevsem sevilmediğimi farketmiştim. Önemsedikçe önemsenilmemenin nasıl bir his olduğunu gözlemledim. Insanların dert ortağı olurken taşıdığım onca karmik bağların yükümlülüklerini, sıkıntıları beni hasta etmişti. Ta ki bilinçli fikirlerimle sahip olduğum kendi nefsime, gücüme sahip olup nerede durmam gerektiğini bilebileyim.
“Ben sen değilim.” bilinçaltımda sürekli sorgulamış olduklarım ile çatışmaya girdim. Her düşümün uyanış şekli vardır. Onun bıraktığı izlere kadar taşımış olduklarının sana ait olmadığını anlayıncaya kadarki süreçlerden kendini ayrıştırmalısın. Önce hangi duygun tetiklendi bir izle…
Her silkelenişimle kendi kararlarımı kendi başına verdikçe bu gibi insanların hayatımda olmasını kestim, iptal edip teşekkür ediyordum. Ben sen değilim demeye başlayan zihnim ile gücümü elime almaya başlamış oldum. Hislerimde yanılmadığımı anlamam gereken gelecek olanların bana katkısı ile olgunlaşacağımdı ve öylede oldu.
“Ben ağlama duvarı değilim”. “Değişime niyetli olan kişiler karşıma çıksın, beni yormadan kolaylıkla bana geldin” diyordum.
Beni yoran ve enerjimi emen insanların hayatımda neden olduğunu şimdik daha iyi anlıyordum. Dünya okulu derslerim ve sınavımdı. Seninde öyle…
Kendi işini kendin yapacaksın. Bu bedenin kontrolü bendedir, patronu benim” diyordum kendime. Kimseye bağımlı kalmamayı, düşe kalka idrak etmiştim.
Herkese hak ettiğinden fazlasını vermeyeceksin. Insanların seni sömürmesine değil zamanın gelişinin en büyük zenginliklerinin içinden sana hediye ettiğini gördükçe hikayelerinin önü ve ardı tam anlamı ile öyle olur.

Gerçek kimliğimle kişiliğimin önemini kazandıkca hayatın bana gülümsemesini başlattım.
Istemem dediklerimin mücadelelerinde kendimi olgunlaştırdıkca nedensiz gelmeyen bu cümlelerimle farkında olmadan yönlerimi değiştiriyormuşum.
Ne zaman bilinçli vede farkındalıklı olmaya başladım, deneme yanılmalarımın katkısı ile olgunlaşmaya, hayata, olaylara, başka yaşamlara farklı gözlerle bakmaya odaklandım.

Yansıyarak tetiklendiğim her şey yıllarımın birikimleriydi. Bilinçaltıma kodlanırken, ondan bana giden gelen katkıları olduğunu tesbit ettim. Hislerimin gücünü gözlemlediğimde bana nerden geldiğini, kimlere takıntılı kaldığım gerçeğimi anlamışım. Aradığım cevaplarımla gelmişin içerisindeki enerjilerin kökenini yoklamama vesile oldu. Herşey tam da dediğim gibi bilinçaltımdaki kodlarımdaydı.

Hayatı “ayna” gibi üzerimde taşıdıkca, yanımda bakıp gördüklerim yansımalarımla yaşamımda olmasına izin verdikçe, önümdeki perdenin kalkmasına izin verdiğim kadar katkım oldu.
Her neden bir birini tamamladımı sebepsiz olmamasını bilip doğru hamlelerimle idrak edip, kolaylıkla o zamanı şifalandırabileceğimin hesaplaşmalarında şimdiki farkındalığımla gücümü elime alıyordum ve o zaman geçti vede bitti diye düşünmeye başlıyouz.
Kendi farkındalığın ile yaşamayı seç. Bu seni kendinden çok başka bir dünyaya taşıyacak farkındalığını yansıtmaya başlayacaktır.
Geçmiş kimliğini bugün yoklamaya başladın mı değişenin ne olduğunu anlamaya başlarsın.
- Daha güçlüsün ve kendine karşı ne istediğinden eminsin.
Istediklerin ile istemediklerinin arasındaki mücadelelerinde etmiş olduğun her kavga sebepsiz değildir. Bilinmeyen bir gücün arasında kendini kontrol eden bir yönünün olduğunu sana söyleten iç sesin veya sevgilerin hareket etmeni kolaylaştırırken “ben dünyaya neden geldim? Soru zihninde gezinmeye başlar.

BAŞARI EMEK İSTER, SABIR GEREKTİRİR, ÖZVERİ OLMASI LAZIM KARŞILIKLI ANLAYIŞ SEVGİ VE DEĞER GEREKİR.

NUMEROLOG: Müjde Şener

24.2.2020
48/12/3

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

22 Şubat 2020 Cumartesi

BAŞKASININ DEĞİL KENDİ MUTLULUĞUNU ARA


BAŞKASININ DEĞİL KENDİ MUTLULUĞUNU ARA.

Çevremdeki insanların yansımalarıyla kendimi yoklamaya ve kim olduğuma özenmeye başlamıştım. Herkesin farklı olması, kimsenin göründüğü gibi olmaması, beni başta ürkütmüş olsada hiç bir kimsenin hayatımda olması nedensiz değildi.

Her olan ve olmayanların karşılaşmalarından sorumlu kişi ben olduğumu anlamıştım. Zamanla olgunlaşırken geçmişi bugüne taşımamdan kaynaklı, “karma” yarattığımdandı. Bilinçsiz olduğumdan bugüne kadar taşımış olduğum kaygı ve korkularımda “Bende onlar gibimiyim” diye düşünmeye başladım. Bilinçaltımda beni bu düşüncelere yönlendiren neydi?
Ona sahip olduğum gelmiş ile geçmişimde sebeplerin kayıtları her ne isterse olsun değişmesine karar verdiğimden bakış açım beni o zamana değil geleceğe onsuz nasıl ilerleyebileceğimin formüllerini zihnimde değerlendirmeye yönlendirmişti (O zaman kendimi gözlemlemeye ve Olmak istediğim kimliğim, kişiliğim herşeye rağmen ilk sıraya yerleşti).

Aynaya baktığım zaman olmak stediğim kimliğimi görüyordum. Ne zaman çevremle bir şeyler yapmak istesem o zaman yalnız olduğumu beni kendimden çaldıklarını farkederken olmak istediğimin dışında oluşuma ürküyor sonrasında ben “ne olacağım” diyordum…
Anlıyordum ki, tümden korktuğum hiç bir şeyden kaçamadığımı ve zamanla yüzleşirken bu duyguya neden olduğumdan “kendimden özür diledim”, kendimle barışmama sebep oldu. Vede olgunlaşıyordum...

Geçmişimi düşündükçe ilerleyemediğimi, sadece olduğum yerde kalmama neden olduğunu zamanın gelişi ile gidişini kaçırdıkca, bir şekilde ilerleyen yaşamla yerimde sayıyor oluşumu farkedince duraksadım. Kendime ne yapıyorum diye düşündükçe. Geçmiş geçti gitti vede bitti. Şimdi şu anda önemli olan yapabileceklerinin en iyisini yapmandır diyordu içimdeki ses.
Kimseden bir beklenti içinde olmadan nasıl bir hayatın olması gerektiği şekilde yaşayabileceğini de o zaman anlar insan...
Kişiye göre değişen hayat derslerin, kişisel düğümlerin, düşlerinden kopup gelişinden anlayabileceğin derslerinle yada ben öyleyim diye sanırken dışa yansıttığım senaryomda mağdurları oynamayı seçmişim.
Içimdeki gerçek yansımalarımın karşılığını aldığım zaman kendime kızıyordum. Sanki açığa çıkartılmış duygularımın oyun bozan olan kırılmalarımlaydım.
Aslında her olan olmayanın hayrıma olduğunu işte o bilincimin farkındalığı ile algılamış oldum. Sınırlar içerisindeki dünyam ile, sonsuzluğun içerisinde geniş yelpaze gibi açılan zenginliğin anahtarını hak ettikçe, dirhem dirhem almayı seçmiş oluşumdan kaynaklıydı.
Ardındaki sebepler başkası veya başkaları ne diyecek korkumun oluşuydu.
Bu bana Atalarımdan kalan mirastı ve bilinçaltıma öyle yerleşmişti. Oysa bu bana ait değildi. Yalnız kalma korkularım, terkedilme korkumdu veya başaramamak gibi endişelerimlerydim.

Oldum olası “dedikodu”dan korktum, yargıdan, eleştirilerden hep kaçmışımdır. Insanlar beni olduğum gibi değilde olmadığım şekilde varsayımları ile değerlendirmeye çalıyordu. Aslında kötü bir şey değildi bekide, yakıştırdıkları içindi de. Zamanla kendimi olumlu telkinlerle motive etmeyi başardım. Bıraktım düşünmeyi ve demek ki önemseniliyorsun, değer veriliyorsun güzel işler yapıyorsun ki konuşuluyorsun…
Oysa kendime haksız yere mağdur edilmeyi yakıştırmıyorsamda, incindikce olumsuz değerlendirmeler aklımı, zihnimi, bilinçaltımı bana yoklattırıyordu.
Aynadaki yansımalar modeli farklı bir başka imtihana tabi olmuş suçlu gibi açıklanılması imkansız olan o anki bastırılmış duygularımla sınavdaydım.
Benden hep bir açıklama isteyen insanlarla yüzleşmek durumunda kaldığım zaman cümleler ağzımda düğüm oluyorken, kendimi haksız yere mağdur hissedip üzüldüğüm dönemler herşeyden kaçmama neden oldu. Bir yerde yüzleşmem gerekirken savunamadığım kendimi kötü hissedip olaylardan kaçmayı seçtim. Sebep veya nedenler yada savunmasız kalmış imkansızlığın içerisinden çıkılmaz olduğum dönemlerden kalma kırıntılardı bunlar.
Geride kalmış olsada, aklımdaki veya duygumda bilinçaltmdaki kodların oluşuydu. Sürekli değişimlerle birlikte değişirken imkansızlığın diğer yönünden kaçışı bırakıp artık yeter dediğim zaman durdum.
O gün tüm geçmişe meydan okumaya başlarken her nerede kimlerle nasıl düello içinde kaldıysamda vizyonumdan filim şeridi gibi gelip geçen mücadelelerime dur dedim.
Gücünü eline al. Kimseye meydanı boş bırakma ve açık kapılarını kapat. Insanlarla olan ilişkinde senin enerjini aşağıya çekenlere güle güle dedikçe etrafındaki olayların seni etkilememesini sağlarsan başlangıç seviyen yükselmeye başlar. Enerjilerin arasında kendini önce tanımak zorundasın, ardından kimse için yaşamadığını anlarsın ve yaşam yolun değişmeye başlar.
Herkes her şeyi söylesede sen kim olduğunu biliyorken kimsenin yargılamasına izin vermiyorum dersin. Ben kendimle gurur duyuyorum. Hayatımın tümü kendi ellerimdedir diyerek olumlu telkinlerim işe yarıyordu. Bilinçaltımdaki olumsuz yargılar eleştirilere bu şekilde cevp verdikçe kendi yolumu değiştirip bir kapı kapatırken başka kapılar açıyordum.

Farkında olmadan bilinçaltımıza aşılanan kodlar ürkütücüde olabilir. Anlamsız giden gelen düğümlerin arasında çözümler farkına vardığımız an çözülmesi demek huzur, dinginlik ve mutluluğumuzdur.

Daha iyi bir hayatı herkesten fazla hak ediyorsan sende kendin için en derin duygularıdan çekip çıkartarak yüzleşmeyi seç. Kimse için değişmediğini anladığın zaman hikayeni yeniden yazmaya başlarsın.

Müjde Şener


23.2.2020
47/11/2
HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

20 Şubat 2020 Perşembe

BAKIP GÖREBİLDİKLERİNE BELKİDE AYNA OLAN SENSİN...


BAKIP GÖREBİLDİKLERİNE BELKİDE AYNA OLAN SENSİN…

HAYATI EMPATİ YAPARAK KENDİNİ ÇEKİP ÇIKARTACAĞIN ESKİ KALIPLARINDAN BUGÜNE İSTEDİKLERİNE TAŞI

Her olan olmayanın hayrımıza olduğunu henüz anlayamamış olmamız bizi geçmişimizde takılıp kaldığımızı vede hiç bir şekilde zamanın ilerleyişi ile ilerleyemediğimizi gün gelir devran döndükçe anlarız ancak anlayamayanlarda vardır.
Yaşamın bize neler sunduğu neden önemli olsun, sizce?
Sürekli değişen zamanla olgunlaşırız. Değişen duygu, düşüncelerimizle kendimize çeki düzen vermeye başladık mı zamanın gelişi ile gidişinden yeni gelen nesillerle birlikte denge, uyum içinde kalabileceğimizin ipuçlarını akışla beraberinde almaya başlarız.
Her dokunuşun değişimlerimizle bize katkısı olabileceğini öğrenirken ilerleyen zaman: geleceğin bıraktığı izlerle, farklı algı vede olaylara bakmaya başlarmışız meğer.
“Keşke”ler aklımızı çelerken şimdiki mantığımızla olsaydık demezmiydik?
Benim gibi eminim ki bir çok kişi kendi içinden de olsa bu cümleleri kullanmıştır.

Aynayla göz göze geldik mi, aramızdaki teması kurarak neye ihtiyacımız olduğunu veya nasıl hissettiğimiz ile kendimizi şekillendiririz. Önce ben demeye başlarız. Motive edilerek kendimize gülümsediğimiz o an en mutlu olduğumuz zamandır. Dışarıya karşı içimizdeki hislerimizdir taşıdığımız kadarı ile yansıttığımız. Böylece kimse için değil kendimiz için ne kadar özene bezene hazırlık ederken ihtiyacımız olandır aynada aradıklarımız. O yansıma belkide sensin senin sayende göremediklerimizi bakıp gözlemleme şansı yakalamış olduğumuz.

Günden güne olgunlaşmamıza aracı olan birikimlerimizle geniş açıdan olaylara bakıp sınırlarımızı aşarız. Hep daha iyisinedir mücadelelerimiz…
Kimsenin ayni kalmadığını hatta kimsenin göründüğü gibi olmadığını anlarken kim olduğumuzu sorgulamaya başlarız. Daha derinlerimizden gelen alışkanlıklarımızı farkederiz. Geçmişimizi yoklarken acısı tatlısı ile her şeyi orada bırakmak isteriz. Ancak o zamanı değerlendirdiğiniz zaman doğru olduğuna inandıklarınızla bugün o duygunun yanlışını anlarken sadece geçti vede bitti der önünüze bakarsınız. Böylece farklı bir kimlikle zamana uyumlanmaya başlarız.
Bu döngü bizi kendimize getirdikçe içsel, ruhsal, duygusal daha çok kendimiz için başka neler yapabileceğimizin analizini yapmaya başlarız.

Hayat bu! Bazı zamanlarda takılıp kaldıklarımız kolay geçmesede, imkansızlıklar peşimizi bırakmadıkca nasıl kolaylıkla o ortamdan uzaklaşabileceklerimizin formüllerini gelen zamanda ararız. Çıkış yolu istersek bulabiliriz.
Gelen zaman geçmişin içerisinden parçaları yansıtırken farkındalıklı olabilmemiz gerektiği içindir. Hiç birşeyin nedensiz olmadığı kadar gelen ile geçmişin arasındaki kimliğimize takılmak zihnimizdeki blokajlarla silkelenmemize nedenler olacak.
Tüm yaşamı, yaşama sebeplerimizle eşdeğer tutabilmemiz gerekir.
Hiç birşeyin sebepsiz olmaması, daha iyi hayatımızın olması: yada doğru olan ile olmayanların arasındaki düşüncelerimizi değiştirebildikmi imkansız olanları farketmemize aracı olacaklardır.
Anlamadan göz açıp kapatıncaya dek bakmışız geçmişimizi anarken ayni yerde kaldığımız zamanları anlar dururuz. Üzerinden gelip geçen yıllara rağmen farklı zamanların bugüne eşdeğer zamana rağmen hiç mi değişmedi? Değişen kendimizden başkası değildir. Değişmeyen duygu vede düşüncelerinizle ta geçmiş o zamanda takılıp kaldınızmı ayni nakaratta tekrar ederken düşüncelerinizi haklılığınızın bir hükmü kalmadığını farkedeceksiniz. Kimsemiz durduk yere yararından çok zararı için kendini feda etmeyecek. Bu nedenle her olan olmayan hayrımızadır ve kendi dünyalarımızın bize ne verdiğine bakıp almamız gerekenleri gözden geçirerek yeniden yaratıcı olabiliriz.
Bu mümkünmüdür sizce? Değişim: değişmeyenlerin ardındakilerin sebepsiz kabullenememiş olduklarımızdan kaynaklıdır. Her nedenlerin: derin öz geçmişimize bağlı oluşu ile dirençlerin kırılmasında girişimlerde bulunuruz.
Sindirememiş olduklarımız ile sindirdiklerimiz arasındaki bağ nedir?
Kırılması gereksede kalıplarınızdır ve değişmesine izin verdiğiniz o an değişim olur. Gerçi eskilerin yeni nesillerle . Sürekli aklımızda, zihnimizde takılıp kalan ve ilerlememize engel olan değişimimize direnç ettiklerimiz Atalarımızdan bize gelen kalıplar, kodlardır.
Her bir nedenden ne çok şeylr algılamaya başladık mı ayni yerde saymak yerine sürekli değişimlerimizle kendimize çeki düzen verebiliriz.

NUMEROLOG: Müjde Şener

21.2.2020
45/18/9

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 


19 Şubat 2020 Çarşamba

YANSIMALAR YAŞAMIMIZIN HER ALANINDA YER ALIR


YANSIMALAR YAŞAMIMIZIN HER ALANINDA YER ALIR.

Yansımalar yaşamımızın her alanında yer alıyorken her olayda bize katkısını alıp kabullenmemiz gerekiyor ki etrafımızda olup biten olaylarda kendimize çeki düzen verebilelim. Olumlu olumsuz yansımalar olgunlaşmamıza katkısı oldumu çeki düzen verdiğimiz kendimizden başkası olmaz.

Gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz algılarımızla çeki düzen vermeye başlayabileceğimiz kendimizle sindirebileceğimiz her olayda hiç bir şeyden ne çok şeyler algıladığımızı zamanla analamak yerine şimdik şu anda bize verilen hediyelerimizi almayı seçelim.
Kendimize çeki düzen vermeye başlama zamanı gelmişken onu nasıl doğru kullanmamız gerektiğini algılayarak zamanı doğru ve verimli kullanmayı seçiyorsakta bize tecrübe edinmiş olduğumuz her şeyin bir hazinesi olduğunu hissederek zamanı yok değil var ettiğimizi görelim.
Her şeyden ne çok şeyler algılarsak o bizim için, “en büyük katkısı” var oluşu dur. Onu farkedip nasıl kullanabileceğimiz ise bizim kendimize olan güvenimizle ilişkilidir. Sıradan ve sınırlar içinde bir hayat yaşamaktansa kendimizi olmak istediklerimiz ile mükafatlandırabiliriz mesela.

Nedenlerimiz o kadar çok aklımızın bir köşesinde yer alıyorken bırakamamış olduklarımızla, taşımış olduklarımız, yüklerimizle şimdi şu anı yaşamaya çalışırken arada parazit yapan, duygu, düşüncelerimizde vede zihnimizin bir köşesinden bizi yoran dolu zihnimizdir ve, ego ile baş etmeye çalışırken bulabiliriz kendimizi. Çatışmalara sebep olan olaylar bize takıntılı oldumu bırakmamız zorlaşırken bağımlı olduğumuzu anımsamayız bile.

Tüm bunlara neden olan bilinçsizliktir. Ve, zaman içinde kendimize gelmemizi sağlayan olmasını dilediklerimizin olmaması sonucu farkettiğimiz kalıplar ve dirençlerimizdir.
Bize ait olmayanlarla zorluklardan derslerimizi alıyoruz elbette. O olmamış olsaydı emin olunuz ki hiç bir şey göründüğü gibi olmadığından kendi frekanslarımızı dengeleme şansını dahi yakalayamayacağımızdır.
Zaman her birimize en büyük katkı olurken hayat amaçsızlıklarımızın düşler kapanından kendimize gülümseyen yüz veya ifade kullanamamış olacaktık.
Hep daha iyisi için kendimize gülümseme şansımızı kullanmaya ne demeli.
Her şeyden hiç bir şeye takılmadan “ion enerji” frekanslarımızın denge ve uyumlu olabilmesi ve kendi varlığımızın hakimiyetinde kalmamız gerekiyordu ki bunu nasıl yapabiliriz veya nasıl başarabilirim diye düşündükçe bizi kendimize getiren eksiklerimizin düşüncelerimizle zihnimizde dolanmış olması, bu kez önümüzde engeller, endişeler vede korku olarak yarattığımız yerine emin olduğumuz doğru kişilerle imkansızlıkları derinlerimizin bir köşesinden çekip çıkartabileceğimiz doğrularımızın geri yansıması bugün direndiklerimizle çatışırken silkeleniriz.
Herşeyden çok şeyler algılayabiliriz. Anlamsız kalmış vede askıya alınmış bazı nedenler önümüzde siper almışken ilerleyebilmemiz imkansızlaşıyorken önümüzde duran dirençlerimiz bilinçaltımızda kodlanmış korkularımızdır.

Nedensiz hiç bir şey yaşamadığımız gibi bugün yansıyan her şeyden kendimize çeki düzen vermeye başlarız. Bilinçaltımızda var olan ve yaradılıştan bugüne var ettiğimiz, takıntılı kaldığımız her şeyimizle yüzleşmeye başlamamızın nedeni farkında olamadıklarımızdır. Sindirememiş olduklarımız ile mücadele içinde savaşırkend her olumsuzlukların katkısı ile kendimizi buluruz. Hep bir başka nedenlere takılırız oysa. Mesela: bırakamadıklarımızla alışkanlıklar gün yüzüne çıkmaya başladımı değişimlerimiz oluşurken olgunlaşmaya başlarız. Bu bize her olumlu, olumsuz yansımalarla derslerimiz oluyor.

Yaşamış olduğumuz her olayların gerçek kaydı algılarımızın bilinçaltmıza aşılanmış kodların yansıma modellerine göre farklı zamanlarda başka senaryolar içinde dilemediklerimizle değilde dilediklerimizle birlikte bir yaşam sürdüğümüzdendir.

NUMEROLOG:Müjde Şener

20.2.2020
44/17/8

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ




18 Şubat 2020 Salı

AŞK İKSİRİ...



AŞK İKSİRİ…

Kalbinin tarifini nasıl anlatabilirsin?
Gelmişin içerisinde kaybetmişsen yokluğunu daha çok hissedeceksin. Belkide o gün bugündür.
Biten bir ilişki ile birlikte nerede veya ne zaman, en son nasıl duygu içerisinde onu nasıl hissettiğini anlamaya çalışırken, kendinizi eski defterlerini yeniden gözden geçirme zamanın gelmiş diye düşünebilirsin. O’ çarkın döngüsünden, gelişi gibi giden zaman en büyük hediyenizdir.
Hislerinde ömrü vardır. Kaybettiğin aşk ile yeniden alevlenmesi gereken duygunun sahibi kim olursa olsun teşekkür edersin sana o duyguyu yeniden kazandırdığı için. Çünkü en önemli iksir ikili ilişkiden gelip geçerken duygularının analizin yapmaya başlarsın. Eksiklerini tamamlarken nerede tamam olması gerektiğini bilerek denge ve uyumlu olursunuz.

Her bir dokunuşun önemini daha iyi hissettiğin o an, sanki zamanı durdurabileceğini bilirken, farkında olmadan hiç bir şeyden elini ayağınızı çekmediğini anlarsın.
Tarifi zor olan iksir aşktır. Imkansız olanı başardın mı bırakmayı hiç istemden o zamanı daima sahiplenmek isteyeceksin. En küçük bir eksiklik korkuya kapılmana neden oldumu kendini görmek istemeyeceğin çıkış yolu bulamadığın ve bir yerde savruk dağınıklıklar yaşarmışçasına silkelenirsiniz. Okyanusta yolunu arayan küçük bir saçma salak nedenlerle kalabilirsiniz.

Zamanın birinden başlattığınız o süreçin pek de uzağınızda olmaması, kendinizi duygularınızı yoklamaya teşfik ederken silkelenebilirsiniz.
Dünü bugün yaşıyoruz ve gelmişin içerisindeki geçmişinizde takılıp kaldınızmı, üzerine inşa ettiğiniz başka başka nedenleri yoklamak gerektiği hissi ile, formüller zihninizden gelip geçecektir.

Nerede sebepler ararken, öncesinde her ne olmuş ise: o duyguyu tekrar yaşama hissi bizde kaybedecek zamanımızın olmadığını düşündürtebilir. Aslında, kaybettiğimiz zamanımız yoktur, bu duyguyu hissettiğimiz o an, gelen his ile duygudur. O’ an açılması gereken kapılarımız olduğudur., “Düğümlerimiz” diye düşünerek üzerine inşa ettiğimiz başka bir yaşamdır karşılaştığımız aslında şimdi.

Geçmiş alışkanlıklarınızı bırakamadıkca kendinizi avuttuğunuz her anınızın “başınızın üzerinde yeri olduğunu” size söyleten her ne ise, ona takılıp kalabilirsiniz.
Oysa gelmişin içerisindeki geçmiş oldu vede bitti. (Alışkanlıklarınızdır sizi acıttıkca onu yaşatmaya çalışmanız ve bir gün sonrasında o da gelip geçecek vizyonunuzdan başka bir his olmayacak.) O zamanı bugün yeniden yaşamanın hiç bir anlamı olmazken derslerimizden daha iyi şeyler yapabileceğimizi bilmek hakkımız olur ve öylede oluyor zaten.

Canınız her acıdığında sizi tetikleyen o duygu veya hissi özgürleştirirken, onunla birlikte sevgi, aşkı inşa ederek birlikte yaşamaya başlarsınız. Her inişin ardından çıkış yolu ile farklı bakan gözlerinizdeki ışığı hiç kaybetmeyin. Nedeni ise: sizi ona bağlayan sebeplerdir besleyen hücrelerinizi. Ona engel olan ise, hangi korkularınız burada devreye girmişse: bu korkular bana ait değildir diyerek savunmalarınızla birlikte o enerjinin daima önünde durmaya çalışın.
Kaybetme korkunuz mu? yoksa değişim korkunuz ile zamanı geriye sarma korkunuz mu tetikliyor sizi. Hepside mi?
Hiçlik, kurban psikolojinizin geçmiş ile gelecekte size kendinizi aratması imkansız gibi gelmiş olsada, her şeyden hiç bir şeyin olmayacağı anlamını zihninizde taşımamalısınız.

Insanlarla olan ilişkimizden kendimize çeki düzen verdikmi elimizi ayapımıza çeki düzen vermenin yolu, kimyamızın ayaklar altında olmadığını hissederiz. Daha iyi yaşama uyanmak değil mi tüm çabalarımız.
Beklentilerimiz sürekli değişim içerisindedir ve karışıklığa sebep olabilir günün sonunda. Bilmemiz gereken kendimizden daha fazla ödün verdikmi eski imkansızlıklarımızın bilinci ile farkındalığımızı yakalamaya başlarken sevgi ile aşk ile, bağlı kalmayı başardığımız kendimizden başkası hiç değildir.
Gelen gelir vede giden gider misali etkisinden arınmayı seviyorsak “bırakmayı, özgürleştirmeyi hatta sevgi ile sahiplenilen değerimizin öneminden derslerimizi alırken kimseyi kendinden alıp değiştiremeyeceğimizdir”.
Herkes kendini yaşasın…
Kimse bizi incitmeden, duygularımıza dokundurmadan fırsatları önümüzdeki aşk ile takılarak ilerleyebiliriz.
“Kendimi seviyorum, aşk ile donanımlıyım, kalbim başkasına karşı nötür ise, bu beni korkutmaz çünkü kendimi nerede sevmeyi unutmuşsam hatırlamaya başlıyorum.”
Hiç bir yargıyı kabul etmeden sözlerin arasında emin oluruz ki, ihtiyacımız olan ipuçlarıdır bize yol gösterecek olan.
Mesela: her şeyi bırak, hiç bir şeyle ilgilenme benimle ilgilen gibi…
onu kendi üzerime alıyorsak sadece kendimizle ilgilenmemiz gerektiğini anlamanın formülü küçük dokunmalardır o da duygularımıza.

Hayatla birlikte başkaları için yaşamadığımızı anlamamız gerektiğinin önemini anlatan hikayelerin farklı oluşu, başkalarının aramızda yoklanılır olması gerekiyormuş ki kendimizi sorgulayarak kimliğimizi anlamaya başlayalım..
Sakla zamanı gelir dedikleri kadar itaat edlmiş farklı duyguların hakimiyetinde kalmamız zamanı bize yoklattıracak başka başka hikayelerle karşılaşmalar başlıyor. Her birinin hayat ile yaşamımızın arasındaki bağın gücüdür şimdiki döngü. Biz o döngüden derslerimizi alarak olgunlaşacağız.
Zamanı kimse için değerli kılmamalıymışız. Bunca zaman geride kalmışken gelecek bu birikimin içindeki yazılımdaydı. Kendi geleceğinizin formatı nedir?
Her olan olmayan kişisel düşüncelerimiz arasında başkalarına ait olanlar bizi ilgilendirdimi sadece karma olur.
Amaçlarımızın içerisinde bu kimliklerde yer almış ise, onlarla çıkılan bu yaşam yolunda hayat ile ilgili tamamlanması gerekenleri farketmek.

Aşk her zaman kapınızı çalarken siz açmaktan korkmayın. O duyguya ihtiyacımız var ise teşekkür edin.

NUMEROLOG: Müjde Şener

19.2.2020
43/16/7

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 



17 Şubat 2020 Pazartesi

GELENE HOŞGELDİN GİDENE GÜLE GÜLE DEMELİ


GELENE HOŞGELDİN GİDENE GÜLE GÜLE DEMELİ

Her gün aynaya nasıl bakıp ne gördüklerimiz önemlidir. Ve, her yönden hayata bakarken başka gözle bakmayı seçersek bize nasıl yansıyabileceğini keşfetmemiz ile yaşam yollarımızda hayat amacımıza doğru bizi yönlnediren şifreleri keşfedebileceğiz.
Her gün aynada kendimizi en güzel halimizle görebilmeyi kim istemez. Bizi çirkin gösteren aynalar mı yoksa kendimize çeki düzen verememiş olmamız mıdır? Eminim ki fırsatları kolladıkca elimizde somut veri olmadığını sanırken en yakınımızda olan bize ait eksik, küçük, büyük, tam olan parçalarımızlayız.
Kimi zaman kabullenmemiş olsakta gördüklerimizin ardından yoklanırken olgunlaşmaya başlarız. Hayallerimize bizi götürdüğü gibi, değerlendirmeye başlattığımız düşünceler: vizyonumuzun gücüne kapılırken değişmeyeni değiştirebilen zihin yapımıza güzel bakmayı öğretelim mi? Nasıl ki bir amaç ve bir hedefimiz oluşurken zihnimizde ona giden yol! istemek, hissetmek, arzu duymak vede alıp kabullenmektir.
Hislere dokunmalarla duyguya dönüşerek bilinçaltımızda yer almış kodlar kilittir. Yada ona düğümde diyebiliriz. Derleyip toparladığımız vede kendimizi, zamana uyarlanmış olarak sürekli forvart atar gibi yenileyerek, yeni baştan başlat tuşuna basarız.
Sabırlı olmayı bize öğreten zorlu dirençler, kalıplar, sınırlar, kaygı, korku vb… ne kadar olumsuz dirençler varsada karşımıza çıktıkça insanın pes edesi yada isyan edesi oluşur. Oysa hislerimizde kendimize ait yaşanmış bir çok farklı anlamlar çıkartarak empati yapmamıza vesile olan ilişkilerle olduk mu, hiç birinden kendimizi uzaklaştırmadan sadece kendimiz olmaya başlarız ve hayalinde olmasını istediklerimizi yaşamaya koyuluruz. Böylece, etkilendikçe etkisiz hale getirmeyi başarmanın mucizelerini içimizde hissederken “ben bunu nasıl yaptım” diyen düşüncelerimizle baş başa kalmaya başlarız.

HER BİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİDİR. Sahip olduğumuz en güzel şey, her yönden hayatın bize yansıma moodelinin bize ait olanıdır. Dış görüntümüz ile değiliz sadece, içsel duygusal yaklaşımlarımızla vede ağzımızdan çıkan sözlerimizin de kullanım yeri önemlidir. Her nerede dilimize dolanmış bir söz varsa o sözlerimizin esiri an itibarı ile olmamız mümkündür.

Göründüğümüz şekilde bize benzren kişilerin çevremizde var oluşu ile karşılaşmalarımız olur. Kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz. Doğru kişi veya kişilerin yaşamımızdaki rolleri belkide benzer olmayan kimliktedirler ama öyle dahi olsa diğer yönden veya farklı gözle bakıp görmemiz gerektiğini bize öğretecek hislerimizle tanışabileceğiz.

Yansımış olmasını hediyemiz olarak düşünebiliriz ve her olan olmayanın hayrtımıza olduğunu bilerek hareket etmeyi öğreniriz.
Kendimizi kandırdığımızı düşünebiliriz.Ve, istemediklerimizle yaşamımızda yarattığımız huzursuzluk: gerek bilinçaltımızdan, gerekse duygu ve düşüncelerimizdeki kaynağa dayalı yansımalardır yaşadıklarımız.
Hayatta en çok dilediğimiz ve istediklerimizi dile getiremeyebiliriz. Düşüncelerimizde bunun hayalini bile kursak çevremizdeki kişilerin yansıttıkları, istemediklerimiz olur.
Tüm buna neden olan bilinçaltımızdaki korkuların olduğunu biliyormuydunuz? Düşüncelerin ve sözlerin arasındaki tıkanıklıklar ya da hayalimiz ile gerçek dışı olan yansımalardan yola çıkarak ne istediğimizi dile getirmeyi denesek sorun vede tıkanıklıklar ortadan kalkacak.
Biraz daha açıklayıcı olursak, olmasını dilediklerimize ve, hikayemizi yazarken yaşamaya başlayacağımız farklı olmazdı. Çünkü, istediklerimize talebimizi koyuyor ve istediğimiz şekilde hayallerimize yöneliyoruz. Şimdi ile, tekrar gözden geçireceğimiz eskiyi ilim ilim dolaşmaktır.

Neydi vede Neden oldu?, Niçin oldu? diye düşünmeyi bırakarak şimdiden sonra “olmasını istediklerimiz ile engel olanların kaynağına teşekkür ederek artık yeter” diye düşünmek. Zamanı yoklarken yarattığımuz her “iyiki”lerin dilinden “ben burdayım” diyerek daha etkin hatırlatmalarınla sadece isteklerine odaklanmayı seçerek yaşamak olacak. Geçmişi deşifre edebiliriz ama, değiştiremezken içinde yorulabilir, amaçsız gibi gelen bu değersizlik mücadelesindeki hikayene benzeştirmeleri katarken “neden ayni döngüde tekrar tekrar yaşıyorum” düşünemediklerimizi hayalimizde değiştirebileceğimiz ve hayat kavgalarından kendimize güç ve güveni getirerek sevgi ile sarılırken tutunduğumuz dalı, bu kez de bırakmak istemeyeceğimizdir.

Her kapı açılmayacak kadar kapalı değildir. Her kapı içsel dünyamızda bizlere yeniden şanslar verilerek iterken kendimizden emin adımlarla ilerleyebilmemiz için özgüven, sevgi, değer ve dengede kalmanın bir çok geçmişi kabullendikçe nasıl keyif alabileceğimizi anlatmaktadır.
Kimsemiz kendi içimizde mezarımızı oluşturmak istemeyiz. Her iyiliğin sevgi getirmesi, her geleni sevgi ile kabullenerek bizi güçlendirmesinden başka ne isteyebiliriz. Gelene teşekkür ederiz “hoş geldin, gidene güle güle” diyebilecek kadar kendimizi sevmeyi öğreniyoruz…

NUMEROLOG: Müjde Şener

18.2.2020
42/16/7

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ


HİSLERİNİN ÖNÜNDE HER ZAMAN SEN DUR


HİSLERİNİN ÖNÜNDE HER ZAMAN SEN DUR.

Ne istediğimizi bilemediğimizde, zamanı geçiştirmek üzere kendimizi programlarız. Aslında bilemediklerimizle sınanıyoruz. Hissettiklerimizdir hayata geçirebildiklerimiz ve, her şekilde yaşamı tatlı tatlı gelip giden olsun diye anlamsız kılıp itici gücümüzle değerlendirmeye koyuluruz. Sebepsiz karşılaşmalar yada olayların içinde kendimizi bulmayız. Insanlarla olan ilişkimizde veya kendimizle olan duygu, düşünce, algı, hislerimizle dahi algılarımıza takılıp kalan sebeplerden dolayı itici güç içimizde savunmaya girer. Ama, “ben şuyum, oyum veya bu kişiyim” dedikçede imkansız olanlarla derin gelip giden yansımalardan kendimizi kontrol edemeyebiliriz.

Ne istediğimizi bilirsek vede kendimize güvenip emin olduk mu eskimeyen yüzümüzün içerisindeki öz kimliğimizin bize hediyelerini toplamaya başlarız.

Nedensiz yansımalar yaşamıyoruz.
Nerede olursak olalım insanların bize yansımaları ile şekillendirmeye başladığımız kişiliğimiz, öz kimliğimiz için gerekli olanlardır.
Sizinde başınıza gelirken başkaları neden bunun farkında değildir?
Konumumuzdan dolayı, elbette.
Hangi kategorilerle yaşam yolunda bulunduğumuz veya bizin hangi amaç içinde bulunduğumuz ise, ortama göre tasarlanıyor.
Kimliklerin değişimindeki öncülüğümüz buna neden olabilir mi? Altındaki nedenlerimizdeki düşünce veya tavır, davranış durumlarımızdan dolayı lider, öncü olma potansiyelimiz var mı?
Her insanın yaşaması gereken süreçlerinde ağzından çıkan sözleri (rituelleri) önemlidir.
Size kimler veya ne tür insanlar aynalık yapıyorken siz o kişilere nasıl yardımlaşma içinde oluyorsunuz?
Dikkat edilmesi gereken kendimizdeki çeki düzen dir.
Kimliklerin hayatımızdaki yeri: etkisi ile, benzer nedenle yüzleşirken duygularmızın hakimiyetinde kalarak ne tür bir durumla mücadele içinde olabileceğimizin bir işareti olabilir. Çevremizdeki insanlarla olan ilişkimizde kişisel olarak kendi üzerimize almamaya özen gösterirken itici gücümüz devrede olsun!
Başkasının başına geliyorsa bizimde başımıza gelecek endişesini ortadan kaldırmak gibi mesela: Ama nasıl? Sebepsizmiş gibi gelirken, inançlarımızın üzerimizdeki etkisi altında kalmamalıyız.

Eski imkansızlığımız bilinçaltımızdaki korkulardır ve artık kalmamıştır. Bundan böyle savunmasız hiç değiliz. O güç içimizdeki cevherdir ve biz de saklı kalmış olan duyguyu uyandırarak silkelendikçe saklı kalan duygularımızın hakimiyetini elimize geçirmeyi seçerek istemeliyiz.
Mesela: eskiden savunmasız olabiliriz. Oysa, bugün güçlü vede kendinden emin, ne istediğini bilen kişiliğe sahibiz. Kimseye bağlı kalmayan, sadece sevgimizle kendimize olan istediklerimize ihtiyacımız olanlara karşı denge ve uyum içindeyiz.
“Ben kendimle sahiplendiğim her şeyimle sağlıklı, sıhatli, huzurlu, mutlu, sevgi dolu, seçilmiş tüm dengelerimle zamanımın en değerli öz kimliğimde olmazsa olmazlarımın kontrolümle, sevgiyle sahiplendiğim her şeyime bağımlıyım. Insanların rollerinden kendimi azad ediyorum ve her bir nedenle karşlaştığım olaylar bana ayna olurken, “iyikilerim” arasında tümden var olanlara teşekkür ediyor, minnet duyuyorum. Sizi çok seviyorum…”

Bu gibi olumlu telkinlerimizin dahi aklımızdan duygularımızdan gelip gidişine çok dikkat etmemiz gerekiyor. En küçük bir olumsuz nedene takılıp kaldık mı, alevlendirdikce yakıcı olmaya başlarız.

Iyi bir ilişki en değer verdiğimiz hazinelerimizin içinde kendimize çeki düzen vermemiz için gereklidir.
Sanki dünü bugün yaşamıyorsun şimdinin sana verdiği iç huzurunla o günü bugün daha iyi ve sevgi dolu enerjinizle besliyorsunuz.

Mesele nedir? Evlilik zincirlerinizin kopması mı? Yoksa gevşemesi midir? Hiç birşeyden dolayı kendinizi hayattan kopartmamaya özen gösterin. Iyi bir ilişkide en doğru karar, kendi içinizdeki olumlamalarınızla silkelenirken bazı kriterlerinize inançlarnızın ardındakilerle birlik içinde törpülemenizdir.
Kimse için değişmiyoruz. Kendimiz için en doğru olanı alıp kabullenmeye başlarken unutmayın dışardaki her şey sanaldır. Olay veya esas gerçek kimlikleriniz sizinle birlikte ayni denklemler içinde kalan çekirden ailenizdir.
Her şeyde hiç bir şey bulamamış olmak nasıl bir kilittir.
Farkındasınız vede bilinçli bir dünyanız olmuş olsa bile bunu kontrolünüzden çekip çıkartırken ettrafınızdaki ilişkilerinizde en çok diye düşündüklerinizin değerinizle örtüşememiş olması itici gücünüzün dengelerinin yerlerinden oynamasına sebep olandır ve her ne isterse o olsun. Savunmalar dahi olsa, kimse imkansız değildir.
Mesele, beklentilerdir…
İhtiyacımız kadarını alıp bıraktıklarımızın ardındaki bağların gücüne bir bakıp “nerede seni kaybettiğimi anlamaya çalışıyorum” diye düşünebilirsiniz.
Hislerin altındaki kopukluğa neden olan dünyaya geri dön ve nerede buna ihtiyaç hissettiğini düşün derim.
Beklentilerinizi göremedikçe içinizdeki kopukluklara neden olan değerin yok olması demek sevginizin ardındaki yokluğa takılıp ihtiyaç listesini elinize alma zamanıdır.
Beslendiğiniz tablodan kimlerin size katkısı olabileceğini anlamak zordur. Düşüncelerinizin ardındakileri ile tıkanıklıklarınızın bir birini çözme zamanı gelmedi mi haladaha?
Hislerinizin dilinden konuşmaya başlayın.
Mesela: kendimi nerede kaybettim? Dersiniz. Ve sahip olmayı düşündüklerinizin dilinden konuşmaya başlarsınız. Olumsuz kalıplarınız ile kodlanmış olanlara tarafsız bakıp Sevgi nerededir? Değer veya önemini farkettikçe her şeyin önemi her zaman en başta korkusuzca önünüzde durandır. Rolleri değişmeyi seçin ve istemedikleriniz değil istediklerinizin önünde durmasını tercih edersiniz veya istemediklerinizin önünde durmaya başlarsınız.


NUMEROLOG. Müjde Şener

18.2.2020

42/15/6

YENİ BAKIŞ GAZETESİ 




16 Şubat 2020 Pazar

NEYE BAĞIMLI OLUP OLMAYACAĞINIZI BİLİN.



,
Sevdiğimiz zaman sevildiğimizi daha iyi anlarız. O’nun nasıl bir his olduğunu tarif et denilse nasıl anlatabiliriz veya neyle ölçebiliriz acaba. Sevdikçe sevilebileceğimizi bilirken, dengede tutabileceğimizi zorlanarak bilemeyiz.

Herkesin hayatımızdaki yeri, çok önemlidir ancak farklıdır. Kişisel olarak değişken olan bu his, duygumuza dokunarak eğer bize kendimizi sorgulattırıyorsa düşünmenin zamanı geldi demektir. Hiç bir zaman bitti, gitsin diye düşünmemeliyiz. Oysa biraz uzak kalmanın faydasının içimizdeki düşümlerin çözümüne fırsat verebildikmi iyileştirdiğimiz geçmişimizden gelen kalıplarımız, alışkanlıklarımız, bağımlılıklarımız ile denge vede uyumlu olabilmemizdir. Bir de arayışa girmişsek. (Durağan olmuş hayat yaşam döngümüzün de içinden çıkış yolu bulabileceğimizin işaretlerinde toparlanabiliriz.) O’nu nereye koyduğumuzu anlayamayız bile. Eve gittiğimiz zaman eksikliklerimizi bize anımsatan birinin olması ise, tüm duygularımızı öldürdüğünü farkederken dışarda bunu aramamalıyız. Lakin, maalesef dışardaki hayat ile evdeki yaşamımız ayni değildir. Her ikisi arasındaki fark: biri gerçek diğeri oyundur diye bize bunu dedirten yaşanmışlıklarımızdır.

Mutluluk oyununu sanal alemde yaşamak kolaydır. Kimsemiz dışarda kendimizi göstermezken, esas gerçek ev içinde kendi mahreminizde olup bitenlerdir. Bu her birimizin yaşam değerlerinizin daha yüksek olması için gerekli olup, her dokunuşun duygunuza işlerken geçmişinizden getirdikleriniz ile sınanır duruyor olmamızdır.
Gözlerimizle görmeden, kulaklarımızla duymadan “inanmam” derken birikimlerimizin içerisindeki cevapların tekrarlarından silkeleniriz.
Sevgi en değer verdiğimiz şeydir. Zamanla kaybolur ve sonra yeniden ortaya çıkar. Önemli olan ona sahip olduğumuzu daima bize anımsatacak duyguyu hayata bağlamaktır. Bunu başarabilmemiz gerekirken etkisinden arınmaya başlarken bırakmamız gereken daha başka neler olabileceğini hep bilerek bilinçli olmayı başarmak gerekir.
İnsanlarla olan ilişkimizi sınırlar içerisinde tutarken herkesin sevgi anlayışının farklı oluşu ile besleniyoruz.
Mutlu iken mutsuz olunur mu?
Evet olunuyormuş. Beklenti içinde kendimizden ödün verdikmi isteriz ki bize de verdikçe alabileceklerimizin duygumuza hissettirdiği o mutluluk hormonunu tetiklesin.
Dışarda başkaları ile kıkır kıkır gülerken, evde sizi karşılayan enerji ile farklı bir başka kimlik, kişiliğe girebilirsiniz. “Hani nerede o neşe vede çoşku”. Bir yerden sonra ruhumuz o duyguyu arar durur ve bizi mutlu edeni evdede aramaya başlarız.
Aynaya yüzümüzü nasıl gösterirsek o şekile bize yansımalarında kendimize çeki düzen verebiliriz aslında. Ancak onunda dozajı vardır. İstersin, dilersin, verirsin. Ama, alamazken denemelerimiz günün sonunda hüsran olur.
Aynadaki yansımanın sana ait olmadığını farkederek ordan uzaklaşır ve kendinize sana uygun benzer olanı ararsınız.
Ipin ucunu bırakmamak gerekir. Yaşamın anahtarının elinizde olduğunu bilirken bunu doğru kullanmanın formülünde ise, size iyi geleni ararsınız.
Dışardaki sanal ortama bağımlı kalmayın. Sizi beslediği kadarını alıp bir yerden sonra deşarj olursunuz ama o da bitecektir.
Sürekli aramaklamı geçecek ömrünüz?
Değer sevgi, önem, mutluluk, neşe, çoşku her zaman hayatımızın en önemli kriterlerimiz olur. Bizi mutlu eden insanlarla, ilişkimizle kendimizle olmanın yolu, birlik beraberlikten kendimizden başlamaktır.
O zaman kendimizi kontrol altında tutarken nerede ve kimlerle nasıl bir düello içerisinde kaldığımızı bilelim.
Örnek verecek olursak her şekilde bize kendimizi yansıtan ilişkilerimizi sorgulamakla başlayalım. Emin olunuz ki kimse için olanı değiştirmeyeceğiz. Başkası için değildir tüm bu değerlendirmelerimizin cevapları. Kendi içimizdedir. “Önce ben!” demeyi bilip ardından “biz” olarak kendimize çeki düzen vermeye başlayacağız.
Zaman her birimize hikayelerimizi yansıtırken aradığımızın mutluluk olduğunu bilirsek o zaman sevgi de kendiliğinden gelecek. Değer verdiğiniz bir şeye tapmanın, hatta hayat seçimlerimizdeki düzeneğimizi kabul edip ona göre sarılarak toparlayabiliriz.

Çocuklarımızla olan ilişkimiz her zaman bize iyi gelir. Olumlu yönde mutluluk hormonu tüm hücrelerimize dağıldı mı kendimizi deşarj edilmiş hissederek eksikliğini daima içimizde hissedebiliriz.

Ilişkimizdeki eksikliğin giderilmesi: çıkış yolu bulamadığımız zamana denk geldimi anımsatılarak kendimize çeki düzen veren kimliğimizin yansımalarla olan ilişkisi ortaya çıkar. Dahası iş ilişkisinin gün geçtikce bağımlılığa dönüşmesi ile alışkanlıklarımız daha çok bizi işe bağlarken evden uzaklaştırabilir. Iş kolik olabiliriz. Iş sonrası daha çok iş arkadaşlarımızla zaman geçirmek isteyebiliriz. Mutluluk iksiri insanlarla olan ilişkimizin bize alışkanlıklarımızı hatırlatır olması değildir sadece. Eksiklerimizi tamamlayarak nerede kimlerle nasıl bir ilişki içinde olacağımızı dahi gösteriyorlar.

Kendimize çeki düzen vermenin zamanıdır. O zaman bugünün enerjisi ile kendimize çeki düzen verdikmi ilişki sevgi derken tutukluk, bağımlılıklarımız veya alışkanlıklarımız günün sonunda bugün kendimize keşke dedirtecek algı, anlamların çözülüm formülünü veren ipuçlarından söz ediyorum.
Hikaylerimizi birdaha gözden geçirirken, hayat bağlarımızın düğümlerinin çözülmesi gerçek anlamda bize katkısını almamız için gerçek hikayelerimizi yansıtıyor. Kim olursan ol! sen kendin olmaya çalışmak durumundasın. Her ilişkinde kimlerle nerede ve nasıl durmanız gerektiğinin analizini yaparken hisset ve duygunu kontrolün altında tut.

Ben kalbimin esiri değilim. Ilişkilerimde herkesle olmam gerektiğim gibiyim. Sahip olduğum en doğru ilişkimin hayrıma benimle olması gerektiği şekildeyim ve öylede oldu teşekkür ederim. Her nerede eksiğim varsa benden sana senden bana giden gelen sevgim ile tam ve bütünleşiyorum...

NUMEROLOG: 
Müjde Şener

17.2.2020
51/15/6

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

15 Şubat 2020 Cumartesi

KENDİNE İYİ GELEN HER NE İSE ONU YARAT


KENDİNE İYİ GELEN HER NE İSE ONU YARAT.

HER DÜŞÜNCE BİR TOHUMDUR. HER GÜN KÖKLENDİKÇE FİLİZLENİR VE OLGUNLAŞIRKEN GÜÇLENİR...

Bir yola çıkarken kimlerle ve nereye kadar nasıl bir oyun oynayacağımızı bilmeden ilerleriz. Günün bize katkısını algılamaya başlayıncaya dek sürekli karşımıza benzer olaylar çıkıyorsa alt yapımızın güçlü olması gerektiği içindir. Ve, tüm bunların derlenip toparlanması gerekiyorki sağlam temeller üzerine kurabileceğimiz geleceğimiz de güçlensin.

Düşüncelerimizde canımızı acıtan nedenlerin yada sebep olarak dengelerin yerlerine oturmasını sağlarken, dönüpte eski olan sebeplerimize teşekkür edeceğimiz aklımıza gelmez. Ancak, hiç bilmediğimiz geleceğin bize ne getireceği ise, alt yapımızla alakalıdır.
Hiç birimizin, kaldıramayacağı yükü üstlenememesi kendini bilmesi ile alakalıdır. Kendimiz ile dengeyi sağlamak durumuna düşebiliriz. Özde, genetikte ve ruhsal olarak üçlü denge ve uyumlu olma isteğimiz önemlidir. Hiç bir kimse tek başına bir hiçtir. Oysa her yansımalarla dengelendikçe uyumlanmaya başlarız.

İlla birileri ile yüz göz olmamız gerekiyormuştu ki, savunmalarımızda bizi kendimize getirecek sözlerimizle, cümlelerimizle vede kimleri nasıl savunduğumuzu farkedebilinceye kadar kendimize gelebilelim.
Çeşit bin türlü insan modelleri ile donanımlıyız. Her biri bize kendimizden bir şeyleri tetiklerken algılarımıza dokundurmalar yaparak deşifre etmeye başladığımız küçük bir söz veya nedeneleri de beraberinde anlamlaştıralım.
Bazen gelecek olan birini beklerken “iyiki gelmedi” dediğiniz oldu mu? Bu duyguyu ilk kez hissetmiştim ve iyiki gelmedi dediğim zaman mutlu olmuştum. Bazen beklediğimiz gibi gelişmiyordu olaylar. Hele bu insanlarla aramızdaki ilişki söz konusu ise, kiminle dans ettiğimizi bilirsek dengi dengimize uyumlu isek onu içimizde hissederek tamamlamaya başlarız.
Her olan olmayan hayrımızadır. Demek ki doğru zaman değildi ve olması gerekenler de kolaylıkla olur. Herşeyi tekrar tekrar irdelemeye koyulmuştum ve bu kezde daha kısa, pratik ve basit formüllerle hayatı anlamaya başlıyoruz. Dengi dengine tam ve bütün olur. Zaman kabullendiğimiz kadarı ile bizi sınar.

Her gün olgunlaştıkca büyüyorömuş insan. Her yönden hayata bağlı kalmadan yaşayabildiğimiz zamanlar kendinizi geliştirmeye başlarmışız. Bazen küçük bir sözün yakıcı olduğunu farketmeden gözlemci olabiliriz. Izlerken içimizden bir şeylerin koptuğunu farkederiz ama daha sıkı sıkıya sarıldığımız yaşamla kocaman bir başka bağ oluşturmaya başladığımızı anlarken farkındalığımızla güçlendiririz o değeri.
Alışkanlık değil bağımlılık hiç değildir. Sadece eksiklerimizle tam ve bütün olmaya başlarız.
Bazı şeyler döner dolaşır ve eksenimizde olduğunu farkederiz. Neden, niçin derken nasıl değişir diye düşünmeye zorlandırılırız.

Insan olmak ne zormuş meğer. Kimseyi yargılamadan eleştrmeden ilerlememiz gerekirken yaşam yollarımızda birileri illa çıkıp çıkıp bizlere sorun yaratır. Nedenlerimiz ile düşüne duralım deşifre edilmeyi bekleyen duygularımızdan yola çıkıp ardındaki kalıplarımızı özgürleştirme formülleri yaratabiliriz böylece. Hiç bir şey nedensiz değildir. Iyikilerimiz aklımızı çelmez olgünlaştırır.

Başkaların yaşam değerlerine önem vererek kendimize çeki düzen verebilirmiyiz? Yada bunu bize sağlayabilecek insanlarla olan ilişkimizden ne kadar kendimizden ödünler verebilecekmişiz.
Nerede eksiğimiz vardır ve ne olursa nasıl bir başka değeri oluşturmaya başlarmışız. Bu yaşamımızda küçükde olsa kendimize katkı olurlarken her gün içimizde büyüyerek bizi kendimize getiren silkelenişlerimizdir. Her olaydan derslerimizi alıyoruz aslında ve, bir daha ayni nedenden dolayı bir problem yaşamamak için kendimize geliriz.

Hoşunuza gitmeyen bir şey oldu mu kim ne derse desin. Sizi rahatsız eden bir nedene takılıp kurulmuş pilak gibi ayni nakaratı söyler durursunuz. Aynaya yüzünüzü nasıl gösterirseniz ve nasıl yansıması varsa gerçek değerinizde o kadar olurmuş. Zamanı geriye sarmak değil, geleceği geçmişinizde yokladıkca en derin duygularınızın dahi değişmesini sağlarsınız. Zaman bugün en güçlü akımı size yansıtırken duygularınız iyileştirilmeye başlarsınız ve, öyleside olur.
Neden veya sebeplerinizin derin öz geçmişinizle alakalı olması, önemli olan bilinçli olup ne söylediğiniz değildir. Ne anlattığınız dahi değildir. Karşı tarafa neyi nasıl algılattığınız, kişisel değerleri yoklattırdımı, sizde silkelendikçe değişen değişimlerinizle farklı bir başka algıya takılıp onu benimsersiniz ve hissettikleriniz günün sonunda size iyi gelmeye başlar.

NUMEROLOG. Müjde Şener

16.2.2020
40/13/4

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 





13 Şubat 2020 Perşembe

İMKANSIZ OLANI SEVGİ ÇABANIZ İLE KAZANABİLİRSİNİZ


İMKANSIZ OLANI SEVGİ ÇABANIZ İLE KAZANABİLİRSİNİZ

Sevgi elimizdeki güçtür, her kapalı kapıları açabilecek anahtardır. Insanlarveya olaylar, nedenler bize aynadır. Bakıp göremediğimiz kendimizi daha net görmemize aracıdırlar. Nerede hata yapmışsak olanı sevmeyi başardık mı hatanın olmadığını “iyiki” diyecek güzel bakan gözlerimize sahip olduğumuzu farkedebileceğiz.

Hayatımızı dolu dolu yaşamanın yolu nedir? Her gün daha iyi olmak için çaba sarfederken birilerinden olumlu yada olumsuz birşeyleri gördükçe, algıladıkça başka bir değerimizi keşfederek silkeleniriz.
Zamanı gün geçtikce daha çok sevmeye başlamıştım. Bana kendimi görmem için ayna olurken gerçek itişmelerimizin ve didişmelerimizin esastaki kaynağının kendimizden başkası olmadığını anlamayı da öğreniyordum.
Nedensiz karşılaşmalar yaşamıyoruz. Her günümüzde, önemli olan kendi nefsimizin bilincinde olup onu nasıl istediklerimizle donattığımızı bilmektir. Nerede “hayır” diyebileceğimizi bilirsek kendimize olan değerimizi farketmiş oluruz. “Evet” diyerek her olan ile istemediklerimiz arasında kabuğumuza girip çıkarak değerimizi yerlere atmamalıyız. Zamanı yoklarken kimlerle çıkmış olduğumuz yaşam yollarımızdan ne olmasını dilediğimiz veya istediklerimizden farklı bir başka algı aldığımızın bilincinde olmaktır. Böylece nelere sahip olduğumuzu farkederek istemediklerimizi istediklerimizden ayrıştırmaya başlarız.

Amaçlarımız hayatı hayallerimizdekilerle eşleştirmektir. Uzakta aradıklarınızın yanı başınızda olma ihtimali yüksektir oysa. Ancak, kendimizden çok başkalarını algıladık mı, onlar için çaba sarfederken kendimizi unutmaya başlarız. Dengede kalabilme sanatımızın bilinci ile bilemediklerimizin hakimiyetinde kaldık mı nerede kimlerle nasıl bir oyun içindeysek o şekilde denge ve uyumla birlikte dans etmeyi de bilmek durumundayız. Nasıl ki her dansın veya müziğin ritmi farklıdır bizimde insanlarla olan ilişkimizde kişiye göre değişirken duruşumuz, tavrımızın, davranışlarımızın dahi hakimiyetinde kalmayı başarabilmek gerekiyor.

Her insanın bakıp gördüğü ile seninki ayni değildir. Her insanın hayalindeki hedefi kendince başka olmak zorundadır ki, yaşamına takılmadan, saplanmadan tiki toko yaşayabilsin ve öylede olacak düzeyde kaliteli hayatı yaşama potansiyeline her birimizin nasıl sahip olduğunu anlayabilelim. Kimsemiz için hayallerimizden ödün vermemeyi öğreneceğiz elbette. Ve, böylecede kendimiz ile mukayesesini yaparken yaşama sebeplerimiz daha bir başka olmaya başlar.

Bazen iyikilerimiz zihnimizde bize iyi gelmeye başlar. Düşüncelerimizi değiştirebilmeye, hatta her yeni bir güne adım adım yaklaşırken ki olayların diğer yüzünden bakıp gözlemlediklerimizle irkildikçe durapan olmuş ilerlememize engel olanın kaynağının o an için yanıbaşımızda bize geçmişimizden gelen küçük de olsa o anıyı anımsatarak değiştirme şansımızı kullanabilelim.
Herkes farklıdır ve her insanın beklentiside bambaşkadır. Bazen neden diye düşünürken sorgulamaya başlarız. Ve bu kişinin hayatımıza katkısı olabileceğini düşünerek değerlendirmemiz gerekiyorken nerden başlamamız gerektiğini algılayabilelim. Zaman içinde kimse için değil kendimiz için en doğru olduğuna inanmak durumundayız. Keşkeler aklımızı çelmeye başlayabilir. Bırakın onun dahi gelişi gibi gidişi de olacaktır, yeterki aklınızdan, duygu vede düşüncelerinizden kolaylaştırınız.
Isterken izlediğimiz yaşam yolumuzda nerede tıkanıklık varsa, onu oradan açmamız gerektiğinin işaretleri ile geçmişimizin gündemimize gelişini farkederek yolumuza devam edebilelim.

Ilişkiler: en meşakatli olandır. Hayatımız boyunca ilişkiler konusunda sınavdan kalırız. Bir ucundan yakalayabilirsiniz her şey çok güzel derken diğer ucundan başka bir açık kapı bırakmaya başlarsınız. Her şeyin dört dörlük olabilmesi mümkün müdür? Sanmam, o halde ne yapmak gerekir veya nasıl davranmamız uygun olacak.
Her şeyi olduğu gibi kabullenmemiz gerekirken bir de olanı sevmeyi öğrenebilirsek hiç bir nedene takılmadan yaşamaya başlarız. O zaman akışta ve kolaylıkla ilerlediğimizi, imkansız olanlarla yaşama sebeplerimizi yokladığımızı anlarız. Hedef imkansız olana karşı açacağınız sevgi çabanızdır. Bunu başarmak istersek olmayacak imkansız hiç bir şey yoktur…

NUMEROLOG: Müjde Şener

15.2.2020
39/12/3

HABERAL KIBRISLI GAZETESİ 

KENDİN OLMA SANATI

KENDİNİ OLMA SANATI: SANA VERİLEN EN GÜZEL HEDİYE Bir sabah uyandığında aynada kendine bakıp "Ben kimim?" diye sordun mu hiç? Y...